20 Nisan 2012 Cuma

Gül'ce





Gün ışığı adını öperek uyandırır badem ağaçlarını

Her çiçek sana gözlerini açar gibidir.
Kuşlar bile diktiğin seher imaretini
Saba yelinin mahmur saçlarında haşrolarak
Kutsar gibidir

Ve dolunay göğsünde taşıdığı için parmağının nadir kolyesini
Baygın bir yüzle dolaşır mutlu zamanlar dilberi gibi
Saçların karanlık geceler ayetidir
Yüzünü gören der:Kutlu olsun sabahımız

Ne vakit haberlerini duysam
Hoyrat ağızlardan
Nutkum tutulur bakar kalırım
Başını okşayarak büyüttüğün süreçlerin katına çıkar
Barbar bir minvalde topallayan günlerim
Ne güne dek yaban kapılarından toplayacağım
a canım andacım
Adını çirkin bir akla bulayıp şölenlerde gezdiren
Buzul dudaklarında solduranlardan inanki
Kıskanıyorum adını

Ne önemi var
Hurdahaş hayatların mezadına bunca rağbetin
Yadında çıkılır oysa göklerin emzirdiği bakir zamanlara
Güller saçlarına sokulan mevsimlerin tortusudur
Kızıl kıyamet bir efkara teşne dudaklardır açılan
Bulutların dudaklarından dökülen salavatlardır
bahar yağmurları

Ki bahar TAHA ve YASİN donanmaları gibi
Senin kamu aleme mail rahim tebessümündür
Senin biricik menziline yağan billur saatlarin
Benim hüsran bahçelerini savuran kadavrama
hayat üflesin

Tutki sana ait sayfalardır diye güvercinler
Çocukluğumun sedef burçlarına tünesin
Şol yüce cenahımızdan
İhlal edilmiş taptaze ummanların
Canlara can taşıyan safası esip gelsin

Kederden yüzleri görülmeyenlerin
Yumuşasın tenleri gönülleri kamaşsın
Arş'a kök salan o kutlu başın
Şöyle bir dönüp yönelsin semtimize
Ha sen gülmüşsün bir an
Ha kardan bir kıyamet kopmuş üstümüze
Ha köklerin melekutuna tutunmuş melul yakarışlarımız
Ha sen "amin"lerle geçmişsin
Düşlerimizin saydam ovalarından

Yıldızların cümbüşü kurcalayan izzetli parmakları
Şöyle değiversin diye sularına
Yanyana bekleşirlerdi kalpleri çarparak kadınlar ve çoçuklar
Göklerin taze ilgisiyle baygın sularla
Abdest alsın diye seçkin arkadaşları.

Ah yollarına bakıp duranlardan biri de ben olsaydım!
Ya da ayağına çabuk yel
Teşrifini fısıldayınca meclise
Birden yarılan saflar arasından
Süzülerek yanık misk kokularıyla
Sırtını mihraba yüzünü ashaba dönüp selam verdiğinde
Yüzünün kereminden aşıklarına bağışlar sunup
Munis bir heybetle namaza durduğunda

Bir kuş olup mescidinin penceresine konsaydım
Kur'an okuyan kur!an ın sesini duysaydım!
Bir gülüşünü kapıp çığlık çığlığa
Medine'nin dağlarına kaçsaydım!

İçimizden biriydin
Arş'a kök salmıştı başın
Yeryüzünde gezinirken gövden
Omuzlarının arasını öpmek için
Sırtına sarmıştı gölgen
Tüm yaratılmışlara bir şefkat olarak geldin
Geçmiş ve geleceğin haberlerini getirdin
Bizim gibi yiyip içsen de
Asla değildin bizim gibi
Sana vahyolunuyordu ötelerin ötesinden

Cahit Yeşilyurt