1 Haziran 2012 Cuma

Geçmişi anarken...




Arnavut kaldırımlı dar yolların olduğu yıllardı.

İnsanlar daha mert, daha temiz ve daha cömertti, insaniyetten yana..

Televizyon yoktu, tek tük mekanlarda kocaman 2 kanallı sarımtırak, kahverengi radyolar vardı..

Martılar içinde denizde yeterince balık, balıklar için uzun günler vardı..

Filelerle pazarlardan mutlu dönülür, yol boyunca eş dost ile şen sohbetler yapılırdı..

Bir aşık için en büyük olay, sevdiği kızın eline dokunabilmekti..

Yazlık sinemalar, yatsı ezanında beş dakika ara verir; Kartal Tibet ve Filiz Akın'a ağlamış gözler,
ışıkların yanmasıyla hızlıca silinirdi..

Gül sinemasının sahibi Mustafa amcanın ölümü gibi, yazlık sinemalar da birer birer tarih oldular...

Yoğurtçular çıngıraklarla sokak aralarında yoğurt satar, sıvı yağ araba da evlere satışa sunulurdu.

Neşe gazozu, firiko gazoz vazgeçilmezlerdendi.

Şarkılar seni söylerdi ve ben ağlardım...

Şarkılar hala seni söylüyor.