24 Aralık 2012 Pazartesi

yine özledim seni şehir


yine özledim seni şehir,

seni içer gibi içerken kahvemi,
telvesinde saklıdır acılarım.
ve kalemimin mürekkebinde, 
aşinalığım; hasretlerine..
istiyorum seni şehir,
bir aşkı dilenir gibi,
bir çocuğun annesinin gözlerini,
sarmalayan ellerini,
bir bebeğin göğsünden süt istemesi gibi..
istiyorum..
İstanbul..
sende seni arıyordum..
ne kadar varsa kaybedilmiş,
aşktan yana,
vefadan yana,
yârdan yana,
sende saklı biliyorum..
ne hikâyeler bağrında,
ne imkânsız sevdalar sayfalarında,
düşen umutlar damla damla, sokak aralarında..
acı bir veda kaldırımlarında..
dipsiz gözlerinin en kuytu yerinde,
sen de dalıyorsun ufuklara,
sen, ben oluyorsun,
beni sorma, 
ben zaten senden başka bir şey olmadım ki,
ah aşkın rengi..!
sevdamın türküsü İstanbul,
martıların sonsuzluk bestesinden nağmelerle süzülürken,
minarede müezzin, aynı ahenkle Allah'a çağırırken,
aklına geldim mi hiç..!
beni andın mı..?
benim gibi senin de içerin yandı mı ?
keşke dedin mi..?
olsaydı dedin mi?
nedenler içinde geceler boyu, 
yastıkla boğuştun mu gözyaşların sel olurken..?
ah İstanbul! 
sabahların ayrı güzel,
rızkına koşuştururken insanlar,
biz doğacak güneşle besteleniriz aşka,
ve asıl cenk akşam vakti,
gün veda ederken ufkumuza..
kim tutardı bizi söylesene,
istesek..
ah İstanbul! 
şiir artık ne desek..
yazılan  aşkına..
yazılan yazgımıza..
bir remzdir, şifredir anlayana..
yine özledim işte seni şehir..
fazla söze ne hacet..
özledim diyorsam,
özleniyorsan,
ağlıyorsam,
ağlatıyorsan,
yanıyorsam,
yakıyorsan,
ellere ne bundan !
seviyorum seni şehir...