13 Şubat 2013 Çarşamba

Dokunmak ve koklamak üzerine..



Dokunmak ve koklamak için cinsel ilgi şart mıdır?

Göz bir yere kadar görür, bir yerden sonra ona görüşünü tamamlamak için diğer duyular yardımcı olurlar.Bu her organımız için geçerli bir kombinasyondur.

Ruha dokunmaksa, o apayrı bir konu.Bizim konumuzu teşkil eden tene dokunmak ve büyük ihtiyaç.

Evet dokunmak için ille cinsel çekim gerekmez.Şefkat yeterlidir..
Bizim evde, çocukluğumdan beri gördüğüm şeylerden biri de, herkes herkese dokunurdu..Bazen terlikle diyerek araya reklam almadan devam edersek:

Biz mıncıkla(n)mayı öğrendik, şapur şupur öp(ül)meyi..Sonra ben avucumla masum bir yanağı okşamayı keşfettim kolonya kokulu ellerinde babamın..O bana bunu çok yapardı, arkamdan gelir ve iki eliyle yanaklarımı kavrar severdi beni.Hâla unutamıyor oluşum ve genlerime dokunma duygusunun nüfûz edişinde sanırım aileden gelen buna benzer yaşanmışlıkların büyük etkisi var.
Sevdim bunu kaldı bende de..Yıllarca ailece sarıldık, sarmaladık öptük, öpüldük ama sümsükce değil..Dozunda..

Bazı insanlar da severler ama sevgilerini asla ve hatta kelimelerle bile göstermezler.Kimi çekinir, kimi bunu mesafe aşımı ve saygının yıpranması olarak yapmaz da yaptırmaz da..
O güzeller güzeli Peygamberimiz (sav) çocukları çok sever ve buna şaşıran olunca ''Allah senin kalbinden merhameti (şefkati) almışsa ben ne yapabilirim?'' mealinde taaccüplerini ifade buyururlardı.

Hâlâ günümüzde bile çocuklarını sarılıp öpmeyen babalar var.Onları şefkâte en muhtaç zamanlarında midelerini ya da ceplerini doldurarak aç bırakırlar.Oysa bu eksikliğin yerini hiç bir şey dolduramaz ve izi, yoksunluğu/yoksulluğu bir ömür kalır insanda.

Bir çiçeğe bile güzel söz ile su verme, güzel söz artı dokunarak  okşama ile sulama arasında farklar artık bilinen bilimsel veriler..

Dokunma ve koklama üzerine kitaplar yazılıp okunmalı. Nasıl mutluluğun ilkbahar  masumluğunda kokusu varsa; nasıl bir anne bakışı misler gibi kokar ve ruha tesir ederek dokunursa; bu konu her yönüyle ufak hacimde de olsa ele alınacak zevkli bir konu.

Koklamayı da yeni doğan bebeklerde sevdim ve annemde..Sonra bir kadında..Bir çocuğun gülüşünde..Çiçeklerde.Bazılarına itici gelse de vereceğim uç örnek de; bazı köylerden geçersiniz.Ahırlara yakınsanız ineklerin koyunlarla karışık süt kokusu yayılır, çimen kokularıyla harman harman yaylaya, ben bu kokunun ruhuma dokunuşuna da bayılırım.Oysa hiç köylü olmadım, olsam belki de bunun ahengini ya anlar ya da usanç gelir farkındalık çizgisini yakalayamazdım.Elbette gül, yasemin leylak gibi çiçeklerin kokuları..Neyse favori kokularımı sıralamak değil amacım..

Koklamak ruha, dokunmak tene gibi görünse de, sonuç itibariyle ikisi de ruha dokunur.Söz gelimi birini görmeden sevmek de nedir? Ruh onu, kelimelerine üfürdüğü ruhundan görüp tanışıp kaynaşmasa sevebilir mi?

Bir insan samimiyse, kelimelerinde; ruha dokunmamasına imkân veremiyorum.Öyle olmasa davasına inanıp eserler yazmış hiç bir yazar, asırlar sonrasının insanlarını etkilemiş olamazdı.Kaldı ki, fikrinin doğru olması da gerekmiyor, samimiyet, samimiyet..

Bazen bir kelime dokunur bizde olanlara, kayıp şehirlerimizdeki saklı kuytularılarımıza..Bazen bir baba eli, bazen yeni doğmuş süt kokan bir kuzu ya da bir bebek..Dokunuştaki santigrad derecesini arttırıp, kadın-erkek arasındaki dokunuşun sarhoş eden tılsımına dokunmadan ve uzatmadan noktalayacağım..

Bir dokun bir ah işit, demiş eskiler..Dedim ya dokunmak güzeldir, içinde merhamet, şefkat ve adalet varsa..Dozunda ve ölçüsündeyse.

Dokunmak güzeldir, ruhlara şifaysa..Yoksa tersinden bir şiir, bir şarkı, bir film ruhunuza öyle bir dokunur ki, en azından bir kaç saatinizi kederle yoğurup mahvedebilir..Demek ki menfi ve müspet dokunuşlar var..

Dokunmamız sevgi olsun..M.Gandhi : ''Sevginin olduğu yerde hayat vardır.''

Kelebek ömrü gibi hayatlarımızda hep güzel çiçeklere konabilmek ve arılar gibi, ruhumuza şifa, en güzel bal için uçabilmek temennisiyle..