4 Nisan 2013 Perşembe

Ölür hayal olurum, bu yazı da hatıra kalır !

Ne yersem, ne içersem, ne giyersem, ne konuşur nereleri gezersem gezeyim; o, geçiş kapısını merak etmekten beni alıkoyamıyor!

Hangi günahı işlersem işleyeyim, hangi sevabı kazanırsam kazanayım, ne gördüğüm hoş manevi bir rüya, ne vicdanımla hesaplaşmalarım; ne şu, ne bu…ille de son nefes nasıl verilir; o nefesle bu bedendeki ruhu çıkaran güç, hangi şekilde gelip, nasıl çıkarır; nereye, kimlerle götürür..!? 

Aklı donduran, durduran, beyni çatlatan sorular ve asıl dert bu olmalı, şu dünya denen sahnede..

Acaba ben, kaç yaşımda, hangi mevsimde, hangi ay ve günde, günün hangi saatinde, nerede, nasıl, hangi durumdan hangi duruma geçmeye hazırlanırken, ansızın, yolum Azrail tarafından kesiliverecek!?

O, yaşarken, tüm günahlarıma rağmen, Allah'dan ümit ettiğim, merhamet ve lutfuna sığına geldiğim büyük ve sonsuz huzurun anahtarı olan kelimeyi, son nefeste söyleyen, mutlu insanlar kervanına katılma nasibine erebilecek miyim?

Benim ölüm haberim, şu ahir zaman dünyasının velvelesi ve sahte telaşları arasında duyulunca; sevenler ve sevmeyenler neler söyleyecekler? Mesela ben, çok vahim bir trafik kazasında feci bir şekilde öldüğümde, neler söylerler? Sevenler hangi hallerimi yad ederler! Sevmeyenler, ölüm hadisesi ile sevinebilirler ve "oh öldü gitti işte" ye varacak şekilde mutlu olurlar mı? Üzülenler ben "öteye" uçmuşken, fatiha ve yasinlerinde beni de hatırlarlar mı? Birine bir iyiliğim dokunmuşsa, beni onunla anarlar mı? Kendisine bir zararım dokunan, beni affeder mi? Aslında yüreğinde yaptığı her olumsuz davranışına içten içe çok üzülen biriydi, hakkımı helal ettim, diye iç geçirir mi?

Ardımdan şu sefil dünyada kalanlar, benim nereye gittiğimi ve ne durumda olduğumu merak ederler mi? Ölüm denen asıl ve büyük hadiseyi derinlemesine ve günlerce düşünürler mi? Sırada "ben" varım derken, uykuları kaçarcasına, ölüm hakikatini anlatan kitaplarla, gaibi kurcalayıp, ötelerin izlerinin peşine düşerler mi?

Yoksa ben de, şu fanilikler dünyasında ölmüş ve bir günün bir saatçiği kadar bile zihinleri doldurmamış, diğer gidenler gibi; "bir varmış, bir yokmuş" masalı misali unutulanlar halkasının dalgaları içinde; dipsizlik okyanusunda; ezelde taktir edilen yerimi almış mı olurum? Babam gibi, dayım gibi, dedem, eniştem gibi…

Bu yazı, şiir ve olaylarla zenginleştirilebilirdi ama yalın halde, bir şeyler karalamak istiyorum, kısaca..

Hep anacığımla aynı anda ölmeyi ve ruhumuzun bedenlerimizi terk ettikten sonra,el ele havalanmasını dileyip durmuşumdur. Çünkü birbirimizi çok fazla seviyoruz. Belki ben annemin ölümünde daha metanetli olurum ama annemden önce "öteye geçersem" anneciğim buna hiç dayanamaz! Bu yüzden en iyisi ilk dileğimdir, olmazsa; ben annemden sona kalmaya; annem için razı olmuşumdur. Yoksa ömrüm anneciğime feda olsun..

Annemin elinde yetki olsaydı, beni asla azaplara atmazdı; verdiği kıymetli bir şeyi de ( iman nimetini ) asla geri almazdı! İman nurumu karartma Allah'ım! Karmaşık, inişli çıkışlı ömrümde, Allah (cc) şahittir ki, en dindar olmaya çalıştığım zamanlarda bile kendimi beğenip hoşnut olmamış ve hep yetersiz görmüşümdür..En adi ve günahkar anlarımda bile, içim kanamış, günahın lezzetini kendime haram etmiş, nefs muhasebesi içinde kendimi azap kamçısı ile mahvetmişimdir. Ben, beni hiç beğenmemekle kalmadım, sürekli muaheze ettim. Ama ben Allah'a bir masal gibi-haşa- inananlardan da olmadım. Kesin ve şüphesiz iman ettim. Allah'ın lutuflarını da ömür kesitleri içinde gördüm.

İstikrar nimetinden belki mahrum yaşadım. Beni Yaratan, beni affedip cennet yurdunda olmama izin verse bile; ben kendime orada da kızmayı sürdüreceğim. O büyük Rabbe karşı bu hatalarımı niçin yaptım diye..

İmanda istikamet üzere olma nimetini bahşeden Allah'ım! 

Senden son nefes ve ötesi için; lutfunu, merhamet ve yardımlarını esirgememeni diliyorum. Ben sana karşı iyi bir kul olamadım. Zaten bu yüzden iyi bir insan da olamadım. Ama iyileri, iyilikleri hep sevdim. İyilerden olamadım diye hep üzüntü ve azap duydum. Nefsime ve şeytana uyduğum zamanlarım için senden af ve özür diliyorum. Hatalarımla üzmüş olabileceğim insanlardan da, helallik ve özür diliyorum. ( Aslım; kırlarda gezinirken, papatya misali çiçeklere bile basmadan gezmeye özen gösteren biriyim. Bir sineği bile öldürmeyi istemem, kısa bir mevsimlik can nimeti var, bir kere dünyaya gelebilecek ve bir daha hiç var olamayacak diye! ) Keşke temiz huylu biri olsaydım. Bazen birileri, bazı suçlamalarla üzerime geldiler. Bu nokta da, geçenlerde bir arkadaşımın verdiği kitapta bana da uygun bulduğum bölüm geldi aklıma..

En iyisi, o sırlar dünyasının sadık insanının sözleriyle noktalamak :

Bu ümmetin en hayırlısı Hz.Ebubekir Sıddık (ra) efendimizin dualarından biri de şöyledir : "Allah'ım! Sen beni benden daha iyi bilirsin! Ben de kendimi övenlerden daha iyi bilirim. Onların bende bulunduğunu sandıkları iyilikleri sen bana ihsan et ve bilmedikleri kötülüklerimi de ört, bağışla! Hakkımda söylenen şeylerle beni günahlandırma!.."