19 Temmuz 2013 Cuma

Ramazan yazıları (11) Kadın ve oruç


Bu gece bir yakınımız iftarda bizdeydi.
Haliyle servisi eşi yaptı.
Ben keyif keka, uzun zamandır önüme hazır gelmiyordu.
Özlemişim...
O arada kadın olmanın zorluklarını düşündüm.
Hele çalışan kadınsa.
Gündüz çalış, eve gel bir de iftar için yemek pişir.
Servis ederken, herkes yemeğe devam.
Doğuda çok güzel bir adet var: Pişirilen bütün yemekler masanın ortasına konulur.
Kim, en çok hangi yemeği seviyorsa, kendisi kepçe ile istediği miktarda tabağına doldurur.
Hem mide fesadına uğramaz, hem de haz etmediği bir yemeği hatır için yemek zorunda kalmaz.
Nerede kalmıştık, sonra herkes sofradan kalkar, kadın sofrayı kaldırır.
Yardım edeni de pek olmaz, yetişkin kızı yoksa.
Nedense yardım eden de, aynı cinsten olmak zorunda !
Sonra çay vesaire servisi...
Beyler koltukta kuluçkada.
Peki bu tavır İslami mi ?
Asla..!
Kadın ne yemek pişirmek, ne de erkeğin ailesi ile aynı evde yaşamak zorunda değildir.
Erkek evlendiği zaman eşine ayrı ev açmak zorundadır.
Benim anneme-babama hizmet edeceksin diye bir istemde bulunamaz, dinen bir dayanağı da yoktur.
Kadın, dilerse onlara hizmet ederse, büyük sevabı vardır o ayrı.
Bunun dışında, aile mahremiyeti ve özel statüsü vardır.
Hele sevmek zorla olmaz, ama saymak durumundadır herkes eşinin ailesini ve kesinlikle birbirine kötülemeden...
Bir arkadaş grubunda bunları söylediğimde, ''aman sus eşlerimiz duymasın'' demişti o dostlarım bana..
Tabi ben de bir güzel kelimelerle sevmiştim (!) onları.
Hakikat susmaz, ne kadar gizlerseniz gizleyin bir gün mutlaka gün yüzüne çıkar.

***

Ramazan öyle mübarek tılsımlı bir ay ki; ilgisiz insanları bile bir şekilde etkisi altına alıyor.
İftara dakikalar kala, şehirlerde, caddelerde, sokaklarda tık yok, sessizlik...
Ve ezan...
Ramazan dışında çok insanın okunduğundan bile haberi olmadığı o kutlu ilahi davet...

Yeryüzü hep birlikte Allah'ın ikram sofrasına oturup,bir işareti bekleyip ''buyurunuz kullarım, şimdi sizler için yarattığım nimetlerin helal olanlarından yiyiniz, içiniz, bugün de rızama ulaşma yolunda sınavdan tam not aldınız'' nidasının haşmeti altında kul olmanın bilinci ve neş'esi ile oruçlarımızı açıyoruz.

Mümkün olsa, göklerden bakabilse insan, yeryüzündeki mü'minlerin bu kutlu ikram sofrasına...

Müthiş bir şey.

Sabrı ve iradeyi de öğretir oruç bizlere.

Onu zedelememek için, bazen kendimize, bazen bize sataşana ''ben oruçluyum'' diyerek, muazzam bir ibadetin içinde olduğumuzu hatırlarız.

Oruç, normal zamanlarda dindar yaşantısı olmayanları da etkiler. Onlar da oruç tutmaktan büyük lezzet alırlar.Bu iftar ve nihayetinde gelecek olan bayram sevincini yaşamak için oruç tutarlar, namaz kılmasalar da...

Yeryüzü bir ay boyunca ramazanlaşır. Öyle ki, yurt dışında şahit olmuşumdur; Müslüman olmayanlar hayret ve gıpta ile izlerler oruca rağmen çalışabilen bizleri.

Seviyorum, çok seviyorum bu mübarek ayı.
Hiç değilse bir miktar insanlaşıp, nefsime kölelikten azad oluyorum, vesselam.