11 Temmuz 2013 Perşembe

Ramazan yazıları (4) Niyetimiz...

Yediğimiz gıdaların bize verdiği enerjiyi yaratan da Allah...

Yani iftarda, sahurda çok yemek, ertesi günü çok daha kolay oruç tutacağımız anlamına gelmiyor.

Hele oflayıp, puflayarak, ''bu sıcakta zor oluyor'' diye niyetimizle kendimizi zehirlemişsek; maça çıkmadan bir sıfır yenik durumdayız demektir.

Bir hadis var : ''Ameller (işler), niyetlere göredir.'' 

Sahurda niyet bu yüzden çok önemli. Beyne komut verdiğimiz için, o da mideye, fazla asit salgılama, gündüz sana iş yok diyor. Böylelikle açlık hissi minimize oluyor.

Niyetimiz bu yüzden, (hadisle sabit) işlerimizden önce geliyor. Ah param olsa da şu fakire şu şu yardımları yapsam, dediğimizde, yapamasak da, pozitif niyetimiz bize sevap kazandırıyor. Günaha niyet etsek de, yapmadıkça günah yazılmıyor. Allah'ın merhameti..

Niyet o kadar önemli ki, üzerinde ne kadar durulsa azdır. Moral değerler başlığı altında yazılmış çok doktora tezleri, kitaplar var.

Biz olumlu niyetimizle (ki fiili duadır), olabilecek olaylara etki edebilir miyiz, sorusuna uzak doğu felsefeleri kesin olarak evet derken; İslam,bunun bazı şartlar altında tahakkuk edeceğini söyler. İyi niyette samimi ve ısrarlı olmak.Duayı Allah'a şirk koşmadan, yalnızca ona şeksiz güvenip inanarak Ondan istemek ilk başta gelenler...(Nasıl sadaka vermek belayı önlüyorsa...) 

Morali yerinde bir insan, önce Allah'a halis bir niyetle güvenen, sonra da böyle güvendiği için, kendisine de inanan birey olarak, olaylar altında ezik ve yenik düşmez...

Bu kısa ön giriş bu uzun yaz günlerinde zorlanıyoruz diyenler için. 

Orucu, nefse uyup, kendisine haşa işkence gibi gören, asla huzurlu bir oruç tutamayacağı gibi, açlıktan, susuzluktan kıvranacak; çok kez orucu bozmayı ya da ertesi günü tutmamaya  ''niyet'' edecektir. Oysa niyet öyle bir mayadır ki, oynamaya gelmez.Böyle bir niyetin sahibi, yukarıda dediğimiz gibi, baştan maça mağlup çıkmaktadır.

Samimiyetle, bu ibadeti Allah benden istediğine göre, o kullarına çok merhamet sahibidir. Nasıl ki, bir makineyi en iyi mühendisi bilir ve bakım talimatları hazırlarsa, aynen bunun gibi de, Rabbimiz, bizi hem dünyada hem de ahirette faydalandırmak istiyor.Öyleyse,gönüllü ve hikmetlerini kavrayarak, yediğim gıdalara değil de, Bakara suresi : 197'de geçen : ''....Muhakkak ki, azığın, hayırlısı takvadır;......'' işaretine dikkat çekmek isterim. Tabi takvanın ''sakınmak, günahtan ve günah şüphesi olan her şeyden..Allah dışında buna masiva deniliyor, her şeyden gönlü/cismi korumak, farzlar dışında sünnet ve nafileleri de aksatmadan yapanların nasibi )

Aksi taktirde Çanakkale savaşında Seyyid onbaşının, en çaresiz andan 275 kiloluk mermiyi, günlerce aç ve uykusuz bedenle kaldırıp topa yerleştirmesini başka türlü izah edemezsiniz...

Ben takva hatta dindar biri olmadığımdan tarif üzerinde kalem oynatsam komik olabilir. Ama buradan yaptığım çıkarsama, gönlünde Allah'a samimi saygısı olan biri, tıpkı kutuplara yakın ülkelerdeki gibi 21 saat de olsa oruç tutar, Afrika'da zor şartlar altında da olsa, hiç gocunmadan, Allah'ın rızasını hedefleyerek oruca sımsıkı sarılır.    

Hz.Ali (ra) Efendimizin : ''Yazın tuttuğum orucun kışın aldığım abdestin tadına hiç bir zaman doyamadım.'' sözündeki hikmeti modernite algısı içinde kavramak, sanıldığı gibi kolay değildir. 

Biraz nefse meşakkat olacak ki, mükafata erişmenin, bu dünyada iftar sofrasındaki lezzetin; ''kulum benim rızam için oruç tuttu, benim rızam için soğuk demedi, gusül aldı,'' nidası ile meleklere Rabbin iftihar vesilesi olmanın neş'esi idrak edilebilsin.

Sonuç olarak, Ramazan ayı, öyle mübarek bir ay ki, gelişi yalnızca İslam dünyasında değil, tüm dünyada hissedilen; dönüştüren, değiştiren bir rahmet. 

İstatiski veriler bile, alkol kullanımının azalmasına bağlı olarak, kazaların, kavgaların, cinayetlerin düştüğünü bize gösterirken; yakın akraba ve komşularımıza, muhtaçlara bakışımız, ilgimiz değişip, güzelleşiyor. Merhametimiz körelmişse, yeniden oruçla bileniyoruz.

Sıcakta yanmayı, şakır şakır sular akarken, bizi görüp gözeteni hissederek, damlasını dahi yutmayı aklımızdan geçirmiyorsak; inşallah orucun sahibi de bizi cenneti dışında bir yerde ağırlamayı murad etmeyecektir.