1 Ağustos 2013 Perşembe

Ramazan yazıları (24) ''şol yel esip geçmiş gibi..''



'
'Geldi geçti ömrüm benim, 
Şol yel esip geçmiş gibi...
Hele bana şöyle gelir 
Şol göz yumup açmış gibi.'' 

Yunus Emre'mizin dediği gibi...

İşte göz açıp kapamış gibi ramazan 24 yazısı.

Ne çabuk geçti,

Daha dün Merhaba ey şehr-i ramazan diyorduk, daha dün...

Şimdi elveda ilahileri söylenirken, marketlerde bayram şekerlemeleri çoktan yerlerini aldı.

Doğrusu ramazan yazılarına başlarken, her güne bir yazı yazabileceğimden emin değildim.Her defasında bu son olur diyordum.

Sizlerin ilgisi ve sizden gelenlerle çat-pat seriye döndü.

Bu noktada biraz tefekkür etmeliyiz. 

Bu mübarek ay bize neler kazandırdı ?

Kazandırdıklarını nasıl kalıcı hale getirebilirim ?

Nasıl çoğaltabilirim ?

İrademin gücünü, ben istedikten sonra daha başka, başaramamış gözüktüğüm hangi noktalarda kullanabilirim? Artık irademin gücünü bildiğime göre,yeter ki isteyeyim.Hayatımda, kendimle ilgili kararları uygulamam için, tek yapmama gereken karar verip, yola çıkmak.

Kur'an ayında elimize Kur'an aldık mı her fırsatta ? 

Benim çocukluk arkadaşım anlatmıştı. Bir gün camiye ezandan önce girmiş. Kur'an okuyan yaşlı sayılabilecek bir adam ona dönerek, dominant bir edayla :

- Kur'an okumasını biliyor musun ? diye sormuş.

- Hayır bilmiyorum.

- Neden bilmiyorsun, neden öğrenmedin, gel bakayım yanıma...

Biraz mahcup yanına sokulmuş adamın.

- Bu benim kartım.Ben emekliyim.Benim işim senin gibi Kur'an bilmeyenlere, öğretmek.
Her gün  senin istediğin bir camide ve saate ben gelip sana onbeş günde öğretirim anlaştık mı ? demiş.

Biraz da nazikçe nasihat etmiş.Allah bizi muhatap aldı, değer verdi ve bir Kitap gönderdi.Bu değer verişe ilgisiz kalınır mı canım a, diye tatlı sert konuşmuş.

Ve arkadaş öğrenmekle kalmamış, ''hep içimde bir dileğim vardı, ölen annem ve ölmüşlerim için Yasin'i ezberlemek, çok şükür o da nasip oldu, çok mutluyum.'' demişti.

Kur'an demişken, bu mucize kelam 600 küsür sayfa ve şu hafızlar...

İnsan beyni ile Kur'an arasında müthiş ve sırlı bir bağ var. Nasıl olur da, noktalı ha'sına kadar hatasız ezber yapar hafızlar. Mesela başka din mensubu papaz ya da hahamlar kendi kitaplarını ezberleyemiyorlar...

Geçen gün biri evde Kur'an okurken, hafız arkadaşı telefonla aramış. Hemen okuduğu yeri telefonda duyurmuş. Devamını alalım hafızım der demez, karşı taraf bülbül gibi inmiş sayfayı kaldığı yerden...Olağanüstü bir şey bu.

Ahkâmı ile yaşadığımız dönemlerde kimse bileğimizi bükemedi. Dünyanın süperi olduk. Bunu bildiklerinden Kur'an ile aramıza girdiler, bizi izm'lerle, kendi uşaklarıyla içimizden vurup ayırdılar hem bizden hem de Yüce Kitabımızdan...

İki milyar İslam dünyasını başsız, halifesiz bırakırken, kendi papalıklarını Vatikan dini devleti ile kutsayıp, korudular.İki milyar İslam dünyasının dini lideri sesi yok ama onların var !

''Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına 
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına 

İnmemiştir hele Kur'an şunu hakkıyla bilin 

Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için.''

Yani Kur'an bir hayat rehberi, hayat kitabıdır diyor Akif.Öyle süslü kılıflar içinde duvara asmak için değil. Klavuz bilmek, rehber edinmek için. O canlıdır, ölüye de diriye rahmettir.O bu ayda Kadir gecesinde nazil olmaya başlamıştır. İçinde yaş ve kuru her şey vardır, bulamazsak, bizim ilimsizliğimizdendir ve bulamadıklarımız onun tefsiri, Sevgili Peygamberimizin (sav) hayatı ve hadisleridir, yol arkadaşları, sadık takipçileridir...

Allah bize son kitabı ve elçisini gönderdi. Artık başka kitap ve elçi gelmeyecek. Bugünlerimiz de bir daha geri gelmeyecek.Belki bazılarımızın son ramazanı, birçok insan bayrama bile erişemeyecek.

İşte temizlemek, arındırmak için geldi ve bir çırpıda gidiyor, ''şol yel esip geçmiş gibi..''