20 Temmuz 2014 Pazar

İtikaf


Bir dost itikaf ile ilgili yazmamı istemiş.


Bilgi planında itikafı yazmak çok kolay.

Ama,

Fakat,

Lakin...

Bu öyle bir alan ki, yaşanarak yazılmalı. En azından ömürde bir kez.Geç kalmış olsa da, bu konudaki düşüncelerimi paylaşayım.

Buradan bakınca itikaf; inziva. Şu yalan dünyanın sarmalından içe, öze dönüp bakma mevsimi.

Ve bana göre itikaf, bir Hira...

O; Güzeller Güzeli Önderimiz, Efendimiz (sav) putperest cahiliye toplumunda Hira'sına kaçmaz mıydı..?

Orada günlerce kalırdı, yemeği, suyu zaman zaman yanına getirilirdi.

Ya bizi saran putlar ve çağın buhranları..?

Tefekkür boyutunda, halvettir, çilehanedir itikaf.

Bunu ramazan-ı şerif dışında da yapabilirsiniz ama bu aydaki gibi feyizli, sevaplı ve bereketli geçmez.

Ancak bir mürşid elinde, o ayrı...

Unutulmaya yüz tutmuş kuvvetli sünnetlerden olan itikafı, son on gün yapma imkanı yoksa da, bir erkek en azından bir gün ya da iki-üç namaz arası yapmalı, niyet ederek bu zaman aralığında ruhuna mola verdirmeli.

Modern insanın en muhtaç olduğu şey.

Ne cep telefonu, ne internet, ne alacak-verecek kaygısı...

Sevr mağarasındaki İki Dost gibi, ''innallaha meana'' diyerek, dili damakta mühürleyeip, ALLAH diyerek, kelimenin ötesine geçebilme atmosferi.

Bir kadın da, itikafı evinin bir odasında, kendisini dünyadan tecrit ederek, zikir ve fikirle geçirme kolaylığından mutlaka faydalanabilmelidir. Ve niyet, olmazsa olmazlarından.

Modernizm ile genleriyle oynanmış insanlık çok yoruyor, insan yanımızı. Belki en çok da bugünün insanının ihtiyacı var itikafta derinleşmeye, bu sünneti ihya ederek, ihya olmaya...