26 Aralık 2014 Cuma

Ağlayan taşlar


Aşağıya bir kısmını aldığım yazım,03.06.1996 tarihinde amatör bir dergide yayınlanmıştı.Evi etrafı süpürürken buldum, atmadan bazı beğendiğim paragraflar hürmetine burada saklayayım dedim:

'' Gözden gözyaşı yağmurları,gönül toprağına akmadıkça; o gönül toprağında, ilahi nebatlar, gülistanlıklar yeşerip açamaz...

En son ne zaman ağladınız?

Sakın, bir kaç yıl önce filanca yakınınızın ölümüne ağladığınızı söylemeyiniz !
Ağlayınız, ağlamak için çok sebebimiz var. Çünkü bizler :
'Ana rahminden indik pazara,
Bir kefen aldık döndük mezara...' mısralarındaki oyunu oynamaya gelmiş oyuncularız. 
Bu öyle bir rol ki, benim diyen kumarbazın kumarından  da büyük bir kumar. Tabiri caizse ebediyet kumarı..!
Olmak ya da olmamak.
Cennette olmak ya da cehennemde kavrulmak ! Bu ne büyük iştir Ya Rab !

El işi yaparken 'Allah' demenin sevabını evladına mahşer günü vermemek için kaçan annenin, her sevabını cennet hesabına yatırma ve 'ateş' endişesidir bu...

Ağlayalım..! 

Ağlamak için çok sebebimiz var. Belki bu kadar çok birbirimizle didişmek, birbirimize çalım satmak,edebiyat yapmak için harcayacağımız mesai yerine evde, bir kuytu tenhada, önce kendimiz, ailemiz,sevdiklerimiz,sonra emrimize verilenler için,sonra Müslümanlar ve en nihayet insanlık için ağlayabilseydik, 'sular yükselirdi de belki kurtulurdu gemi...'


Allah (cc) Bakara suresi 74 de mealen şöyle buyuruyor : 'Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı. Şimdi onlar taş gibidir. Yahut daha da katı. Zira taşın öylesi vardır ki; yarılıp ondan su fışkırır.Öylesi de vardır ki, Allah korkusundan yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan asla gafil değildir.'

Allah korkusundan yuvarlanan taşlar...Taşlaşmış kalpler...Daha da katı. Kibir dolu. Rabbinin günde beş kez ezanla huzuruna namaz davetine 'lebbeyk' diyerek koşamayacak kadar ihtiyaçsız bir kalp..!

...........

Düşünmüyoruz ki, ağlayalım.
Peygamberimiz, Sevgilimiz sallallahü aleyhi vesellem'in dar-ı bekayı şereflendirmesinin ardından, Hz.Ömer (ra) gibi cennetle müjdelendiği halde, Efendimizin sır katibi Hz.Huzeyfe (ra)'ye : 'Bende münafık alameti var mı,görüyor musun' diye soracak kadar kendisini, kulluk notu planında kontrole tabi tutmak...

............

Bugün bir cemaatin,bir milletin başında yönetici kadrolarında olanlar,acaba cesaret edebilirler mi 'bende gördüğünüz eksiklikler nelerdir ?' diye sormaya ve bu işte samimi olmaya. O eksikleri yaltaklanmadan,menfaatsizce söyleyecek erleri bulmak da ayrı bir mesele..!

...........

Ağlayalım !
Kendimizi bir matah sanmamıza.Ağlayalım,bulunduğumuz makamın,kulluğun ,ev reisliğinin,cami imamlığının hakkını veremeyişimize..!

..........

Ağlayalım!
Zikirsiz,fikirsiz kuru dal misali kalbimizin taşlardan daha katı oluşuna...Hızla tükenen ömür sermayemize,eskiyen, çizikleri,kırışıklıkları çoğalan yüzümüze, çoğalan günahlarımıza...

Birbirimize merhametsiz,şefkatsiz oluşumuza,gayri müslümce yaşantıya ve adetlerine değer verip özenenelerimize....Oluk oluk akan Müslüman kanına hiç değilse gözyaşlarımızı karıştıramadığımıza..!

.........

Ağlayalım!
Cehennemi söndürecek şeyin iki damla Allah için dökülen gözyaşı olduğunun idrakini içselleştireremeyip; gaflet dolu, birbirine benzer günlerimizi hızla tükettiğimize...

Ağlayalım !
'Gülerek günah işleyen,ağlayarak cehenneme girecektir.' hadisi şerifinin hakikatinden habersiz, kabuktan öz'e inemeyişimize,eşyanın hakikatinin bilgisini ıskalayışımıza, Allah'ı bulamayışımıza,ölüme,kabre...

Ağlayalım! 
Sallallahü aleyhi vesellem Efendimizin Gül Cemalini rüyalarımızda göremeyişimize, ve aşksızlığımıza katıla katıla ağlayalım.''