19 Ocak 2015 Pazartesi

Bir başka açıdan aşk...

Aşk iki karşı cinsi bir araya getirmek için çakan bir şimşektir.Çekim/cazibe kuvveti, kuvvetli ilgi, beğeni...

Başka..?

Ay tutulması gibi bir durum. Bizdeki karşılığı ''akıl tutulması...''

Bu yüzden, aşığın gözü kördür derler.Gönül gözü...Gönül kimi severse güzel odur...

Ve aşkın çocukları vardır.Üç tane...

Onları doğuramazsa,aşk kısırsa; puff..!

Yandı bitti,kül oldu. Ve bu küllerinden yeniden de doğması mümkün değil...

Sadece azap..!

Aşk iki karşı cinsi birbirine çekip, bağlayıp,birleştirebilir. Bunu kolay yapar. Sonra sevgi-saygı-sadakat isimli üç çocuğu doğurup,büyütemezse,bu üç temel üzerinde ilişkiyi oturtamazsa,tek başına koskoca bir ''hiç'' oluverir. 

Bu üç çocuk,ancak tarafların asgari müştereklerin de üzerinde ''anlaşabiliyor'' olmalarıyla yaşamını bir çatı altında geleceğe,güvenle taşıyabilir.Üç çocuğun meyvesi, gıdası anlaşabilmektir.Kişi anlaştığı birini sever de,sayar da.

İnsanlar arasında aşk budur.Şairin dediği gibi ''kavuşunca tılsımını yitirir.''Yitirmemesinin yegâne yolu üç çocuk doğurmasından geçer,sağlıklı üç çocuk...Sevgi,saygı,sadakat...Anlaşma sorunu yaşamayan çiftler,aşkın bu üç mevyesini asla çürütmezler...Sağlıklı,samimi,dürüst sevgi-saygı-sadakat, anlaşmazlıkların üstesinden gelmekte başarılı olabilir. Yeter ki, samimi,katkısız,çıkarsız olsun. 
(2012'de A=(3S) başlıklı bir yazımda ilk kez bu konuda bir şeyler yazmıştım.Bu yazım o yazının az farklı açılımı oluyor.)



İnsanlar arası aşk budur dedim. Yani insanlar arası aşk, aşkın mecazıdır.Gerçeğin bir gölgesi,taklidi olabilir ancak.

Gerçek aşka giden yol da yine üç merhale/basamaklıdır.Tasavvufta söz gelimi Mevlana-Şems gibi, Allah adamına, gönlü ilahi nurla kaplı bir Hak dostuna aşık olmak.Günümüz idrakiyle bunu anlamak zordur,nitekim Hz.Mevlana (ks) zamanında da anlamadı nadanlar ve onların ilahi şevkini kıran şeytanlar oldu,bazıları...

Neyse,eğer kişi gerçek bir Pir'e aşık olma nimetine ererse;sevgisi,hürmeti,sadakati nispetinde Peygamber (sav) aşkına doğru yükselişini sürdürürmüş.(Sürdürür diyemem,yaşamam gerekir.Benimkisi ancak biraz kitabi bilgi,biraz da zan.Dediğim gibi yanlışlar şahsıma aittir.)Ne diyorduk, Peygamber aşkı...Bu noktada kişi şüpheli her şeyden kaçarken,neredeyse helal olanları bile terk eder, nerede kaldı haramlar.

Takva buudunda,tefekkür kazanında,zikir dairesinde;zahiren halkla,batinen sürekli her an Hakk ile...
Bunda da şeytan ve nefs ayağını kaydırmayı başaramazsa,ilahi aşka, Allah aşkına eriş başlar. Bunun nihayeti yok, öyle diyor kitaplar.

Yani azizim, bir Yunus Emre,bir Hüdayi,Bir Mevlana,Bir Geylani,bir Veysel Karani hazretleri kolay olunmuyor. Olmadan erilmiyor. Dünyadan gönül nispetiyle vazgeçmedikçe,takvaya erişmedikçe Hak dostu olunmuyor.

''Bir gececik uyuma ne olur,''diyor Hz.Mevlanamız...Sen bunu yalnızca bildiğimiz gece kalkıp, namaz ve zikir,yani teheccüt sanma...Dünya ''bir gecedir'' Hakkı bulamayanlara,yani karanlıktır...Uyuma da,ezan çiçekleri gibi açılsın sana hakikat perdeleri diyor.Kısacık dünya gecesinde sen agâh olanlardan ol, olamıyorsan da,''Kişi sevdiği ile birliktedir'' sırrınca, ''Onları sev ki, Allah'da seni sevgisine kabul etsin..''

Ah nefsim biliyorsun da, bu biliş,anlayışa geçmedikten sonra halin nicedir.

Hani Hz.Mevlana ve müridleri sokakta yürürlerken, neş'eyle oynaşan köpekleri gören bazı talebeleri,''ne güzel geçiniyorlar''demişler. O Aşkın Çocuğu Mevlana da : ''Hele ortalarına bir kemik at da gör sen geçimi..'' buyurur ya... Başa gelmedikçe aşk, insanın hali de biraz öyle...