20 Şubat 2015 Cuma

Kimler geldi,kimler geçti...

Yaşamım boyunca, etkilendiğim isimlerden biri de desem (nerenden belli denir) çok sevdiğim desem (seven sevdiğine benzemeli denir) ne diyeceğimi şaşırmış olarak, kütüphanemin baş eserlerinden İhya-i Ulumid'din müellefi İmam Gazali hazretleri kuddise sirruh gelmektedir.Allah, gölgelerinden ayırmasın.Amin. Bu cuma aslında Kudsi hadislerden ikincisini paylaşacaktım ama, niyet başka,taktir bambaşka...

O büyük alim ve veli insanın, öteye geçişini bilmeyenlere, o müthiş tabloyu naklederek, aziz ruhuna fatiha istirham ederim:

''İmam-ı Gazali 1111 (h.505) yılının Cemaziyelevvel ayının 14. Pazartesi günü, büyük kısmını zikir ve tâat ve Kur’an-ı Kerim okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde abdest tazeleyip namazını kıldı, sonra yanındakilerden kefen istedi. 

Kefeni öpüp yüzüne sürdü, başına koydu: “Ey benim Rabbim, Mâlikim! Emrin başım gözüm üzere olsun” dedi. 

Odasına girdi. İçeride, her zamankinden çok kaldı. 

Dışarı çıkmadı. Bunun üzerine oradakilerden üç kişi içeri girince,İmam-ı Gazali hazretlerinin kefenini giyip, yüzünü kıbleye dönüp, ruhunu teslim ettiğini gördüler. 


Başı ucuna şu beyitleri bırakmıştı: 

''Beni ölü gören ve ağlayan dostlarıma, 
Şöyle söyle, üzülen o din kardeşlerime: 

Sanmayınız ki, sakın ben ölmüşüm gerçekten,
Vallahi siz de kaçın buna ölüm demekten.

Ben bir serçeyim ve bu beden benim kafesim. 
Ben uçtum o kafesten, rehin kaldı bedenim. 

Bana rahmet okuyun, rahmet olunasınız. 
Biz gittik, biliniz ki, sırada siz varsınız. 

Son sözüm olsun, “Aleyküm selam” dostlar. 
Allah selamet versin, diyecek başka ne var? ''