7 Temmuz 2015 Salı

Aşk ve ölüm...

''Aşk ve ölüm'' kelimeleri size neler düşündürür ?"

Bloğum ilk günden bu ana kadar başka ne ki ?

Aşk der, ayrılıklar üzerine çalarım sazımı, ölüm der, günahkarlığıma yakarım ağıtlarımı...

Aşk der, aşkın mecaz kıyılarında kulaç atarken, boğulur, bunalır; hakiki aşktan nasipsizliğime yanarım...

Ölüm der, nasıl öleceğimin  merakı ile gün sayarım...Bazı insanların şu dünyada fazla yapacak bir şeyleri kalmayınca, pek de mutlu değillerse, ruhi doygunlukları da tamamsa, ölüm ve ötesini merak etmeye başlarlar, gerçi ben, 15'li yaşlarımda anneannemin ölümü, mezara konuluşunu gördüğüm anda beri  ölüm hakikatinden hiç kopmadım çok şükür.

Aşk; aşkım... Ne kadar sahte, iğreti bir kelime oldu ''aşkım'' diye eşlerin, sevgililerin birbirine hitap etmesi...Belki bazen ağız alışkanlığı ama, aşkım demek büyük iş ve buna layık olmak gerektiği kadar, içten eriyerek söylemek de şart.

Babamın bir arkadaşı vardı, ilkokula gittiğim zamanlar, bazen yüzü asık gelirdi babamın yanına, babam ona sorardı ''ne oldu hava bulutlu Nami !? '' 
Nami amca tebessümle '' hanımla aşk yaptık !'' derdi.
Aşkla ilk tanışmam değilse de, aşk kelimesini ilk duyuşum o zamandır.
Nami amca kibar adamdı, eşi de...Ve yakın dostu babama tatsızlığı böyle telaffuz ediyordu. Yıllar sonra aslında evliliğin de bir nevi savaş olduğunu anlamıştım. Aşk, çok kez burada yazdığım gibi bir şimşek, yıldırım kalbe düşen...Cazibe kanunlarının tabi bir oluşumu.

Aşk ve ölüm...

Bir çırpıda bu soru için bir şeyler karalarken, bir yandan da anneciğimin arada bana laf atmalarını dinlemiş olarak şöyle noktalayayım :

Aşk ve ölüm...

Aşkla, aşkın sahibine,ölüm balonu ile yükselebilme duasıyla...