4 Temmuz 2015 Cumartesi

Naat/ Arif Nihat Asya


Seccaden kumlardı... 
.................................... 
Devirlerden, diyarlardan 
Gelip göklerde buluşan 
Ezanların vardı! 

Mescit mü'min, minber mü'min... 
Taşardı kubbelerden Tekbir, 
Dolardı kubbelere "Amin!" 

Ve mübarek geceler, dualarımız, 
Geri gelmeyen dualardı... 
Geceler ki pırıl pırıl, 
Kandillerin yanardı! 

Kapına gelenler, ya Muhammed, (sav)
Uzaktan, yakından- 
Mü'min döndüler kapından! 

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; 
İki dünyada aziz ümmet, 
Muhammed ümmetiydi. (sav)

Konsun -yine- pervazlara 
Güvercinler; 
"hu hu" lara karışsın 
Aminler... 
Mübarek akşamdır; 
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler! 

Şimdi seni ananlar, 
Anıyor ağlar gibi... 
Ey yetimler yetimi, 
Ey garipler garibi; 
Düşkünlerin kanadıydın, 
Yoksulların sahibi... 
Nerde kaldın ey Resul, 
Nerde kaldın ey Nebi? 

Günler, ne günlerdi, ya Muhammed; (sav)
Çağlar ne çağlardı; 
Daha dünyaya gelmeden 
Müminlerin vardı... 
Ve birgün, ki gaflet 
Çöller kadardı, 
Halime'nin kucağında 
Abdullah'ın yetimi, 
Amine'nin emaneti ağlardı! 

Hatice'nin koncası, 
Aişe'nin gülüydün. 
Ümmetinin gözbebeği, 
Göklerin resulüydün... 
Elçi geldin, elçiler gönderdin... 
Ruhunu Allah'a, 
Elini ümmetine verdin. 
Beşiğin, yurdun, yuvan 
Mekke'de bunalırsan 
Medine'ye göçerdin. 

Biz dünyadan nereye 
Göçelim ya Muhammed? 
Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet 
Altın devrini yaşıyor... 
Diller, sayfalar, satırlar 
(Ebu Leheb öldü) diyorlar: 
Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed; (sav)
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor! 

Neler duydu şu dünyada 
Mevlid'ine hayran kulaklarımız: 
Ne adlar ezberledi, ey Nebi, 
Adına alışkın dudaklarımız! 
Artık, yolunu bilmiyor; 
Artık, yolunu unuttu 
Ayaklarımız! 
Kabe'ne siyahlar 
Yakışmamıştır, ya Muhammed,(sav) 
Bugünkü kadar! 

Haset, gururla savaşta; 
Gurur, Kafdağı'nda derebeyi... 
Onu da yaralarlar kanadından, 
Gelse bir şefkat meleği... 
İyiliğin türbesine 
Türbedar oldu iyi! 

Vicdanlar sakat 
Çıkmadan yarına. 
İyilikler getir, güzellikler getir 
Adem oğullarına! 

Şu gördüğün duvarlar ki 
Kimi Taif'tir, kimi Hayber'dir... 
Fethedemedik, ya Muhammed, (sav)
Senelerdir! 

Ne doğruluk, ne doğru; 
Ne iyilik, ne iyi... 
Bahçende en güzel dal, 
Unuttu yemiş vermeyi... 
Günahın kursağında 
Haramların peteği! 

Bayram yaptı yabanlar: 
Semave'yi boşaltıp 
Save'yi dolduranlar... 
Atını hendeklerden -bir atlayışta- 
Aşırdı aşıranlar... 
Ağlasın Yesrib, 
Ağlasın Selman'lar! 

Gözleri perdeliyen toprak, 
Yüzlere serptiğin topraktı... 
Yere dökülmeyecekti, ey Nebi 
Yabanların gözünde kalacaktı! 

Konsun -yine- pervazlara 
Güvercinler; 
"hu hu"lara karışsın 
Aminler... 
Mübarek akşamdır; 
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler! 

Ne oldu, ey bulut, 
Gölgelediğin başlar? 
Hatırında mı, ey yol, 
Bir aziz yolcuyla 
Aşarak dağlar taşlar, 
Kafile kafile, kervan kervan 
Şimale giden yoldaşlar? 

Uçsuz bucaksız çöllerde, 
Yine, izler gelenlerin, 
Yollar gideceklerindir. 

Şu Tekbir getiren mağara, 
Örümceklerin değil; 
Peygamberlerindir, meleklerindir... 
Örümcek ne havada, 
Ne suda, ne yerdeydi... 
Hakkı göremiyen 
Gözlerdeydi! 

Şu kutu, cinlerin mi; 
Perilerin yurdu mu? 
Şu yuva-ki bilinmez, 
Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?- 
Kuşlarını, bir sabah, 
Medine'ye uçurdu mu? 

Ey Abva'da yatan ölü 
Bahçende açtı dünyanın 
En güzel gülü; 
Hatıran, uyusun çöllerin 
Ilık kumlarıyla örtülü! 

Dinleyene hala, 
Çöller ses verir: 
"Yaleyl!" susar, 
Uğultular gelir. 
Mersiye okur Uhud, 
Kaside söyler Bedir. 
Sen de, bir hac günü, 
Başta Muhammed, yanında Ebubekir; 
Gidenlerin yüzbin olup dönüşünü 
Destan yap, ey şehir! 

Ebubekir'de nur, Osman'da nurlar... 
Kureyş uluları karşılarında 
Meydan okuyan bir Ömer bulurlar; 
Ali'nin önünde kapılar açılır, 
Ali'nin önünde eğilir surlar. 
Bedir'de, Uhud'da, Hayber'de 
Hak'kın yiğitleri, şehid olurlar... 
Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı; 
Yerde kalmazdı ruh... kanadlıydı. 

Konsun -yine- pervazlara 
Güvercinler; 
"hu hu"lara karışsın 
Aminler... 
Mübarek akşamdır; 
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler! 

Vicdanlar, sakat çıkmadan, 
Ya Muhammed, yarına; (sav)
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel 
Adem oğullarına! 

Yüreklerden taşsın 
Yine imanlar! 
Itri, bestelesin Tekbir'ini; 
Evliya, okusun Kur'an'lar! 
Ve Kur'an'ı göznuruyla çoğaltsın 
Kayışzade Osmanlar! 

Na'tini Gaalip yazsın,Mevlid'ini Süleyman'lar! 
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle 
Geri gelsin Sinan'lar! 
Çarpılsın, hakikat niyetine 
Cenaze namazı kıldıranlar! 

Gel, ey Muhammed, bahardır... 
Dudaklar ardında saklı 
Aminlerimiz vardır!.. 
Hacdan döner gibi gel; 
Mi'raç'tan iner gibi gel; 
Bekliyoruz yıllardır! 

Bulutlar kanad, rüzgar kanad; 
Hızır kanad, Cibril kanad; 
Nisan kanad, bahar kanad; 
Ayetlerini ezber bilen 
Yapraklar kanad... 
Açılsın göklerin kapıları, 
Açılsın perdeler, kat kat! 
Çöllere dökülsün yıldızlar; 
Dizilsin yollarına 
Yetimler, günahsızlar! 
Çöl gecelerinden, yanık 
Türküler yapan kızlar 
Sancağını saçlarıyla dokusun; 
Bilal-i Habeşi sustuysa 
Ezanlarını Davud okusun! 

Konsun -yine- pervazlara 
Güvercinler; 
"hu hu"lara karışsın 
Aminler... 
Mübarek akşamdır; 
Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!

Arif Nihat Asya