10 Mart 2017 Cuma

Dede ve ben...

Zayıf ve çevik bir dede.

Sevimli de.

Genelde yanımda gelir oturur, elini de öptürmez.

Bir sonra ki gelişimde o vaazı dinlerken, hacı kokusu diye isimlendirilen minik şişeyi,usulca cebine bıraktım.

Fark etmedi.

Haftaya cuma yine geldi, yanıma oturdu.

Mis gibi kokuyordu.

Tanıdım.

Tebessüm ettim ve sevindim.

Böyle tuhaf bir şekilde sunduğum kokuyu sürüyordu.

Acaba ne düşünmüştü onu ilk cebinde bulduğunda. ''Allah'tan bana bir ikram..'' demiş miydi mesela...

Ona, onu hediye eden gerçekte ben miydim, yoksa ''o oku sen atmadın Allah attı..'' mealindeki ayet gibi, ben sadece sebepler aleminde bir vesile miydim..?

Görünüşte cüz'i iradem ile ben yapmıştım. Ama ''Allah kulun kalbi ile arasına girer, öyle hidayetiniz için dua edin..'' hükmü ne olacaktı.

Gerçekte kader sırlar manzumesi içinde nefes almak değil mi, hangi fiil iradem ile, hangisi Külli İrade sahibi Allah'tan, bilen beri gelsin ?

Bir dede, her cuma yanımda aynı safta ve benim ona ''iyilik adına'' yaptığım minik sempatik eylemden hiç haberi yok.

Aynı cebe para da sıkıştırabilirdim ve haberi olmazdı.

Birisine varlığınızdan haberi olmaksızın iyilik yapmanın o tarif edilmez lezzeti, egoyu/nefsi örseleyerek, açıktan vermekten çok daha güzel.

Güzel olsun cumamız...