2 Aralık 2017 Cumartesi

Kelam sırası sizde ( rektefiye!)


Okur mektupları geldiğinde, çok gerekmedikçe araya parantez açmıyorum. Bugün şart oldu.

''Oruç Aruoba  : ''Sadakat, kişinin kendinde bir kişiye yer ayırması 
ve o yeri hep onun  için korumasıdır... ' demiş.''

(Başkasıyla bir ekmeği bir emeği bölüşmeksizin, kendinde bir kişiye yer ayırabilirsin!
Benim sadakatten anladığım bu..!
Yok ihmallermiş,mazeretlermiş; yok bitmiş bir ilişki, görüntüde var gibiymiş...
Geçiniz..!
Benim vicdanım bana, der ki, önce ilişkini, resmen fiilen bitireceksin, sonra dilediğin hayat için yollar senin...)

*

Gelelim bu mücrime laf çakan sevgili okuruma!
Evet yine kendimi rektefiye etme dönemi bu güzel aya denk düştü. Ruhumu servise soktum, epey tamir gereken alanlar buldu ustalar ! Neylersin, arabalar,makineler gibi, insanların da kalpleri zaman içinde siyah lekelerden pay alıyor. Çoğalıp tamamen kaplamasından Allah'a sığınalım ve can bedendeyken gereğini yapalım.

Samimiyetimin sorgusu ve kabulü, elbette size değil, her şeyin sahibine aittir. Bizler zayıf ve masum olmayan kullarız. Dolayısıyla med-cezirler de bize ait. ''Hata yapanların, en hayırlısı, hatasında ısrar etmeyerek, pişmanlıkla tevbe edendir.''

Size göre iki gün sürer, iki ay; benim hedefim kalan ömür, bunu bizler bilemeyiz, önemli olan azim ve iyi niyetle, samimice doğru kararların arkasında durma çabasıdır, vesselam.

*
Rüveyda'ya mektuplar'da, düşünüp ihmal ettiğim şeydi, ama bir mail üzerine hızlıca etikletledim onları, artık blogda kolayca hepsi topluca bulabileceksiniz. Tabi, bulduktan sonra, müziklerin karışmaması için okumak istediğinizin konu başlığına tıklamanız gerekmekte. Sizden gelen mektupları da etiketlemeye başlayacağım.

***

''Sizi okuduğum anlarda zamanı durduruyorum...
Yazdıklarınızı okuyor, dünya ile ilişiğimi kesiyorum...
Lütfen Rüveyda'ya mektupları kesmeyin;
Onları okumak beni çok mutlu ediyor...''

(Teşekkür ediyorum, ve sözlerinizi iltifat olarak kabul ediyorum, sağolun. Rüveyda serisini elimden geldiğince sürdürmeyi ben de isterim, ama tekrara düştüğümü anladığım anda, önce seyrekleşir, sonra da noktalanır.)

***



''Sevgili Rüveyda,
Ruhuma dokunuyorsun..
Sevgiyi hissetmek için yanımızda biri olması gerekmez.
Farklı zamanlarda farklı mekanlar içinde seninle hep aynı tesir soluklanan 'huzur'...
Ruhumla konuşmaktayım
Kaleme sırdaş ruhun bir şiir uzaklığında..
Şiiri..kahveyi.. okumayı seven okuryazar .)''

***

''Özdemir Asaf'tan Mevhibe Beyat'a (Lavinia)
“Öldürmekten daha beter anlıyor insanı. Çok keskin gözleri vardı.” demişti.

"Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir.
Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.
Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir.
Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.
Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır."

***

''Şimdi Hasretindeyim,
Yokluğunun Mahrumiyettinde...
Uykularım Darmadağınık,
Özümü Kaybetmişim,
Beni Bende Bulamıyorum...
Kalp Ağrılarımın Sebebi Sensin,
İç Yangınlarımın Sebebi Sen...
Hasretlerimin Sebebi Sensin,
Özlemlerimin Sebebi Sen...
Ah! Edişlerimin Sebebi Sensin,
Gözyaşlarımın Sebebi Sen,
Ama Ne Senden Vazgeçecek Yaralı Ruhum,
Ne de Hayal Edeceğim Sensizliği...
Yazılmış Olsa da Alnıma Sensiz Bir Ömür,
Bu Aşkı Bende Ölene Dek Sürdüreceğim...''

***

''Ne güzeldi o okul bahçesi!
İntizamsız kağıtlardan kelebek yapıp göğsüme  taktığın günler...
Beton zemin böyle mi donup kalacaktı ardından?
Köküdür memleketin,
bir kez olsun bağdaş kurup oturamadığımız çınar gölgesinde varlığından kalan izler.

Onulmaz bir vebâyı taşıyan o çocuklar şimdi neredeler?
Bu yangın yerinde
Saçlarımda hülyâ ile gezinen ellerin.
İntizamsız kağıtlardan kelebek yapıp göğsüme  taktığın ellerin.
Havz-ı ateşten mürekkep lekesidir dilin.
İsrafil Sûr'unu çatlatacak kadar  mineli çilesini çekmemişliğim.
Cennet-i Âlâ'm.
Öğretmenim.''