30 Kasım 2017 Perşembe

Rüveyda'ya mektuplar (23)


Sevgili Rüveyda,

Eskiden mektuplara böyle başlanırdı. Sonra hal-hatır faslı. ''Nasılsın, iyi olmanı Yüce Al-lah'tan niyaz ederim... Beni soracak olursan, hamd olsun ben de iyiyim...''

''Mektup işin bahanesi. 
Adını yazmayı özledim...'' (1)

İyi değilim oysa ben. Ve sanırım iyileşemeden duracak bir gün şu hasta, zavallı kalbim.
Son zamanlarda yaptığım en iyi şey, insanlardan biraz daha, bir adım daha geri kalıp, kaçıyor olmaklığım.

İçlerinde özlediklerim olsa da, inzivaya karar verdim. Aslında bu adamın, bu eylül bakışlı adamın hayatı baştan sona inziva… Kısa bir dönem, sosyal, aktiftim. Kalabalık bir çevrem, dolup taşan evler, davetler vesaire… Sonra zamanla kendine kalıyor insan…Vefa rüzgâr-ları akşam üstleri esiyor penceremde… Anılar mı, en çok onlar vefalı…

Bu arada birilerinin.........

 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.  


___________________

(1) Başak Buğday
(2) Cahit Zarifoğlu
(3) Franz Kafka












28 Kasım 2017 Salı

Mevlid kandilimiz mübarek kılsın.


Çok kolay anlatmalı, herkes anlamalı.

* Miladi 20 Nisan'a denk gelen; güzel, mis kokulu bir bahar ayında goncalar açıp O'nun yolunu gözlerken,  Rebiülevvel ayının 12.gecesi dünyamızı şereflendirdiler.

* Kandillerin ilki bu çarşamba gecesi. Diğerleri üç ayların başlaması ile devam eder. Mevlid (veladet) kandili.Yani doğum zamanı, doğum günü. Bir görüşe göre, Kadir gecesinden de önemlidir Veladet kandili. Çünkü O, sallahü aleyhi vesellem hürmetine yaratıldı kainat ve bizler. O geleceği için yaratılan alemlere Kur'an indirildi. Allah katındaki kıymetini var,kıyas et!
Öyle ki, Allah, O'na ''Sevgilim'' dedi. Bu -haşa- bizim dünya algımızdaki iki karşı cins arasındaki sevgili oluş değil, belki anlamak adına Hz.Mevlana ve Hz.Şems muhabbeti gibi.

  “Muhabbetten Muhammed oldu hasıl. 
Muhammed’siz muhabbetten ne hasıl?”(sallahü aleyhi vesellem )

* Beklenen O idi. Ve son Peygamber, son elçi...Her şey O'nun nurundan...Düşünsene, O'nun nurundan bir pay var sende ve gördüğün her şeyde...

* O'ndan sonra başka peygamber gelmeyecek. Topyekûn insanlık için son fırsat, son gemi...Bu hidayet gemisine binen bindi, binmeyene sonsuz hüsran ve pişmanlık!

* ''Yeryüzü bir mescit hükmündedir. Mekke, bir mihraptır. Medine ise bir minber sayılır. Bahir / açık bir bürhan / delil olan Hz. Peygamber ise, bütün mü’min ve inananların imam ve Önderidir. Bütün insanlara seslenen bir hatiptir. Tüm enbiya ve nebilerin reisi ve başıdır. Bütün evliya ve velilerin seyyidi ve efendisidir. Tüm nebi ve velilerden oluşan bir zikir halkasının baş zakiri / baş zikredicisidir.''

* En büyük mucizesi Kur'an, asırlara meydan okuyarak, ilahi kelam ve ilim olarak içimizdedir ve hep diridir. Bir batılının : ''Ben şahitlik ederim ki, dünya yaşlandıkça Kur'an gençleşiyor. Modern ilmin 14 asır geriden takip ettiği Kur'an Hak kelamıdır.'' 

Çünkü Kur'an ilimle çatışmaz, çelişmez. Bu nasıl olsun ki, Allah, ilimlerin de, Kur'an-ı Kerim'in de sahibi. O kitapta embriyonun evreleri anlatılır, bugünkü ilme, sadece hayranlıkla tasdik kalır.

O gün yokluk içindeki Müslümanlara, örneğin Arakan'lı kardeşlerimize ayet iniyor, siz muhakkak zaferle Amerikayı dize getireceksiniz, ve bunu ayetle yapıyor (Rum suresi) ve 10 yıl içinde bu gerçekleşiyor. Medine fakir devleti, dünyanın iki süper gücünden biri olan Rumlara (Bizans) galip geliyor.
Yine o muciz-ül beyan Kitabımız, Ebu Leheb'in ve karısının (iman etmeyerek) cehennemde olacağını, olduğunu bildiriyor. Bu iki azılı kafir, en azından ayeti yalancı çıkarmak adına, biz Müslüman olduk diye münafıklık bile yapamıyorlar!

* Sevgilimiz (sav) merhamet timsali olarak,sehavet derecesinde cömert idi. İnsanlığa (ümmetine) çok aşırı düşkündü.

''Andolsun size içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.Rauftur,rahimdir.'' (Tevbe : 128)

* “Benim misâlimle sizin misâliniz, şu temsile benzer: Bir adam var ateş yakmış. Ateş etrafı aydınlatınca, pervaneler (gece kelebekleri) ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya (mâni olmaya) çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben (tıpkı o adam gibi) ateşe düşmemeniz için belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe ateşe koşuyorsunuz” (Buhari,Tirmizi)

* O,(sallahü aleyhi vesellem) ebedi ve sonsuz hayat rehberi olarak, tek örnek, tek önder olarak, insanlığın son şansı, son kapısı. Kısa ömürde, bunu anlayıp, gereği gibi bir hayat tanzim ettik, ettik. Kabre varınca dövünmek, pişmanlık işe yaramayacak. Her şey şu kısa dünya sahnesinde. Rolünü sen seçecek ve uygulayacaksın!

* Peygamberimizden başka bir şahsa, lidere uymak, o lideri Efendimizden üstün görmek, küfürdür, Allah'a nankörlüktür. Çünkü bizzat Allah, Onu bize örnek göstermiş ve saygı ile uymamızı farz kılmıştır.

"Andolsun ki, sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü ümid eden ve Allah'ı çokça anan kimseler için, Resûlullah'ta güzel bir örnek vardır." (Ahzab, 33/21)

Yol belli,klavuz belli. İman etmek, o elçiyi, tüm hayatın merkezinde billurlaştırarak örnek bilmekten geçer. Nasıl bir ahlakı vardı, nasıl bir merhamet-cömertlik. Nasıl affederdi, nasıl severdi,ne zaman ve ne için öfkelenirdi, nasıl yer, içerdi, nasıl uyurdu, nasıl ibadet ederdi....Bu ümmetten öyle aşıklar gelmiştir ki, karpuzu çekirdeği ile mi çekirdeksiz mi yediği konusunda tam bir bilgi sahibi olmadığı için ömrünce karpuz yememiştir. Bunu bugün anlamak sanıldığı gibi kolay değildir. Yolu aşka düşmeli önce insanın.
Aşk mı dedim. Aşk, Uhud'da O'nun, (sav) mübarek dişleri şehid oldu haberini duyunca, derin bir kederle, hangi dişiydi diye, dişlerine gelişi güzel taşı vurup kıran, o acıya ortak oluşu ağlaya ağlaya nefsinde yaşayan, Hazreti Veysel Karani olmaktır...Ah bir anlasam !

* Hz.Musa ve Hz.İsa (as) şanını duydukları peygamberimize bizler gibi ümmet olma duasında bulunmuşlar, Hz.İsa (as) duası kabul gördüğü için, mübarek cesetleri henüz yeryüzünde olmayıp, göğe ref edilmiş, son zamanlarda gelerek, Peygamberlik sıfatı dışında, O alemlere rahmet Efendimizin ümmeti olma şerefine erişecektir. Ya bizler ?  O şeref bizlere sunulduğu halde, ne kadar idraki,şükrü içinde, yaşıyoruz...ne kadar çok düşünsek azdır.

* Kutlanacak bir doğum günü varsa, yeryüzünde O'nun (sav) kutlu doğumudur.

* Bu kandil gecesinde, tevbe-i istiğfardan sonra, O'na ümmet kılan Rabbe şükür secdesi yapıp,namazdan ve yasinden sonra, salavatlar eşliğinde O'nun hayatı, ahlakı, mucizeleri, vasıfları okunmalıdır. Ve bu mümkünse ailece yapılmalı, çocuklara da duyurulmalıdır. 

* Topluca bir arada kutlanacaksa, yiyecek-içececek ikramlar da olmalıdır. Hatta çocuklara hediye almalı, verirken : Bu gece Sevgili Peygamberimiz (sav) dünyaya geldi, Allah'da bizi O'na ümmet eyledi, sevincimden sana bu hediye ya da para, denmelidir.

İnşallah yarın gece ihya edeceğimiz veladet kandilinizi, en içten dileklerimle tebrik eder,dualar eder, dualar beklerim.


Yanında kitap olmayanlar için bu linkten de istifade edilebilir.

https://sorularlaislamiyet.com/blog/ahlaki-ornek-olarak-hz-peygamber-sas









27 Kasım 2017 Pazartesi

Rüveyda'ya mektuplar (22)


Sevgili Rüveyda,

Hani insan, yazın uzun günlerinde, niyet ettiği oruçla, akşam gün batana kadar,  güzel bir sabırla yemekten-içmekten yana beklentisizdir ya...

Bu adam artık, kavuşma mükâfatını düşünmeden, hatta belki de istemeden sizi sevmeye alıştırdı gönlünü... 

Bulmak belki de anlamını yitirmektir bir sevdanın. Ve belki bazen bulmak, kaybetmektir.

Ah halden anlayanlar! 
Beri gelin! Beri gelin ve harfsiz, kelamsız anlayın halimden…

Belki hastalıklı bir şey gibi görünebilir ama, ''seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli'' diyen şarkıyı yazana sormalı sebebini. Bazen sebep sonradan gelir, gözyaşı gibi...



 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.


26 Kasım 2017 Pazar

değil mi ?


hiç sonu gelmeyecek gibiydi değil mi..? 
ben de öyle sanmıştım..!



25 Kasım 2017 Cumartesi

23 Kasım 2017 Perşembe

ben her gece...


çok zaman,
sahte gülüşlerle bastırıp,
tamamlamaya çalışırız,
içimizdeki
eksik kalanlarımızı...

işte yine akşam oldu!
kocaman bir evde!
küçücüğüm, 
minnacığım yine..!

ben, her gece, 
küçülürüm! 
ev büyür, 
ben küçülürüm!
odalar büyür,
ben küçülürüm!
ve yatağım büyür,
ben ölür,
ben kaybolurum içimde..!

kendi üzerimi,
kendim örterim. 
isterim ki, 
bir el örtsün sırtımı.
örterken, 
kokulu kokulu, 
içine çekerek öpsün ensemden. 
''canım'' desin, 
''kıymetlim açık kalmış üstün!'' 
''bir tanem'' desin...

ben her gece, 
küçülürüm!
yetim çocuklar gibi,
sokak kedileri gibi, 
üşürüm...




22 Kasım 2017 Çarşamba

Merhaba Ey !

Filler ve Karıncaları var edenin adıyla başlıyorum;  haddi kıt, hesabı bakkal defterinde kayıp, cür'eti Cudi dağında kar tanesi yanımla... 

Merhaba ey! 
Adımı yadına mıh eden, meyalimin salıncağında mütemadi bir ırgalanışla hiç büyümeyen, alfabesinin külli harfleriyle yeknesak beni yazıp, beni okuyan katib'ül esrar, hatib'ül edvar ey!

Filler ve Karıncaları var edenin adıyla başlıyorum.. diye başlayan bu ilk name ile, nicedir buzulların kaynamasını bekleyen yanımla seslenmeyi arzu ettim... 

Dünya idi fil, ben idim karınca... Dört ayağı üzerinde, ağır mı ağır, kahır mı kahır cüssesiyle, daimen bana göz dağı vereni ve beni halk edenin virdiyle huzuruna gelmek, sadrının rahlesinde biraz soluklanmak istedim...

Yakın ve uzak iki dudak arası mesafe... Isırgan ekip biçenlere yakın bile tuzak! Gözleriyle konuşup, gönlü ile duyanlara yollar angarya. Zira yürünesi yollar kılcallarımızda engel...

Kim bilir belki de asırlardır bekliyordun benden gelme ihtimali hayli zayıf şu nameyi.
Bilirsin, safiyane, samimane arzu edilen, niyaz makamına arz edilen nice hayaller, hakikat kevserinden suya kanar da cûş eder.

Mürekkep bir tokmaktır; hergâh gönlün üzerindedir eli.. Gönül duyar bu sedayı ve uzanır açar divit kapısını. Divit öyle bir nazar eder ki kağıda, dili tutulur ak sayfaların. Islanır satırlar, mendil satar ilham ve sırdaş olur mısralara nihan sevdalar...

Ne sen beni sevmekten acze düşeceksin, ne de ben sarfınazar edebileceğim bu efsunkâr sevdanı...Kıl payı kurtulacağım atomu parçalamaktan daha müşkül kalbinden. Ki, zaten kurtulmalıyım; ağzı açık bir gayya kuyusuna düşmeden...

Filler ve karıncaları var edenin adıyla gidiyorum; hiç gelmediğim kalbinden...



21 Kasım 2017 Salı

Rüveyda'ya mektuplar (21)


Rüveyda,

Şimdilerde bir iç yangınısın! 
Her geçen gün çoğalan, yakışı artan bir yangın...
Tam şuramda, göğsümün üzerinde, kalbimin merkezinde... 

Hani tuzu abartılmış bir içecek gibi, tüm denizlerin suyunu içip de yanan biri gibi…
Çöllerde dudakları susuzluktan çatlamış, dilinde bir damla kalmamış bir bedevi gibi...
Yanıyor içim, soğuk sular söndüresi değil!
İsmini anınca bazen susuzluğum artıyor, bazen çoğalıyor. 
Anlatılası değil, anlaşılası hiç değil.

Sevgili Rüveyda demek yetmiyor, ''sevgilim'' diyemedikten sonra!
''Sevgilim'' demek de kesmiyor, sevgili gibi birlikte zamanı yaşayamadıktan, paylaşamadıktan sonra... 



 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.







20 Kasım 2017 Pazartesi

vakti geçince...



vakti geçince günaydın demelerin,
çaydanlıkta soğur ümitlerin...
geçer çayın demi gibi,
geçer iç çekişlerin.
sus olur seslenişler...

vakti geçince sevmelerin,
dem'i geçer sevişmelerin,
ateşi düşer gecelerin...
ayaz vurur, yorgun gönlüne,
üşür ümitler...

vakti geçince bir aşk arayışının,
hazan büker belini umutların,
anılarla, ahları harmanlar, 
şarkılarla avunur,
tek başına şiir kavurursun.




18 Kasım 2017 Cumartesi

Sizden gelenler (18.11.17)

''Selâm Hayırlı Cumalar. 
Sizi az evvel tesadüfen keşfettim ve ölüme dair yazınız hoşuma gitti. Açıkçası babasını yeni kaybetmiş bir yetim olarak,rüyada bile olsa acısı büyüktür; birini kaybetmenizi anlıyorum. 

Yazılarınız aradığınız kişiye olan mektuplar hımmm. Sanırım sizde kendimi buldum... 

Ete kemiğe bürünmüş sevdalar bir müddet sonra sihrini kaybeder diye kafamda kurduğum platonik bir zati şahaneye aşk yaşıyorum. Yalnızlık zor ama güzel:) 

Sevgimi paçavra edip ele ayağa düşürecek biri olacağına, kafamda kurduğum kişiyi yaşarım yeridir. Hem zaten annem kızım sen şu devrin insanı değilsin diyor. ( Lale devrinden kalmayım anlaşılan) neyse ben çok konuştum sanırım. Ha bu mesaj okunur mu cevap gelir mi bilmem, ama uzay boşluğuna bile gitse ben içimden geçenleri yazıyorum :)
 Allah yar ve yardımcımız olsun.''

***

''Yokluğum yarıyacak sana!
Ruhunda kelebekler,
Gözlerinde yıldızlar kamp kuracak...
Sen bile şaşıracaksın buna!
Biri vardı dersin sonra,
Beni benden aldı, 
Adını bile unuttum şimdi! 
Yaşı genç kalbi ihtiyardı!
Kokusu bile yoktu!
Teni bile soğuktu!
Kalbi derin bir mağara!
Isıtmaya çalıştım nafile..!''

***

''İçimin düğümlerini apaçık önüne serdim bu yüzden mi çözemiyorsun beni?
Ben sesinden gayri tüm seslere rikkatsizim. Şarkıların takipçisi değilim neredeyse dinlemiyorum bile. Meselâ sesinle perçinlediğim ruhuma hiçbir şarkı ve  hiçbir şarkıcı uğramasın da dokunmasın da mümkünse.
Sadece ve sadece seni dinlemek istiyorum.''

***

''Ne vakit varlığının zuhûrunu istesem senden; mutlak yokluğun ile uğraştırırsın.
Bilinemez ulaşılamaz soyut bir yerde duruşuna, istidadın pusatını kuşanmış varlığına karşı pusatsız hâlim, emân!
Öteden beri beni her türlü yoksun bırakışının bir sebebi olmalıdır ;
sefil ruhumda sükûn doğuran!
Akıl yürütmelere , kelime oyunlarına hükmettiğin; cismani tüm cevherini yıllar var ki  varlığımdan sakladığın bu evrende  bu tutumun  bir ahlak problemidir.
Aslını bildiğin ahmaklığım duyular  âleminin mükâşefesinde böyle harikalar 
(harika bir iletişim) meydana getirir.
Sonraki yanılmalardan kaçmam yetmez.
Ben baştan yanılmışım.
Öncesiz ve sonrasız  bıraktığınım. 
Nefesim sana baktığım aynanın yüzünü bulandırmıştır ve nefsim bu iletişimle  güzelliğimi bozmuştur.
Ama şunu iyi şerh et ki ;
Varlığımın görünür tüm hâlini esirgemedim senden, haram terkiblerini ruhuma zerk ederken... Sen ise en elde edilemez halinle Suret-ül Sanal 'sın!'' 

***

 Bir insan isterse, size sesiyle sarılabilir… 
 İlhan Berk

***






17 Kasım 2017 Cuma

Hayat durmuş olacak

 
Dallarda hiç yaprak kalmadığında,
Kuşlar suskunlaştıklarında,
Ağaçlar üşüdüklerinde,
Kentpark mezarlık gibi göründüğünde,
Anneler öldüğünde,
Kalbim boynunu büktüğünde,
Sevenler ayrı düştüğünde,
Eski günleri özlediklerinde,
Haberleşemediklerinde,
Hayat durmuş olacak...


Rüveyda'ya mektuplar (20)


Sevgili Rüveyda, 

Derler ki, Kays, yani Mecnun, zamanlar sonra izbe yerlerde, insanlardan uzak, kendi dünyasında istiğrak halindeyken; Leyla kendisine ulaşır ve ''ben geldim, kavuşma zamanı'' dediği zaman, Mecnun'un sevineceğini umar. 

Öyle ya, dillere destan bir aşkı vardır, kendisi için çöllere, dağlara düşmüş, iş güç yapamaz hale gelmiştir... 
Hatta yokluğunda, Leyla'ların köpekleri geçse, saygıyla, muhabbetle ayağa kalkar, hüzün ve hasretle köpeğe ikramda bulunurmuş. Halini anlamayıp, gülenle-re, o da tebessümle cevap verirmiş. Hangi tebessüm hak acaba? 

Yine derler ki, bir gün, Yusuf, 

 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.



14 Kasım 2017 Salı

İki soru ve yine sıra sizde

''Bir insan, sevildiğini bile bile, karşısındaki insana kırıcı ya da huysuz davranabilir mi? Davranabilirse, bu normal midir..?''

Davranabilir, şartlarla kısıtlı sebepleri olabilir;bundan dolayı kötüyü oynayabilir, soğutmak,o kişinin iyiliği için...

Bunu o kişiye sormalısınız diyeceğim ama,doğru cevabı vermeyebilir size...

***

Hayır Facebook ve Tumblr hesabım kesinlikle bulunmamaktadır.Bahsettiğiniz isim benzerliğidir, bendenizi az tanıyanlar zaten olup olmadığımı hissedeceklerdir. Face beni sevmedi, kimlik göndermeme rağmen hesabımı geri vermedi, (laf aramızda çekemiyorlar ))

Bir ara Tumblr'da bulunmuştum, farklı bir havası var, yazma krizlerim aşırı dozda nüksederse alternatif olarak Tumblr ya da Google Plus düşünebilirim.

***

''Meyl-i visâlimize nispeti olmayan tebessümünün bendeki  karşılığı sırf yokluktur.''

***

''Üşüyorum bu mevsim ayazında...
Çok sık ceket değiştiriyor ruhum
Illet bir hastalık ki sorma
Bağlanıyor elim kolum
Bağlanıyor dilim damağım...
Kaç yıl sende kaldım 
Kaç yıl sürecek bu sürgünüm
Hazanlar eskittim, milatlar atladim
Ne hazanı, bu benim kordugumum
Lafla çözülmez, gözle görülmez...'' 

***

''Titriyor Size Yazarken Ellerim,
Koşmuşçasına Çarpıyor Kalbim...
Heyecan mı Bunun Adı? 
Yoksa İncitilme Korkusu mu? 
Bilemedim...

Ben Sizinle Yaşıyorum Aşk'ı...
Ellerim Titriyor Adınızı Yazarken, 
Dilime Dolanıyor Adınızın Geçtiği Her Cümle...
Siz Varsınız Mısralarımda,
Dizelerimin Coşkusunda,
Sevda Yüklü Kalemimde Siz Varsınız, 
Bir de Ben Özlemlerce...
Sizi Düşündüğüm Zaman Melodiler Doluyor Kulaklarıma,
Ruhuma Hissediyorum Sizi...
Siz ki En Sıcağımsınız,
En Özlediğim,
En Sevdiğim,
Yazdığım İlk Şiirim,
Yüreğimden Dilime Düşürdüğüm İlk Aşksınız...

Sahi, Nasıl Başlar Aşk?
Nasıl Yaşanır? 
Birlikte Aşkı Yaşamadıktan,
En Güzel Duyguları Beraber Tatmadıktan,
Gecelere Heyecan Katmadıktan Sonra,
Sadece Kalpte Kalan Sevgi Neye Yarar?
Korkmayın Aşk'tan, 
Acıtsa da Canınızı, 
Burksa da İçinizi,
Ürkmeyin Sevmekten,
Bıkmadan,
Usanmadan,
Utanmadan Sevin....

Bakın,
Yokluğunuz Sardı Yine İçimi, 
Yine Size Özlemlerce Özlem Duydum,
Hasretlerce Hasret Geçirdim İçten İçe...
Evet; Sizi Seviyorum...
Gözlerimi Resminize Hapsedip,
Geceleri Uykularımı Terkedecek Kadar,
Uğrunuza Ömrümü Adayacak Kadar...
Evet; Seviyorum Sizi, 
Derin Duygularla, 
Aşk İle Seviyorum...
Ben Sizinle Varım, 
Sizinle Mutluyum...
Uzakta Olsanız da,
En İçimsiniz,
İçimdesiniz,
İçimin En Solunda,
En Dokunulmaz Köşesinde...
Bakın,
Yüreğim Kıpır Kıpır...
Sizden Yüreğimin Sesine Ses Verecek,
İçimdeki Sevgiye Demir Atacak Bir Merhaba Bekliyorum...
Sizinle Suskunluğumu Bozmak,
Duygularımın Yükünü Ruhumdan Atmak,
Tutkuyu Sizinle Aşkın Renginde Yaşamak ,
Gözlerinizin İçine Bakıp, 
Ruhunuza Dokunmak İstiyorum,
Ve Ben Ruhum Çılgınlığa Koştuğu Şu Anda;
Sizi,
Kalbinizi Aşka Davet Ediyorum...
Hadi Tanışalım Sizinle,
Yüreğim Yangınlardayken,
Aşkınızı Yaşamak Bu Kadar Güzelken,
Duygularımı Öldüremem,
Bir Korkak Gibi Arkamı Dönüp Gidemem...
Yüreğim Tutulmuşken Yüreğinize Delice,
Onu Gecelere Teselli Edemem...
Hadi Biraz Cesaret...!
Bekleniyorsunuz...
Size Kocaman Bir Buse Yolluyorum,
Öpüldünüz...''


13 Kasım 2017 Pazartesi

Rüveyda'ya mektuplar (19)


Sevgili Rüveyda,

Bilmiyorum bu mektuplara ''sayfalar üzerinde'' daha ne kadar  devam ederim. 

Koca ömründe, mektupları, ruh tuvalinde resmettiği bir kadına, yine aynı ruhun tavan arasında yazmış olan bendeniz için, bu şekilde ayan beyan ortada olmak, sanki kısıtlayıcı oluyor. Ve sanki mahremim, duygularım, tecavüze uğramış gibi... Özgürlüğüm elimden alınmış gibi…

Kararsızlığım bu günlerde had safhada... Seni paylaşmak bir yanımı incitiyor. Seni bir ömür içinde yaşamış bir adam için, giran, girift bir paradoks, kaotik duygular labirenti.

Zaman benim aleyhime işliyor Rüveyda,
bilmiyorum sen bunun farkında mısın..?
Hazan kışa doğru boynunu bükmüş giderken,
Baharın önünde koskoca bir yaz var…

Kalbim,

 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.




11 Kasım 2017 Cumartesi

Sizden gelenler (11.11.17)


''Bilinçaltımızın bilincimizi ele geçirme mücadelesinde; gözlerimizde gönüllerimizde arzu  bulutları isyankar gezerken ve dolunay tüm cilvesiyle bulutların arasına girmişken...
Anlamsız bir telaşla koşarak geldim kapınıza.

Siz bayım; 
Yıllardır tüten kaç ocağın ateşiyle uğraşıyorsunuz ?
O ateş ki, tuzla buz kimyası...

Hemen kaçırma bakışlarını..!
Zaten bin pişman gözler sırlarıyla her daim sıkı arkadaş. Bambaşka biri bedenimdeki tüm ağırlığın sahibi. İmkansız diyerek karşı durduğumuz; kendimizi ana kucağıdaki gibi doygun ve huzurlu hissettiren zihnimize  tatlı bir uyuşukluk veren mucizelerin ruhunda yaralar açan biz değil miyiz ?

Ateşi soğuk tüten bacalarda,
Kül rengi bir isle kaplanmış mahrem odalarda kavruk işte hayatın özü !

Tenlerine kahırdan dokuma kara keçeler giyenlere bahar yağmuru sonrası tazelenen gül yaprakları biçare !

Bilinçaltımızın bilincimizi ele geçirme mücadelesinde; kâh mistik bir titreyişe  kâh çocuksu bir gülümseyişe sığınmak da en güzel hazlardan...''

***

''Çakıllı bir yolda, 
Yalın ayak, gözü ıslak bir çocuğum.
Dondurma bile alacak, 
Harçlık koymadılar elime. 
Gözüm başka dondurmalara
Değmedi de...
O yüzdendir ki;
Kendi mutluluğumla yetinir, 
Hüznümle avunurum...

Kemerimin tokası gibi,
Sakladığım aşklar hariç;
Gözüm hep onlarda... 
İçim hep boş kalacak!
Yarım kalmış küçük aşkların, 
Yeri dolar mı sandın?

Yaşlansam da elim değmese 
O güzel heveslere
Kurumuş bir kadın olsam...
Gözümde kalanlar
İçime dert,  içimde kalanlar 
Gözüme perde olsun gayrı 

Sarıp sarmalamadığım
Kokusunda uyumadığım,
Gözyaşlarını silemediğim,
Aşkın biçaresiyim
Ben iflah olmaz bir avare
Gözü doymaz bir çerçi
Yorulmak bilmez bir seyyahım...''

***

''Tutuşamayan bir mum oldum;
Köz gibi ama değil...''

***

''Ben dememiş olayım 
Sen de duymamış..!
Ne demek aşka mesafe çok 
Ne demek el ele değemezse zor..!

Katmer katmer acı büründüm oysa
Hiç biri sana dokunmadı mı?

Züleyha'nın modern dilde karşılığıyım
Aslı olmuşum, Leyla olmuşum 
Kimin çölünde gezen
Mecnun'la Keremi buluşturmuşum...

Şirin olsam neyse!
Ferhat'a sözüm geçer diye avunurum...

Yokluğuna sitem etmeyeli çok oldu
Kim bilir belkide alışmışım...''

***

''Sevmenin nasıl olduğunu öğreniyordum işte 
Hem uzaktan uzağa 
Hem de yakından yakına...

Kokusunu getirse bir esinti
Bilirdim o deniz meltemi 
Muştu gelmiş gibi, 
Hediyesini verirdim... 
Canımdan, 
Can-ı gönülden. 

Bir de gözlerim dolmasa
Kokusuna hasret 
Sesine mecnun 
Nasıl yaşardım ki..!

Baş ucumdaki su gibi,
Elimin altındaki nan gibi,
Öpüp koklar baş ucumda,
Severim artık onu...''

***

''Sevgili Dost,
Mektubun gelmedi.
Bu sana yazmamı engellemiyor. 
Asıl mektup gelmediğinde yazılmalı. 
Çünkü yazmamak da bir mektuptur, yazılandan daha güçlü satırlar içeren.

A. Ali Ural''





İktibaslar eşliğinde kısa kısa...

Şüphesiz, insan hayatında cinselliğin çok büyük ve belirleyici rolü vardır. Her zaman söylediğim şeyi burada tekrarlamayı faydalı buluyorum : Cinsellik her şey değildir, ama çok şeydir. Uyumlu bir cinsel yaşam, uyumlu bir evlilik/birlikteliktir. Karşılıklı cinsel kenetleniş, doyum, evlilikteki bağı, dahası sadakati güçlendirir.

Fiziki ve ruhi travmalar yaşamakta olan insanlar, -evli olsun olmasın-cinsel yaşama soğuk, hatta öyle uzaktırlar ki, o tür sahnelere, dizi/filmlerde denk gelseler bile, sıradan bir şeyi görmüş gibi, libidoları harekete geçmez. Yaşanmış ya da halen yaşanmakta olan travmalar, bir çok lezzeti nötüre ettiği gibi, cinselliği de yok eder. Bu ciddiye alınması gereken depresyon kaynaklı rahatsızlıktır..!

İslam, yalnız olsun, evli olsun; kişilerin içlerindeki cinsel dürtü had safhaya varmadıkça,keyfe keder kendilerini tatmin etmelerini sağlıklı bulmaz. Bununla birlikte, hayatında cinsel dürtüleri (yaşlansa dahi) tamamen kaybetmiş kişiler için,problemli bir durum söz konusudur. Bunun en belirgin sebeplerinden biri belirttiğim gibi ruhsal,fiziksel travmalardır.

Bu girişten sonra, aşağıya yorumsuz, bazı iktibasları ekliyorum :

''Freud gibi bazı bilim adamlarına göre cinsellikten uzak bir yaşam mümkün değil. Freud'a göre, cinsel dürtüleri (libido) kontrol etmek ve bunun yarattığı gerilimi giderecek cinsel eylemleri gerçekleştirebilmek, insanın temel dürtüsü ve yaşam enerjisidir. Tatmin edilmeyen cinsel dürtüler ise kendini farklı yönlerden ifade eder. Bu durum, evlilik ve çift ilişkilerinde birçok sorunun ana sebebi olabilir.''

*

''Stres, bireysel ve kişiler arası sorunlar, beden algısı ile ilgili kaygılar, anksiyete ve depresyon çiftlerin cinsel isteğini olumsuz yönde etkileyebilir. Ayrıca, kişilerin birbiriyle yarış etmesi, olumsuz anılar, cinsel travmalar, ölümler ya da doğumlar, yer değiştirme vb. durumlarda isteksizliğe neden olabilmektedir. Bunların dışında, vajinismus ve erken boşalma, hem kadının hem de erkeğin cinsel isteğini olumsuz yönde etkileyen psikolojik faktörler arasında yer almaktadır. ''

*

''İlişkinin fazlası bedene zarar verir, azı da ruha zarar verir, insanın psikolojisini bozar. [Dinimiz İslam]''

*

''Nebraska Üniversitesinde 'İnsan Gelişimi ve Aile Bölümü' yöneticisi Nick Stinnett, güçlü ailelerle bir araştırma yaptı(1979). Bulduğu üç önemli ortak özellik şunlardı:

Dine bağlılık: Sürekli ve düzenli Kiliseye gidiyorlardı.
Övgü ve takdir: Aile üyeleri karşılıklı ruhsal okşamalar içindeydiler
Birlikte zaman: İş, eğlence, yemek gibi çok alanda beraberdiler.''

*

''Cinsel uyarılma fizyolojisi kadın ve erkeklerde farklıdır. Erkekler görsel ve işitsel uyaranlardan uyarılırken kadınlar ise düşünsel, sözel ve duygusal uyaranlardan uyarılır. Erkeğin kafasında birçok sorun varken görsel ve dokunsal uyarılar erkekte cinsel uyarıyı tetikler. Ama kadının kafasında sorunlar ve birçok düşünce varsa duygusal ve sözel uyarıcılar yanında dokunsal uyaranlar olsa bile cinsel isteksizlik ve uyarılma bozukluğu olabilir.''

*

''Kadınlarda muhtemel cinsel isteksizlik sebepleri:

Cinsellik hakkında yanlış inançlar
Evde ya da işte sorunlar
Eş veya partnerle yaşanan duygusal ya da cinsel ilişkideki problemler
İlişki sırasında canının acıyacağı korkusu
Aşırı stres, depresyon, anksiyete gibi ruhsal sıkıntılar
Geçmişte yaşanan taciz, tecavüz ve cinsel istismarlar
Evlilik sorunları (Özellikle eşe karşı gizli öfke, kırgınlık, dargınlıklar, aldatılma)
Fiziksel hastalıklar
Kullanılan bazı ilaçlar
Doğum sonrası ilk aylar
Fiziksel olarak kendini çekici bulmama, bedeninden memnuniyetsizlik''




9 Kasım 2017 Perşembe

Bendeniz, geç kalınmış hikayelerin baş kahramanı...

''Hayırlı akşamlar.. 
Rahatsız ediyorum belki ama...
Yürekleri titretecek kadar içten yazıyorsunuz..
Sizin hikayeniz ne ? Bunu bilmek isterdim...''

Estağfurullah, olumlu ya da olumsuz gelen hiç bir mektup bana rahatsızlık vermez. 
Bilakis mutlu olurum. Mektubunuz için teşekkür ediyorum.

Zor bir soru...

Evet, benim hikâyem ne gerçekten..? Şu kainat içinde nokta bile olmayan galaksimizin, zerre hükmündeki adına dünya denilen gezegeninde, ''hiç'' hükmündeki bu faninin hikâyesi ne? 

Bundan daha zoru, bu adama ''nasılsın?'' diyerek, şu fani dünyada ''iyilerden''olma çabası içinde ki med-cezirleri arasında; mengenede sıkışmış gibi, çilesi çekilmiş düşünce yumağı sancısında, tek sermayesi Allah'ın sonsuz rahmet ve merhametine sığınma teselliyle, ''iyi olmadığının-bilmeden- hatırlatılmasıdır...(Karne notu ölürken!)

Sizin sorunuz da, işbu,  ''nasılsın''sorusu ile bağlantılı olarak ''kendi hikâyeme'' hani aynada es kaza, kendi yüzüne baktığı zaman, morali bozulan insan misali...

''Kendi hikâyesini'' damla damla, basit kelimelerle, yazdıkları içine serpiştirmiş bir adam...
Onlar içinde varım. 

Siz ne görüyorsunuz bunu da merak ederim..!?






8 Kasım 2017 Çarşamba

Bir kez daha sizlerden gelenlere teşekkürlerimle...

''Selamün aleyküm hocam [ ve aleyküm selam]
Hayırlı cumalar
Yillardır Züleyha ile Yûsuf anlatılırr ve biz zevkle okuruz lakin bugünkü paylastiginizi ilk kez okudum ve bitiş kısmındaki tespit cok şey öğretti ve bugün şükrüm bir misli daha arttı...
Teşekkür ederim.''

***

''Yazara Not: Senin Rüveyda'nı kıskandım.
İçinde duygu ve ruh barındıran mektuplara yüreğe tebessüm ettiren satırlara  hasret kalmışız ...
{ Rüveyda hayali karakter olsa da }''

***

''Tebrik ederim, yine harikaydı. Doğrusu 10.seriden sonra biter diye düşünmüştüm.''

***

''Kader karası sürdüler alnıma
Ne kömür karasına ne de
Dut karasına benzemiyor bu
Elini sürdükçe yüzüne değil
Kaderine kaderine işliyor
Bahtina tahtına kenar süsü oluyor.''

***

''Dünyanın bir kaç yerinde 
Benim hayatıma benzeyen 
filmler vardı..? 
Çekmiş adamlar 
gördüm ben onları
içinde türlü türlü
kadın simaları 
kimisi sarı, kimisi siyah
Kimisi kızıl saçlı...
Hepsi de aynı dramın sanatçısı 
Hepsinin yüzünde var olma telaşı 
Bana benzediklerini 
Ağlamalarından anladım 
İçli içli, sesi soluğu 
Geriye doğru 
Onlarda güçlü görünümlü 
Onlarda gururlu onlarda sevdalı...
Yüzlerinden okunuyor 
Kalplerinden yaralı...
Benim masalımı
Kim nerede nasıl canlandırırsa
Canlandırsın
Ben hikayemi her yerde tanırım 
O gelip beni bulur...''

***

''Sen bana,
 dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, 
benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. 
Sabahattin Ali ''

***

''Ağlamak; 
Ağlayamadıklarını İçine Ağlamak Usulca,
Soluksuzca...
Bitmek,
Tükenmek,
Eksilmek,
Günden Güne Erimek,
Yok Olmak...
Çünkü Kimseler Bilmiyor Bakışlarındaki Ağır Yorgunluğu,
Sol Yanınla Ettiğin Kavgalarını...
Sen ki; İçinde Ağlayan Çocukla,
İçinin Kuytularına Çekilmişsin,
Senin ki; Tek Mevsimlik Dünyan Var,
Zamansız Başlayan Yolculukların,
Cama Yaslanmış Nemli Yüzünle,
Kırılgan Bir Yalnızlığın Hapsindesin...
Senin ki; Gökyüzünden Başka Kimsen Yok,
Bir de Mavi Kapaklı Defterinin Beyaz Sayfaları,
Tükenmekte Üzere Olan Bir Kalemin,
Yazmakla Bitmeyen,
Tarifi İmkansız Derin Duyguların...
Şiirler Yazıyorsun,
Gözyaşlarını Kurutuyorsun Her Sayfasında,
Çünkü Dilsizsin Sen,
Sessiz,
Kelimelerin Uçurumlarında Yankılanıyor,
Ve Kayboluyorlar,
Kendi İçine Konuşuyorsun...
Seni Yakan,
Ellerini Üşüten Şarkılar, 
Şiirler, 
Haykırışlar,
Gözyaşları Doldurmuş Yüreğini Gizlice,
Firari Hayallerin Mahpus Kalmış Sokağının Köşelerinde,
Özlemlerin,
Sevmelerin Ufuk Çizgisinde...
Gözyaşıların Sağanak Sağanak Yağıyor Üzerine,
İçinde Hükümsüz Sızıların Girdabı;
Yüreğin Ağır,
Yüreğin Ser Verip Sır Vermiyor...
Senin ki; Her Mevsimin Göç,
Bütün Yağmurlar Gözyaşın,
Bütün Şimşeklerin Suskun...
Sağır,
Dilsiz Hecelerin Var,
Ertelenmiş Hayallerin Kalp Sancılarında Asılı...
Gecelerin Hasrete Dem Vurdukça,
Yanlızlık Haykırışın Olur Gecelerinde,
Çığlıklar Duyarsın Dalgaların Sesinde,
O An Üşümeler Başlar Kalbinde,
Düşlerin Büyür Şiir Defterinde,
İnatla Kanatır Yalnızlığını,
Kırık Dökük Notalar Tuzla Buz Eder Suretini...
Çünkü; Yangın Yeri Senin Yüreğin,
Sen ki; Bir Eylül Hüznü Gibisin...

Yine Hüzünlü Bir Akşam Üstü;
Yüreğin Buruk,
Gidiyorsun Karanlıklara Doğru...
Ne Gideceğin Yer Beli, 
Ne de Söyleyeceğin Sözler...
Ne Desem Biliyorum ki Dinmeyecek Üşümelerin...
Konuşabilseydin;
Kelimelerin Benim Olsaydı;
Duygularımın Gücüyle Seni Büyütebilirdim Dilsizliğinde...
Savrulup Gitmezdin Rüzgara,
Takılı Kalırdın Gözlerimin Buğusuna,
Toplardım Dünü Hüzünlerinden...
Ellerimin Sıcaklığını Dokunabilseydi Tenine,
Isınırdı İçinin En Soğuk Köşesi,
Kururdu Gözlerinde ki Islaklık...''