30 Eylül 2018 Pazar

kurak...


..çiçeklere çok düşkündü,
onlarla konuşur,
onları sulardı...
belki bu yüzden,
kalbimi yalnız,
kalbimi kurak bıraktı!..




27 Eylül 2018 Perşembe

şiirler bilirim...


şiirler bilirim,
çok şey söylermiş gibi gözüken,
hiç bir şey söyleyemeyen...

şiirler bilirim,
suskunluğu,
harflerinin sayısınca...

şiirler bilirim;
sonbaharda
dalından düşen yapraklardaki
sarı rengin tonlarınca...

şiirler bilirim,
gecesi olmayan sabahlarda,
göz yaşlarına eşlik eden...

şiirler bilirim,
yalnız bir adamı,
uzaklardaki yalnız kadına ulaştıran...

şiirler bilirim,
içinde ayrılığın hüznünü
saklayan...


26 Eylül 2018 Çarşamba

23 Eylül 2018 Pazar

sen yitişini kutla şair...


şehir dilerse, sonra ağlar ardından!
sen gidişini kutla şair!..
aç bir dize şiir, katıla katıla bitir!
aşk, dilerse sonra ağlar ardından!
sen gidişini kutla şair,
sen gidişini kutla..!


21 Eylül 2018 Cuma

bu kadarız biz!


bu kadarız biz!
kelimelerimiz kadar gerçek,
resimlerimiz kadar hayal! 
bu kadarız biz!..
sevgi doluyuz, 
ince ince sever,
sessiz sessiz gideriz...
bu kadarız biz...


20 Eylül 2018 Perşembe

Senden sonra...

Senden sonra, gökyüzüne bakmayı da bıraktım.
Yıldızlar nasıl parlardı,unuttum.
Senden sonra,duyduğum her selada ruhumu musallaya yatırdım.
Senden sonra,her gün yeniden öldüm!..




19 Eylül 2018 Çarşamba

çok şey istememiştim ki...



Çok şey istememiştim ki,
Sofrada bir tas çorbam,
Uyursam üzerimi ört...
Uyandığında gözbebeklerin gülsün.
Hayatıma huzurum ol istedim.
Çok şey istememiştim ki,
Çok şey istemedim...
Çok şey istemedim...
Çok,
Şey...


izin ver




..sen, gözyaşlarını gamzelrinde biriktiren kadın,
izin ver, kansın, çöllerden kuru dudaklarım...
son kuşlar göçmeden, son sarı yaprak düşmeden,
kalan ömrüne, gül yüzüne bir ben olayım dermanın...



17 Eylül 2018 Pazartesi

Düşler



ve bırakır insan,
fırtınalı zamanların ardından düşlemeyi de...
hayat bir yük, yorgun omuzlarımda.
umut, çöllerde vurgun yemiş bir mecnun.
düşler düşer yaprak yaprak,
hazan vakti ıslak kaldırımlara.
giden gelmez, kalan bilmez...
bilense çare bulamaz!
düşlerim düşer, 
ben düşlerimin ardısıra,
düşler kırık kalbimin en son yitiği...
ve düşler kayıp kelimelerimin hapsolduğu mahzen...
satırlara düşenlere bakma,
sadrımda sesi kısılmış neler saklı!..


15 Eylül 2018 Cumartesi

14 Eylül 2018 Cuma

Artık çocuklar da masum değil !

Başlığı niçin böyle attığımı anlatacağım. Geçen gün İstanbul'a gittim, gezerken o parka gözüm takıldı. Anısı gözümde canlandı. Nasıl canlanmasın ki, unutulacak gibi değil !

Arkadaşımla o parkta oturmuş sohbet ediyoruz, çevremizde de insanlar var.
İki kız çocuğu geldi yanımıza, yaşları en fazla 10-11 olsun. ''Burada para düşürmüştük 1TL idi!'' dediler, normalde kıyamam fazlasını veririm, ama bunlar bana itici geldi, haz etmedim vermedim.

Arkadaşımla en fazla 3-4 dakika onlara doğru yönelip baktık ve bir anda hızla uzaklaştılar, bu bana garip geldi, hemen dönüp ''çantan nerede'?' dedim, arkadaşım önce şaka yaptığımı, sırta takılan çantasını benim sakladığımı sandı, ben çoktan kalkmış bir 3.kızın peşine düşmüştüm. Parkın parmaklıklarında bekleyen 4.elemana (bu erkek çocuğu) çantayı verecekti ki,(hepsini o an muhakeme edemiyorsunuz, sonradan parçaları birleştirmiş olarak anlatıyorum) benim hızla koştuğumu gördüler, o kız :''abi çantanı çalıyorlardı, kurtardım!'' dedi.
Ona beklediği bahşişi (aslında tokat atmalıydım ama) verdim ve arkadaşıma ''telefonun içinde mi çabuk bak!''  dedim, baktı ''içinde'' dediği anda o kızın kederini görmeliydiniz!

Onlar çantayı çalarlarken az ötemizdeki iki adamın olayı görmemesi neredeyse imkânsız olduğuna göre, demek ki, biz çocukları yakalayıp farklı davranacağımız zaman devreye gireceklerdi

Uzatmayayım, günümüzde şehirler tekin değil, artık çocuklar da masum değil!..

Eğer ben onlara acıyıp para vermeye falan davransam, hallerini sorsaydım, bu ilave 5 dakika çantamızın uçmasına yetecekti...O parkın önünden geçerken bu olayı tekrar yaşadım. Haberlerde gördüğümüz şeylerden biri ömrümüzde ilk kez başımıza gelmişti.

*

Şehirler arası otobüsle dönerken, önümdeki koltukta bir erkek ve kadın (kadın dediysem taş çatlasın
19'unda) vardı. Tiksindim bu ar damarı çatlamışlardan. Her yer tıka basa dolu olmasa önlere kaçacağım ama yok!

Eskiden olsa ikaz ederdik, biraz utanır toparlanırlardı, ama eskiden böyle hayasızlıklar olmazdı ki!

Muavin bir ara geldi gördü ama o da kendi canının derdinde. Kimseye kaşının üstünde gözün var denilemeyen, iyiliği tavsiye, kötülükten sakındırma görevinin yapılamadığı modern zamanlarda, ''insan'' gibi kalmak sanıldığı gibi kolay değil artık!

Bir ara şeytan dedi, eğil adamın kulağına, yan koltuğumda iki tane kadın ve kucaklarında çocuk var, sizin hizanızda gençler, bu pervasızlığa son verin ayıp, diyeyim...Adam kalkıp onca aile içinde bana girişirse yada artık herkeste silah var ve olmaz şeye bu ülkede insanlar öldürülüyor.yapma Murat sabır!

Gözlerimi kapatıyorum, şeytan yine durmuyor, fısıldıyor; adama eğil diyor söyle : Bu çirkinliğe derhal son verip insan gibi adabınızla oturmazsanız, inişte sizi bir düzine adam karşılayacak ona göre...! Makul geldi, iyi blöf, bunu söyle...
Ya adam o asabiyetle kalkar silah çekerse, diye itiraz ettim. Ölmem ecel ise önemli değil de, gerzek yok yere katil olup hem hapse girecek, hem cehenneme! Konuyu abarttığımı düşünenler için minik bir detay vereyim, bir ara gördüğüm kadının boynu yanakları kıpkırmızıydı, o derece kendilerini kaybetmişlerdi güpegündüz aşağılık mahluklar!

Bir mübarek hadis (sav) mealen buyurur ki; ''Onlar (yani Müslüman olmayanlar) sokakta zina (ve zinaya giden fiilleri) yapsalar, kıyamete yakın sizler de yapacaksınız!'' 

30 sene önce bizim sokaklarımızda,parklarımızda böyle hayasızlıklara rastlanmaz, zaten yapan olursa toplumun tepkisi sert olurdu. Batıda 30 sene önce de var olan sokaklarda cinsellik, artık maalesef  ve maateessür bizde de var ve birisi, parkta ki gençleri ikaz edince, delikanlı, sevgilisinin yanında rencide olmuş havası ile bıçağını çekebiliyor!

Yapmayın! Siz insansınız, hayvanlaşmayın!

*

Otobüsten indim, serviste en öndeyim, şoför, diğer şoför arkadaşıyla sohbet ediyor, başından geçen bir olayı anlattı : '' Gece yağmurlu, bekliyorum ışıkta, aniden kapım açıldı, biri beni çekti aşağıya, vurmaya başladı, ne oldu dediğimde, yerde yatanı gösterdi, arkadaşıma çarptın dedi.''

Meğer bu mizansen adamdan para koparmak içinmiş. Hastane mahkeme vs. Neyse ki çakalları tanıyanlar yaşlı şoförümüzü ellerinden zorla almışlar. ''Çok gücüne gitmiştir'' dedim adama,''insan bu zulmü ömrünce unutamaz...'' Unutulacak gibi değil dedi.

*

Üç farklı olay anlattım bugün size, üçü de derin analizlere muhtaç ibret. Halamın hep der; ''İnsan çok insanlık kalmadı yavrum!''

İnsanlar çok azıttı, başımıza çıkacak var. İşte, yeryüzünden bereket kaldırıldı, ekonomik savaşlar, geçim darlığı, açlık, huzursuzluk, psikolojik hastalıklar...

Mübarek cuma günü hürmetine Allah'ım bizleri iyilerle karşılaştır.
Başta ülkemiz olmak üzere, İslam ülkelerine sen yardım eyle, bizi parçalamak isteyenlere fırsat verme. Rızana uygun yaşayıp, ruh teslimi nasip eyle. Amin. 




10 Eylül 2018 Pazartesi

Hayata ısrarım yokken !...



Sen susarsın da, benim dilim lâl olmaz mı sanırsın...?
Gitmek iste sen, kapıyı önce ben açarım!..
Niceleri gelip konuk oldular, 
Bir lahza kalıp, yolluklarını sırtladılar!..
Öyle bir sahilim ki, iskelem yok; anlamadılar!
Hiç bir gemi demirleyemez gönlüme,
Onlar da giderken anladılar!..


9 Eylül 2018 Pazar

öyle bir yere geldik ki,


..öyle bir yere geldik ki,
hiç bir kelime bizi anlatamaz olmuş..!
sende umut çağlayanlar gibi,
bende korkular çığ...
öyle bir yerdeyiz ki canım,
ne gelmek, ne de gitmek mümkün..!
öyle bir yere geldik ki,
senin içinde cıvıl cıvıl baharlar,
bendeyse gri bir hazan...



7 Eylül 2018 Cuma

gece olunca sen,



gece olunca sen,
iki kat daha güzelsin...
esir alıyor hayalin beni,
uykularımın katili.
ülkemi işgaline verdim..!
dilediğince...
yaksın öpüşlerin...

gece olunca sen,
iki kat daha kadınsın...
bütün şehirlerim senin..!
nefes nefes yık bentlerimi!
dağıt kalelerimi !
ülkemi işgaline verdim..!
dilediğince...
yaksın öpüşlerin...

gece olunca sen,
iki kat daha benliğimdesin,
firari nefeslerimdesin, 
bilsen, nasıl delice özlenmektesin...
ülkemi işgaline verdim..!
dilediğim gibi dilersen beni,
kıvılcımlarca yaksın öpüşlerin...




Akıl ve cinayet üzerine bir derleme !

“Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara: 44)

Alemlerin övüncü Peygamberimiz (sav) : ''Herc zamanında ibadet, tıpkı bana hicret gibidir.''  (Buhari)

“… Herc, ümmetin birbirini öldürmesidir. Öyle ki, kişi komşusuyla, amcaoğluyla veya akrabasıyla karşılaşır da onu öldürüverir…”

Ebu Mûsâ el-Eş’arî (r.a)’dan rivayet edilen başka bir hadiste Allah Resûlü (s.a.v), “Kıyametten önce herc çıkar” buyurdular.
Ashab; ''Herc nedir ey Allah’ın Resûlü?'' diye sorduğunda,
“Adam öldürmektir” buyurdular.
Ashab, ‘(Şu ana kadar) öldürdüklerimizden çok mu?’ diye sorunca da Allah Resûlü, “Bu sizin müşrikleri öldürmeniz değildir, birbirinizi öldürmenizdir” dediler.
Ashab, ‘O gün aklımız yerinde olacak mı?’ diye sorunca, Allah Resûlü, “O günün insanlarının akılları alınır” buyurdular. (İbn-i Hibbân, Târih, 9/72.)

Hadiste zikredilen hercin, yani meşru olmayan sebeplerle insanların birbirlerini öldürmelerinin kaynağı; mala düşkünlüğün artması, insanlardan Allah’a sevk edici ilm-i hakîkinin kaldırılması, cehaletin artması, fitnelerin çoğalması, kısaca toplumun Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin yolundan ayrılmalarıdır. Bunun neticesi de aklın dumura uğramasıdır.

Hadislerde, kıyametten önce insanların cinayet işlemesinin çokça vuku bulacağı ve bunu yaparken de sebebini bilmeyecekleri dile getirilmiştir.'' 

''Akıl; doğruyu-yanlışı, iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini birbirinden ayıran, fark eden, ölçen-değerlendiren duygumuzdur.
İslâm filozofları, aklı dört kısma ayırmışlardır:

Heyülânî akıl: Çocuk gibi potansiyel halinde, gelişmemiş akıl.
Melekî akıl: Doğru ile yanlışın, çirkin ile güzelin farkına varan, kıyas ederek sonuçlar çıkaran akıl.
Fiilî akıl: Sür’at-i intikal halindeki akıl. Yani, bir meseleyi anında kavrayan, az bir çaba ile meseleyi çözümleyebilen akıl. Bir ilmi, biri on sene çabalayarak elde ederken, fiilî akıl sahibi başkası bir saatte kazanır.
İstifade edilen akıl: İlâhî hibeye mazhar olan akıldır. Pek çok hakikat ve ilimler, kendisine hibe edilmiş ve onda mevcuttur. Ledün ilmine mazhar olan bu akıl, peygamberler ve ehassü’l-havâs diye tâbir edilen seçkin, ender velilerin aklıdır.

Bediüzzaman, bir ölçme-değerlendirme âleti, cihazı olan aklın ‘ifrat, tefrit ve vasat’ olmak üzere üç derecesi bulunduğunu söyler:
Tefrit mertebesinden, yani akıl çalıştırıl(a)mayıp veya eğitil(e)meyip geri bırakılsa “gabavet” (bönlük, duyarsızlık) doğar.1

Gabavetin psikolojideki karşılığı aptallıktır. Bireysel psikolojinin kurucusu Alfred Adler, aptallığın yalnızca zekâ düzeyinin alçak olması değil, aynı zamanda bir düşünme biçimi olduğunu belirtir:

“Saf (pür) aptallık, mantığın taleplerine karşı soğuk davranır ve onlara ancak zorlama sonucu uyar. Bir hayat tarzı yoktur. Hayat biçimi de herhangi bir ilgiyi anlayabilmekten uzaktır. Sağduyuya karşı da saygı duymaz.”2

Aklın ifratı, yani çizgiyi aşan, aşırı merhalesi “cerbeze”dir. Cerbeze, doğruyu yanlış, batılı hak gösterecek derecede aldatıcı bir zekâ yapısına sahip olmaktır. Uzmanlar, böyle kişilerin zekice iddiaları, fikirleri olabileceğini, zekîce hareket edebileceklerini ama aslında korkak ve akılsız olduklarını söylerler.3

Aklın vasat mertebesine, yani olması gereken mertebesine ise “hikmet” denilir. Hikmet, her şey hakkında doğru, uygun karar verebilme kabiliyetidir. Hikmet sahibi, hakkı hak bilip uyar, yanlışı da yanlış bilip ondan uzaklaşır.

Psikologlar, doğru düşünme, isabetli karar verebilme kabiliyetinin irsî değil, öğrenme ve çalışmaya bağlı olduğunu vurgular. Potansiyel yetenek olarak verilen akıl diğer duygular gibi geliştirilebilir. Bediüzzaman da Kur’ân’a dayanarak, aklı üçe ayıran bu değerlendirmesiyle akıl gücünü geliştirebileceğimizi gösterir. Aklın geliştirilebilmesi için Yaratıcının gönderdiği Kelâm’daki âyetler ile o âyetlerin maddî tezahürleri olan kâinat kitabındaki âyetleri incelemek gerekir. Ki, yüce Yaratıcı, gözlerimizi mütemadiyen varlık âlemine çevirmemizi, oradaki eserleri temaşa etmemizi emreder: “Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini/belgelerini gösterir ki akıllanasınız.”4

Dipnotlar:
1. Bediüzzaman Said Nursî, İşaratü’l-İ’câz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 29.
2. Kişilik Bozuklukları ve Toplumsal Bütünleşme, s. 66.
3. A.g.e., s. 64-65, 68.
4. Kur’ân, Bakara: 73. (Ali Ferşadoğlu )''

'' Bazıları da akıl 4 kısımdır demişlerdir:

1. Akl-ı meaş : Kısa görüşlü,baygın, cahillerin akıl seviyesi.

2. Akl-ı mead : Yarı baygınların aklı. MÜrşid elinde ayılabilir.

3. Akl-ı nûrânî : Nûrânî akla sahip olanlar gönderiliş sebebini bilmiş, Allah-u Teâlâ’ya yönelmiş ve içini nurlandırmaya çalışıyor.

4. Akl-ı kül : Bu akla sahip olanlar Allah-u Teâlâ’nın sevdiği seçtiği kullardır.Peygamberler, veliler gibi...''

Hz. Ömer'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

“Hiç kimse akıl gibi büyük bir fazileti elde etmiş değildir. Akıl, sahibini hidayete erdirir, felâketten kurtarır. Kişinin aklı tamam olmadıkça imanı tamam, dini müstakim olmaz.”

Yine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Kişi güzel ahlâkının sayesinde; gününü oruç, gecesini ibadetle geçiren kimsenin derecesine varır. Fakat kişinin aklı tamam olmadıkça güzel ahlâkı tamam olamaz. Aklı tamam olunca da imanı tamam olur. O imanın sayesinde de rabbine itaat ve düşmanı olan İblise de isyan eder.”

Ebu Said el-Hudrî, Rasûlullah'tan şu hadisi rivayet etmiştir:

Her şeyin bir dayanağı ve direği vardır. Müminin dayanağı ve direği ise akıldır. Kişinin ibadeti aklının nispetinde olur. Siz ateşte bulunan fâcirlerin şu sözünü hiç işitmediniz mi? 'Biz işitir veya akıl eder olsaydık, şu azgın ateşe atılanlar arasında bulunmazdık'. (Mülk 10)

Katilin neden öldürdüğünü, öldürülenin de neden öldürüldüğünü bilmemesi ve kişinin komşusunu, kardeşini ve babasını öldürmesi şeklinde öldürme olaylarının çoğalması. (Buhari 6934, Edebü’l-Müfred 118, Müslim 2672/10, 2908/56)

“Böyle yapmaları, akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.” (Mâide: 58)

 “Onların çoğunu hakikaten söz dinlerler, yahut akıllanırlar mı sanıyorsun?” (Furkan: 44)

Yukarıdaki yazılar, bir kaç kaynaktan iktibas notlarım idi, sizlerle paylaşmak istedim. Daha dün 80 yaşındaki dede, torunu bayramda elini öpmedi diye, tartışma sonucu, önce torununu vurup öldürdü, sonra da kendisini...! 50'sinde kadın, annesini öldürüp çekyatın içine koyup üzerinde üç gün yattıktan sonra, sanki haberi yokmuş gibi, ''annemi aradım meğer altımdaymış'' diye polisi aramış ! Sokağa çıkılack gibi değil, başını pencereden uzatsan, maganda kurşununa hedefsin! Sudan sebeplere kavga eden,öldüren bu insanlar normal insan mı sizce, akılları olsa, onları bu felaketten korumaz mıydı..?  Önce bu dünyada hapishane, sonra haksız yere cana kıymaktan cehennem...!

Sakın bulaşıcı hastalık gibi nükseden toplumsal cinnet ve cinayetlerin kaynağı ''Bütün Müslümanların evine girecek bir fitne.'' (Buhari 2967) olmasın ? İster TV deyin, isterseniz İnternet !








6 Eylül 2018 Perşembe

anladım...!


 ..yüzünün ağustosunda, 
eylül sarılığı gördüm…
anladım, vakit akşam…
vedaya çeyrek var..!


5 Eylül 2018 Çarşamba

gül yüzlüm...


..gül yüzüne b'akıp,
ayılamadığım;
kelimelerine takılıp,
kalkamadığımsın...


4 Eylül 2018 Salı

1 Eylül 2018 Cumartesi

yara bere içindesin adam!


yara bere içindesin ruhum!..
saklında bir iltica isteği!..
uzaklarda bir kadının bahçesinde,
çiçek kokularında, öpüşleri diliyorsun...
uzaklarda bir kadının şefkatinde,
bir ömür kaçırılmış ne varsa,
son trende hepsini yakalamak istiyorsun...

yara bere içindesin adam!..
söyle kim ne zaman saracak onları,
sonsuza dek, sımsıcak ?
kim dindirecek içinde akıp duran hüzün ırmağını?
kim sevecek seni senden çok..?

saklımda bir iltica isteği,
kimselerin tanımadığı,
sadece bir kadının tamamladığı,
eylül sarısı soluk yüzüme,
bahar rengi katacak,
mülteciliğimle onur duyacak,
gönlünün kapılarını ardına kadar açacak,
sarıp sarmalayacak, 
onaracak yaralarımı...
maviye boyayacak yarınlarımı...
ne kadar kaldıysa,
kalanlarımı...