31 Ocak 2020 Cuma

Oysa


Oysa, harf harf,
Kelime cümle,
Topyekûn;
Aşksızlığımı ifade etmenin müsveddesiydi,
şu griye doğmuş ömrüm.

anlayacaksın!

Şair ne veciz ifade etmiş meramımı:
''Sesi çiçek ekerdi ç/ölüme...''  Züleyha Selçuk



Yazar gibi yapıyorum, keşke sever gibi de yapabilseydim, bu kadar yara alıp, delik deşik olmazdı kalp teknem!

Sen de tadacaksın, 
Sen de o gidenlerin kervanına katılacaksın!
Sen de bir ölüyü sevmenin,
Beyhude bir umut olduğunu anlayacaksın!



Bir eğitimci olarak Peygamberimiz (Okunmalı)


''Andolsun ki, size içinizden, öyle bir Peygamber gelmiştir ki. bir sıkıntıya düşmeniz Ona pek ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere şefkat ve rahmetle dolu olarak esirgeyen Rauftur.'' Tevbe:128 ayetinde beyan edildiği gibi, can taşıyan ve taşımayan her şeye şefkatle yaklaşıp, elinden tutma çabasında bir tebliğci, son Peygamber...Aleyhisselatü Vesselam.

''Andolsun ki, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek ve deva, (problemlerinize çare) vardır.'' Ahzap suresi:21
Tebliğ ettiklerini herkesten çok kendi şahsında yaşayıp uygulayan, içimizden bir insan. Melek olsaydı, örnek alıp aynısını yapma konusunda itirazlar olurdu.

"Eğer sen kaba ve katı kalpli olsaydın şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi." Âl-i İmran:159
Ve çok şefkatli çok anlayışlı. Tebliğci, Müslüman, insan, eş, devlet idarecisi ve kitabın konusu öğretmen, ''muallim'' nasıl olunur, olmalıdır, metotları, metodolojisi, usulü, yolu...Kitapta çok faydalı dip notlarla örneklendirilmiş. Öyle ki, akademik çalışma yapanlar, tez konusu arayanlar için ipucu kitabı. Az ilmim olsa, o dipnotları da ele alarak, kitabı tefsir ve şerh eylemek isterdim.

30 yılda yazılmış olan, emek ürünü bu kitabı başta eğitimciler, öğretmenler, anne-babalar, abiler-ablalar... olmak üzere; yönetim kademesinde; kelamını, meramını anlaşılır kılmak isteyen her insana her Müslümana tavsiye ediyorum.

Kendisine sorulan sorularda her defasında muhatabının durumuna, ihtiyacına, göre, nebevi gözle görüp cevaplar veren; bazen soruya soruyla, bazen de kendisi bir soru sorarak çevresini aydınlatan bir
Kandil.
Cahil çöl bedevilerinin kaba davranışlarına bile nasıl muhteşem bir sabırla cevaplar verdiğinin çarpıcı örneklerini ve analizlerini okuyacağınız kitaptan bir kaç iktibas yapmayı çok isterdim. En iyisi altını çize çize siz alıp okuyun.

Efendimizin (sav) “Ben ancak bir muallim olarak gönderildim” sözü temelinde ''pedagoji okudum'' diyenler, bu kitabı okumamışlarsa, eksik kalmışlardır dersem, sanırım kitabın önemini vurgulamış olurum.
Biricik rehberimiz, önder ve örneğimiz, Sevgili Peygamberimiz aleyhissalatü vesselamın hadisleri ile bitirelim:

''Allah’ım !
Faydasız ilimden, 
korkmayan kalpten, 
doymayan nefisten 
ve kabul olunmayan duadan 
sana sığınırım.''





30 Ocak 2020 Perşembe

gider işte



Zaman olur,
Herkes herkesten gider.
Bazen bir göz yaşı sızıntısında usulca,
Bazen sitemleri yükleyen,
Öznesi ''kal'' olan haykırmalarla..!
Ama herkes herkesten gider,
Bazılarını biz öldürürüz içimizde,
Bazıları da toprağı yorgan yaparlar...
Günler gider,
Haftalar, aylar, yıllar gider.
Ömür gider.
İnsan kendisinden gider bazen,
Kalmaları beceremeyince...
Gider işte,
Herkes herkesten gider,
Kelebek kanadı gibi narin ruhlar,
Anlaşılamadan,
Anlatamadan sessiz avazlarla gider...
Yollar, binbir kola ayrılır.
Yollar yılan gibi kapar da götürür sevdiklerimizi...
Gamımız baki olsa da,
Gider işte,
Herkes herkesten gider,
Kimi koşarak, kaçarak,
Kimi sürünerek, ayak direterek,
Islak gözlerle, boyun bükerek!
Herkes herkesten gider,
Gider işte...





Bunu mu sevdin


Ey Şair!
Bakıyorum;
Sevdin sen bu ayrılığı!
Ayrılıkta mı buldun yoksa,
yarin şehla bakışlarını?
Ruhuna dolanan kokusunu...
Hüzün var, üzülmek yok!
Bahar var, açan goncalar yok!
Gül var, koklamaya mecal yok!
Bunu mu sevdin sen?
Ayrılık var, ölmek yok!
Bir kadın var, bir sevda var,
Kavuşmak yok, sarılmak yok!
Bunu mu sevdin?
Ey Şair!
Sen de haklısın!
Kavuşunca aşk da biter!
Şiir de...

https://www.youtube.com/watch?v=sJNE5I88UcE






29 Ocak 2020 Çarşamba

Alem felah bulsun senden



Senin iflas etmiş varlığın,
aleme keder...
Ya ebediyen sus!
Ya da insanların
şiir sandığı şeylere bulaşma!
Ey Şair!
Git gamına,
bir divan bul,
orada vur sazının tellerine!
Kendi kendine, kendince!
Ey Şair!
Kes artık şu cılız inleyişleri!
Kes de alem felah bulsun senden!


 https://www.youtube.com/watch?v=9Ec7TyFZ



Ey Şair! [4]

Ey Şair!

Ne kadar duyurmaya çalışsam da sesimi bir o kadar içime kaçıyor... Ne kadar görüp geçseniz de bu yazdıklarımı yine de yazacağım durmadan… Ve tazeliği bitmeyen bir sevgi tomurcuğunu tutuyorum içimde, bitmesini istemediğim sesiniz yankılanıyor hala…

Mevsim kış ama ben daha sonbaharı ortasındayım... Yapraklar yeni dökülüyor, rüzgârlar hala sert esiyor… Mevsimlerim kavga ediyorlar... Ama siz dokundurduğunuzda elinizi mevsime sonbaharım ilkbahar oluyor. Çiçekler açıyor vadilerde, güneş en tepeden gösteriyor yüzünü… İlkbaharda şen kahkahalar duyuluyor… En sevdiğim ayda- Nisan’dayım- şimdi… Zaten bir Eylül bir Nisan ayrı bir güzellikte insanı etkiliyor… Çocuklar sokaklarda en güzel saflıkla ve masumlukla oyun oynuyorlar… Artık dünya çok farklı geliyor umut ediyorum bir şeylerden…

Bu kadar anlatmışken bir teşekkürü unutmamak lazım… Sizi tanıdığım için o kadar mutlu ve şanslı hissediyorum ki kendimi… Sizin gibi bir güzelliği sevmek… Aman Allah’ım şükür gibi bir şey… Dediğim gibi bu sevgi ikili sevgi gibi değil çok farklı… Çok içten ve saflıkla olan bir durum…

Tek isteğim iyi, mutlu, huzurlu olmanız… Bunu hissedemiyorum artık, bir şeyler ters gidiyor sanki. Lütfen durumunuzu bilmeme izin verin. En azından bir sesinizi duyayım da rahatlasın içim…

Bütün içten dileklerimle iyi olmanızı temenni ediyorum.
Sevgiler…''

[Gayet iyi ve sağlıklıyım çok şükür. Sesimi şiirlerde duyuyorsunuz. 
Benim Rüveyda'yı ruh tuvalimde hayal edip çizdiğim gibi, 
anlaşılan siz de beni çiziyorsunuz ruh tuvalinize. 
Yoksa benim güzel gülüşlerim falan yok! 
Edebiyatınız çok iyi, yazmaktan kopmayın bence. 
Blog açın mesela. Teşekkür ediyorum. MM]  



Virüs!


Onlar ölmekten korkuyorlar!
İmansız gitmekten değil!


28 Ocak 2020 Salı

Albümler


Kuruyup çürümesinler diye,
yağmurlara ısmarladım ben yaşanmışlıkları...

*
Albümler mezarlık gibidir bana.
Ne zaman kapağını aralasam,
gri bulutlar çoğalır göğümde...

https://www.youtube.com/watch?v=G4Ts-bL4QW8


27 Ocak 2020 Pazartesi

yokluğunda...



Yokluğunda seni sevmeyi de öğrettin ya bana,
Büyüksün sen..!
Yokluğuna alıştım artık!
Hasretim nasırlı, eskisi kadar acıtmıyor!
Acıtsa da, kanatmıyor!
Yokluğuna alıştım artık.!
Kanatsa da, içten içe, gören yok, duyan yok!
Yokluğunla dertleşiyoruz, harfsiz, kelamsız yoklukla..!
Yokluğuna alıştım artık.!
Binlerce lisan bir araya gelse,
Halimize tercüman olamaz.
Böyle iyiyiz anlayacağın.
Yokluğuna alıştım artık.!
Yokluğunda yok olmaya...

https://www.youtube.com/watch?v=uAL50UYWLCg

26 Ocak 2020 Pazar

haddim değil ya!



bağışlamak Rabbimizin şanı,
affetmekse kulun erdemi...
haddim değil ya,
affettim seni...

ve
uğurladım seni,
gönül defterimin,
kaç yaprağında yerin vardıysa...

hadsizce affettim seni.
içimde çarpışan avazlarca...
çırpınışların uçurumundan,
gönderdim seni,
sayfalarımda kalmayasıya...

bağışlamak Rabbimizin şanı,
affetmekse kulun erdemi...
son kez ruhundan öptüm ismini,
ben seni unutmalara ısmarladım,
sen de beni hatırına getirme!
gittim senden,
her şeyimizi unut,
sakın bunu unutma!
bir lahza durup da,
ardına dönüp bakma!




25 Ocak 2020 Cumartesi

Bazeni bol bir yazı olsun istedim!


Kaderi büyük bir daireye benzetirim.
İçinde bir miktar irademizle özgürüz. Bahs-i diğer...

Bazılarımızın birbirlerinin kaderlerine, kader icabı uğraması gerekir. Sebepler her zaman pusudadır, aşk gibi...Bizi tutsak eden duygular...

Misafirliğe gidilen bir ev gibi, bazen kalır, bazen ev sahibini de alır döneriz.

Bazen de geldiğimiz gibi gideriz.

Bazen geldiğimize benzemeyen bir hüsranı, hüznü yüklenir, onun altında bir ömür ezileceğimizden habersiz gideriz!

Bazen, en uzak dairelerden birinde, tıpkı göle atılan taşın yaydığı halkaların en uzağındaki gibi merkezdeki daireye varmak için çırpınsak da, zaman bunun bize imkânsızlığını öğretir.

Bazen öğrendiğimizin cahili olarak yaşamayı tercih ederiz. Keşke öğrenmeseydim, deriz. Ama insan neyi bilmesi, neyi bilmemesi gerektiğini bilemez bazen'e benzeyen çok zaman...(İlle bazen diyeceğim ya!)

Bazen de, birbirimizin kaderlerinden gelip geçeriz.
Bazen bu geçişe itirazımız yoktur, bazen de isyana benzer bir hal ile, hallederiz kalan ömrümüzü.

(Kibarca yazdım, ''kalan ömrümüzün içine ederiz!'' diyecek halim yok ya, okurlar bu tarz bir ifade benden hiç okumadılar, ayıp olmasın gece gece!Ne de olsa az-çok kibar biri olarak bilinirim.Öksürsem duyamazsınız.
Gören de sarhoş sanacak, ama alkolden nefret ederim kendi payıma!
Ne diyordum, bazen'li bir yazı yazıyordum, al işte bir parantez açtım konu dağıldı.
Son cümleyi yazmıştım zaten, lafın fazlası kime söylenir, söylemeyeyim şimdi.
Yarına kadar kalsın bu yazı, sabaha erersem, yazıyı fazla kaçırmış, sarhoş bulursam silerim.
Zaten face kapatalı beri, blogda fazla görünmeye başladım.
Zavallı harflerin, kelimelerin nedir benden çektiği!
Hıncımı onlardan alıyorum.
Tamam tamam susuyorum.
Parantez içini bir tiyatro metni gibi, ünlü bir tiyatrocu sesinden dinlemek zevkli olurdu. Bak hâlâ yazıyor, sus be adam!)

 


müebbet!


 ..bir hapishane aradım,
bir kadının saç tellerinden parmaklıkları olan,
müebbet denilen şeye ancak böyle talip olunurdu...


Yaz kızım, gereği düşünüldü :
Bu koca korkak adama,karşısında duran
şu derin ve ıslak gözlerin,
göz hapsinde;
saçlarının parmaklıkları arasında müebbet!...




okyanus


yüzme bilmeyen ben,
nasıl oldu da 
senin okyanusuna daldım... 


Dua


Sen dilimde duam,
Gözlerimden süzülen yaram...
Hem çölüm hem vaham,
Ömrüme Rüveydamsın...

https://youtu.be/2lEkmTycteI

23 Ocak 2020 Perşembe

3 güzel insandan En Güzel'e (sav) mutlaka dinleyin derim.

"O, öyle bir peygamber ki baktığında kabirlerin içini gören, dinlediğinde gök kapılarının gıcırtısını duyan bir peygamber; münacaatta bulunduğunda meleklerle fısıldaşan bir peygamber; adım attığında Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya giden bir peygamber; terakki ettiğinde, gök kapılarını teker teker geçip, Sidre-i Münteha'yı aşıp huzur-u Rabbül Alemiyne varan bir Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.
Buna rağmen gördüğü müşahade ettiği hakikatlere rağmen, yiyen-içen, eşleri ile ilgilenen, Kur'an ifadesiyle 'çarşılarda dolaşan' bir Peygamber. Sallallahü Aleyhi Ve Sellem...''

Doç.Dr. Yasin Pişgin / Başka Şeyler 13. Bölüm - Mevlid Kandili [12.01.2014]

*

Öyle güzel, öyle derin ve latif bir sohbet olmuş ki, bu mücrime ancak dün nasip oldu dinlemek. ''İşittik, itaat ettik.'' İşittirdiğin gibi, anlamayı da nasip eyle Allah'ım.
Şifa bekleyen kullarına da acil şifalar ihsan eyle. Amin.


https://www.youtube.com/watch?v=LBkMoDTerjs&t=12s





kar yağsın!


Kokusu geliyor, kendi yok!
Yâr gibi...
Aylardan ocak.
Ocağımda her şey var,
O yok!
Bu üşümek b/aşka...
Yaz kış aynı!
Titriyor ve korkuyorum da sanki..

Kokusu var, kendi yok.!
Kar diyorum, bir yağsa.
Bir yağsa lapa lapa...
Görünen karaları beyaza boyasa.
Ve mümkün olsa alın yazımı da,
Hiç değilse kalan kısmını ömrümün.
Hiç değilse kalan kısmını...

Kar yağsa kalan ömrüme,
Çocuklar gibi sevinir miyim?
Sevinir gibi yaparım en azından...
Anılardan bir kaç kareyi
Buruk bir tebessümle
Yâd ederim belki...

Yağsın, kar yağsın!
Karalarımı beyaza boyasın...
Karalarımı beyaza boyasın...






Yârdan mektup gelse


Yârdan mektup gelse,
Kanatlarımı takar uçardım...
Mavilikler benim olurdu,
Bulutlar yatağım.
Güneşe kanat çırpardım. 
Süzülürdüm kartallar gibi,
Aşkın ufkunda...

Yârdan mektup gelse,
Kırk gün kırk gece, 
Düğün yapardı fakir gönlüm.
Şen olurdu çocuk ruhum.

Yârdan mektup gelse,
Cansız canıma can gelirdi...
Keder diye bilinen ne varsa,
Bir anda eriyip giderdi...

Yârdan mektup gelse,
Yanağı diye, yaprağı koklar öperdim.

Yârdan mektup gelse,
Halimi ne ben anlatabilirdim, 
Ne de görenler anlardı...

Yârdan mektup gelse,
Ah bir gelse..!

https://www.youtube.com/watch?v=dEJUmBJEO8c




22 Ocak 2020 Çarşamba

Sizden gelenler/ Ocak 22

''-Bazı şiirlerinizi eleştirsem, 
kırılır ya da kızar mısınız?''

Kızmam ama kırılırım! Şiir dediğimiz şey makaleden farklıdır.
İçimizin anlık yansımasıdır.
Ki ben yazar yayınlarım, günlerce bir tuvalin karşısındaki ressam gibi iki fırça bir fırt...yapamam.
Ki bu adamı/n şiirlerini çok da ciddiye almayın derim.
Diyorum ya hep ''ruhumun saçmalıklarını burada topluyorum'' diye...
Diyorum ya ''bir yudum teselli'' diye...
Hele videolarım, malum uzun zamandır video programım yok.
Telefona acemi işi o an bir kere de okuyorum, takılmamışsam hoop yayında...
Ha iki gün sonra dinledim beğenmedim. Hoop silindi gittiii...!
Mesela Nazım'ın şiirleri, külliyatında öyle şiirler okudum ki, ''trum trum makineleşmek istiyorum'' diyor.
Ben ölsem bunu ne yayınlardım ne de kitabıma koyardım. Ama Nazım'ın dünyası. Adam makineşmek isterken (!) hangi ruh halindeydi bize ne..! :))
Dediğim gibi, lütfen şiir konusunda beğenmek zorunda olmayarak takip etmezsiniz tadınız kaçmaz. Ki dünyada binlerce gerçek şair var. Bu arada gördüğünüz ve görmediğiniz gibi övgü-yergi yayınlayan biriyim.
Yahu kendisi ile dalga geçip kendisine an gelip kahkaha ile gülen biriyim.
Bazen de annemin dediği gibi ''gölgesi ile kavga edecek kadar salak bir çocuk!'' :))
Seviyorum sizi...Kıymet verişinizi..
Murat Mesut

***

''Sosyal medya hesaplarını kapatınca okur mektuplarında artış mı oldu bana mı
öyle geliyor ama okur olarak ilgiyle okuyor
ve devamını diliyoruz efendim.:)''
[Şahsınızda çok teşekkür ediyorum yazan/yazmayan 
ama takibe değer bulan herkese...MM]

***

''Kadın ister ki saçlarının çiçeğimsi  kokusu
Yalnızca sevdiği adamın ciğerlerine dolsun
hava boşluğunda  uçup gitmesin.
Ki zemini olmayan havidir.

Sımsıcak konuşurduk konuşunca
Sımsıcak susardık belki.
Nefesinden  kıskanırdım geceyi.
"Kavuşsaydık diyorum, bu kadar çok sever miydik?"
Bu nasıl kıyas ?''

***

''Mesnedim bana kâfi idi;
 bu aşkın mecrâsından, verâsından...
 Ve ümitsiz vakıa oluşundan
herkes habersizken benim haberim vardı.
...
Derin ve sürekli sızı anlatılmaz.''

***

"Aşk yoktur ki âşık olasınız."

Hem Akıl - hem  kalp yalnız ve kimsesiz
Ne bileydim aşkın böyle bir destan olduğunu?
Kim konuşuyor dersin?
Duyasın çığlığımı diye
Çözebilen dilimin bağını tek şair
Bak neler söylüyor  dilimce...

Leylâ Vü Mecnûn 901-1000;Fuzûlî''

***

''O mektubun sahibi  ahu gözlü en menfur en ulaşılmaz gayede...
Yazık o hayalin pesindeki ahu gözlüye...
Kibir / ene ve aynaların ötesi
Murat'ın kendine verdiği tek pâye...
Muhabbet faslında ölümle kapanmaz sayfalar...
Bitmez mektuplar...
Bitmez mısralar...
Okusan da olur okumasan da...
El olur Rüveyda , Nurullah suçsuzdur.''


sana...


Toprak yağmura doyabilir,
Baharlar tomurcuklara,
Gökyüzü bulutlara,
Gece yıldızlara,
Gün güneşe...
Özlemle bakan gözler gözyaşlarına,
Belki anneler çocuklarına,
Denizler balıklara,
Martılar denizlere,
Fincan kahvesine,
Hatta sevenler sevdiklerine...
Bir ben doyamam,
Bir ben kanamam,
Sana...




gelir mi beklenen?


bir an geliyor,
içindeki iskelenin,
yosunlarla midyelere yuvalık ettiğini görüyorsun!
ve paslı bir kanca,
düğümlenesi bir halata hasret,
soruyorsun kendine:
gelir mi beklenen tekne…










21 Ocak 2020 Salı

Unutmak denklemi...


"Unutmak mı?
Unutursam hayatıma ihanet etmiş olmam mı?
Unutursam inkâr etmiş olmam mı?
Geçmişime.

Hiç bir şeyi düşünmeden, unutmak için yaşamadım ben.
Ve beni mutlu etmeyen hiç bir şey yaşamadım.

Unutmak yerine,
Satır satır,
Hece hece,
An an,
Tını tını,
Kazıdım kalbime.
Unutursam, kendime olurum düşman, ömrüm boyu..."


https://www.youtube.com/watch?v=lyk1uEJBxis




Bu bana yeter!


Güçlü bir kalemim yok.
Bu sebeple diyorum ya, yazarak saçmalıyorum burada kendi kendime...
Günlüğüm gibi...
Günüm gibi, sen gibi, ben gibi, biz gibi...
Sığınılan sıcak bir ev gibi...
Kuzinenin yanına kıvrılmış bir kedi keyfi, sokakta buz tutmuş köpek gibi...
Zıtların ahenginde dans etmek gibi...
Gözlere sıvanmış merhem gibi...
Yaraları kanatmak gibi, kabuk bağlamasın diye...
Yazmazsam ölürüm, yazarsam da...
Bu karalamaların içinde, dağılmış harflerin girdabında, dokunmak, uzaklara...
Oradasın, biliyorum ya...
Bu bana yeter!


kelimesiz hecesiz


..avazlar içinde 
kelimesiz hecesiz bıraktın beni...

-kentpark günlükleri-


20 Ocak 2020 Pazartesi

Unut ve iyileş!


Ya insan iyiliği, iyileşmeyi anmakta bulmuşsa...

Anmak görmektir.
Görmekse tazelenmek...
Görmek yalnız gözlerin işi olsaydı, kalbe "gönül" denilmezdi...

Ya insan iyileşmek (!) istemiyorsa..?
Ya insan derdini sevmişse...
Derdini derman bilmişse?





Mektuplar, mektuplar güzel mektuplar...

''........belli ki yine kendini sadece senin sorumluluğun olmayan vicdan muhasebesine girmişsin (sildigin sesli şiirlerinden çıkardım bu sonucu) Rabbim yolunda muvaffak eylesin...'' [Amin. Allah razı olsun. Evet kendimi suçlamakta mahirimdir. Teşekkür ediyorum. MM]

***

''Bir hata sonucu bloğunuz da bazı şiirleriniz gibi tamamen silinirse ne yapacaksınız. Facebookta yedekleme şansınız vardı bari!''

[Dediğiniz gibi bir şey olursa, hemen lap-topu birine hediye edip, yazım hayatıma son veririm herhalde. İlk zaman üzülürüm ama insan her şeye alışır. Belki de hayrıma olan budur, kim bilir. Bu arada bloğumu sık sık yedekliyorum (xml) yani yeni blog açmak mümkün. MM] 

***

''Şiirleri silmeseydiniz keşke en azından oradan sesinizle mutlu oluyorduk...
Dünkü yazınızı da okudum o diziyi hiç anlamamıştım sayenizde anlamış oldum.
Söz bulamıyorum söyleyecek, o kadar doğru ki söyledikleriniz...''

***

''Ne sesin, ne cismin,
ne ruhun ne şiirin,
ne kitabın, ne zamanın,
ne sen, ne vebalin...''
[Bu hatunun eline geçsem beni kesin döver 😂 MM]

***

''Bugün Bir Kez Daha Sevdim Seni..
Usulca..
Sen Bilmeden..
Duymadan..
Gözlerinin İçine Bakamadan..
Yüreğinin Sıcaklığını Hissedemeden..
Kalbinin Atışını Duyamadan..
Bu Gün Bir Başka Özledim SENİ İşte..
Bir Başka yandı Yüreğim..
Bir Başka....''

***

''Sizin merhameti az yüreğinizden,
şu merhametli, dürüst, ihlaslı, koca koca adam diyemediklerimden,
dünyadaki varlık-hiçlik imtihanından  geçerken
ahiretteki varlık-hiçlik sonuçlarımızı
hep birlikte görmek için
Rabbimin adaletine ve rahmetine sığınıyorum.''

[Yürek yemiş birisi daha. 😊 Hesaba çekilmeye bu kadar heves! 
Allah azze, adaleti ile muamele ederse, cennetin kokusunu bile alamayız!
Biz Rabbimizin merhametine, affına, keremine, er Rahim sıfatına talibiz. 
Ayrıca çevremde merhametli hatta sulu gözlü bilinirim. 
Ha size karşı yaşasın zalimlik, maillere cevap vermeyen sadis yanım!😂 MM] 

***

''Vakit yaklaşıyor, tik tak sesleri duyuyorum, zaman doluyor… Sanki yavaş yavaş kaybediyorum sizi… Daha yeni bulmuştum oysaki… Dün gibi susuşlarınız hala sürmekte…

Ruhum ürpermeye başlıyor yavaş yavaş… Hissediyorum… Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, yorulmaya başlamışsınız… Endişeleniyorum bu halinizden… İnzivadan çok farklı gibi… Hiç söylemek istiyorum ama sanki bir hastalık yaklaşmış da bir şeyleri daha doğrusu hayatı yavaşlatıyor gibisiniz… Allah ölümü sunsa bile acısız, telaşsız ölümleri nasip etsin hepimize… Ve korkarım bu andan, düşünmesi bile hüzünlü… İnanıyorum en içten hissiyatımla sizinle karşılaşacağım ve tarifi olmayan bir duyguya bürüneceğim…[Üzgünüm bu temenniniz olmayacak. Kimseyle karşılaşmam kalan ömrümde, kendimden başka!  MM]







Sadece sev


Kavuşsaydık diyorum, bu kadar çok sever miydik?
Aşkı aşk yapan tam da bu Kalbim...
Diyeti ödenmiş bir yazgı bu.
Sadece sev ve gam çekme!

Saatler 02'den sana doğru koşuyor. Şimdi usulca gözlerimi gözlerine kapıyorum. Çok bekletme!

Dünya onların, rüyalar bizim olsun!

giderken!


Aklımı alsaydın giderken, deli derdi insanlar.
Sen kalbimi aldın, kimseler anlamadı öldüğümü...

19 Ocak 2020 Pazar

"Ömür kısa de ve uzunca sev beni..."


"Ömür kısa de ve uzunca sev beni...''
Murat Mesut                   

Sevgiyi ne güzel anlattınız...

Her satırınızı kalbimin derinliklerinde hissederek okudum.                                     

Biraz kıskandım, biraz gıpta ettim.                     

Siz bir Rüveyda sevdiniz, sizi bin Rüveyda sevdi.

Bu nasıl bir aşk, sevgi ki her mektupta aşkınızı dilendim... 

Sizi siz yapan Rüveydanız olmak, size kavuşmak istedim...                         

"Geldim bak hasret bitti,ilmek ilmek dokuduğun
her satırda bana canım  diye seslenişinle, 
yandım kavruldum geldim Eylül bakışlı Murat'ım" demek istedim...





18 Ocak 2020 Cumartesi

4 mevsim


Cemre gri
Avaz gri
Solgun gri
Ölgün gri...

Cemre gibi, hasretlerin, keşkelerin yüreğe attığı ilk gri. Tohum gibi, sonra tomurcuk olur, göz yaşlarıyla sular büyütürsün. Kaderin budur, ilkin anlamazsın.

Zamanla avaz gri olur, içinin caddelerinde sokaklarında... Duvarlarında yankılanıp yankılanıp vurur yüzüne sert okyanus dalgaları gibi.
Senden başka duyan olmaz. Ne ağladığını, ne ahladığını...

Yorulursun. Avazlardan sesin kısılır. Bitap, biçare ve nafile bekleyişler soldurur grini... O hep içinde canlı yaşarken ve hep özlerken...

Ölgün bir mevsim selamlar seni. "Dur bakalım! Daha bitmedi. Gitmek o kadar çabuk ve kolay değil!" der gibi sıvazlar başını. Okşanış, unuttuğun bir şey olduğundan yadırgamazsın ölgün griyi bile...


15 Ocak 2020 Çarşamba

viran pencere


Suları çekilmiş göl misali, çekildi hayat, damarlarımdan.
Ölmek için toprağın altında olmak şart değil cancağızım.
Perdeleri yarılanmış viran bir pencerede, gri bir gölgeyim artık.
Ölmek için toprağın altında olmak şart değil cancağızım...

https://youtu.be/NLW_-_jbBSY


14 Ocak 2020 Salı

Kahve üzerine

 Bir dostum kahve ile ilgili sözler ararken bendenize ait bir karalama da görünce göndermiş. Onca ünlü şair yazarın arasında ismimi görmek mutlu etti. Sayfaya bakmışken bir kaç tanesini de buraya taşıyayım dedim. Çok teşekkürler sevgili dostum. Bir kahve borcum olsun dermişim :)

* * *

Bir hayattır kahve. Yaşanmış kırk yıl hatırlanan sadece telvesi değildir. Kahveden arta kalan; biraz umut, biraz hayal. Hadi arkadaş sende kendine bir kahve söyle. Orta şekerli olsun. Birde yalnız içme, yanında kırk yıl usanmayacağın bir eşin, bir dostun olsun...

Bir kahve yapayım diyorum. İki fincan koyuyorum, süt hazırlıyorum sana. İnsan başka nasıl katlanır ölüme, bilmiyorum. - Şükrü Erbaş

Sevgilim, bir günün ortası şimdi. Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık, ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde. Uzat bana uzat ellerini... - Cemal Süreya

Kahve gibi olmalı insan, kahve gibi dostları birde. Onlar az olur; ama damaktaki tatları hiç unutulmaz! - Mehmet Deveci

Ansızın çıkıp gelsen, bir kahve pişirsem sana ellerimle. Gözlerin lokum olsa, sözlerin telve. Bir cam kenarında otursak seninle, çisil çisil yağmur yağsa. Radyoda bir şarkı çalsa, parmakların ritim tutsa ve kırk yılın benim olsa... - Neşe Ağaoğlu

Kahve kokusunu, kitap kokusunu, yağmur sonrası toprak kokusunu, bir de senin kokunu seviyorum. - La Edri

Bazı kahveler uzaklara bakılarak içilir. Kahve kokusu hasret kokar bazen. Yudumunda bolca özlem. Telvesinde bolca gözyaşı vardır... - La Edri

Bir kahvenin kokusunda seni aradığımı fark ettiğimde,
zaman senin gözlerinde, senin özleminde çoktan donmuştu.. - Murat Mesut  (Bu da şimdi çıktı fırından)















13 Ocak 2020 Pazartesi

Sen anlarsın halimi!


Unutuş değil,
Vefasızlık hiç değil!
Bir şiirin mısraları arasında
Kayboluş dersem,
Sen anlarsın halimi...


12 Ocak 2020 Pazar

Şehrim üşüyor

Şehrim üşüyor sevgili!
Ürkek bir koala gibi...
Yalnızlık hissi,
Sarmış tüm benliğimi...
Şehrim diyorum sevgili,
Şehrimin ülkeleri üşüyor..!


Söz


Bir kitaba verilmiş sözüm var. Onlar "kalbin kapalı!"der,
Kalbim "sen bekle" der...
Bakalım son sözü kader nasıl söyler..!




beklenen!


Hâlâ gelmedi mi, 
senin de açacağın mevsimin? 
Belki geride kalan,
sonuncu baharındır, bilmezsin... 



10 Ocak 2020 Cuma

Hadi hep birlikte onun sağlığı için dua edelim lütfen!



nerdeyim ben?
bulunduğum yer benim bildiğim dünya değil sanki!
öyle farklı yaşamaya alışmışım ki ben tanıdığım dünyayı...
öyle farklı şekilde
kendimi durdurmadan,
ne istersem yaparak,
dur durak bilmeden,
bazen zoruma gitmiyor değil, böyle şeyler ama
bu da bana Allah'ın verdiği bir şey...
bir şey diyemem tabi ki...
........
her şeyin bir sonu var bunu biliyorum!
çocukça gelecek belki ama burası kapalı, karanlık!
benim bildiğim o capcanlı,
benim dünyamdaki o renkler,
yavaş yavaş birer birer yok oluyor!

sağlıklı yaşamak ne büyük güzellikmiş...
bunu sağlıklı iken hiç anlamamışım,
hiç kısıtlanmadan yaşamak, kısıtlamamak...

nerdeyim ben?
sanki gidiyorum yavaş yavaş
bunu hissediyorum, biliyorum..!
sanki bitmeyecekmiş gibi,
her seferinde daha ilerisi, daha zorlusu,
bu sürede bir şey daha hissettim;
sonunu göremeden yaşamak çok acı!
hele ki kalbin,
kalbin bazı isterken yaşamak gerçekten çok acı!
onları yapamamak çok acı!
farklı bir yerdeyim..!
hiç tahmin etmediğim, hissetmediğim,
aklımın ucuna gelmeyen çok farklı bir yer,
tanımadığım...
benim bildiğim dünyanın dışında karanlık!

beni aydınlatan bir şey var, tek bir şey...
beni aydınlatan tek bir şey var;
ama ona da ulaşamıyor, gidemiyor yapamıyorum!
bunun acısı daha bir ayrı, öbürünün acı daha bir ayrı yoruyor!
hayallerime ulaşamamanın acısı ayrı yoruyor!

ne olacağımı, nasıl olacağımı bilmiyorum!
iyileşecek miyim bilmiyorum!
ama bir şeyi hissediyorum;
iyileşeceğimi ummuyorum!
bunu şimdi birisiyle konuşsam bana psikolojiksin diyecek ama
ummuyorum iyileşeceğimi!
çünkü içimdekinin yaşadığını ben biliyorum,
acıyı, canımı yakmasını
huzursuzluğunu...
yaktığı can benim canım!

belki ulaşmak istediğim bir şey olmasaydı,
çok mu daha rahat olurdum acaba, bunu da bilmiyorum!
ama ulaşmak istediğim bir şey var;
koklamak, ona dokunmak, sarılmak
görmek istediğim...
hissetmek istediğim bir şey var, bir an var, bir zaman var...

o zamana ulaşmak istediğim için mi bu haldeyim
bu kadar canım yanıyor onu da anlamıyorum!
ben, ben ki o kadar güçlü bir kadın...
beni böyle şeylerin sarsması,
ya da bu sarsıntıyı neye bağladığımı da bilmiyorum...
aslında tek işstediğim bir şey var;
tek bir şey...

zamanımın normal insanlardan daha hızlı bir şekilde azaldığı.
bu tanıyamadığım yerde,
ulaşmak istediğim tek bir şeye ulaşabilmek istiyorum,
başka bir şey istemiyorum...
sonra belki bu içinde yaşadığım şey
bu denli zoruma gitmeyecek!