28 Şubat 2021 Pazar
Kalbime Mektuplar [9]
Ağlıyor musun?
27 Şubat 2021 Cumartesi
Yama / sesimden
1 Haziran 2017 'de karaladığım bir şiirime denk geldim. O an okumak istedim, okuyunca da sizlerle paylaşayım dedim. Geçen ay Kentpark'a gitmiştim. Gökkubbeye yeni bir hatıra işte..!
Dinlemek isterseniz linke tık yapın:)
https://www.youtube.com/watch?v=6xgyASNRgz8
26 Şubat 2021 Cuma
Kalbime Mektuplar [8]
25 Şubat 2021 Perşembe
Güzel bir şiir kitabında yer almışım!
Çok güzel bir amaç için yola çıkan güzel insanların arasında bir sevgili arkadaşımın sürprizi ile yer almanın mutluluğu ile kitabı size takdim ediyorum:
Geliriyle okul kütüphanesi kurulacak harika bir proje dediğimde sizlerin de bu güzelliğin içinde -kitabı alarak- yer alacağınıza inanıyorum.
İçinde 5 şiirimle yer almanın kıvancı ile emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.
İletişim adresi:
Birlikte Kitaplar Yayınevi
Fatih Sultan Mah. Aslı sokak. No: 7 D: 12
Derince / KOCAELİ
Tel: 0 532 503 93 68
birliktekitaplar@gmail.com
24 Şubat 2021 Çarşamba
aşka merdiven!
Ben de varım / Harun Tınas / Sessiz Çığlığım
İnsanı okurken hem çok üzen hem çok düşündüren, hem de yazarın hayattan kopmayan azmine, sabrına hayran bırakan kitaplar... Çok şey yazabilirdim ama tutuldum! Kendimi, hayatımı her zaman yaptığım gibi bir daha sorguladım, şükrüm arttı. Utandım! Çok şey yapamadığımız zamanlarda az şey gibi gördüğümüz bir şeyle bu güzel insanın yanında olabiliriz: Kitaplarını alıp, sevdiklerimize hediye edebiliriz. Hayırlı işlere sebep olarak kitapları gönderen kıymetli arkadaşıma teşekkürlerimle...
meali sırdır artık!
23 Şubat 2021 Salı
22 Şubat 2021 Pazartesi
Herkes istemese de..!
21 Şubat 2021 Pazar
Atlar, adamlar, kadınlar!
20 Şubat 2021 Cumartesi
19 Şubat 2021 Cuma
18 Şubat 2021 Perşembe
Ey Şair! [8]
Son mektubumu size ulaştırdığımdan bu yana mevsim ve yıl değişti ama size yazmak arzum hala Eylül ayında gibi taze. Ve Şair içimde hazan hep aynı, nedir benimle derdi anlam veremiyorum peşimi bırakmıyor sanki... Oysa hazan değildi sadece sevdam, ilkbaharın yeniden doğuşlarını da yaşamalıydı bu yürek. Yanlış anlaşılmasın pişman değilim hazanın ve hüznün gölgesinde olmaktan yani bir nevi sizin gölgenizde olmak gibi bu da beni beni bahtiyar eder.
Ey Şair!
Gün geçtikçe eriyen ruhum hiçbir sebep sonuç ilişkisine bakmadan kaçıveriyor ruhunuza. Yine kapıda kaldık, olsun yine gelirim diye dönüşü başlattım. Bir umut diye yeşeren çiçeklerim var benim gönül bahçemde, her gün yeşeriyor, günler geçiyor Eylül, Ekim derken Şubat'ın sonlarındayız ve hala sende kalakaldım. Ben gitmeyi beceremiyorum Şair, sevda bulvarında elimde yırtık bir fotoğraf, fotoğraf o hale nasıl geldi bilmiyorum, bekleyip duruyorum. Umut demiştik Şair umut, en azından umut etmiştik deriz. Umutlar bazen dik tutar insanı onu düşünmeye anmaya zaman bırakır .İşte bir gün de seni anarak geçti. Yeni bir güne yeni umutlarla göz açtık. Güneş en güzel haliyle baş gösteriyor. Sanki gülümsüyor bana halim yok ki bir tebessüm edemiyorum her seferinde can acıtsa da gitmiyorum, gidemiyorum... Ne şu çivisi çıkmış dünyadan ne de insanlardan... Bazılarını sadece bekliyorum, gözlüyorum ve sonuçsuz kalan her birey gidiveriyor. Tek gidemediğim ve gitmeye izin veremeyeceğim tek kişisin Şair... Sevda dedik kan ve gözyaşı, kolay geçmiyor günler, özlem desen çokça... Ben gitmeyi beceremiyorum Şair darmaduman ruhum "kal " diyecek kadar yorgun gitmeyi düşünmeyecek kadar vefalıyım ne yazık ki... Ne zaman gitmeyi denesem sevda, vefa, özlem derken karşımdaki gitmiş...
Ah Şair!
Ben düşünceler içinde yine size yazıyorum, benliğim buna hazır mı bilmiyorum dökülüyor kağıda bir şekilde kelimeler. Yine özlemler can acıtıcı. 63. Mektup gönderildi ama Rüveyda hala yok... Belki da onun da bir sebebi vardır. Ve son dedik ama hala içimizde yazılacak mektuplar var...
Hani birinci mektupta diyorsunuz ya : "Her şey bilindik… Her gün önünden geçtiğimiz sokakların evlerini, caddelerin dükkânlarını, şehrin insanlarını ezberlediğimiz, kanıksadığımız için görmüyoruz… Uzun zamandır birbirimizin gözbebeklerinin içini göremediğimiz, kalbimizin sesini duymadığımız gibi… Oysa yapraklar düşüyor, birer birer, yapraklar dallarından kopuyor! " diye işte şimdi durum bu yapraklar dökülüyor insanlar kör olmuş düşünemiyor belki bir gün elinden kayıp gidecek sevdalıları... Belki de kör bir şekilde devam edecekler sadece sevdaya değil dünyaya, insanlığa...
Ah Şair!
İçim yangın yeri gibi kelimeler ise yangından kaçan insanlar... İç çekişlerim oralara kadar geldi mi? Söyleyecek o kadar şey varken bir iç çekiş onları sakinleştiriyor gibi. O değil de ne güzel size yazmak, size sevdalı olmak terapi gibi ruhuma, kalbime... Her seferinde aynı kelam ama her kelimeleri toplayıp çıktığımda yola bu sözler dökülüyor, "Neden bu kadar bekledim yazmak için..." diye. İçimde hala saklı kelimeler ne kadar uzun olur bilmiyorum ama bu kadar zamana denk olabilir. Ancak sizi uzunca bir mektupla sıkmak da istemiyorum... Çıkmaza sokmadan kendimi en iyisi devam edeyim.
Kent Park ile başlayayım, iki kez beyazlara büründü bir gelin gibi çok da yakıştı... Bir gün gelip görmek nasip olursa Rüveyda'nın geçtiğini düşündüğüm yollarda sizle karşılaşmak ne hoş olurdu. Kelimelerin cağlayışını gözler ruhun özlemini de sarılarak giderseydim, çok zor değildi isteklerim ama tarifi gerçekten zor ve ne çok kelime birikmişti içimde buna dair. Sizinle bir şekilde konuşuyor gibi olduğumdan bazen bahane gibi de geliyor olabilir. Hani bir söz var ya:
"Mektuplar işin bahanesi, adını yazmayı özledim"(*) diye.
Gerçekten de adınızı yazmayı özledim, sizi özledim. İçinde siz olan her şey zamanla güzelleşiyor anlam kazanıyor. Bitip tükenmek bilmeyen bir sevda mıdır bu , ne şartları düşünür ne de kovulmaktan usanır?
Ah Şairim çok konuştum ama umarım kendimi ifade edebilmişimdir belki de saçmaladım bilmiyorum. Size gönderdikten sonra belki de şunu da yazsaydım diyeceğim ama sanırım şuan kelimelerin özgürleştiği noktadayım. Nefeslerin bedenlere ihtiyaç duymayıp ruhlarda dolanması gibi, sahnede oynanan bir oyun ama tek kişilik tek perde...O halde bana müsaade... Daha ne varsa söylenecek ruhtan ruha bir nefeste... Ruhlara bırakıyorum işi artık sözlerin değil gözlerin konuşma vakti...
"Kadın sahneyi terk eder, perde kapanır... "
Sevgiler
(*)Başak Buğday
17 Şubat 2021 Çarşamba
Rüveyda olmak, Rüveyda gibi yazmak! [sizden gelenler]
Gelmek istedim sana hem de defalarca
Ama kalp işte ikilemlere gebe...
Sen bir ruha aşıktın!
O ruha bazen bir beden giydirdin!
O kimi zaman saçları rüzgarlarla savrulan esmer bir kadın oldu...
Bazen de gülümseyişi ile içini titreten,
Güneşle birlikte saçları altın gibi parlayan
Sarı saçlı bir kadın oldu...
Bazen de güneş batımı kızıllığında yüzü çillerle dolu,
Ateşi ile içini yakan kızıl saçlı bir kadın oldu o ruh...
Ya da o ruh bahçe kapısından iceri girip işte sonunda geldim sana Murat diye kollarına atılan sana ait kokusuyla bir evinin olduğunu hissettiren...
İşte sonunda geldin ya Rüveydam hoş geldin kadınım!
Çok beklettin beni çok ama iyi ki iyi ki geldin diyeceğin sarıp sarmalayacağın bir kadın oldu....
Ama hepsi hayallerindeydi...
Kolaydı hayallerinde yaşatmak beni!
Ya ben gelseydim hayallerinde ki Rüveydanı bir bedene giydirdiğinde.
O mektupların da fısıldadığın vaat ettiğin gerçek olamayacak kadar güzel ve özel aşkı gerçekten yaşayabilecek,
Yasatabilecek miydin?
Yapma Murat yapma!
Kandırma beni de kendini de...
Hayaller başka hayatlar başkaymış işte!
Seni de beni de üzmüşler, eksiltmişler..!
Artık çok genç değiliz ki
Yorgun bedenlerimiz yara almış duygularımızla
Sığınmışız hayallerimize...
Orada çok daha güzeliz...
Bilirsin Murat aşk kavuşmaları sevmez!
O imkansızlıklar da açan bir çöl çiçeğidir...
Olmazdı artık bizden Murat biz çünkü hayallerde güzeldik
Dediğin gibi tanımışsın da beni...
Bunca zaman sonra neden gelmediğimi de çözmüşsün
Hayallerinden bile artık beni çıkartıp
Adı KALBİM olan kendine yeni bir hayal yaratırken;
Bana da Kalbinle sana mutluluklar dilemek düşmüş işte....
Sen yaz "Kalbine mektuplar"
Kim bilir belki o ben gibi akıllı değildir!
Vaat ettiklerine inanır da mutlu olur..
Ne de olsa erkek milleti az aklı kısa kadın sever!
Kahramanı olmak ister bir masalın...
Sen masalını bulmuşsun KALBİN ile sana mutluluklar
Rüveyda kaçar..!
Nevin Aktekin Gülfırat
16 Şubat 2021 Salı
Yol!
Yol bizi karşılaştırdı!
Sonra gözbebeklerinde kayboldum!
Yetmezmiş gibi bir de saçının tellerine dolandım!
15 Şubat 2021 Pazartesi
Kar taneleri!
https://www.youtube.com/watch?v=cCGKRHloo68&feature=youtu.be
14 Şubat 2021 Pazar
13 Şubat 2021 Cumartesi
Kalbime Mektuplar [7]
12 Şubat 2021 Cuma
Ümmiliği mucizelerindendir.
10 Şubat 2021 Çarşamba
Rüveyda akıllı kadındı!
O iklimi yakalayamıyoruz!
Aynı dünyada, aynı ülkede, aynı şehirde, hatta aynı evde yaşayıp;
Aynı cümleleri kuruyor olsak da,
Aynı mana ikliminde buluşmaktan uzağız artık..!
Bu yüzden ne ellerimizden tutabiliyor,
Ne de gönüllerimizi kaynaştırabiliyoruz..!
7 Şubat 2021 Pazar
Mavi bir şiir
Mavinin bu kadar güzel olduğunu bilmezdim!
Deniz de maviydi ve şehrimde deniz yoktu!
Gözlerini bu kadar yakından görmezden önce...
Göklerde olsam düşmez,
Senin o mavi, masmavi gözlerin yok mu?
Uçurum kıyısı gibi,
Okyanusların hırçın dalgaları gibi,
Düşmek de boğulmak da yaşamak da
Senin efsunlu maviliğinin dipsizliğine kurban verilmeli.
Her kadın bir şiirdir.
6 Şubat 2021 Cumartesi
Ben seni durduk yere sevmedim Rüveyda!
5 Şubat 2021 Cuma
kıymet bilenlerle!
Boş ver yaşı başı
Mina Urgan'dan sonra, içinde yaşlılık temasının geçtiği ve bende iz bırakan başka kitap var mı, şu an hatırlamıyorum. Arzu Denizyaran'ın iktibaslarla beslediği 96 sayfalık deneme eseri de hafızamda kalacak.
Annesinin aşırı kilo problemi sebebi ile düşen yaşam kalitesini çözümlemek için büyük bir kararlılıkla yola çıkan bir evladın (Arzu Denizyaran'ın) bu çerçevede araştırmaları, uygulamaları neticesinde istenilen neticeyi elde ettiğine tanıklık ettiğimiz bir anı kitabı aynı zamanda.
Kitabın 60. sayfasında da altı çizildiği gibi: ''Günümüzde yaşlılara yönelik bir hizmet maalesef yok. Huzurevleri ya da evde hastabakıcı adı altında temizlik ve bakım yapan kişiler mevcut. Yeni bir sektör oluşturulmalı, yaşam koçluğunun başka bir çeşidi ama yaşlı değil, yaşlılık rehberi gibi.''
Kitapta ilk altı çizilecek paragraf budur. Bu teklif ülkeyi yönetenlerce ciddiyetle değerlendirilmeli ve bu konuda ihtisaslaşabilmeleri için ya okullarda bir ders/branş ya da belediye benzeri resmi kuruluşların öncülüğünde uzun bir eğitim-öğrenim süresini kapsayan kurslar açılmalıdır.
Bunun dışında kitap, yaşlı bir insana empatiyi, nasıl yaklaşıp yönlendirmemiz gerektiği konularında yazarın kendi annesinden yola çıkan örneklendirmelerle okuyucuyu hem ebeveynleri hem de gelecekte kendisini bekleyen aynı akibet karşısında alacağı tavır hakkında da tefekküre sevk ediyor.
Bilinçli beslenme ve ilerlemiş yaşlarda cinsel yaşama dair ipuçlarını da bulabileceğiniz kitabı sıkılmadan ve ilgi ile iki nefeste bitirdiğinizin farkına bile varmıyorsunuz.
Bu yılın adıma imzalı 2. kitap hediyesini sizlerle paylaşırken, zahmet edip gönderen Arzu Denizyaran hanımefendiye de çok teşekkür ediyorum.
4 Şubat 2021 Perşembe
2 Şubat 2021 Salı
haraç!
kaldırımlar suskun,
tabelalar ıslak...
yelkovanın mecali yok ki,
akrebe eşlik etsin..!
yağmurları eksik olmaz bazı gözlerin!
sökükler çoğalır, dikiş tutmaz,
sökülmeyen aydınlık şafaklar gibi...!
hatıralar dudakların kıyısına oturmuş,
bir buruk tebessüme haraç keser..!