▼
14 Kasım 2014 Cuma
Kendimizle barışık olmak
Zaman azlığından yine acele bir yazı olacak.
Çok popüler, modası geçmeyen deyimlerimizdendir:
Kendinle barışık olmak...
Ne demek kişinin kendisi ve dolayısıyla dünya ile barışık olması (böyle anlaşılıyor) ?
Bu anlayışta olanlar 1- Kendileri 2- Çevreleri, yaşamlarıyla; barışık geçimli insan tipini algımıza sunuyor, işliyorlar.
Bence yukarıdaki maddeler eksik. Ya Yaratıcı ? Allah ile barışıklıklığımız, diyaloglarımız ?
Maneviyatla barışık ve manen zengin olmayan biri, maddeten ne kadar varlığın şu dünyadaki emanetçisi olsa da, fakirdir.
Peygamber sallallahü aleyhi vesellem Efendimizin arkadaşları, birbirlerine ''nasılsın'' diye sorduklarında, bizim gibi adet yerini bulsun kabilinden sormazlardı. ''Hal'' hatır sorarken, gözlerinin derinliklerine bakarak, Allah ile ''halin'' nasıl, kulluk yolunda gidişatın iyi mi, kalbine ait maneviyat ne alemde; tarzında sorar; ayrılırken de Asr suresini okurlardı.
Bendenizin, şahsen, daimi bir şekilde kendimle barışık olduğum görülmemiştir. Belki ömürde kısa ve geçici ''anlar''... Ne zamanki, ölüm meleği bana korkutucu bir surette gelmez, ruhumu alırken cenneti de gösterir, kabirde Sevgili Peygamberimi hürmetle zikrederim, işte o zaman kendimle barışık, sağımda açılan pencereden gideceğim yeri huzurla seyre dalar,şükre gark olurum.
Günahlara dalmış ve Allah'a isyan eden biri, sonra nasıl kendisi ile barışık olur buna hiç aklım ermez.
Felix Culpa, mesut, mutlu suç...İnsan idrakiyle, kendi vicdanını nereye kadar bastırıp, onun ve günah işleyeceği zaman alnın hizasında kanat çırpan meleğinin ''dur yapma,bu günah'' seslenişini duymayabilir ve kendisinden memnun, barışık olduğu vehmiyle, kendisini aldatarak, bizzat kendisinin katili olabilir.
Bugün ülkemizde, batıdaki hastalıkların,buhranların, psikolojik hastalıkların aynısı varsa ve artmaktaysa, bu, gerek fert planında, gerekse cemiyet planında Allah ile barışık olmayışımızdan ve yanlış reçetelerle, çıkmaz sokaklarda oyalandığımızdandır.
Benim kendimle barışık, kendimden razı ve memnun olmamın yolu, maneviyatımla, dinimle, Allah'ımla barışık, sürekli bir diyalog ve etkileşim içinde olmama bağlıdır. Bu birincil, hayati temel varsa, kişi o zaman ailesiyle, çevresiyle,ülkesiyle,kısaca yaşamla barışık ve huzurlu olabilir.
Bunun dışındaki her oluşum, her görünen tablo, sahtedir, geçicidir, aldatıcıdır ve bu tür insanların iç dünyaları dışlarının aksine haraptır. Gayesiz,amaçsız boşlukta bir yaşam biçimi.
Vehb bin Münebbih Hazretleri :
''Kulun bir saat kendisini kınayıp azarlaması, yetmiş senelik nafile ibadetten
onun için daha hayırlıdır.''demiştir.
Ya bir ömür kendisiyle barışık olmayanlar..?
Hayat iman ve bu iman uğrunda mücadele,mücahede ve cihattır. Nefs dediğimiz egomuz,çevre putları,ideoloji ve izm'ler... Hepsi kendimizle barışık yani kendi özümüzdeki bize şah damarımızdan da yakın olan ALLAH ile barışık olmamıza engel, modernizmin seküler dayatmaları, beyin yıkama vasıtaları,perdelerdir.
Aslen Allah ile barışık,O'nun rızasına giden caddede yürüyor olmak bile bu barışıklığın tamamını sunmamalı insana; yukarıda da dediğimiz gibi kabre varana dek.(Otokonrol)
Kulluk planında, hep daha iyi olabilme savaşımını yapan bir insan, kendisi ile hem barışık hem de (nefsi ile) savaş halinde olacaktır.
Bir veli buyurur:
- Dünyada bir şeyi arayana şaşarım; nedir o diye soranlara:
- Rahatlık (mutluluk) der...
Huzur ve rahata, cennetlerde erişmek duasıyla Cum'amız bereketli olsun inşallah.