31 Ağustos 2024 Cumartesi

Gönül dağı'ndan mektup var!

“Mezarı içinde taşıyana, mezar gerekmez!..Kefeni ruhuna biçene, kefen gerekmez!.."

*

"- Gönül dağı dizisi dediniz, galiba 102.bölüme denk geldim. Taner ile Murat Mesut'u birbirine çok benzettim. Siz niye kendinize yalnızlık c/ezası veriyorsunuz hocam?" diye devam eden uzunca mektup...

O güneş topluyor gibi görünen, hüzün toplayan adam..

Taner ömrünü ölen eşine sadakatle tüketmek azminde ya da inadında... (Bahsettiğim gibi 4 senedir bir bölümünü bile izlemediğim için eşini niçin kaybetmiş tam bilmiyorum, oğlunu doğururken olabilir.)

Doğru mu yapıyor? Kendi tercihini, acısını her gün tazeleyen bir adam...Bu noktada Murat’a benziyor...

Ne zor bir konu...
Kaldım böylece!
Ne yazacağımı bilemiyorum. 
Ya devam eder bir şeyler eklerim cevaba benzeyen ya da...

Dizide kalbime dokunan çok güzel derin sahneler var. Senaristler çok iyiler. Güzel insanlar bir araya gelmişler...Kötüler görünüp kayboluyorlar...
Hele eşlerin birbirlerine olan şefkâtleri...Kahvecinin eşinin o insan yüzünü, sonra minübüscünün eşinin  "gülüm" diyerek gül kokan olgun şefkâti insana "böyle bir kadınım olsaymış" diye iç çektiriyor. 

Güzel kadın huzur veren kadındır diye yazmış biri olarak, erkeklerden favorim minibüsçü Sefer...
O ne olgun, yapıcı, sabırlı, güzel bir adam öyle...Keza Cemile'de iyilik dolu bir kalp...Ramazan da çok iyi bir insan ama vasat bir eş, Asuman'ı anlayacak kapasiteden uzak!...

Ciritci Abdullah, kasabının her sıkıntıda başvurulan bilge kişisı...

Bana dizi de anlattırdınız ya Fatma hanım ne diyeyim size...

Bu kadarla bırakayım... Saat: 02:20 olmuş...