Wednesday, January 23, 2013
Bugün O doğdu
Milâddan sonra, 571 senesi, Fil Yılı'nda, 12 Rebiülevvel yani 20 Nisan, pazartesi gecesi sabaha karşı ; yalnızca dünyaya değil bildiğimiz ve bilmediğimiz alemler ve dünyalar için bir Nûr teşrif etti..
O, sallahu aleyhi ve sellem insanlığa Allah'ın (cc) en büyük armağanı, lûtf-u keremidir..
Kâinatın yaratılış planı O, sallahu aleyhi ve sellem teşrif edeceği için Allah tarafından taktir edilmiştir. Yani her ne varsa alemde O'nun yüzü suyu hürmetine, hatırına, aşkına yaratılmıştır.
Burada mübarek örnek hayatlarını anlatmayacağım.Zaten anlatanlar aciz, anladığını sananlar aldanmış ya da aciz kalmışlardır.
O'nu sallahu aleyhi ve sellem anlamak aslında yeryüzünde çok az bahtı güzel kimselere nasip olmuş ve onlar da zaten anladıklarının anlamı içinde ömür sürmüş, O'ndan sallahu aleyhi ve sellem gül kokuları saçarak şu gök kubbede sadalar bırakmışlardır.
Hani derler ya: ''doğım günün 'kutlu' olsun'' diye..Kainatta gerçek anlamıyla ''kutlu'' kutsanmış doğum günü ilk önce ve hep önce O'na sallahu aleyhi ve sellem aittir.Sonra, derece derece diğer peygamberler ve evliya..
Bilmem ne araştırmasında anketinde O sallahu aleyhi ve sellem ilk sırada geliyormuş ne gam! Anketi yapman yetmez ki, O'na sallahu aleyhi ve sellem iman edecek, hayatına yalnızca O'nu sallahu aleyhi ve sellem rehber, klavuz, örnek ve önder kabul edeceksin.
O'nun arkadaşları sahabe ''Anam babam sana feda olsun Ey Allah'ın Peygamberi'' derlerken o günün arap toplumda en geçer ve en büyük sözü söylüyorlardı.Her şeyimiz, ''her şeyimiz sen olana'' feda diyorlardı ve feda da ediyorlardı, neleri varsa canlarına kadar..
Uzaklarda bir deve çobanı, O'nun, sallahu aleyhi ve sellem Uhud'da mübarek dişlerinin şehid olduğu haberini duyunca aşkından, kahrından, kederinden dişlerini taşla kırıyor ve adı Veysel Karani olarak dillerde dolaşıyordu.
Tabi bunu bugünün iğdiş edilmiş, berrkalığını kaybetmiş penceresinden görüp anlamak ne kadar güç! Aşk mı diyorsun, aşk bu işte.
Allah,ilk O'nun sallahu aleyhi ve sellem nurunu yarattı.Sonra kalemi yarattı ve kaleme emretti yaz.Kalem La ilahe illallah Muhammedür'rasulullah, yazdı kainat kitabına..Ne güneş, ne yıldızlar, be gezegenler hiç bir şey yaratılmazdan önce..İlk O'nun sallahu aleyhi ve sellem ruhu yaratıldı ve dünyamıza teşrifleri son peygamber olarak gözükse de, o ilk peygamberdi.
Şu ayet beni ayrı duygulandırır: ''Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.'' (Tevbe:128) yalnızca bu ayetin tefsirini okusa bir insan, ilim olarak ona yeter.
Gerçekten O, sallahu aleyhi ve sellem ''ümmetim, ümmetim'' diyendir ve mahşerde de öyle söyleyerek, her peygamberin geçerli tek duasını bizlere saklayandır.
O'nu sallahu aleyhi ve sellem, ne kadar tanıyoruz? Bilmem kimi/kimleri tanıdığımız bilgiyle bunu bu kutlu günde bir kere daha düşünelim ve gerçekten kimi hayatımıza rehber edinmişiz, kimi örnek şahsiyet bellemişiz üzerinde ne kadar düşünülse azdır.Bu vesile ile O'nu sallahu aleyhi ve sellem yine, yeniden keşfetmek için nefeslerimizi değerli kılmalı, çocuklarımız ve ailemizle O'na ait sahih eserleri hep birlikte okuma zamanları düzenleyerek öğrenmeliyiz.Öğrendikçe ahlâkımızın ve yaşantımızın güzelleşeceğine şahit olana dek..
Çok sorulan basit bir soru ile noktalayalım.Neden 20 Nisan'da teşrif ettiler de bugün kutluyoruz? Malum kameri/hicri aylar, Allah'ın taktiri ve derin hikmetler sebebiyle yıl içinde gezer ve 10-11 gün öne takabül eder.Bunun sebepleri ayrı konu.İşte bu nedenle Kâinatın Övüncü sallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in kutlu doğum günleri bugüne denk düşerek bu zaman dilimini sevindirmiş, nasiptâr etmiştir..
Bir de, Peygamber öldü, vefat etti sözleri beni rencide ediyor.Nasıl ki O, sallahu aleyhi ve sellem gelişiyle bu dünyamızı şereflendirdiyse, ötelere gidişine de ahireti şereflendirdi demeyi tercih ediyorum.O sallahu aleyhi ve sellem haşa sıradan biri değil ki, öldü densin..Ve son not; mübarek pak has isimleri ile Hz.Muhammed sallahu aleyhi ve sellem şeklinde yazmamalıdır, bunun yerine Peygamberimiz denilmesi daha uygundur.Hele direk hitap kesinlikle edep dışıdır ve Kur'an da Allah bile ''Ya Muhammed'' sallahu aleyhi ve sellem diye zatına hitap buyurmamıştır der, Necip Fazıl Kısakürek bir eserinde..
Allah'ım,
Günahımıza bakmadan, ''Sevgilim'' buyurduğunun hürmetine akibetimizi hayr eyle.Aklımızı, imanımızı, sağlığımızı bizlerden alma. Razı olacağın işleri bizlere sevdir ve kolayca muvaffak eyle.Vatanımızı ve İslam milletini sevgiyle kenetlenmiş olarak kötülüklerden, afatlardan muhafaza eyle.Duaya muhtaç kullarının hayırlı dualarını kabul eyle.Nefsimizin zebunu olmaktan bizleri koru.
Cennet sabahında sevdiklerimizle ilahi neş'e ile, cennetten Zatını (cc) temaşa eden bahtiyarlar zümresine ilhak eyle..Bu duaya amin diyen kullarının da iki cihanda maddi ve manevi sıkıntılarını bertaraf eyle.Amin.
Kandilimiz mübarek, mübarek kılsın bizleri..
Friday, January 18, 2013
Mehmet Ali Birand ve unuttuğumuz ölüm gerçeği.
Mehmet Ali Birand'ın güleç ve pozitif yüzü ile gidişi çoğumuzu çok üzdü.Sempatik ve olduğu gibi net birisiydi. Allah Müslümanlara rahmet eylesin.
Dün gece Prof.Nihat Hatipoğlu ile birlikte sohbetlerini de verdiler.Orada Birand, o güleç yüzüyle kendisinin nezdinden tüm dinlerin aynı olduğunu söyleyebildi..Ama artık aynı olmadığını, hak, üstün ve geçerli dinin yalnızca İslam olduğunu çok iyi biliyor..
Yine cumaya da mı gitmezsin diye sorulduğunda gitmediğini ve ''din dışı'' yaşadığını o güleç yüzüyle ifade edebildi..Bu cümlesine daha da çok takıldım.Kulaklarımda yankılandı durdu..Din dışı yaşamak..Şimdi kesin olarak ''din içi'' bir hayat yaşıyor.Ruhunu götüren melekler, beden elbisesi toprağa verilene dek onu berzahta tutuyorlar ve o toprağa konulana dek, sıkıntılı bekliyor.Geride kalanların azcık dini bilgisi olsa, onu bugün hem de mübarek cuma günü, cum'a namazından sonra gömerlerdi.
Cuma günü ya da gecesi ölen ''Müslümana'' kabir azabının olmayacağı müjdesi vardır.Ama Müslüman'a..!Artık günümüzde kim kimdir, nedir, bilmediğimiz ve kalpleri yalnız Allah bildiği için ben ünlü birisi öldüğü zaman, direkt ismen değil, ''Allah (cc) Müslümanlara rahmet eylesin'' derim. O anda ölen de Müslümansa onun için de geçerlidir zaten.Haketmeyene de zaten bilmeden yasin de okusan, rahmet yerine gazap sağanağı olacaktır.
Ve aslında her ölende üzüldüğümüz şey, ölümdür.Ölümün kendisidir..Kendi ölümümüzdür..Ölümlü olmaklığımızdır..Bir anda ağzımızın tadı kaçar.Konu değişsin ister nefslerimiz.Ve ''ne yapalım hepimiz öleceğiz'' tesellisi ile neşemizin kaçmasına engel oluruz..
Ölüm üzerine yazdığım şiirler de, bazı dostlarımı üzüp etkilese de, hayatın yaşam kadar doğal bir gerçeği aslında..Biz de genelde mezarlılar şehirlerin dışında değil içindedir..Bayramlarımız sevinç ve hüzün yine içiçedir..Hayatla ölüm gibi..
Bilmiyorum bana çok normal geliyor ölümü irdelemek ve düşünselden yazıya dökmek..Ve bunun abartılmadığı ve dengeli yaşandığı sürece faydalarına inanır, depresyon belirtisi olarak da görmem..
''ABD’nin Missouri Üniversitesi’nden Kenneth Vail konuyla ilgili yaptığı açıklamada zihnin bilinçli olarak ölümle ilgili düşünceleri yok saydığını savunan “Terror Management Theory” (Terör Yönetme Teorisi) adlı araştırmanın psikologlar tarafından desteklendiğini söyledi. Uzmanların bu teoriyi destekleme amacı ise ölüm düşüncesinin insanları depresyona sürüklediğine inanmaları.
ÖLÜM DÜŞÜNCESİ MOTİVE EDİYOR.
Vail son yıllarda yapılan çalışmalarda bu teoriye zıt olan bir başka teorinin ortaya çıktığını belirtti. Ölüm düşüncesinin insanlarda olumlu davranış biçimleri yarattığını savunan teoriye göre bir gün ölümü tadacağını düşünen insanların motivasyonları çok yüksek oluyor ve hayata daha çok tutunuyorlar.
Teorilerini örneklerle açıklayan Vail şöyle konuştu: “Mezarlıkta yürüyen insanları gözlemledik ve onların aralarında konuştukları şeylere kulak misafiri olduk. Bir çok insan yürüyüş sırasında insanlara yardım etmenin önemli bir şey olduğundan bahsetti.”
Vail ölüm düşüncesinin insanları daha sağlıklı yaşamaya motive ettiğini ve empati özelliklerini geliştirdiğini de sözlerine ekledi.'' (ntvmsnbc)
Sevgili Peygamberimiz (sav) : "Lezzetleri yok eden ölümü çok hatırlayınız," (Tirmizî)
''En akıllınız, ölümü çok hatırlayan, ahiret için azık toplamakta acele edendir. Ölümü çok hatırlayan dünya ve ahiret saadetine kavuşur.'' (Taberani) buyurmaktadır.
Kaynağını bulamadığım diğer hadis-i şerifte : ''Ölümü günde yirmi kere düşünen şehid olarak ölür.'' buyrulmuştur..Şimdi depresyona mı girmektir bu. Dediğim gibi dengeli ve ölçülü olduğu sürece sayısız faydaları var.Öyle olmasa ölümü çok hatırlamamız istenmezdi, hem de Peygamber (sav) dilinden.
Bu noktada içinde yaşadığımız çağın, modernitenin hastalıklı bakış açısı ve bizlere dikte edilen yaşam felsefesinin rolünü gözardı edemeyiz.Bize mezarlık ziyaretlerini bile bayramdan bayrama yaptıran da, ölümden söz etmeyi kerih gösteren de budur.
Ölümü, düşünmekle, ölümü istemek farklı şeyler..Ben ölümü hakkımda hayırlıysa istiyorum.Ama bu da zaten hadisle izin verilen bir durum.Uzun yazı yazmayı okuyanı sıkar düşüncesiyle tercih etmiyorum ve bu yazının uzadığının farkındayım. Bir Kur'an ayeti ile son noktayı koyalım:
"Ey mü'minler! Mallarınız, çoluğunuz, çocuğunuz, sizi Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Zira bunu yaparsa muhakkak o hüsrana uğrayandır. Birinize Ölüm çatıp da "Ey Rabbim! Benim ölümümü biraz geciktirsen de sadaka verip salihlerden olsam demeden önce, bizim size vermiş olduğumuz rızıklan infak edin. Allah belirli zamanı gelince hiçbir nefsi geri bırakmaz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır."(Münâfıkûn, 9-11)

Yine cumaya da mı gitmezsin diye sorulduğunda gitmediğini ve ''din dışı'' yaşadığını o güleç yüzüyle ifade edebildi..Bu cümlesine daha da çok takıldım.Kulaklarımda yankılandı durdu..Din dışı yaşamak..Şimdi kesin olarak ''din içi'' bir hayat yaşıyor.Ruhunu götüren melekler, beden elbisesi toprağa verilene dek onu berzahta tutuyorlar ve o toprağa konulana dek, sıkıntılı bekliyor.Geride kalanların azcık dini bilgisi olsa, onu bugün hem de mübarek cuma günü, cum'a namazından sonra gömerlerdi.
Cuma günü ya da gecesi ölen ''Müslümana'' kabir azabının olmayacağı müjdesi vardır.Ama Müslüman'a..!Artık günümüzde kim kimdir, nedir, bilmediğimiz ve kalpleri yalnız Allah bildiği için ben ünlü birisi öldüğü zaman, direkt ismen değil, ''Allah (cc) Müslümanlara rahmet eylesin'' derim. O anda ölen de Müslümansa onun için de geçerlidir zaten.Haketmeyene de zaten bilmeden yasin de okusan, rahmet yerine gazap sağanağı olacaktır.
Ve aslında her ölende üzüldüğümüz şey, ölümdür.Ölümün kendisidir..Kendi ölümümüzdür..Ölümlü olmaklığımızdır..Bir anda ağzımızın tadı kaçar.Konu değişsin ister nefslerimiz.Ve ''ne yapalım hepimiz öleceğiz'' tesellisi ile neşemizin kaçmasına engel oluruz..
Ölüm üzerine yazdığım şiirler de, bazı dostlarımı üzüp etkilese de, hayatın yaşam kadar doğal bir gerçeği aslında..Biz de genelde mezarlılar şehirlerin dışında değil içindedir..Bayramlarımız sevinç ve hüzün yine içiçedir..Hayatla ölüm gibi..
Bilmiyorum bana çok normal geliyor ölümü irdelemek ve düşünselden yazıya dökmek..Ve bunun abartılmadığı ve dengeli yaşandığı sürece faydalarına inanır, depresyon belirtisi olarak da görmem..
''ABD’nin Missouri Üniversitesi’nden Kenneth Vail konuyla ilgili yaptığı açıklamada zihnin bilinçli olarak ölümle ilgili düşünceleri yok saydığını savunan “Terror Management Theory” (Terör Yönetme Teorisi) adlı araştırmanın psikologlar tarafından desteklendiğini söyledi. Uzmanların bu teoriyi destekleme amacı ise ölüm düşüncesinin insanları depresyona sürüklediğine inanmaları.
ÖLÜM DÜŞÜNCESİ MOTİVE EDİYOR.

Teorilerini örneklerle açıklayan Vail şöyle konuştu: “Mezarlıkta yürüyen insanları gözlemledik ve onların aralarında konuştukları şeylere kulak misafiri olduk. Bir çok insan yürüyüş sırasında insanlara yardım etmenin önemli bir şey olduğundan bahsetti.”
Vail ölüm düşüncesinin insanları daha sağlıklı yaşamaya motive ettiğini ve empati özelliklerini geliştirdiğini de sözlerine ekledi.'' (ntvmsnbc)
Sevgili Peygamberimiz (sav) : "Lezzetleri yok eden ölümü çok hatırlayınız," (Tirmizî)
''En akıllınız, ölümü çok hatırlayan, ahiret için azık toplamakta acele edendir. Ölümü çok hatırlayan dünya ve ahiret saadetine kavuşur.'' (Taberani) buyurmaktadır.
Kaynağını bulamadığım diğer hadis-i şerifte : ''Ölümü günde yirmi kere düşünen şehid olarak ölür.'' buyrulmuştur..Şimdi depresyona mı girmektir bu. Dediğim gibi dengeli ve ölçülü olduğu sürece sayısız faydaları var.Öyle olmasa ölümü çok hatırlamamız istenmezdi, hem de Peygamber (sav) dilinden.
Bu noktada içinde yaşadığımız çağın, modernitenin hastalıklı bakış açısı ve bizlere dikte edilen yaşam felsefesinin rolünü gözardı edemeyiz.Bize mezarlık ziyaretlerini bile bayramdan bayrama yaptıran da, ölümden söz etmeyi kerih gösteren de budur.
Ölümü, düşünmekle, ölümü istemek farklı şeyler..Ben ölümü hakkımda hayırlıysa istiyorum.Ama bu da zaten hadisle izin verilen bir durum.Uzun yazı yazmayı okuyanı sıkar düşüncesiyle tercih etmiyorum ve bu yazının uzadığının farkındayım. Bir Kur'an ayeti ile son noktayı koyalım:

Subscribe to:
Posts (Atom)