Saturday, September 28, 2024

İnsan evladı unutulandır!

Bizi sual eden olursa diyor türkü...

Gayrı bizi sual eden olmaz, hem niye olsun ki, devrimiz bitti, miadımız doldu...

İnsan evladı unutulandır, unutana sitem etse de unutandır...

*

Yine kısa olmuş seslendirme. Aranjeye bayıldım, tek eksiği ya arada ki güftesiz bölümde müzik uzun olacaktı ya finalde...



Friday, September 27, 2024

Kalbime mektuplar [39]


Zaman, yayından çıkan ok misali; gerisin geriye akmayan nehir gibi...

Hani o alabalıklar var ya, denizleri aşarak, doğdukları yere uça zıplaya binbir zahmetle varıp, yumurtalarını bırakan...
İnsan onlar gibi ancak tevbe ile geçmişini tekrar etmeksizin tamir etme imkanına sahip...Bunun dışında ok yaydan çıktı, nehirde akan su aynı su değil!

Kavuşamadın diye üzülme kalbim!
Değerini bulamaman senin suçun mu değil mi, bırak artık bunları...
Yaşadıkların kıymetliyse ki, öyleydi...
Biriktirdiğin güzel anıları kutusunda kadifelere sar ve şükret...

İnsan, ne kadar pişman olup, kendisini harap edebilir..?

Biliyorum kalbim, senin de bende hakkın var...Sana güzel anlar yaşattığım gibi, hüzün dolu bir hasretin içine atan da benim...

Yayından çıkan ok, belki gökyüzünde kuşlara hayran, bir meçhule doğru yol almakta...
Nehrin suyu bazen çoşmakta, bazen azalmakta, mevsimler dönüyor, insanlar birer birer toprağa düşüyor!..

Sana bir şey diyeyim mi kalbim:
Biz güzel sevdik...
Vallahi...

Wednesday, September 25, 2024

Kalbime mektuplar [38]

Kocaman sandığın bir romanın, son sayfasını çevirdiğinde, son paragrafa bakmak istemezsin...
Bilirsin, mutlu bir son gelmeyecek, onca med-cezirin ardından...

Yaşama sevincin, bir cümle ile donmuştur. 
Zaman donmuştur, hayat durmuştur.

Gayen tepetaklak!
Hava durumun hiç değişmez; her gün puslu bir gridir, ara sıra yağmurların karıştığı...

Kalbinin aynı noktasında o aynı bildik sancı...

Deniz bitti, yol tükendi, hayat seni ansızın emekli etti. 
Aşk seni emekli etti...

İçinde yanan bir kuzine sobası, üzerinde bir türlü pişmeyen kestaneler...Artık kar da yağmıyor. Hayat çok hızlı değişiyor, çirkinlikler artıyor!

Kaybetmek sıradanlaştı ömründe...
Belki de sevmenin sendeki bedeliydi, bilemedin.
Ah işte kızıl ikindilerin kokuları çekiliyor, güneş de gider birazdan!..

Kalbim!
Hâyâllerime kurban ettim seni!
Artık affetme beni!..


Monday, September 23, 2024

Merak edenlere!

Perşembeden bugüne ruhumun kırıntılarını paylaşmayınca, annemden ya da sağlığımdan endişe ile merak edilmişim...Teşekkür ediyorum, sağolun.
Ve doğru; "arz taleple olmuyor" evet. Hele iki adım ötemiz ateş çukuruyken!..

Saksıdaki çiçeğimize su vermeye bile mecalim olmazdı, cana değer vermeseydim...

Tarifi olmayan bir yorgunluk.
Artık bu dünya dinlendiremez beni...

Uzun aralar verebilirim, lütfen merak etmeyin. 

Sonuç olarak yazamıyorum bu aralar dostlarım, mazur görün.

*

- Hayır bahsettiğiniz diziyi izlemedim ve o kanalı hiç izlemem! Her akşam koskoca iki, ikibuçuk saat bir dizi izlemek sıkar beni! Gönül dağı'na da gündüz gezintisinde denk gelmiştik. Kısacası dizi bağımlılığından da bağımsızım;) 


Thursday, September 19, 2024

Kor

Hiç aklına geliyor, 
Kalbinde kor bir yangın oluyor muyum?
Bir Eylül günü toprak kokulu yağmurlara eşlik ediyor musun?
Hazan yapraklarının hışırtıları arasında yürürken, "elim elinde olmalıydı, koluna girmeliydim" diyor musun?
Her gün batımında, "yine onsuz bir gün daha hebaya gitti" diye iç çekiyor musun? 
Geceye kapanırken gözlerin, "rüyama gelse" diye dualar ediyor musun?
Sabaha açılırken gözlerin, "seyrine dalmış gözlerimle karşılaşmadı" diye gözlerin nemleniyor mu? 
Özlemenin çaresiz girdabında, bir mucizeyi bekler gibi beni bekliyor musun?






Wednesday, September 18, 2024

oysa ben

Oysa ben, sen rüyasını sürekli görebilmek için, 
bir ömür uyuyabilirdim...



Tuesday, September 17, 2024

kala kala


Önce masallarımızı kaybettik, 
nede olsa büyüdük dedik,
Derken mektuplar, zarflar, pullar çekip gittiler.
Şarkıları zaten çabuk eskitiyorduk,
Çabuk eskittiğimiz birliktelikler gibi...
Kala kala elimizde bir şiir kaldı,
Bir de saksıdaki çiçeklerimiz
Ve sessizce gece yastığa döktüğümüz özlemlerimiz
... 




Monday, September 16, 2024

Sunday, September 15, 2024

Mümkün değil!

Senin yüzüne dokunmamış Eylül,
Hüznümü anlaman mümkün değil!



Saturday, September 14, 2024

Çiçekler selama durdu

Salındı bahçeye girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun eğdi
Gül kızardı hicabından
Bahçenin kapısın'açtım
Sandım ki cennete düştüm
Bahçenin kapısı güldür
Dalında öten bülbüldür

Erzurum'lu Emrah

*

Onlar Onda, Onun gözlerinde, Onun sözlerinde sonsuzluğu, kurtuluşun yolunu, umudu, huzuru buldular...

Merhameti, sevgiyi, şefkati, hürmeti, adaleti, insanlığı yaşadılar.

Aşkın mecazından, aslına vardılar...

Rebiülevvel ayının 11. Pazartesi günü Nisan tomurcukları O'na selama durdular... 
Kokusunu ikram ettiği gül kızardı hicabından...
İman edenler boyun eğdi mor menekşeler gibi...
İnsanlığa cennet bahçesinin yolunu, kapısını açtı. 
Nazarına erişenler, dediler ki; "cennete düştük..."
Anam babam canım sana feda olsun bülbülleri aşkına yarıştılar...

Selâmların en güzeli Ona (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashabına (ra) olsun.

*

Ve sen!
Bil ki Allah, her şeyi Onu yaratacağı için, Onun hatırına yarattı. 
Ve sen!
Ona ümmet olduğun için bu Mevlid kandilinde çok sevin, şükret.
Ve sen!
Onu anlatan sahih eserlerden bir kaç tane okumayı, okutmayı, cana nimet bil...
Ona, hayatına, getirdiği ilahi mesajdan, hayatın manasından bihaber nasipsizlerden olma!

Doğum günümüz kutludur...



Friday, September 13, 2024

Hiç düşünmedim sensizliği


Senin asla erişemeyeceğin gecelerin karanlığında,
Gözlerimden kalbime düşüyorsun her defasında...
Varlığını tatmış olmak iyi geliyor şu gri dünyama.
Hiç düşünmedim sensizliği, hep benimlesin yaralarımızla...

Aynaları, saatleri ve takvimleri çoktan gönderdim lunaparka!
Yokluğunda sensiz, seni inşa ettim, gönül sarayımda...
Ben umudu yeşerttim, sen yankılanan duvarlarımda.
Ben umudu yeşerttim de ölemedim mahrum zamanlarda...



Thursday, September 12, 2024

Damla sakızı

Sana olan özlemim 
koyulaştıkça, 
damla sakızlı kahveyle buluşuyor damağım...
Nefesin,
damla sakızıdır kelimelerimde,
hasretini yazdığım...


     

Wednesday, September 11, 2024

Tuesday, September 10, 2024

Cevabım; hayır!

"Sevdiğimin yerine ölürüm, demistiniz. Pekii annenizi de çok sevdiğiniz belli,  annenizin yerine de ölür müsünüz sayın Murat Mesut bey?"

Net kısa cevabımı önce vereyim: 

- Hayır!..

Salonda büyük uğultu, yuhlayanlar, ıslık sesleri! 
- Annesini sevgilisine değişti!
- Yuuh! 

Ne oluyor ya! Sanki roman okuyorum...

Niçin hayır dedim. 
Sağlıksız, sancılı... kısaca yaşlılık hastalıklarıyla çileye dönüşmüş bir insan günlüğü için, kim olursa olsun, belli saatten sonra ölümle berzahta yaşamayı sürdürmek kurtuluştur. 

Belli yaştan sonra Alain Delon'u bile serveti sağlıklı ve huzurlu yapamadı. (Huzurun zaten parayla direkt ilgisi yok.) Servetini kedilere bırakıp kendisini öldürttü! Ne acı bir son! 
Manen yakışıklı ölemedi! Onun böyle ölümünden bizler sorumluyuz, çünkü ulaşıp hidayetine vesile olacak Müslüman entelektüellerimiz yok! Belki Müslüman olup, intihar şeklinde gitmezdi bu anlamlandıramadığı dünyadan...

Bu soruyu 20 sene önce sorsaydınız, anneciğim için de düşünmeden evet derdim...

Buna rağmen her günümü teslim olmuş bir heyecanla yaşıyorum. Onu nefes almaz, bakamaz, konuşamaz halde öperken kalbim yerinden çıkmadan nasıl durabilecek! 
Toprağa ben de inip kucağımıza son defa verdiklerinde, dizlerim çözülmeden son görevlerimizi nasıl yapacağız. 

Mezarlık boşalıp herkes bir an önce dünyaya kaçmaya çalışırken; "sen hemen gitme, beni yalnız bırakma, oku, dua et, bana duyur" dediği için toprağını gözyaşlarımla sularken, yıllardır birlikte yaşadığımız evimize, anılarımızla dolu o bomboş kalmış evimize nasıl döneceğim...[*]

[*] - Ya önce sen ölürsen?
Ölümün yaşa başa bakmadığını herkes bildiği için, yazı uzamasın diye buna parantez açmak istememiştim. 
Ve inşallah önce annem gider!

Yine salondan yuh sesleri!

Çünkü annemin en müsait evladı benim. Benim yanımda kraliçeler gibi, diyerek cevaplamış olayım.




Monday, September 9, 2024

O klibini görene kadar onu dinlerdim!

Şarkıcıların dünya görüşlerini, özel hayatlarını dikkate alırsanız, bir çok şarkıdan almanız gereken hazzı alamazsınız! [*]

Bu durumda önünüzde iki yol var; 
- Ya yukarıdaki düşünceyi prensip edinir, keyifle müzik dinlersiniz
- Ya da kendi dünya görüşünüze çok zıt sanatçılara zamanınızla destek vermezsiniz! 

Benim gibi müziğin her türünde hüzne müptela, hüznüne ortak arayıp, bulduğu anda dinleyen biriyseniz...

O şarkıcıyı da dinlerdim. "Gay misin?" sorularına soruyla kaçamak cevaplarının yanısıra LGBT'yi desteklemesinin ardından ismini vermeyeceğim şarkısına bana göre "iğrenç" bir klip yaptığını öğrendiğim anda, telefonumdaki 5-6 şarkısını silip  kanalına abonelikten çıktım. 
Bu kadar pervasızlığa, hayasızlığa pirim vermem hem vebal olurdu hem de kendimle ters düşerdim.

Diğer gay [**] olduğunu saklamayan şarkıcıyı zaten uzun yıllardır dinlemiyorum.

Bir de gevşek gevşek, bizim özel hayatımız size ne diyorlar.
Evet hiç birimiz masum değiliz, ancak...
Senin özel hayatınsa, özelinde sakla!
Ne Allah'tan korkuyorsun, ne de kuldan utanıyorsun!
Nasılsa maddi fakirlik eşiğini aşalı çok olmuş. Ün sende, para sende...Kim takar bu saatten sonra hayran kitlesini!..

Bu toplum, onları başta konserler olmak üzere, video gelirleriyle besledi büyüttü, takipçileri milyonları buldu! Onlar da miiyon liraları. 
Bir kısmı da özel günahlı hayatlarına bizleri şahit tutmaya, bizlere teşhir etmeye çekinmediler! Adına da "paylaşım"dediler!

Onlar bizim eserimiz. 
Politik demeçlerinde, isyana teşviklerinde, pis sözleşme ve kuruluşlara desteklerinde bunca pervasız, cüretkâr olabiliyorlarsa vebal bizlerindir. 

İnancımız bize, yaptığımız ve yapmadığımız her anımızın hesabının sorulacağını beyan eder. 
"-Ne var canım, alt tarafı şarkı, şiir, heykel, film, tiyatro...vb. sanat kılıfının, hesap gününde mazeret olarak kabul görmeyeceği bilinci ile helal/mübah dairesinin geniş alanlarında zamanı değerlendirmek, geleceğimiz adına kendi menfaatimize olacaktır.


[*] Bu sebeple sanatçı, yazar vb. yakından takip etmem.
[**] Şu gay, trans seksüel vb. iğrenç sapkınlığa maske kelimelerle işledikleri cürümü hafifletme konusunda da zaman içinde mesafe katettiler...Benim çocukluğumda affedersiniz ibne (gay) olmak, toplumun asla müsamaha göstermeyeceği, hatta fahişelikten bin beter bir sapkınlıktı. 
İbneler kendilerini gizleseler bile, sesleri, seslerindeki renk değişimi onları ele verirdi! 
Allah'ın ve Peygamberin lanetlediği Lutilik, günümüzde öyle bir örgütlendi ki, ülkelerin başkanlık binalarının bayraklarının yanına isyan bayrakları dikilir oldu! 


Sunday, September 8, 2024

kuşlar uçuyor



içimde kuşlar uçuyor
uzak ülkelere göçe..
kanat çırpıyor,
bilinmez sevinçlere,
keşfedilmemiş kentlere,
meçhul hikâyelere,
duru akan nehirlere,
rengarenk kelebeklere,
solmayan renklere,
üzmeyen yüreklere,
içimde kuşlar uçuyor
huzur veren bir yüz'e
kanatlarımı çırpıyorum
hiç yorulmuyorum...



Saturday, September 7, 2024

Sevgili Eylül

Sevgili Eylül!
Sen, annenin kucağında,
tazecik bir Nisan iken, 
bilemezdin bu hayatın, 
aldatıcı bir yavaşlıkla hızlıca akıverdiğini...


Friday, September 6, 2024

Denklem!


Yaşımız artarken, vazgeçtiğimiz şeyler azalmıyorsa, bu hayatı yaşama klavuzuna göre anlamlandıramamışız demektir. 

Hırslarımız, arzularımız tamaha evrilmiş hatta bir nevi put olmuş demektir!

Maddi ihtiyaçlar azalıp, manevi gıdalar önceliğimiz olmuşsa, terki dünyanın sancılı olmayacağını umabiliriz...






Thursday, September 5, 2024

Okurlar arasında!

"Okurun seni çözmesi biraz zor. Bilmiyor ki Da Vinci'nin şifresini çözmek daha kolay..😊"

*

"Bence psikolog arkadaşın tespitleri doğru olmakla birlikte buzdağının görünen kısmı!"

*

"Şu an bir kadına aşık olduğunuza nedense inanmak gelmiyor içimden."

*

"Değişik bir kişisiniz. Her rengi buldum sayfalar arasında. Kim ne sorsa yanıtını bulmuş. Bahsettiğiniz dizi gibisiniz vesselâm."

*

"*Ruhunu kaybetmiş* demek çok ağır...
Kalp akıl ve duygulardan haberi olmayan birine söylenir ki, siz cüz-i  iradesi ile  nefsini terbiye etmeye çalışan birisiniz."

*

"Şöyle demişsiniz ya: 'Reşit ve aklım başımda olarak eminim. Meselâ onun yerine ölebilirim.' Kesinlikle kendinizi kadınlardan koruma kalkanı bir cümle!! Yıllardır o nerede? O Rüveyda, hadi itiraf edin😉"

* * *

Değerli yorumlarınıza cevap veresim yok. Verdikçe konu konuyu ve tabii beni açıyor. Teşekkür ediyorum. [MM]


Tuesday, September 3, 2024

Hakkını helal et terasım!


Hakkını helal et sevgili terasım!
Sana da ezberlettirdiğim şarkıların,
Ağırlığı altında sessizce kaldın...
Şahidi oldun uzaklara hasret dolu bakışların,
Şahidi oldun hergün yine yeniden ölümlerle yaşlanışların...
Ve bir adamın Allah'a yakarışlarının...

Psikolog analizi gibi bir mektup


Psikolog olmalısınız...
Analizleriniz genel olarak (temelde) doğru.
"Uyum sorunu, kendini gizlemek, saklanmak..."
Anneme sığınmayı da bıraktım. Yeter ki ben onu üzmeden güzellikle uğurlayayım. 
Selâm üzerine olsun, İbrahim peygamberin ilk arayışında yıldızın batışındaki noktaya vardım...
Kula sığınmayı, dayanmayı bıraktım. Sevgi bâki...İnsan alıştıklarını bırakmak istemez. Ne çare ki herkes birbirinden vakti gelince gidecek! 

"Anlayanı olmamış, yapayalnız bir adam."
Aşık olmak günümüzde israf, ziyan bir kelime...
Bir aşkta ilahi rayihadan eser yoksa, zaten mecazdır. Anlaşılmak çabam olmadı. İftiraya kurban gitmeyelim de suizan yaparak bizi harcayanlar bizi anlamasa da olur. Malum yalnız olmakla tek olmak arasındaki farkı daha önce yazmıştım.Yaşasın yalnızlığım ve Allah kimseyi tek/bir başına bırakmasın, o büyük sıkıntı!

"Birine aşık olduğunu sanıyor...."
Sanmıyorum, eminim...
Reşit ve aklım başımda olarak eminim. Meselâ onun yerine ölebilirim. 
Bu noktada soru şu: Aşık olmama rağmen vazgeçebilir miyim? Evet!.. 

"Zor birisin." 
Aslında değilim. 
Gölgemle kavga ettiğim anlarımda da karşımdaki tebessüm eder. İnsani değerlere/kurallara önem vermeyenlere zorum. Dağınık, temizlikten uzak insanlara, müsriflere, cimrilere zorum...Karşısındakine saygısız, ilgisizlere ve dahi yalancılara zorum...

"Onun şifresini çözen olmamış."
Oysa şifrelerim basittir ve muhatabıma tek tek söylerim de, bunlara dikkat eder, özen gösterirsen, bizi tekrara düşürmezsen, hem zor prensipler değil hem de haklı sebeplere dayanır... 

Lütfedip bloğuma zaman ayırıp, mektup yazdığınız için çok teşekkür ediyorum.  Umarım değmişimdir. Selâm ve sevgiler.


Monday, September 2, 2024

Kaç Eylül geçti

Kaç Eylül geçti, 
Feleğin eleğinde, 
Sana elem demlerken...
Kaç Eylül geçti, 
İsminin yanında, 
İsmimi hâyâl ederken...
Kaç Eylül geçti, 
Saçlarına bir kere dokunamadan, Saçlarıma ahlar düşerken...
Kaç Eylül geçti, 
Mezarlıkta serviler, 
Azalan ömrümüze ağlarken...
Kaç Eylül geçti de 
Sana olan sevdam geçmedi...

~  ~

[*] Üç çeşit ak mümkün: Biri yaşın gereği gelen aklar...Diğeri irsi/hastalık sebebi. Diğeri kederlerin (erkence) saçlara çöküşü...
Müteşair bu sebeple "saçlarıma ahlar düşerken..."demiş.
Yani yukarıda sehven aklar yerine "ahlar" yazılmamıştır. 


Sunday, September 1, 2024

Gönül dağı vesilesiyle...

1. Gönül dağı dizisini, bunca kritik ettikten sonra en başından seyretmeyi düşünüyor musunuz? Ve hayret siz bu diziyi 4 yıldır nasıl es geçtiniz?

- Hayır, dizi bağımlılığım yok. Sıkıldığım yerde anında kapatırım. Eskiden merak ederdim. Zamanla -arada gitgellerim olsa da- bağımlılıklarımı azaltmayı başardım. Meselâ çok kimse face-insta'ya dönersin alıştın canın sıkılır demişlerdi, dönmedim. Eskiden İstanbul'a uzun ara vermez, mutlaka giderdim. Diyeceğim vazgeçilmezlerim, bağımlılıklarım azaldıkça özgürleşiyorum. Yarın öleceksin denilse,  duş alıp tevbe tazelemek vb dışında farklı bir şey yapmazdım. 
TV dizi meselesi akşamları annemin canı sıkılmasın diye uykumuz gelene kadar çay saatimiz...


2 . Fark ettim ki birinciliği kadınlarda en güzel fiziği olanlara vermemişsiniz!

- Kadın olsun, erkek olsun, insanı güzel yapan huyu, karakteridir. Geçen milyonerde de bir erkek bir kız yarışmacı çıkmıştı. Allah'ım! Öyle iyilik dolular ki, annemle onlara dualar ettik. 

Bu sebeple dizideki kahvecinin karısı en birinci güzel, minibüsçü bu sebeple en birinci güzel insan...

Gönül dağı vesilesiyle dediğiniz gibi fikir alışverişinde bulunmuş oluyoruz. Bu arada önceki yazıma minik ilâveler yaptığımı anında fark edenleri ayrıca ve şaşkınlıkla tebrik ediyorum. Müthiş dakiksiniz.

Bizi yormayan, bilakis varlıklarıyla yorgunluklarımızı yok eden, hal ehli insanlara muhtacız. Gerçek güzel onlar...

Ve üstte çektiğim fotoğraf...Selma öğretmenin karşılıksız aşkı, Taner'e ıslak gözlerle sırılsıklam bakışları...O aşka, ölen eşinden sebep kör kalmış adamın ıstırabı...Ne güzel bir çile, ya da ne gereksiz bir esaret mi? Mantık esaret der, gönül derdimi seviyorum der...

Bu döngüdeki sancılarımız, tercihlerimiz, kaderimizin içindeki salt irademiz mi, ızdırari sırlardan habersizliğimiz mi, derin mevzu...

Gitmediğim, gitmek istemediğim için mi gitmedim; gitmem taktir edilmediği için mi gidemedim...
Gitmeyi istememek salt aklımın vardığı karar mıydı, aklıma ilahi bir ilham, irade nüfus etmiş miydi? Kader bahsini daha önce yazmıştım...

Netice yapman gerekenleri iyi niyetle yapmaya çabala, olan/olmayan kaderindir vesselâm...

*

Hey! Eylül geldi..
Hoşgeldi...
Çok bekledimdi...
Çok özledimdi...
Hey! Eylül geldi...
Hoşgeldi...