Saturday, August 30, 2014

güzbaharım...


Senin adın, dillerde sonbahar,
Gönlümde sen tek baharsın,
Kanımda dolaşan hayatsın.
Ömrümdeki en güzel duraksın.
Sessizce ağladığım, 
Aldanışlarıma dayanaksın.
Toprağın paklığına düşüsüm,
Annemden ayrılışım,
Aşk diye kandığımsın.
Seninle anlamını bulur,
En yavaşından melodiler.
Gözüme cila,
Gönlüme şifasın.
Yaprak yaprak hüzün, 
Damla damla süzüldüğüm. 
Ve sen, bir vedasın.
Hoş geldin güzbaharım...



Monday, August 18, 2014

üşümek istiyorum...

Çılgınlık yapmanın da mevsimi varmış.
Deli-kanlı olmanın da...Ama en azından her yaşta ve her cins delikanlı olabilir ve öyle de kalabilir...
Mert  ve samimi ruhlar...
Çılgınlık ve çocukluk yapmak başka bir şey.
Bambaşka...
Bu isteği duymak ve hatta frenleyememek...
Ne güzel.
Hele iki dost/sevgili, karı-koca, birlikte saçmalayabiliyorlarsa...
Mevsim işi bu dost...
Neş'e denen şey ruhu sarmazsa, o enerjiyi bulamazsın, yaşın kaç olursa olsun.

***

Artık sabaha karşı açık kalan pencereler üşütüyor.
Sevdiğim sonbahar haberini yolluyor.
Örtünü kuşanma vakti kapıda diyor.

''Üşümek istiyorum, üşüsem ve sana gelsem ısınmaya diyorum...
Tenin değil, gülüşlerin ısıtsa ruhumu...''