6 Aralık 2024 Cuma

Zevki selim, olmaya esfeli safilin!


Aşağıda yazacaklarım, yukarıdaki örnek özelinden bağımsız, genel/umumi bir bakış açısı/ perspektif olarak anlaşılmalıdır.

Kitabın ortasından dalayım. Edebiyat da İslâmi edepten nasibini almak borcundadır. Nasıl olmasın ki Arapça edep/adap kökü içinde, estetikle harmanlanmış sanatsal bir faaliyet yapıyorsunuz. Aklı selim, zevki selim... Yazarken de konuşurken de edebiyat çerçevesi içinde kalarak, mecaz, metafor, aforizma...abartma, taşkınlık yaparken dahi sınırsız hürriyet yok...

En altı toplumun kabullarinin son sınırları ise, en.yukarısı Allah'a rağmen, Ona ve Onun kutsal beyan ettiklerine yaklaşmamak, haşa edebiyat uğruna Firavunlaşmamaktır! 
Yalnız servet, saltanat firavunlaştırmaz insanı...Şeytan ayrıntılarda pusudadır ve insanı azdırmaktan asla vazgeçici değildir.

Bu masum bahaneli vehameti yazım dünyasında hem bizden hem onlardan yapan çok kalem olmuştur. Ne de olsa edebiyat da hem Müslümanların hem de olamayanların ortak malıdır, ilimden bir parça ne de olsa... 

Kelimelerle dikkat çekeyim, dans edeyim derken, ayağı kayıp esfeli safiline yuvarlanan nasipsizlere kalansa, geçici bu dünya hayatındaki namları, taraftarlarında bilinen ünleridir. 

Elest bezmi, Kur'an ve hadislerde geçen, ruhların topluca Allah'a, dünyaya inince de kulluk yapacaklarına dair verdikleri sözdür ki, ilk önce orada "- Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"ilahi sualine "Evet" diyenlerin İslâm ve Müslüman oluş serüveninin bilinen başlangıç noktasıdır ve bu hadiseye kalu bela denir. 

Cemil Meriç, dudak dudağa olacak başka bir milad bulabilirdi! Hani ağız ağızayız dese neyse deyip seslemeyeceğim. (Konuşuyorduk anlamına gelirdi.)

Hele şu "yarattım" cür'etkârlığı, hadsizliği! Edebiyat yapıp Sezarın hakkı Sezara, Allah'ın hakkı Allah'a demesini bilirken, Allah'ın yaratma hakkını mecazen bile hiç bir kula vermeyeceğini nasıl bilmezsiniz?

Kur'anda hududullah diye de bir kavram var. Yani Allah'ın aşılmaması hususunda, biz kullarını hem kitabıyla hem de peygamberinin lisanıyla uyardığı sınırları... 

"Cennette beraberdik ve ismin Havva’ydı" Hadi bunu anlayabiliriz. Hz. Adem (as) peygamber üzerinden bir şeyler yapıyor! Yani ikisinin sulbünden geliyoruza vurgu falan...

"Kafandan yaratmadın." Attın, adın Cemil Meriç idi edebiyat oldu! 
Üstadın hayatı malum iki kısım. Bu satırlar İslâm'ı henüz keşfedemediği yıllara ait olmalı. Üstatlarda galiba yol böyle...Necip Fazıl da öyle, hatta eski Said yeni Said...MalcomX, say say bitmez...Oluş çilesi diyelim. Meselâ Necip Fazıl merhum, üstat olduktan sonra eski şiirlerim çöptür demiştir. Fakat Mehmet Akif'in¹ bazı şiirlerindeki talihsiz bazı dizeleri sonradan kaldırmaması, Efgani, Abduhcu çizgisi ya da Sultan II. Abdülhamid hana karşı olumsuz tavrına kadar üzüntü verici tarih sahneleridir.[Yazımın uzun olmasını istemedikçe konu konuyu açıyor.]

Yine bu güzel dinimiz bize "Aşırı gitmeyiniz!" ihtarını yapar. 
Yeryüzünde hiç bir bahane, edebiyat, sanat, sinema,  vesaire ..ne ve nesi varsa topyekûn Allah ve Peygamberinin saygılı, muhabbetli izcileri olmak durumundadır. Hele ki kelimei küfür olan hiç bir şeyin müsamahası yokken! 
Sınırlar içinde kula geniş bir alan verilmiştir, dileyen kabiliyetince orada kalem oynatabilir.

________________

¹ Bu konuda muhtemelen meraklı sorular gelecektir. İşte size İstiklâl marşı şairimiz Ersoy'un şiirlerinden vahim örnekler: