13 Aralık 2024 Cuma

Bu aşk

Ne yaşattı, ne öldürdü
Ne git dedi ne de kalabildik...
Sınavdı sanki desem, hicrandı.
Dedim ya; ne umdurdu, ne buldurdu,
Adım sonu sanki uçurumdu!..
Kim ne bildi, kim ne duydu!
O bizim umudumuz, umduğumuzdu.
Sonra hiç olmamışcasına kayboldu.
Şimdi sessizlik ülkesinde,
Saltanat, uğultuyla esen rüzgârların...
Dedim ya bize söz de bırakmadı.
Yaşama uzak, ölmeye yakındı!..
Bir şiirden fazlasıydı.
Bir seni, bir beni ağlattı.
Bir kerecik kavuşturmadı.
Yaşama uzak, ölmeye yatkındı...
Rüya kadar yakın, hakikat kadar uzaktı...
Hakikat kadar uzaktı, acımadı!





12 Aralık 2024 Perşembe

İmza

Sende kalmam için sebepler onlarcaydı da, gitmem için bir tek sebep, tek bir sebep, bütün onlarcayı alt ederek, o vedanın altına imzasını atıverdi...

11 Aralık 2024 Çarşamba

Artık sadece

Çıkışımı bitirdim. Artık sadece inişimi seyrediyorum...
Hatalarımdan ders almaktan  mezunum...
Tövbemi taze tutuyorum...
Şimdilerde bir tevekkül ve bir inşirah...



Bugün affediyorum!

Bugün affediyorum, ömrümdeki, yaşadığım ve yaşayamadığım tüm beceriksizlerimi, debelenişlerimi...

Bugün affediyorum, iyi niyetimin çocukları enayiliklerimi...

Bugün affediyorum, olmam gerekenle olamadığım o noktadaki gitgellerimi...

Bugün affediyorum, zaaflarımla koca bir ömür savaşa savaşa yorgun düşmüşlüğümü...

Son sitemimi de şu çalan şarkının arasına gömüp, kendimden kendime gidiyorum. 
Kapıyı çalmayın evde yokum...


10 Aralık 2024 Salı

Kar


Kar konusunda burada daha önce bir şeyler yazmıştım, en azından kar kokusu hakkında...

Bu ara, gece, bacaların tütmekten yorgun düşüp, insanlarla birlikte uykuya daldığı issiz, dumansız, berrak saatlerde, lapa lapa kar yağmış olsa, en az onbeş santim...
(Bilirsiniz kar her yeri kaplayınca sesleri de susturur. Mesela aynı volümdeki müzik, karda ulaşım gücünü kaybeder. Aj eskisi gibi kar yağmıyor!)

O sessizliğin kar kokusu masumluğu ile dansını izlemenin doyumsuz duygulanımını yaşasam...
Birbirine benzemeyen ve birbirine dokunmadan yeryüzünü pak eyleyen o kristalleri saatlerce hayran izlesem.

Sonra giyinip, boş sokaklarda yürüsem yürüsem...
Gecenin karanlığında kaybolup sır olsam...


9 Aralık 2024 Pazartesi

Tuhaf meraklar mı?




Ölüm anını herkes gibi zaten hep merak ediyorum da...
Başka, farklı ve biraz sıradışı meraklar diyelim.

Köpek ısırması!..
Köpeğin o keskin dişlerini bacağıma geçirip, dokulara bilmem kaç kilo basınçla, off !

Kurşunla yaralanmak!
Benzer şey. Acısını merak etmişimdir.

Donarak ölmek!
Sanki doğal olmayan ölümler içinde en iyisi gibi, uyuyorsun ve ölmüş oluyorsun. Oysa her insan ölümünde melekler olaya dahil. Hayvanların ölümüne Azrail (as) bakmıyor.

Paraşütle tek başına süzülmek...
Özgürlük, kuşlar gibi ama kaygılı...

Savaş jeti ile it dalaşı...
O nasıl bir adrenalin, kontrollü oluştur.

Ata binip dört nala uçmak...
Belki çok uzun bir kumsalda ..
Düşersem kumlara az yumuşak iniş olsun diye, eh hem romantik de olur.

Cumhurbaşkanı ile sohbet...
Başbaşa bir kaç gün, cezasız, sınırsız ama tabii ki saygılı seviyeli aklımdaki her konuda konuşabilme, eleştirebilme dileği/merakı diye noktalayayım.

İlk anda aklıma gelenlerden. Manevi şeyler de var da onlar bana kalsın...

Tabii müteşairliğimi devreye sokup, tuhaf meraklarım halkasına ilaveten
 "ve sana dokunmak" demeyeceğim, demedim!..


 

8 Aralık 2024 Pazar

Sır içinde sır

Senin, kimselerin bilmediği gizli bir hazine dairen var...
Senin bir de herkese açık ettiğin, zaaflar çarşınla karışır kafalar!..



Gittiğimde

Gittigimde,
Şu fani dünyada
Çok yalnız yaşadığımı,
Her sessizliği,
Acı yaşlarla süpürdüğümü,
Pişmanlıklar ve 
Hasretlerle tükendiğimi...
Bilmenizi istedim...

7 Aralık 2024 Cumartesi

Çok yıkadım bugün

Çok ağladım bugün!
Ağladım!
Çok ağladım!..
Maziden kalan ne varsa,
Hepsini yıkadım!
Çiteleyip çiteleyip,
Çok yıkadım bugün...
Yine de...
Galiba ben temizlikten yeterince anlamıyorum...
Her hikâyeyi berbat ediyorum!
Yıkamakla da eski halini almıyor!
Anne!
Neredesin?
Hadi saçlarımı sev dizlerinde
Yine...


6 Aralık 2024 Cuma

Zevki selim, olmaya esfeli safilin!


Aşağıda yazacaklarım, yukarıdaki örnek özelinden bağımsız, genel/umumi bir bakış açısı/ perspektif olarak anlaşılmalıdır.

Kitabın ortasından dalayım. Edebiyat da İslâmi edepten nasibini almak borcundadır. Nasıl olmasın ki Arapça edep/adap kökü içinde, estetikle harmanlanmış sanatsal bir faaliyet yapıyorsunuz. Aklı selim, zevki selim... Yazarken de konuşurken de edebiyat çerçevesi içinde kalarak, mecaz, metafor, aforizma...abartma, taşkınlık yaparken dahi sınırsız hürriyet yok...

En altı toplumun kabullarinin son sınırları ise, en.yukarısı Allah'a rağmen, Ona ve Onun kutsal beyan ettiklerine yaklaşmamak, haşa edebiyat uğruna Firavunlaşmamaktır! 
Yalnız servet, saltanat firavunlaştırmaz insanı...Şeytan ayrıntılarda pusudadır ve insanı azdırmaktan asla vazgeçici değildir.

Bu masum bahaneli vehameti yazım dünyasında hem bizden hem onlardan yapan çok kalem olmuştur. Ne de olsa edebiyat da hem Müslümanların hem de olamayanların ortak malıdır, ilimden bir parça ne de olsa... 

Kelimelerle dikkat çekeyim, dans edeyim derken, ayağı kayıp esfeli safiline yuvarlanan nasipsizlere kalansa, geçici bu dünya hayatındaki namları, taraftarlarında bilinen ünleridir. 

Elest bezmi, Kur'an ve hadislerde geçen, ruhların topluca Allah'a, dünyaya inince de kulluk yapacaklarına dair verdikleri sözdür ki, ilk önce orada "- Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"ilahi sualine "Evet" diyenlerin İslâm ve Müslüman oluş serüveninin bilinen başlangıç noktasıdır ve bu hadiseye kalu bela denir. 

Cemil Meriç, dudak dudağa olacak başka bir milad bulabilirdi! Hani ağız ağızayız dese neyse deyip seslemeyeceğim. (Konuşuyorduk anlamına gelirdi.)

Hele şu "yarattım" cür'etkârlığı, hadsizliği! Edebiyat yapıp Sezarın hakkı Sezara, Allah'ın hakkı Allah'a demesini bilirken, Allah'ın yaratma hakkını mecazen bile hiç bir kula vermeyeceğini nasıl bilmezsiniz?

Kur'anda hududullah diye de bir kavram var. Yani Allah'ın aşılmaması hususunda, biz kullarını hem kitabıyla hem de peygamberinin lisanıyla uyardığı sınırları... 

"Cennette beraberdik ve ismin Havva’ydı" Hadi bunu anlayabiliriz. Hz. Adem (as) peygamber üzerinden bir şeyler yapıyor! Yani ikisinin sulbünden geliyoruza vurgu falan...

"Kafandan yaratmadın." Attın, adın Cemil Meriç idi edebiyat oldu! 
Üstadın hayatı malum iki kısım. Bu satırlar İslâm'ı henüz keşfedemediği yıllara ait olmalı. Üstatlarda galiba yol böyle...Necip Fazıl da öyle, hatta eski Said yeni Said...MalcomX, say say bitmez...Oluş çilesi diyelim. Meselâ Necip Fazıl merhum, üstat olduktan sonra eski şiirlerim çöptür demiştir. Fakat Mehmet Akif'in¹ bazı şiirlerindeki talihsiz bazı dizeleri sonradan kaldırmaması, Efgani, Abduhcu çizgisi ya da Sultan II. Abdülhamid hana karşı olumsuz tavrına kadar üzüntü verici tarih sahneleridir.[Yazımın uzun olmasını istemedikçe konu konuyu açıyor.]

Yine bu güzel dinimiz bize "Aşırı gitmeyiniz!" ihtarını yapar. 
Yeryüzünde hiç bir bahane, edebiyat, sanat, sinema,  vesaire ..ne ve nesi varsa topyekûn Allah ve Peygamberinin saygılı, muhabbetli izcileri olmak durumundadır. Hele ki kelimei küfür olan hiç bir şeyin müsamahası yokken! 
Sınırlar içinde kula geniş bir alan verilmiştir, dileyen kabiliyetince orada kalem oynatabilir.

________________

¹ Bu konuda muhtemelen meraklı sorular gelecektir. İşte size İstiklâl marşı şairimiz Ersoy'un şiirlerinden vahim örnekler:


5 Aralık 2024 Perşembe

Düşlemek isterim seni/Sesli

Düşlemek isterim seni
Dilediğimce,
Zamanlarca, gecelerce,
Saçlarının tellerinde,
Dudaklarının acemiliklerinde,
Bitimsizce,
Özgürce...
Seni düşlemek, 
Seni sevmekten/bilmekten daha güzel...
Düşlerimde benim,
Gerçeğinde gurbetinsin...


*







Einstein demiş ki


Einstein'a ait olduğu söylenen: "Düşlemek, bilmekten daha önemlidir."metaforunu;

"Düşlemek, bilmekten daha güzeldir." diye değiştirmek isterim. 

Niçin daha önemli olsun ki hâyâllerle bir şeyi,  bir insanı yaşamak, onu bilmek, doğrusu ve yanlışıyla tanımak varken diye itiraz kapısı açıp tartışılabilinir...
Bu konuda tek istisnam sanatçı, yazar-çizerlerdir. Onları bu anlamda tanıyıp bilmek istemem. Sözgelimi Nazım'ın bir şiiri, altında aynı anda bir kaç sevgilisinin isimleriyle nahoş yorumlar! Şiirin edebi zevki buhar!

Bence bir sevgiliyi...
"Düşlemek, bilmekten daha güzeldir."
Tılsım bozulmadan, şiir tadında zamanlar. Ne kadar uzarsa, kavuşmak, dokunmak, o kadar güzel.

Bazen tanıyınca, tanımaya başlayınca hassas kalplere bir cümle, bir cümle içinde bir kelime hançer yarası olabilir!



4 Aralık 2024 Çarşamba

Nasıl bir sevgili?




''Dedi ki :''Hayalimdeki Sevgiliye'' diye bir kategorin var, bir şeyler yazıyorsun, iyi de tam yaz, nasıl bir sevgili var hayalinde..'' 

Hala anlaşılmıyor mu, devamını okursun sayfamda dedim. 
Nasıl bir sevgili..? 
Hımm zor bu konuda kalem oynatmak (yani klavye tuşları üzerinde dans etmek.) Kafam karışık, fikrim dağınıkken bilmem yazmayı denesem mi..? 

Bugün saat 13:30 gibi bilgisayarı açtım.Daha gazete ve makale okumadan blogcu çarşısına gelmemeliydim..Ama telefonumda birikmiş mailleri görünce önce dükkanı açtım.. Nasıl bir sevgili..?Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele..

Hani kız annesi der ya, Esas oğlana, ''bak kızımı taşıyabileceksen...'' çocukta diyemez (köprüyü geçmesi lazımdır ya) ''ya ben hamal mıyım, koca/eş hayat arkadaşı mıyım..Kem kümle ''ehem tabi, aa ne demek sırtladığım gibi bir ömür hiç sırtımdan indirmeden taşırım merak etmeyin anneciğim siz...'' 

Sevgili dediğin, yanında olduğun zaman da özleyeceğin; doyamayacağın olmalı..Onun teninin kokusu, senden başka kimsenin bilemeyeceği ve yeryüzündeki tek marka olmalı..Nefesi gül gibi kokmalı..Nefesinin ateşi her şeyi sana anlatmalı..! 

En önemlisi, çok iyi anlaşabileceğin, anlayabileceğin ve anlaşılabileceğin olmalı...

Gerisi sonradan gelsin.. (A=S3) yazımda da dediğim gibi, anlaşamadıktan sonra, aşk, sevgi..sönükleşmeye mahkum..Sevdiği halde, ayrılan yüzlerce, binlerce insan var artık günümüzde.(Ormantik bir yazı beklemeyin.) Kokulardan girdik diye.

Ten güzel koksun ama, bu koku ruha/kalbe bağlı bir kokudur.Kalp güzel değilse, parfümler sevgiliyi güzelleştirmeye yetmez...

Eskiler boşa dememişler, huyu güzel olsun, güzellik tabağa konup yenmez, diye.

Huzur vermeli sevgili, huzur..Bu cümlede dur ve düşünerek gökyüzündeki dinginliğe bak.Uzun uzun düşün.. 

Yatarken, dalmışsan uykuya, üzerini örtmeli üşüme diye ve şefkatle saçlarını okşamalı, usulca bir buse kondurmalı..(Neyse ormantik kısmını yazmayacaktım.) 

Güzel, uyumlu bir sevgili ile bu romantizm, aşk; deli geceler ve uçuk günlerin hepsi yaşanır.. Aksi ve inatçı, tahakküm kurma hastası biri dünya güzeli olsa neye yarar. Dedim ya, fikrimin ince gülü, karışık bir zihinle yazı yazmamalı..Ve yazmaya iştiyak duymalı..Bugün bende ne yazmaya, ne de okumaya bir arzu yok.. Anladın sen, arife tarif gerekmez..Kısaca çok iyi anlaşabileceğin ve sana huzur verecek bir şefkat eli olmalı sevgili.

Ben mi, o defteri çoktan kapadım, artık iş blogcuda, o defteri açık tutup; aşk üzerine yazılanları okumak ve gözyaşıyla harmanlanmış bir tebessüme  kaldı.Yani artık işin edebiyatındayım canım.''

[2011 tarihli Blogcu'dan bir yazım. Bazı yerlerine tebessüm ettim, belki siz de...]

3 Aralık 2024 Salı

2 Aralık 2024 Pazartesi

Sen hiç bilmeyeceksin

Kalanımda da 
Sessizce seveceğim seni...
Sen hiç bilmeyeceksin...
Binlerce kez sitem edeceksin,
Gitti, unuttu diyeceksin,
Sessizce seveceğim seni...
Sen hiç bilmeyeceksin...





1 Aralık 2024 Pazar

Beklenen ve bilinen tepkiler!

   [Bu görsel de sizden gelenlerden]

"Elmanın tamamı benim sadece içindeki kurt senin diyen erkeklerin ahlakında ve iktidarında bir hayat sürdüğümüz için ..."

"Evlilik çift taraflı kutsal bir organizasyondur."

"Gerçekten istikrarlı ve huzurlu bir evlilik istiyor muyuz, yoksa sadece 
mutsuz evlilik illüzyonuyla rahatlamak mı ?"

"İktidarı kötüye kullanan kocaya 
-Senin iktidarın on para etmez .
Bu bendeki iman ve sıdk  olmasa
Der bitiririm o saltanatını."

"Kalp Medeniyeti kurulmamış evliliklerde 
" Ulan kadın iktidar, iktidar " der dururuz !

"Cânım kalemin divitin ruhun blogun dile gelsin .
Hele yaz hele...
Realiteden çok uzak olmanızı da anlayabilirim.
Bir rahatlama alanı olabilir ."

"YouTube kanalınızdaki seslendirdiğiniz şiirleriniz niçin kapandı?"

- Çok ortada olmayı sevemedim gitti. Bloğumun müdavimleri benim için ayrı özel, onlara Web sürümü, etiketler, sesimden kısmında bir kaç hatıra videom var.

*

Gelelim Evlilik iktidarında erkekler! Başlıklı yazıma gelenlere...Bazı cümleler tebessüm sebebi...

Yazımın anlaşılmadığına işaret!
Oysa bu fakir kusursuz bir idealden/ evlilik ya da hayattan söz etmedim...
Günümüzdeki -istisnalar hariç- evliliklerin/ ilişkilerin genel ahvaline vurgu yaptım. 

Kimsenin mutsuz evlilik illüzyonunu eşini aldatmak bahanesi/basamağı dışında isteyeceğini iddia etmek, zaten mantık dışı!. 

Elmanın tamamını sahiplenip, hayat arkadaşına zulmedenler düşünsün onu da...

Bu arada, kutsal ile organizasyon kavramlarını nasıl bir araya getirdiniz kuzum:)

Gelenlerde işbu kadın-erkek arasındaki iktidar/güç savaşının izleri ayan beyan. 
Bir konuda yara alan kişi, kendisini ister-istemez koşullandıran kişidir ki, bu psikoloji, hadisenin/olgunun doğasında vardır, canı yananlar haliyle buna paralel tepki göstereceklerdir, normal karşılıyorum bu agresif, realitenin yansımış şekli savunma biçimini.

Bu da bu yazıma gelenlerden:) Pek manidar ve zekice...