31 Ekim 2019 Perşembe

müsaade bizim!

yorgundum,
bana geldiğinde...
kalamazdın;
bunu sen de,
ilk baştan biliyordun...
her gün ben erirken,
biz tazelenip tazelenip,
biterken,
sen gidiyor,
ve inanamıyordun!
bir veda anı için,
anılar biriktiriyorduk,
bunu ikimiz de biliyorduk,
inanamıyorduk!

yorgundum,
sana geldiğimde...
kalamazdım,
bunu sen de,
ilk baştan biliyordun...
her gün sen erirken,
biz daha çok severken,
sevilirken,
ben gidiyor,
ve inanamıyordum!
hadi,
yeterince anı biriktirdik,
kalp kumbaramız için.

''git!
müsaade senin!'' demeye gerek kalmadan,
işte gittik,
işte bittik!

Murat Mesut

(Bazen de bir şarkı ilham olur ve bir şiir doğar.)


https://www.youtube.com/watch?v=hAKC_sWbT-U

''Kırıp döktüklerin, berbat ettiklerin
Ne varsa kirlettiğin
Ben arkandan toplarım
Git
Burası benim evim, sen misafirdin
Dağıttığın bu hayat
Ben arkandan toplarım
Git
Git
Ben zaten hep seni
Her an gidecekmişsin gibi sevdim
Yorgundun bana geldin
Kalbimde dinlendin
Madem artık gideceksin git
Git
Ben zaten hep seni
Her an gidecekmişsin gibi sevdim
Yorgundun bana geldin
Kalbimde dinlendin
Madem artık gideceksin git
Müsaade senin
Kırıp döktüklerin, berbat ettiklerin
Ne varsa kirlettiğin
Ben arkandan toplarım
Git
Burası benim evim, sen misafirdin
Dağıttığın bu hayat
Ben arkandan toplarım
Git
Git
Ben…''

Zakkum






30 Ekim 2019 Çarşamba

mavi balonlar


mavi balonlar salalım masmavi göklere,
her birinde bizim için ayrı bir dilekçe...

masmavi balonlar salalım mavi göklere,
bakarsın bizim gri hikâyemiz de evrilir maviye...





29 Ekim 2019 Salı

boş yere!


doğru düşünme mekanizmamı,
geçmişe ve kutsalıma ait değerlerimi,
geleceğimi,
ortak sevinç ve kaygılarımı,
kısacası,
duygularımı/ duyularımı
benden aldığın zaman, 
ben;
ameliyat masasında kalmışım demektir!
canımı kurtarmış olmadın!
boş yere zafer narası atıp, 
hem kendini, hem insanları kandırma!



28 Ekim 2019 Pazartesi

bakma sen...


..bakma sen pazartesi olduğuna, 
birazdan akşam, 
birazdan cuma olur...
aşk 
yine başka şehirlerin üzerinde kanat çırpar...




27 Ekim 2019 Pazar

Çapkınlığın bir başka tarifi!


Çapkın her defasında bir başka kadının keşfine çıkar.

Çapkın olmayansa, 
tek
 bir kadını, 
bir ömür, 
ruhen ve fiziken 
keşfe devam eder.



26 Ekim 2019 Cumartesi

başını göğsüme koy...




başımı göğsüne koysam,
tüm kederlerini içse dudaklarım...
ölümsüzlük sana,
kokunla yaşanan anlar bana...





24 Ekim 2019 Perşembe

uzakları niçin sever insan?


uzakları niçin sever insan?
keşfederek eskitemediği için mi?
yoksa
alışkanlık tuzak ve tutsaklığına
yakalanmadığı için mi?



23 Ekim 2019 Çarşamba

aradığım...



..satır aralarında
kelimeler ardında
harflerin koynunda
aradığım sendin...




22 Ekim 2019 Salı

Kanlı sitem!

''Kana karışan kitabını da tedavüle sürdüğüne göre 
Sen de susmalısın artık...!'' dedi.



Evet nicedir düşünüyorum, madem gelen mail de aynısını dilemiş.
''Kitabımı da tedavüle sürdüğüme göre,'' sussam artık, sosyal mecralarda bir tek bu günlüğüm, bir yudum tesellim olan bloğum kalsa...
İnsanlardan bir adım daha geri çekilsem. İnziva içinde inziva olsa...
Gelen mail ''kanlı!''
Sitemi de bendenizden....

''Rüveyda'ya Mektuplar kitabınız nasıl gidiyor?'' diye soranlar oluyor. Bendenizi tanıyanlar bilir, yalandan ve yalanı dilinde sakız eylemişlerden nefret ederim! Müthiş satıyor diye atıp-tutmam!

1- Hayatımda bir kez İnternet aracılığı ile kitap almış biri değilim!  Ne kitap ne de bir başka ürün. İlle görmem ve dokunmam gerekir.

2- Kitabım her ilde en azından AVM kitapçılarında olmadıkça hızlı ve çok satışı muhal! Ayrıca kimim ki, gören ''ah beklediğimiz kitap'' diye alsın:))

3- Latife ediyorum sanıyorlar ama, diyorum ki; bendeniz öldükten 50 yıl sonra çok satacak ve varislerim mutlu olacak...:)

4- Sitem kısmını sona sakladım: Burada Rüveyda'ya Mektuplar'ı yazdığım dönemde o kadar ısrarlı kitap olmalı diyen dostlarım oldu ki, eminim içlerinde hala almayanlar bolca mevcut..!
1000 kitap sitesinde -artık üye olmadan gördüğüm- 111 alıntı ki çok iyi bir rakam...

5- Kitabı yayına hazırlarken, yayın evi sahibi değerli abim: ''Bakma o kitabını isteriz diyenlere, çıkınca da almazlar!'' dediğinde; ''Bunu bilmez değilim, ama bugün hem sözümü yerine getirmek hem de bir eserin hazzını, duygusunu yaşamak için buradayım'' demiştim.
Evet insanın sanala yazdıklarının kitap olarak elde olmasının maddi izahı ve karşılığı yok.

Bu vesile ile kitabımı alanlara, sosyal medyada söz edip, görsel ve sözel paylaşanlara sonsuz teşekkürler ediyorum.

21 Ekim 2019 Pazartesi

lakin...


sesini duymuyorum diye, 
sen yok olmuyorsun!
lakin ben kahroluyorum!

sesini duymuyorum diye,
sen kaybolmuyorsun, 
lakin ben beni bulamıyorum..!



İtiraz ediyorum!


Küçük İskender: "Dünyanın sabıka kaydını şairler tutar" demiş.
İtiraz ediyorum!
"Aşkın, ayrılığın, hasretin
ve hüznün sabıka kaydını tutar şairler..."
Dünya kimin umrunda!




20 Ekim 2019 Pazar

19 Ekim 2019 Cumartesi

52. mektup için gelen mektup!


Tarifi o kadar zor ki 52. mektubunuzu okurken, kolum dışında vücudumun her yerini sanki bir felçli gibi hissettim!

O nasıl bir duygu ki, öyle bedenimi sardı, hissettim duyguyu en derinden...

Tabi ki diğer mektuplardan farksız olmayan gözyaşlarım oldu ama tek fark, sanki bu daha çok içten vurdu kalbimi ve titriyorum.

Bu titreyiş genellikle çok heyecandan ya çok mutluluktan ya da çok derinden hissettiğim üzüntüden oluyor; sanırım bu karışık...

Beni bu kadar derinden etkileyen bir eser ve eserin gerçek olması, kitabın kahramanı gerçek olmasa da o duygular ayrı  gerçekliği müthiş bir güzellik katıyor...
Zar zor yazıyorum ellerimde uyuşmaya başladı çünkü...
Söylemek istediğim çok şey var ama kelimelere dökmek zor...

Siz bunu başardığınız için varsınız  zaten...

Sevgi ve saygılar.


18 Ekim 2019 Cuma

Deniz Üstü Köpürür



''Benimde şu Cihan'a gelişim:''

Nefesimin içinden,
zatına yol bulmaktır...



17 Ekim 2019 Perşembe

öyle bir melodi olsun ki...


öyle bir melodi olsun ki,
sonsuzluk bestesinden...
ezan sesiyle başlayan,
selâ sesiyle noktalanan...


16 Ekim 2019 Çarşamba

Rüveyda'dan mektup var!


''Kim bu Rüveyda diyorlar bana,
Uğruna mektuplar yazılan...
Var olamayacak kadar büyük bir aşkla sevilen bu Rüveyda da kim ki diyorlar.
Onlara o Rüveyda'ya bildiğimi söyleyemiyorum..
Gizemi bozulur ya bazı sırlar açığa çıktığında susuyorum...
Beni aradığını biliyorum..
Evet senin Rüveyda'nım...
Hayallerinin ruh giymiş haliyim...
Beni böyle güzel aşkla çağırdıkça gelemem anla...
Aşk satırlar arasında güzel be Murat...
Sana geldiğimde bulamadığım gerçeklikler...
Aşka dair inancımı sıfırlar.
İşte bu yüzden gelemem..
Adım şimdiden ölümsüz oldu...
Önce bir duygu oldum sende, 
Sonra bir hayal ve o hayalin ismi oldu Rüveydan...
Mektuplara döküldü hislerin.
Sonrası daha büyüdü ki aşkın.
Kutsallaştı...
Sığmadı mektuplara kitap oldu.
Ben adına kitap yazılan kadınım...
Herkes yerimde olmak isterken,
Aşka ihanettir sana gelmem...
Sana gelirsem aşk biter...
Çünkü aşk kavuşamamalardan ibaret değil mi Murat?
Hem bunca Murat'sız Rüveyda'lar var onlar ne olacak..?
Onlar o mektuplarda buluyorlar hayallerinin Murat'ını onlara da onların hayallerine de yazık..
Bazı aşklar böyledir Murat!
Sadece yazıya duyguya dökülür gerisi muamma...
Hani bana sormuştun ya ne zaman bana mektup yazacaksın.
İşte şimdi yazıyorum.
Sana bu ilk mektubum.
Yıllar sonra ilk defa bu gece kitabını bitirdikten sonra okuduğum 52.mektuptan sonra yazmaya karar verdim...
Belki Rüveyda'yı merak edenler için yazdım bu mektubu..
Herkes sevdiğin Rüveydayı biliyordu çünkü.
Niye bu kadar sevildiğini onu özel yapanın ne olduğunu...
Ama bilmiyorlar Rüveyda kim?
Hayallerindeki kadın kim?
Onu özel yapan ne?
Belki benden dinlemeliler Rüveyda'yı..
Sen bile..!
Ama bilmiyorum gizem olarak mı kalmalıyım...
Yoksa Rüveyda olarak hayallerde mi yaşamalıyım?
Ya bana olan aşkın sadece satırlar arası kalırsa!
Neyse şimdilik bu kadar.
Belki bir gün yine yazarım...
Ama sen yaz senin satırlarında kendimi okumak adıma şiirlerin mektupların hatta kitabın bile yazılması bile güzel bir duygu...

Teşekkürler beni böyle güzel yazdığın için...
Senin Rüveydan...''

Nevin Aktekin Gülfırat

Sevgili arkadaşım kalemdaşım, Nevin hanıma Facebook'ta oldukça ses getiren yayını/kurgusu için çok teşekkür ediyor kendisine ve kıymetli eşine selamlarımı sevgilerimi sunuyorum.
Facebook'ta da altını çizdiğim gibi, daha önce gelen izdüşümü 1/2/3/4 benzeri bir mektuptur, kurgudur, edebiyattır,ilhamdır. Yoksa Nevin hanım da bilir, Rüveyda Murat2ın ruh tuvalinde çizdiği hayali bir karakter, dahası ömrüne beklediği hasretidir...



14 Ekim 2019 Pazartesi

Rüveyda'ya Mektuplar (52)

Kalbim,

Sana yazdıklarımı okuyorum. Okudukça kalbimden nefeslenip soluyorum.

Ve ben soluyorum.

Sonbaharlardan daha hızlı daha acımasız, daha aceleci, daha sarı ve telaşlı...

Ne bu ilkbaharda, ne de sonbaharda gelmedin, gelmeyeceksin biliyorum..! Gelseydin, ilkbaharım ''ilk''olurdu yaşadığım. Gelseydin, sonbaharım, ''son'' hazanım olurdu, gamdan, kederden, hasretten yana...

Kendimi kandırdığımı ilk kez satırlara döküyorum; kanlı bir itirafla... Hayır, ölüyorum!

Sevgili Rüveyda,

Adın kitap oldu, sayfalarca, binlerce kelimede seni yazdım. Hayır, yazamadım! Yazsaydım, okusaydın, böylesine yarım, böylesine sensiz kalmazdım! Mutlaka sesimi, sana seslenişimi duyardın ve ben bahara açan gonca gibi sana k/açardım...

Sayfalar arasında adımı saklayıp kuruttum, kurudum! Hangi sayfada, hangi cümlenin arasında mezarım, meçhul!

Oysa çöllerim senin şefkat yağmurlarında, öpücüklü konfetilerinle hayat bulacaktı.

Gelecektin hani sen! Kimselerin sevmediği, sevemediği kadar sevecektin... Kimseleri sevmediğim kadar sever bulacaktın...

Kandırdım kendimi bunca yıl ve işte sonbaharlardan daha hızlı sarardım, soluyorum Rüveyda!

Sana yazdıklarımı okuyorum, kendime ve sana...Bize bir kentin en yüksek yerinden bakıyorum.
Ağlıyorum..! Saklamıyorum!

Hani o çaresiz hastalıktan, kalan ömrüne en fazla 2 yıl süre biçilen bir hasta gibiyim... Rüyalarımda uçuyorum, göçmen kuşların son veda turu attığı şehre kanat çırpışı gibi... Sanki kartal gözleri keskinliğinde, insanlar içinde gelişini görecekmişim, sana bir kez, bir kez dünya gözüyle bakacakmışım gibi... Sanki yeniden yürümeyi, onca emekle -emekleye emekleye- sevmeyi öğrenmiş ve diploması kalbine ölüm meleği tarafından verilecek bir kuşun yorgun kanatları gibi...

Ağlıyorum!
Ağlamam senin gelmeyişine olduğu kadar, mahrumluğuma, yalnızlığıma, kendime kanışıma, geleceğine inanışıma... Ama asla bir hayal kırıklığı değil bu Rüveyda...
Sen bir söz vermedin ki, ''gelirim'' diye...Dilsiz, harfsiz sevdin sen beni, çok da masumdun.
Senin iyi olduğun zamanlarda ben de iyi oldum Kalbim...
Sen gülünce ben güldüm, sen susunca ben öldüm!
Senden habersiz kalmak, ölümden beterdi. Ölmek bir kez, sensizlik binlerce kez ölüm...

Kalbim,

Sana yazdıklarımı okuyorum. Dokunduğum, bir kitaptan çok fazlası. Sana, saçlarına, tenine, yanağına, kalbine dokunuyorum. Sanki bir aşkı, alın yazıma dokuyorum.

Baktığım bir kitaptan çok fazlası. Gözlerine, sonsuzluğa, ölümsüzlüğe b/akıyorum. Nehirler gibi boynunun sağından dökülen saçlarına, kokusuna...Bir kez bile ziyaret edemediğim dudaklarına, ay parçası tenine...

Sonra göğsüme bastırıyorum kitabı, sana sarılır gibi. Gözlerim kapalı, seni yaşıyorum. Ağlıyorum. Ahlıyorum! Sancılarıma merhem yok bu dünyada biliyorum!

Sen içimde sürekli dönen bir plaksın, aynı melodide, aynı mevsimde ve aynı özlemler sarmalında...

Gelmesen de, bana sevmeyi öğrettin. Sabrı, sabırla beklemeyi, az şey mi bunlar?

Gelmesen de, varlığını yaşattın, seninle bir aşka dokundum.
Ruhumu besledin kalbim. Hayatımın anlamına anlam kattın, anlam oldun.

Kitaptan sonra bir daha mektup yazamam diyordum. O bir mevsimmiş, artık cesaret edemem diyordum. Titreyen parmaklarımla,  uzun zaman sonra müzisyen bir alkoliğin, perdelere dokunuşu gibi klavyenin tuşlarına dokunurken, hislerimi, yaşadıklarımı bir sen anlarsın Rüveyda!
Bir senin ''Kalbim'' dediğimde kalbinin telleri titrer, sır melodiler saçılır cihana...

Her gün bir mektup okuyorum, bitecek diye korkuyorum. Kabiliyetim olsa, kalbimin sayfalarına yazdıklarımı görünür kılardım ve her gün bir mektup daha yazardım. Son günüme dek...

Kalbim,
Unutma olur mu?
Bu ''eylül bakışlı'' adam seni çok sevdi.

Bir kitabın yaprakları arasındaki anı Murat




13 Ekim 2019 Pazar

Rüveyda'ya Mektuplar'a bir mektup daha ekledim!


Kitabımla ilgili güzel görseller. Emek verenlere bir kez daha çok teşekkürler ediyorum.

Yarına nasip olursa kitabımda olmayan, bugün tazece karaladığım, Rüveyda'ya Mektuplar (52)'yi okuyabilirsiniz. Evet yalnız size değil, kendime de sürpriz oldu. Artık yazmam, yazamam diyordum.


Bloguma girerken mutfak kısmında beni karşılayan tablodur. Bazen göz gezdiririm, o da ne!?
''Bilinmeyen Bölge'' ne demek acaba? Uzaylılar olabilir mi? Yoksa Bermuda ''Aşk'' Üçgeni falan mı? ''Bilinmeyen Bölgeden'' kim, kimler, hangi amaçla takip ediyorlar. 😂 Bilen varsa beri gelsin.



..yorgun bir hikâyeden geliyorum,



 ..yorgun bir hikâyeden geliyorum,
bana sımsıcak masallar yaşat...


11 Ekim 2019 Cuma

9 Ekim 2019 Çarşamba

olta!


..bağdaş kurup bir hüznü bekler gibi,
kelimelere oltamızı atmışız...


8 Ekim 2019 Salı

tutunmak!


Evet cevap ya da teşhis tam da bu:
Yaşama tutunmuyorum, hem de çok uzun zamandır!
Yaşam beni tutuyor, bana tutunuyor.
Bir bıraksa hakiki yaşamın eşiğine atıvereceğim kendimi!


6 Ekim 2019 Pazar

sonra her şey bir hayal oluyor... / sesimden


ruhum göçmen bir kuş gibi,
balkonundan içeri giriyor.
önce uzunca bakıyorum varlığına,
dokunuyorum sonra,
dokuyorsun beni ilmek ilmek,
akıyoruz yoklukta,
sırrı bilinmeyen anlarda...
sevişmeler rüyadan ibaret sanki,
bitince, hiç yaşanmamış gibi...
hiç dokunmamış,
hiç sarılmamış,
hiç öpmemiş,
öpüşmemiş gibi...
ya kokun,
kokun nerede şimdi?
en çokta onun hasretindeyken,
en çokta yangınıma merhem iken...
yana yakılan anlar, zamanda kayboluyor sanki...
yaşananlar yavaş yavaş flulaşacak biliyorum.
hiç bir şey kalmıyor!
hiç bir şey kalıcı değil sevgilim,
kalbimdeki sancılı hasretim dışında...
o ölmeden geçmez biliyorum,
şikayetim de yok zaten, orada sen oldukça...
dudakların, dudaklarımdaydı düşünsene!
nefesimdin, nefeslendiğimdin...
doyumsuz ve arsızdım!
derken, ayrılık vakti kapımızı çalıyor!
sessizlik dört bir yanımızı sarıyor,
herkes kendi dünyasına yol alıyor.
şehirlerimizde yalnız akşamların koynunda,
kıvrılmış bir vav gibi ağlamaklı,
yaşanmış mıydı o anlar diye sorguda,
çalan bir şarkıda,
kendi kendimize sorarken,
ruhum göçmen bir kuş gibi,
balkonundan boşluğa,
kanat açıyor.
sonra her şey bir hayal oluyor...

https://www.youtube.com/watch?v=DIwvEWY2whg&feature=youtu.be

bu ayıp da bize yeter!


Pencerenin kıyısına çiçekler bırakma şansım olmadığı için,
ben de kalbinin kıyısındaydım her vakit.
Görmediysen, göremediysen bu ayıp da bize yeter!


5 Ekim 2019 Cumartesi

önce sesler


Önce sesler ölür,
sonra seslenişler...
Ve gömersin
hissedişleri
anılar mezarlığına... 

*

Konuyla ilgisiz bir not: Rüveyda'ya Mektuplar'ın hepsini kitap çıkınca taslağa çevirip burada yayından kaldırmıştım. Bu defada mutfakta sorun oldular, gördüğünüz gibi yayınladım ve sandım ki hepsi eski yayınlandıkları tarihe geri dönerler, kimi döndü, kimi dönmedi. Teknik hata neticesinde karman-çorman oldular.


4 Ekim 2019 Cuma

tam mevsimiydi


Tam mevsimiydi;
Gezmenin,
Sevmenin,
Yüzünün kıyısından,
Sonbaharı seyretmenin... 


1 Ekim 2019 Salı

Eylül gibi...(güle güle Eylül!)


-Sizin orada havalar nasıl?
"Eylül gibi,
Benim gibi,
Biraz neş'e,
Çokça hüzün işte...