10 Mayıs 2025 Cumartesi

Ellerin Deniz Kenarı


Geceye sessizlik derdim.
Sabaha telaşlar...
Dilime tesbihatlar verdim.
Gündüze uzağa dalışlar...
Varolma endişesiyle yetindim.
Hep bir yerlerde birşeylerde.
Göz göze olabilme,
Yan yana durabilme,
Hiç olmasa düşünebilme.
İhtimallerine tutundum.
Göğsümde sancıyanı dertten bilmedim.
Gözümden akanı sevinç.
Sözümde biteni iyilik.
Yüreğimde yiteni hüzünden sildim.
Yine de yetemedim.
Yetiremedim.
Semaya yedi kat dualar yolladım.
Umutlarımdan kuyruklu uçurtmalar yaptım.
Ne kadar tutsak kuş varsa,
Hepsini bağışladım saldım.
Merhametin her türlüsünü sadaka ettim.
Tüm rüyalarıma hayırdır dedim.
Kaç güz geçti saymadım.
Ben hep baharı seçtim.
Söyleyeceklerim tükendi.
Ama duyacaklarım hayır!
Ben aşkın ateşine.
Ayağım çıplak bastım.
Herkesten herşeyi bekledim.
Ama sana konduramadım.
Şimdi suskun sevilerim.
'Ellerin deniz kenarı'
Demiş ya şair,
Beni ellerine götür.
Ölmeden dinleneyim...

Süeda

[Müteşairden şiir bekliyorsunuz, ben de sizin gibi bekliyorum. Bir türlü yazamıyor. Jübile yap artık diyorum. Onu da yapmıyor. Bari buraya uğradığınıza deģsin diye dostlardan şiir gibi şiirler sunuyorum.]

9 Mayıs 2025 Cuma

Zaman aşımı

Keşke aşkta da zaman aşımı olsaydı. İnsan kalan ömründe infaz edilmiş bir cezanın izlerinden özgürlüğe kanat açarken, hasreti, anıları, hüznü ardında bırakmış olurdu.

Peki...
Bunu herkes ister mi?
İster miydim?
Özgürlük dediğin koca bir boşluktan ibaretse...Orada kanat çırpsan ne olur!
Ya anılar...
İçlerinde gerçekten çirkin sayılabilecekler varsa onları zaman aşımının dişlileri arasına atabilirsin...
Bunun dışında kalanlar...
İnsan onları nasıl hiç yaşanmamış gibi yok sayabilir...
Bazı anılar zenginliğimizdir, anlamımızdır...
Onları andıkça yeniden yaşar, tazeleniriz...

8 Mayıs 2025 Perşembe

Yaseminler dökülmeden


Anneannemden yadigâr yaseminler bu yıl coştular.
Daha önce bahsetmiştim çiçek isimleri konusunda da pek fukarayım diye...
Bunlar ruhu sarhoş edecek kadar güzel kokuyorlar. Adeta "cennet var, orada bunların âlâsı var" diye muştuluyor, sırlar fısıldıyorlar...

Keşke bahçe işlerinden biraz anlayacak kadar hevesim olsaydı...

*

Seni çok özlüyorum…
Yaseminlere pencereden bakar, tebessümle bir şeyler söylerdin…
Yaseminler kelebek ömürlü…
Onlar dökülmeden gel artık…
Çok yalnızım…


Çiçek koparmaya karşıydım, bu defa küçük bir dal yalvardı beni evinde misafir et diye, kıramadım...





7 Mayıs 2025 Çarşamba

Böyle şiirler müteşairlikten de tekaüt eder adamı

Zerre

Ben,
şah damarında çırpınan bir zerreyim.
Ne poyraz savurur beni,
ne lodos avutur.
Med-cezir gibi çeker içini,
bir bakarsın
gazele dönmüşüm hazanda.
Maral bakışlı bir duanın
avcısı olur yüreğim.
Sustuğum her şey,
şikâyetin eşiğindedir;
ama rıza kapısında eğilmiş boynum.
Bir şebnem düşer geceme,
bir çığ olur dağlarımdan.
Çiy gibi ince,
şükür gibi derin…

Vaad mi?
Bidayeti sensin zaten.
Nihayet, belki bir mahzende
kapanmış eski bir niyaz.
Kul olmanın külüne sarınıp,
lâl olmuş dilimle
ümit ekerim suskun toprağa.

Hasret,
bildiğin gibi değil.
Bir selâ gibi iner üstüme.
Ben her gece
kapanmamış bir gözyaşıyım;
sen ise
gözlerimde mühürlenmiş
bir dua,
bir veda,
bir vedâ…

Ve anladım:
Hasret,
insanın içindeki Allah korkusuna
en çok benzeyen şey.
Ümit,
bir çocuktan kalan eski bir ayakkabı.
Ve ben,
şah damarından düşmüş bir kulum.
Adımı artık
yalnızca toprak bilir.

Kanarya Banu Dağ 


6 Mayıs 2025 Salı

Git

Hayallerine kapılip düşmekten, 
Yollarına düşemedim...
Seninle olmayı düşlemekten,
Koynuna düşemedim...
Ya çok korkak, 
Ya çok yaralı,
Ya da bahtı karalıydım...
Hayat cesur olmayanlara,
Durduk yerde ikramda bulunmuyor...
Üzülme olamadık diye!
Bayram edemesen de
Git, düğün tadında yaşa hayatını.

5 Mayıs 2025 Pazartesi

Şimdi bir şiir dinlemek vardı sesinden


Şimdi, bir şiir dinlemek vardı sesinden,
Şimdi, o şiire sarılıp uyumak vardı...
Sokaklar eskisi gibi üşümüyor diye,
Beni de öyle sanma...


3 Mayıs 2025 Cumartesi

Sevinçlerinizin kıymetini bilin

Küçük büyük demeden, sevinçlerinizin kıymetini bilin. 
Hayatta sevinçten yana fakir kalmak da var...


2 Mayıs 2025 Cuma

Sitem minnet dengesi

Sitemin de minnetin gibi kıymetli olsun...
Her yerde herkese israf etme!..

1 Mayıs 2025 Perşembe

Çok da tın!


İnsanları her yerde "yeterli düzeyde etkin" olmaya zorlamak da nedir arkadaş!

"Kanalım ileri seviyede erişimi kaybetmiş!" 

Vah vah!

Görende bir dostumu kaybettim sanır.

Gazze'de imkânsızlık içinde kıvranan insanların olduğu günümüzde kanalımı dert edeceğiz!

Birileri istiyor ki, sanal mecrada var olan her hesapta aktif olalım. Telefon gözümüzün nurunu (ne kadar kalsıysa) yutup bitirsin. 

Birileri istiyor ki, hayatımız sanal medyadan ibaret olsun...

Keşke bloğumu da silseniz!

Neymiş artık video yapamazmışım...

Çok da tın!


Sessizlik [26]

Sessizlik eşittir yalnızlıksa, şiddetli bir gürültü olur. 
Çekilmesi zor bir sancı olur, hasret olur...

An gelir insan, insan sesi duymak için kendisiyle konuşur. Bir film sahnesine gülüşüne yine kendisi acı bir tebessümle mukabele eder...

Böylesi sessizlikler, kainattaki diğer sessizliklerden çok farklıdır...
İçinde kuş cıvıltıları yerine, hataların, özlemlerin kırbaç sesleri duyulur.


30 Nisan 2025 Çarşamba

Kıssadan hisse

Ölen birisine kefen almaya gitmişler. Kefen satıcısına; 
- Kaliteli mi? diye sormuşlar 
Satıcı cevap vermiş:
- Henüz geri getiren olmadı! 

Hayatta bazı şeyler vardır, onlar için didişmenin gereksizliğine güzel bir kıssa değil mi...

Kaliteyi insanda, insan ilişkilerinde ara, eşyada orta yol sana yeter...

Olmayan, olamayan, olabilmesi mümkün olmayacak şeyler de böyle..Lüzumsuz sorular sormak gibi...

Hayat, aynı hataları tekrarlamak için çok kısa...
Seni zehirleyen, adeta müflis ve müfliç eden duygusallıktan akrepten kaçar gibi kaç...

Henüz vaktin varken, geri gelmeyecek ve olmayacak şeylerin ne suçlusunu ara ne davasını yap...

Dünü kalitesiz yaşadım diye hayıflanmak yerine bugünü kaliteli yaşa...

Amaan!
Günümüzde zaten kefen de alınmıyor! Belediyeler hediye ediyor!



29 Nisan 2025 Salı

Mektuplar üzmemeli!

"Zarifoğlu, edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılanan ilk kitabını kendi parasıyla çıkarmış ve kitabını yeterince dağıtamadığı için büyük bir kısmı elinde kalmış.  
Cahit Zarifoğlu'nun ilk kitabı "İşaret Çocukları", bir arkadaşının yazıhanesinde emanetmiş. Fakat kitaplar dükkan sahibi tarafından bir müddet sonra sobada yakılmış! 

Ama bugün onu hepimiz tanıyoruz. Neden çünkü azimliymiş, sizin gibi yılgın değilmiş, hemen havlu atmamış. Ayağa kalkın artık üstadım."

*
- Ne için? Çokça kitap satılınca çok para ya da ün için mi? Şey gibi, kediye balık, et yerine para, altın verilirse kedi anlar ve mutlu olur mu?
Doygunluk var içimde yılgınlıktan önce...
Dünyanın ne olup olmadığını az biraz çözdüm diyelim. Demek Zarifoğlu öyle yapmış, bilmiyordum, yeni bilgi, işte bu değerli. Teşekkür ediyorum. 

*

".......Sizin ruhunuz çok başka…
İnsanlar sizi tanısın istemiyorsunuz..
Ve bu durumdan haz alıyorsunuz…"

*
- Haz almak! Böyle bir şeyden haz almak bu adamı basitleştirir! İnsanlar beni tanısın istemiyorum, bak bu doğru. Hatta kimselerin tanımadığı yeni bir yere taşınayım diyorum. Merhaba  merhaba...
Geçen bir yerde oturdum bekliyorum. Avcılar vardır. Geveze avcılar. Yanlarına oturdun mu yandın. İlle ığdını bığdını öğrenecek. Kokularını alır gerekirse ayakta kalma pahasına hemen kaçarım. Az sonra ayrılacağın ve bir daha karşılaşamayacağın adamın nesini merak ediyor yoruyorsun. Çene çalıp vakit geçirecek ya...

*

"Ve böyle olunca size ait olmayan şiirler yüzünden bloğunuz kişisel blog olma özelliğini zedeliyor, söylemiş olayım."

*

- Görende sık sık ve hergün okur/dost şiiri paylaşıyorum sanır. Kıskanmayın, yazın sizin de yayınlanır dermişim. Latife...
Dostlarım!
Zor zamanlardan geçiyorum ve blogla da zihnimi dağıtamıyorum. 
Kaprisli işlerle üzmeyin beni...




27 Nisan 2025 Pazar

Göğsümde Papatyalar

Mübrem

İsteme benden,
Daha az seversem seni...
Bilmiyorum o nasıl yapılır ki?
Sevgi neden aramaz,
Nedenlerinin içine gömme beni.
Ne olmuş ki karşılıklı iki kıyıysak.
Gidip gelinmez mi?
Sevdanın gemisine yelken açsak.
Buluşmaz mı gözlerimiz?
İsteme benden,
Ayrılığa kaç şarkı armağan ettim.
Kaç gece, kaç gün, kaç gözyaşı...
Sayısını bilemedim kadar hesap etmedim.
Sen gövdesi kesilmiş bir ağacın,
Ağlamasını bilir misin?
Gövdem sensin...
Sen diye yeşerdi tüm filizlerim.
İsteme benden,
Budama beni!
Suya hasret çöller gibi yüreğim.
Gelişine kaç adak adadım ise.
Sorumlusu sensin.
İsteme benden,
yokluguna ağıtlar yakıp,
gelişine hasret bekleyemem.
ölümü ertelemeye yok kudretim.
Elimi tut, beraber ölelim...

Süeda

Göğsümde Papatyalar

Defalarca eğildi sana ruhum,
Defalarca büktü boynunu gururum,
Sevmeyen yanlarına merhem oldum.
Yine de değdiremedim günceyi,
Sana öğretemedim beni sevmeyi...

Defalarca ezildi göğsümde papatyalar,
Defalarca gün dönümleri kaldı bizsiz,
Duymayan yüreğine hatim oldum.
Yine de hissedemedin selâmı,
Sana öğretemedim selamı sabahı...

Defalarca okyanuslara daldım,
Seni derinlerimden çıkartıp aldım.
Görmeyen gözlerine yakutlar buldum.
Yine de okutamadım kalbimi,
Sana öğretemedim ezber etmeyi...

Defalarca sayıkladım ismini,
Seni kalbime dokudum.
Bitmeyen çilelerime ekledim.
Yine de sığdıramadın ömrüne,
Sana öğretemedim, kalmayı ölümüne...

Süeda


26 Nisan 2025 Cumartesi

Sonsuzluğa Yalınayak

Bilmezdim
Zamanın sırtında kervanlar gibi
İçimde göçler taşıdığımı,
Ne yana dönsem yıkılan evler bırakacağımı.
Bilmezdim,
Bir ırmağın, doğarken bile
Kendi yatağını inkâr ettiğini.

Çocukken,
Bir yabancının ayakkabısına baka baka
Kendime yeni şehirler uydururdum.
Yükselirdim uzun topuklarında,
Büyük insan olurdum.
Ne zaman rüzgar esse,
Dünyanın başka başka dillerinde
Öz adımı unuturdum.

Gözlerim –
Hiçbir manzaraya sadık kalmayan,
Issız bir ülkenin hudut bekçisi.
Ne suyu tanıdı, ne taşı;
Ne bir annenin, ne bir dostun bakışını
Bilir sandım.
Oysa gözler,
İçine doğmadığı hiçbir resmi
Gerçekten göremezmiş.

Şimdi biliyorum:
Dünya — Allah’ın kudretiyle var olmuş bir soluk,
Sonra, hiçliğin bile hatırlamadığı bir iz.
İzde giz, izde mânâ...

Bir aziz, bir gün şunları fısıldadı içime:
"İnsan doğarken
Çırılçıplak bir nehir gibidir;
Kolları yoktur saracak,
Ayakları yoktur kaçacak,
Sesi yoktur çağıracak."

Ve bir günahkâr ekledi ardından:
"İnsan büyürken
Her kayadan bir yara,
Her köprüden bir utanç devşirir.
Çünkü en büyük harita,
İnsanın kendi ayak izidir."

Ben,
Nehrin hangi koluna aktığımı bilmeden
Koştum.
Suyu bulanık, toprağı yaralı,
Gökyüzü yırtık bir hayal kırıklığı gibi.

Yakub (aleyhisselâm)'ın 
Evlat hasretiyle, bizimse günahlardan gözlerimiz ağardı;
Ve hiçbir gözyaşı,
Allah’ın ilminden gizli akmadı.

Tarık bin Ziyad gibi,
Çok gemilerimi yaktım ardımda;
Dönüşsüz bir yolculuğa çıktım.
Her adımda,
Mükerrem kılınmış insanı unuttuğum anlarda,
Bir su damlasında nimet,
Bir lotus çiçeğinde Züleyha’nın asaleti
Hatırlattı bana kim olduğumu.

Nemrut'un mancınıkla savurduğu İbrahim'i
Öğrendim;
Ateşin ve suyun,
Ancak Allah'ın emriyle yanıp serinlediğini.

Bazen,
Eski bir binanın yıkık bacasında,
Bazen,
Terk edilmiş bir istasyonun sessizliğinde,
Bazen,
Üzerinden uçan bir şahanın kanadında
Kendimi bulacak sandım.

Oysa insan,
Bir kere bile kendi gözünden bakamaz kendine.

Ve şimdi biliyorum:
Nehrin de, köprünün de, toprağın da, aynanın da
Saklayacak bir yeri kalmamış.

Çünkü gözler
Görmüyor.
Kalp biliyor.
Ruh kavrıyor.

Ve insan,
Hep biraz aziz,
Hep biraz günahkâr,
Hep biraz yabancı
Kalarak yürüyor sonsuzluğa.

Kanarya Banu Dağ 

25 Nisan 2025 Cuma

Söz eşiği

Burası sözlerin tükenmeden bittiği söz eşiği...
Ne gidenden ne kalandan...
Biter hayaller, bitmese de hasretler...
Burası nedametten uzak, yalnızlığa yakın, kalbe hüzzam makamı...
Belki bir kaç damla gözyaşı,
Ve bolca sükût...
Burası ümitlerin tükenip bittiği lâl eşiği...
Burası sözlerin yana yakıla gül olduğu yer...


24 Nisan 2025 Perşembe

Sen dersin Mihriban ben derim Rüveyda


Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım, çözülmüyor, Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü, 
Görmeyince sezilmiyor, Mihriban sevdiğim Mihriban.

Yâr deyince kalem elden düşüyor,
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor.
Lambada titreyen alev üşüyor, 
Aşk kâğıda yazılmıyor, Mihriban sevdiğim Mihriban. 

Tabiplerde ilaç yoktur yarama,
Aşk deyince ötesini arama.
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban sevdiğim Mihriban.

Abdurrahim Karakoç




[Dün Marmara bölgesinde yaşadığımız 6.2 deprem için, hepimize büyük geçmiş olsun diliyorum.]

23 Nisan 2025 Çarşamba

Sonunda

Ormanları, dağları, nehirleri aştın,
Menekşelere, papatyalara bakmadın,
Bir gül hasretiyle kavrulup yandın,
Kan revan içinde dikenlere saplandın!
Bir Rüveyda masalına kandın!
Melankolik bir hikâye yazdın,
Hayatı kelimelerin içinde yaşadın,
Sonunda yapayalnız bir başına kaldın!..



22 Nisan 2025 Salı

Hadi yine iyisiniz

Biz ayrılmadık, ayrılamadık seninle...
🎶🎵🎶
Tabii nede olsa  aklı başında insanlardan sayıldığımızdan, biz de yolları ayırdık! 
Pratik zekânın son şaheser fikrini tekraren açıklıyorum:
Kalben ayrılmayı beceremiyorsanız, siz de yolları ayırın! 
Herkes kendi suskunluğunda hasretinin, hatasının başını yerken, diğeri - yollar ayrıldığı için - bunu bilmesin...

Aşk acısı çekenler! 
Hadi yine iyisiniz...
Bu kıyağımı unutmayın...

*

[Bu da taslaklarda unuttuğum bir yazım. Galiba bir tane daha var. Sonra yeniden yazmak...nasip diyelim.]



21 Nisan 2025 Pazartesi

Tehlikeli özgürlük!


Toplumların, tarihlerinden, dinlerinden, örflerinden gelen kültürleri, anlayış,anlam ve diyalektiği vardır. 
Yargılamalar da bu kaynaklardan neşet eder. 

Toplumu "özgürlük" mazereti/ maskesiyle yok sayarak yaşamanın tehlikeli noktası; onlardan her şekilde ayrışmak, ayrılmak şeklinde tebarüz eder.

Magandalıklar, serserilikler, aşırılıklar, dinsiz akımlar, kanunsuzluklar, günahlar...vb. bu eşik aşıldıktan sonra başlıyor ya da kolaylaşıp, sıradanlaşıyor. Buna sosyolojide toplumsal anarşi/ kargaşa diyoruz. "Tehlikeli özgürlük"işte tam da bu...
Ahlaki değerlerde yozlaşma, utanma duygusunu kaybetme...say da say...

Sanal medyada bizlere pompalanan hedonist anlayış... Nefsinin her istediğini yap, hayvani derekede yaşa ve adına hazlar dünyasında özgür yaşam de!

Yasaklı maddelerden hırsızlığa, yolsuzluğa, yosmalığa giden zavallı bir yol...

Özgürlük olarak nitelenen şeyse, ruhun egoya yani nefse esareti...


15 Nisan 2025 Salı

İç yangınım

Ah çocukluğum,
Güzel cehaletim,
Şaşkın gafletim,
İç yangınım...
Sıcak gözyaşlarım,
Kapanmış yollarım,
Çaresiz çırpınışlarım,
Garip yalnızlığım,
Bildiğim tek masalım...
Bakıp bakıp doyamadığım,
Doyasıya sarılamadığım,
Gurbetim, hicretim, hicranım...

[Taslakta unutulmuş, yazanı gibi ]


 

14 Nisan 2025 Pazartesi

Başkaları

Başkaları sevgili, koca, baba oldu...
Başkaları güzellikleri ne güzel kucakladı...
Başkaları bana kıyasla mutlu mesut yaşadı...
Başkaları başka değildi ben gibi!
Başkaları yaşarken, bir adam ölüyordu!..



13 Nisan 2025 Pazar

İpotek

İpotek!
Mali işlerde geçerli olan ve kimsenin hayatında düşünmek, duymak istemeyeceği bir terim olmakla birlikte çözülemez değil. 
Yeter ki kalbe konulmasın...


12 Nisan 2025 Cumartesi

Hesap istemeyen güzellik

Herkesçe söylenmiş, yazılmış, aşka dair ne varsa...

Böyleyken, 
Herkesin herkesten farklıdır, sevdası, hasreti, acısı, yaşadığı...

Böyleyken,
Benzer şeyleri yazmaktan, söylemekten vazgeçmeyiz...
Şifa olur, yaşam olur, teselli olur...

*

Zaten hayat da bir çok şeyin benzer tekrarı değil mi...

Tekrarlar içinde tekrarı olmayandır aşk...
Karşılık bulamasa bile, aşk.
Aşkta galip-mağlup hesabı aşka yakışmaz.
Gönüle mahrumluk yağmurlarıyla zenginlik katar aşk.
Hüzün rüzgârlarıyla güzellik...