15 Ekim 2025 Çarşamba

Taze başlangıç

Ufkun sonu mu olurmuş, 
Sonra deniz bitti... 
Gözlerde fer, dizlerde derman kalmadı. 
Bir yudum heves olsaydı, 
Yaşamak için, sevda için... 
Bu kadar da dip katmana düşülmez be hocam. 
Biraz gayret desem, 
Biraz ümit, 
Gidenleri, geçenleri, 
Kaybettiklerini işaret edersin. 
Yeni gün taze başlangıç olmaz mı? 
Nasıl..? 
Taze başlangıç burada gözlerini ebediyete kapayınca mı? 
Peki uğraşmayayım seninle! 
Kır aynadaki seni!... 

14 Ekim 2025 Salı

Seni bulmak

Ey ömrün ikindi serinliği,
Ey akşamın eşiğinde geciken sevinç!
Ey güven gibi duran kuşku,
Ve ey yanışın merhametli asâleti!
Seni bulmak;
Kayboluşun zarif cüretidir...

Kanarya Banu Dağ

13 Ekim 2025 Pazartesi

Duyarsın belki bir gün

Dilini hiç bilmediğim bir şarkıyı,    
Severek dinlediğim gibi sevmişim meğer seni... 
Kimdin, neydin, neleri sever-sevmezdin, bilmeden... 
Belki senin güncel hevesindim, göremeden... 
Körebe oynarken bile bazen ayaklarımızı görürdük, 
Senden niçin hiç bir iz ipucu yok... 
Kalbime saplı bir hançer olsan 
Ya ölmüştüm ya şifa bulmuştum. 
Sen öyle bir sancısın ki 
Bir şeye gülerken bile ihtar ediyorsun! 
İki kanadım vardı, biri annem... 
Göklere hasret sürgünümü 
Bu yeryüzü bodrumuna verdiler. 
Duyarsın belki bir gün, 
Kanatsız uçurulduğumu...



12 Ekim 2025 Pazar

Son

Şu son başa eklenince... 
İlk baştaki oluyor, 
Sonbahar, hazan... 
Bir son
İlkin başlangıcına aralıyorsa kapıyı, 
Ayrılıklar o kapıda sona eriyorsa... 
Gam çekme gönül, 
Hüznün rüzgârı seni o sona nasılsa götürür. 

https://youtube.com/shorts/vsNHZmCIRMc?si=vXzGZy_uPlsh9SM5


10 Ekim 2025 Cuma

Çırak

Annem varken gelenlerimiz oluyordu, sık sık kardeşlerim, akrabalar, misafirler... 

Ev şenleniyordu... 
Annemle birlikte o şenlik de gitti...

Şu sıralar kardeşlerim annemin hatıraları onları üzüyor diye gelmeyip beni davet ediyorlar. 
Ben de rahatsızlık vermemek için fazla gitmem. 

Sonuç olarak, kendim çalıp kendim oynuyorum. Yok kendim pişirip, kendim yiyorum. Keşke arada oynasam bari kilo almamın önüne geçerdim. 

Yeni bilimsel veriye göre kendi kendine konuşmanın bir mahsuru yokmuş diye artık kendi kendime konuşuyorum, iyi de oluyor! Çok espirili şeyler çıkıyor! Yazarken bile gülüyorum... 

Bak şimdi "Oynatmaya az kaldı doktorum nerede?" şarkısını ne diye hatırladım acaba? Olsun bu bile olmayan keyfimi kaçıramayacak... 

Sanırım sosyal medya da teselli edemiyor, oyalayamıyor beni. Bu iyi olmadı tabii. Oysa ne ümitlerle gelmiştim, ünlü bilem olacaktım, onbinlerce takip beğeni, hayran kitlesi. Ama üstat, şair, yazar rolünü bihakkın oynamayı beceremiyorum ki. İnsanlar mütevazı değil, havalı kibirliye koşuyor. Yani buradan da hüsran yine hüsran:)) 
Aslında resim, koro, vurma çalgılar falan, belediye kursları başlayacak yazılabilirdim de onda da insan ilişkisi istiyorlar, şu sıra bende olmayan bişi... 

Mahalle bakkalına çıraklık yapmaya mı gitsem acaba... 


İşte hayatımın özeti



Geldim, 
Gözlerinle tanıştım, 
Baharım oldu... 
Gidiyorum, 
Gönlüne karıştım, 
Eylülüm oldu... 
İşte hayatımın özeti, 
Çabucak vadem doldu... 


9 Ekim 2025 Perşembe

Allah sabrı cemil ihsan eylesin Şule Hocam

Şule hocam! 
Bu gece ateşler içindesin! 
Aylarca süren "mücadeleniz" noktalı virgülle mola dedi. 
Delikanlı Yusuf'unuz sonsuzluk davetine icabet etmiş. 
Bilmiyorsun hocam, 
Sen şifası için dua beklerken... 
Ben bu habere hazırlamıştım kendimi. 
Seni teselli eden şeyler yazsam da Yusuf'u Ankara ilinde kaybedecektik biz... 
Motorsiklet kazasında 27'lik yeğenimiz... 
Bir İsmail'imiz vardı, daha 40 yoktu. Gamzeleri hastane odalarında soldu. 
Bir Fatma vardı... Annemle aynı evrede... 
Sonra Annem... 
Bu gece de delikanlı yakışıklı, Yusuf yüzlü evladına çok ağladım. 
Son dönemde becerebildiğim en iyi şey... 
Annelik nedir bilmez erkekler ama iç yangınını tahmin etmesem de saat 02 oldu hâlâ sana ve yavruna, abisine, babasına, sevenlerine üzülüyor, üzülüyorum. 
İç hastalıktan gidenlere şehitlik veriyorlar hocam. Bu belki biraz tesellin olur diyeceğim de burayı görecek okuyacak halin yok... 
Şule Hocam! 
Doğduğun ayda evladını uğurlamak kaderinmiş... 
Allah hepimize sabırlar, şu dünya imtihanlarına dayanma gücü versin.  


8 Ekim 2025 Çarşamba

Hâlâ sendeyim

Ben seni, sabi bir çocuğun geleceği düşünemediği gibi sevdim... 
Hani güneşli bir günde birden hava değişir ve gök sesli sağanağa yakalanırsın ya... 
Önce ıslanmamak için bir saçakaltı bakarken, 
Artık çok geç sırılsıklamım nasılsa dersin ya... 
İşte öyle aniden sevdim seni... 
Telaşlı bir korkaklıkla... 

Ben seni, onca darbelerden, depremlerden ölmeden lakin içi yaralı çıkıp da sevdim... 
Sen bunun sadece önsözünü bildin. 

Ben seni, hesapların uzağında, anda kalıp bir saltanatın sefasında umarsız sevdim... 
Bir ırmaktı, bazen hırçın, çokçası duru bir akışa kendimizi bıraktığımız. 
İş sevmekle kalsa, severek an yaşansa, ömür sürülebilse hiç bitmesin derdik, dedik de... 
Ve an geldi sancılar ayrılık doğumunun kapısına dayandı... 
Bir vedanın doğumunu görmeyi kim isterdi ki... 

Ben seni, kaybetme korkusunun prangalarında sevdim. 
Uzaklar çok uzak değildi, yakın olması işten bile değildi. 
Ben seni severken o prangalara esir düştüm. 
Her sabahıma yüzünün sevinci, her akşamüstlerine vedanın kızıllığı mührünü vurdu. 

Ben seni, göğsümü gere gere ne sevebildim, ne de kollarımın arasında saklayabildim. 
Bir yaz yağmuru gibi, geldin ömrüme, bu ıslaklık ondan kalma... 

Ben seni yorgun ruhumdaki çocuk parkında seyretmeyi sevdim. 
Adam oldum, koca, baba, çocuk, sevgili oldum. En son yâr olup, yardan yıkıldım... 

Ben seni bitti desek de sevdim. 
Sessizliğe mahkum olsak da... 
Hâlâ sendeyim, 
Hâlâ sensiz... 



7 Ekim 2025 Salı

Şairlik başka bir meziyet.


"Şiir" yazmak için aşk/muhabbet gerekir. Aşık olmak... Aşk yazdırır şiiri... 
Aşk olmadan "şiir" aşkı yazamaz...
Önce aşk, sonra da yazım kabiliyeti...
(Hele aşkın aşkınlaşmış muhabbet hali, bu fakiri aşan bahsi diğer.) 
Biri olmadan, diğeri gün yüzüne çıkmaz. 

Aşk yazıyor evrendeki tüm şiirleri... 
Şairlik başka bir meziyet. 

Bu yüzden benim gibiler hadlerini, yerlerini, sınırlarını bilir ve müteşair olarak geçip giderler bu âlemden... 
Ver sloganı:"Bir yudum teselli."


6 Ekim 2025 Pazartesi

Buruk

Kaç buruk hikâyeden geldim sana, 
Kaç ümidi düşürdüm yollarda... 
İçimde taze bir mezar, 
Sabah akşam ahu zarda... 

 


5 Ekim 2025 Pazar

Kalp anlamaz

Bittiğini, kurtlar-kuşlar, dağlar-taşlar anlar da kalbiniz anlamaz!.. 
Yokluğu içinde kıvranışlarınız bir türlü son bulmaz... 
Ne şarkılar, ne şiirler yaranıza merhem olmaz... 
"Bitti" kelimesi sizin lügâtınızda artık yer almaz... 




4 Ekim 2025 Cumartesi

Yol

Bazen, 
YoL
Bitse de
Hikâyesi bitmez!.. 

Çünkü hakikatte 
YoL, 
İnsanın içindedir. 

Engeller, engebeler, yokuşlar, inişler; zorluklar, kolaylıklar; umutsuzluklar ve umutlar
hepsi oradadır... 



3 Ekim 2025 Cuma

Kapattık

Aşka geçit yok! 
Sevdalara düşüp uykularımızdan olmuyoruz artık! 
Kayda geçsin; aşkın kalbimizin üstündeki tanısız baskısı! 

"Kapattık!" yazıyor görmüyorsun mu? 

"Kapattık canlar, sevmiyoruz artık!"
Böyle; risksiz, özensiz, renksiz, sevimsiz, sevgisiz, belirsiz, iklimsiz, ikilemsiz, ilgisiz, gündemsiz, sessiz... yaşar gibi yapacağız bundan sonra... 

Biz aşktan darbeliler, ayrılığa şerbetliler kapattık gönlümüzün kapısını... 

Kapattık, zararına indirdik kepenkleri... 
Sevmiyoruz artık... 
Sevemiyoruz... 
İstesek de... 

Ölenle ölünmüyor!


Ölenle ölünmüyor!.. 

Bir hakikatin ifadesi gibi dursa da gereksiz ve sevimsiz geliyor bana... (*) 

Evet ne ölenle ölünüyor, ne gidenle gidiliyor ama ölenin/ gidenin ardından, ölüm gibi bir şey oluyor.

Ayrılık acısı diyoruz ki, hergün hem de sabah akşam iki kez ölmek... 

Söyleyeceklerim bu kadar, kıyası söyleyemediklerimde kalsın. 

(*) Bu cümleyi teselli olsun diye olur olmaz zamanda kullanmamak lazım.


 

1 Ekim 2025 Çarşamba

2 ay oldu!

Fotoyu senin bahçende çektim. 
Gittiğin bugün 2 ay oldu! 
Hayatın lezzeti de gitti... 
Yaşama sevincimiz çekildi... 
40 gün 40 mum yakar insanın yüreğini, her gün 1'i söner ve en son 1'i kalan ömre demişlerdi... 
Bizim acımız niye hâlâ sönmedi anne! 
Sönmesini de istediğimi sanmıyorum aslında, en azından kendi adıma... 
Yanımdaymışsın gibi seninle konuşsam, psikopata bağladı derler mi? Ama arada kendimle konuşuyorum yalan yok! 
Canım kendim diyorum, ona arada senin sevdiğin şeyleri yedirmeye başladım. Sen seviyorsun, senin ruhuna da değer diye kolay ikna ediyorum "canım kendimi"

Merak etme anneciğim, senin kadar titiz olmasam da evimiz tertemiz. Geçen tül perde değiştim. Her defasında değişim tarihlerinde tatlı tatlı tartışırdık. Bazen "daha erken, boş ver daha geçsin" derken bazen de "hani oldu zaten" diye bakış atardın. 

Şimdi işler çabuk bitiyor, kilo aldım, hateketsizlikten. Yürüyüş de istemiyor canım. 
Kendime rüşvet verip yürütüyorum, yolda dondurmacı var da... 

Akşam çaylarımıza yeni yeni başladım. Tatlılardan uzak duruyorum. Terasta gün batımları, baktım idam sehpası gibi... 

Ne zaman yatıp kalktığım belli değil. 
3-5 gün bu evde daha önce bu dünyada hiç duymadığım sarhoş edici bir koku yayılıyordu. Senin geldiğine, beni dolaştığına işaret saydım. Ta ki kardeşime söyledikten sonra bir daha o kokuyu duyamadım. Ah benim aptal kafam dedim. Müjde, teselli öyle güzeldi ki.. 

Rüyalarımızı aksatma anne. 
Biz de sana her fırsatta geliyoruz. 
Daha bu sabah son turfandan  ile telefonda sümük yaptık. 
Buralarda kuru gün yok anne. 
Buralarda boşluğun dolmuyor anne... 
Keşke sen de yazabilseydin... 
Keşke sen de... 

Selâm

Selâm,
Yanında varsa sevinç, 
bir miktar ödünç verebilir misin? 
Puslu sisli gönlüme minnacık bir tebessüm olabilir misin? 
Selâm, 
Elinden gelirse, birazcık elimi tutabilir misin? 
Ağlarsam gözlerimi silebilir misin? 
Olumlayan kelimelerini benim için seçebilir misin? 
Bana iyi biri olduğumu söyleyebilir misin? 
Selâm, 
Es Selâm'ın aşkı için, 
Selametim için dua eder misin? 
Şefkatli bir nazarınla içimi serinletebilir misin? 
Selâm verebiliyorsam hâlâ, 
Kendimden ve senden ümidim var demektir daha...