30 Nisan 2025 Çarşamba

Kıssadan hisse

Ölen birisine kefen almaya gitmişler. Kefen satıcısına; 
- Kaliteli mi? diye sormuşlar 
Satıcı cevap vermiş:
- Henüz geri getiren olmadı! 

Hayatta bazı şeyler vardır, onlar için didişmenin gereksizliğine güzel bir kıssa değil mi...

Kaliteyi insanda, insan ilişkilerinde ara, eşyada orta yol sana yeter...

Olmayan, olamayan, olabilmesi mümkün olmayacak şeyler de böyle..Lüzumsuz sorular sormak gibi...

Hayat, aynı hataları tekrarlamak için çok kısa...
Seni zehirleyen, adeta müflis ve müfliç eden duygusallıktan akrepten kaçar gibi kaç...

Henüz vaktin varken, geri gelmeyecek ve olmayacak şeylerin ne suçlusunu ara ne davasını yap...

Dünü kalitesiz yaşadım diye hayıflanmak yerine bugünü kaliteli yaşa...

Amaan!
Günümüzde zaten kefen de alınmıyor! Belediyeler hediye ediyor!



29 Nisan 2025 Salı

Mektuplar üzmemeli!

"Zarifoğlu, edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılanan ilk kitabını kendi parasıyla çıkarmış ve kitabını yeterince dağıtamadığı için büyük bir kısmı elinde kalmış.  
Cahit Zarifoğlu'nun ilk kitabı "İşaret Çocukları", bir arkadaşının yazıhanesinde emanetmiş. Fakat kitaplar dükkan sahibi tarafından bir müddet sonra sobada yakılmış! 

Ama bugün onu hepimiz tanıyoruz. Neden çünkü azimliymiş, sizin gibi yılgın değilmiş, hemen havlu atmamış. Ayağa kalkın artık üstadım."

*
- Ne için? Çokça kitap satılınca çok para ya da ün için mi? Şey gibi, kediye balık, et yerine para, altın verilirse kedi anlar ve mutlu olur mu?
Doygunluk var içimde yılgınlıktan önce...
Dünyanın ne olup olmadığını az biraz çözdüm diyelim. Demek Zarifoğlu öyle yapmış, bilmiyordum, yeni bilgi, işte bu değerli. Teşekkür ediyorum. 

*

".......Sizin ruhunuz çok başka…
İnsanlar sizi tanısın istemiyorsunuz..
Ve bu durumdan haz alıyorsunuz…"

*
- Haz almak! Böyle bir şeyden haz almak bu adamı basitleştirir! İnsanlar beni tanısın istemiyorum, bak bu doğru. Hatta kimselerin tanımadığı yeni bir yere taşınayım diyorum. Merhaba  merhaba...
Geçen bir yerde oturdum bekliyorum. Avcılar vardır. Geveze avcılar. Yanlarına oturdun mu yandın. İlle ığdını bığdını öğrenecek. Kokularını alır gerekirse ayakta kalma pahasına hemen kaçarım. Az sonra ayrılacağın ve bir daha karşılaşamayacağın adamın nesini merak ediyor yoruyorsun. Çene çalıp vakit geçirecek ya...

*

"Ve böyle olunca size ait olmayan şiirler yüzünden bloğunuz kişisel blog olma özelliğini zedeliyor, söylemiş olayım."

*

- Görende sık sık ve hergün okur/dost şiiri paylaşıyorum sanır. Kıskanmayın, yazın sizin de yayınlanır dermişim. Latife...
Dostlarım!
Zor zamanlardan geçiyorum ve blogla da zihnimi dağıtamıyorum. 
Kaprisli işlerle üzmeyin beni...




27 Nisan 2025 Pazar

Göğsümde Papatyalar

Mübrem

İsteme benden,
Daha az seversem seni...
Bilmiyorum o nasıl yapılır ki?
Sevgi neden aramaz,
Nedenlerinin içine gömme beni.
Ne olmuş ki karşılıklı iki kıyıysak.
Gidip gelinmez mi?
Sevdanın gemisine yelken açsak.
Buluşmaz mı gözlerimiz?
İsteme benden,
Ayrılığa kaç şarkı armağan ettim.
Kaç gece, kaç gün, kaç gözyaşı...
Sayısını bilemedim kadar hesap etmedim.
Sen gövdesi kesilmiş bir ağacın,
Ağlamasını bilir misin?
Gövdem sensin...
Sen diye yeşerdi tüm filizlerim.
İsteme benden,
Budama beni!
Suya hasret çöller gibi yüreğim.
Gelişine kaç adak adadım ise.
Sorumlusu sensin.
İsteme benden,
yokluguna ağıtlar yakıp,
gelişine hasret bekleyemem.
ölümü ertelemeye yok kudretim.
Elimi tut, beraber ölelim...

Süeda

Göğsümde Papatyalar

Defalarca eğildi sana ruhum,
Defalarca büktü boynunu gururum,
Sevmeyen yanlarına merhem oldum.
Yine de değdiremedim günceyi,
Sana öğretemedim beni sevmeyi...

Defalarca ezildi göğsümde papatyalar,
Defalarca gün dönümleri kaldı bizsiz,
Duymayan yüreğine hatim oldum.
Yine de hissedemedin selâmı,
Sana öğretemedim selamı sabahı...

Defalarca okyanuslara daldım,
Seni derinlerimden çıkartıp aldım.
Görmeyen gözlerine yakutlar buldum.
Yine de okutamadım kalbimi,
Sana öğretemedim ezber etmeyi...

Defalarca sayıkladım ismini,
Seni kalbime dokudum.
Bitmeyen çilelerime ekledim.
Yine de sığdıramadın ömrüne,
Sana öğretemedim, kalmayı ölümüne...

Süeda


26 Nisan 2025 Cumartesi

Sonsuzluğa Yalınayak

Bilmezdim
Zamanın sırtında kervanlar gibi
İçimde göçler taşıdığımı,
Ne yana dönsem yıkılan evler bırakacağımı.
Bilmezdim,
Bir ırmağın, doğarken bile
Kendi yatağını inkâr ettiğini.

Çocukken,
Bir yabancının ayakkabısına baka baka
Kendime yeni şehirler uydururdum.
Yükselirdim uzun topuklarında,
Büyük insan olurdum.
Ne zaman rüzgar esse,
Dünyanın başka başka dillerinde
Öz adımı unuturdum.

Gözlerim –
Hiçbir manzaraya sadık kalmayan,
Issız bir ülkenin hudut bekçisi.
Ne suyu tanıdı, ne taşı;
Ne bir annenin, ne bir dostun bakışını
Bilir sandım.
Oysa gözler,
İçine doğmadığı hiçbir resmi
Gerçekten göremezmiş.

Şimdi biliyorum:
Dünya — Allah’ın kudretiyle var olmuş bir soluk,
Sonra, hiçliğin bile hatırlamadığı bir iz.
İzde giz, izde mânâ...

Bir aziz, bir gün şunları fısıldadı içime:
"İnsan doğarken
Çırılçıplak bir nehir gibidir;
Kolları yoktur saracak,
Ayakları yoktur kaçacak,
Sesi yoktur çağıracak."

Ve bir günahkâr ekledi ardından:
"İnsan büyürken
Her kayadan bir yara,
Her köprüden bir utanç devşirir.
Çünkü en büyük harita,
İnsanın kendi ayak izidir."

Ben,
Nehrin hangi koluna aktığımı bilmeden
Koştum.
Suyu bulanık, toprağı yaralı,
Gökyüzü yırtık bir hayal kırıklığı gibi.

Yakub (aleyhisselâm)'ın 
Evlat hasretiyle, bizimse günahlardan gözlerimiz ağardı;
Ve hiçbir gözyaşı,
Allah’ın ilminden gizli akmadı.

Tarık bin Ziyad gibi,
Çok gemilerimi yaktım ardımda;
Dönüşsüz bir yolculuğa çıktım.
Her adımda,
Mükerrem kılınmış insanı unuttuğum anlarda,
Bir su damlasında nimet,
Bir lotus çiçeğinde Züleyha’nın asaleti
Hatırlattı bana kim olduğumu.

Nemrut'un mancınıkla savurduğu İbrahim'i
Öğrendim;
Ateşin ve suyun,
Ancak Allah'ın emriyle yanıp serinlediğini.

Bazen,
Eski bir binanın yıkık bacasında,
Bazen,
Terk edilmiş bir istasyonun sessizliğinde,
Bazen,
Üzerinden uçan bir şahanın kanadında
Kendimi bulacak sandım.

Oysa insan,
Bir kere bile kendi gözünden bakamaz kendine.

Ve şimdi biliyorum:
Nehrin de, köprünün de, toprağın da, aynanın da
Saklayacak bir yeri kalmamış.

Çünkü gözler
Görmüyor.
Kalp biliyor.
Ruh kavrıyor.

Ve insan,
Hep biraz aziz,
Hep biraz günahkâr,
Hep biraz yabancı
Kalarak yürüyor sonsuzluğa.

Kanarya Banu Dağ 

25 Nisan 2025 Cuma

Söz eşiği

Burası sözlerin tükenmeden bittiği söz eşiği...
Ne gidenden ne kalandan...
Biter hayaller, bitmese de hasretler...
Burası nedametten uzak, yalnızlığa yakın, kalbe hüzzam makamı...
Belki bir kaç damla gözyaşı,
Ve bolca sükût...
Burası ümitlerin tükenip bittiği lâl eşiği...
Burası sözlerin yana yakıla gül olduğu yer...


24 Nisan 2025 Perşembe

Sen dersin Mihriban ben derim Rüveyda


Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım, çözülmüyor, Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü, 
Görmeyince sezilmiyor, Mihriban sevdiğim Mihriban.

Yâr deyince kalem elden düşüyor,
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor.
Lambada titreyen alev üşüyor, 
Aşk kâğıda yazılmıyor, Mihriban sevdiğim Mihriban. 

Tabiplerde ilaç yoktur yarama,
Aşk deyince ötesini arama.
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban sevdiğim Mihriban.

Abdurrahim Karakoç




[Dün Marmara bölgesinde yaşadığımız 6.2 deprem için, hepimize büyük geçmiş olsun diliyorum.]

23 Nisan 2025 Çarşamba

Sonunda

Ormanları, dağları, nehirleri aştın,
Menekşelere, papatyalara bakmadın,
Bir gül hasretiyle kavrulup yandın,
Kan revan içinde dikenlere saplandın!
Bir Rüveyda masalına kandın!
Melankolik bir hikâye yazdın,
Hayatı kelimelerin içinde yaşadın,
Sonunda yapayalnız bir başına kaldın!..



22 Nisan 2025 Salı

Hadi yine iyisiniz

Biz ayrılmadık, ayrılamadık seninle...
🎶🎵🎶
Tabii nede olsa  aklı başında insanlardan sayıldığımızdan, biz de yolları ayırdık! 
Pratik zekânın son şaheser fikrini tekraren açıklıyorum:
Kalben ayrılmayı beceremiyorsanız, siz de yolları ayırın! 
Herkes kendi suskunluğunda hasretinin, hatasının başını yerken, diğeri - yollar ayrıldığı için - bunu bilmesin...

Aşk acısı çekenler! 
Hadi yine iyisiniz...
Bu kıyağımı unutmayın...

*

[Bu da taslaklarda unuttuğum bir yazım. Galiba bir tane daha var. Sonra yeniden yazmak...nasip diyelim.]



21 Nisan 2025 Pazartesi

Tehlikeli özgürlük!


Toplumların, tarihlerinden, dinlerinden, örflerinden gelen kültürleri, anlayış,anlam ve diyalektiği vardır. 
Yargılamalar da bu kaynaklardan neşet eder. 

Toplumu "özgürlük" mazereti/ maskesiyle yok sayarak yaşamanın tehlikeli noktası; onlardan her şekilde ayrışmak, ayrılmak şeklinde tebarüz eder.

Magandalıklar, serserilikler, aşırılıklar, dinsiz akımlar, kanunsuzluklar, günahlar...vb. bu eşik aşıldıktan sonra başlıyor ya da kolaylaşıp, sıradanlaşıyor. Buna sosyolojide toplumsal anarşi/ kargaşa diyoruz. "Tehlikeli özgürlük"işte tam da bu...
Ahlaki değerlerde yozlaşma, utanma duygusunu kaybetme...say da say...

Sanal medyada bizlere pompalanan hedonist anlayış... Nefsinin her istediğini yap, hayvani derekede yaşa ve adına hazlar dünyasında özgür yaşam de!

Yasaklı maddelerden hırsızlığa, yolsuzluğa, yosmalığa giden zavallı bir yol...

Özgürlük olarak nitelenen şeyse, ruhun egoya yani nefse esareti...


15 Nisan 2025 Salı

İç yangınım

Ah çocukluğum,
Güzel cehaletim,
Şaşkın gafletim,
İç yangınım...
Sıcak gözyaşlarım,
Kapanmış yollarım,
Çaresiz çırpınışlarım,
Garip yalnızlığım,
Bildiğim tek masalım...
Bakıp bakıp doyamadığım,
Doyasıya sarılamadığım,
Gurbetim, hicretim, hicranım...

[Taslakta unutulmuş, yazanı gibi ]


 

14 Nisan 2025 Pazartesi

Başkaları

Başkaları sevgili, koca, baba oldu...
Başkaları güzellikleri ne güzel kucakladı...
Başkaları bana kıyasla mutlu mesut yaşadı...
Başkaları başka değildi ben gibi!
Başkaları yaşarken, bir adam ölüyordu!..



13 Nisan 2025 Pazar

İpotek

İpotek!
Mali işlerde geçerli olan ve kimsenin hayatında düşünmek, duymak istemeyeceği bir terim olmakla birlikte çözülemez değil. 
Yeter ki kalbe konulmasın...


12 Nisan 2025 Cumartesi

Hesap istemeyen güzellik

Herkesçe söylenmiş, yazılmış, aşka dair ne varsa...

Böyleyken, 
Herkesin herkesten farklıdır, sevdası, hasreti, acısı, yaşadığı...

Böyleyken,
Benzer şeyleri yazmaktan, söylemekten vazgeçmeyiz...
Şifa olur, yaşam olur, teselli olur...

*

Zaten hayat da bir çok şeyin benzer tekrarı değil mi...

Tekrarlar içinde tekrarı olmayandır aşk...
Karşılık bulamasa bile, aşk.
Aşkta galip-mağlup hesabı aşka yakışmaz.
Gönüle mahrumluk yağmurlarıyla zenginlik katar aşk.
Hüzün rüzgârlarıyla güzellik...






11 Nisan 2025 Cuma

Iyiliğin izini sürme çabası

Senden insanlığın iyilik hanesine puan yazıldığında, takdiri insandan beklersen, sana o iyilikleri nasip eden, o iyilik yapma imkânını bahşeden Allah'ı (rızasını) kaybedersin...

İyiliklerine, "iyiliklerim" sahiplenme, malik sıfatıyla bakarsan gizli şirke düşersin.

Yapmak nasip olan iyiliklerini unutan bir mizacınla, yeryüzünden beklentinin en azı nankörlük görmemen, en fazlası vefa olmalıdır. Teşekkürü umursama, insan onu çabuk unutur.

İnsanın yaptığı iyilikler için müteşekkir bir muhatap beklentisi nefsini besler. (Köle pazarından köle satın almadın!) Allah sana verdi, sen de sende hakkı olana vereceksin...(Zekât başta olmak üzere bütün sadakalar, iyilikler böyle.) Ver unut! Ver unut! Verirken de az oldu diye sen mahcup ol, boyun bük.

Nankörlük bulaşmamış kalıcı bir teşekkür, vasat insana yeterli bir karşıktır. 

İyiliği öncelikle kim için yapıyorsun? 
-Allah teala rızası için...
Ve tabii bu da kendi özün için oluyor.
Çünkü bilmektesin ki Yüce Allah, razı olduğu cömert kulunu, cennetiyle ödüllendirir. 
O zaman verdikten sonra kullardan-en fazla- bir kez teşekkürden başkası olmasın. 
Bu da şu hadisin işaretine uymak içindir: "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez." [Tirmizi]

Ve illa bu teşekküre vefa, iyilik yapanı hatırlayınca dua ile anmayı eklemek zarif bir güzellik olur.


10 Nisan 2025 Perşembe

Tutuklu

Şarkı:"Ben sende tutuklu kaldım/ Kendi hayatımdan çaldım."diyor ya...
Sevgisinin karşılığını alamadı diye isyankâr...
Kendi hayatını sevmeye adamışsan, bunun kâr-zarar hesabı yapılır mı?
Dikkat edilsin sevmeye dedim, sevgiliye değil!
Kendi hayatından çalmak aşka değil, nankörlüğe karşılık gelebilir! Emeğime nankör, bivefa olmayan herkesin gönlümde yeri vardır.
O hayat sevgilinin/aşkın rengine boyanmamışsa, hayatından çalınmış gözüyle bakılamaz...
Kavuşamayınca artı eksi hesabı yakışıksız, hainlik de...
Sevmek başlıbaşına gönle gökkuşağıdır, sefadır, hayattır. 
Sevilen kıymetini bilemese de...


9 Nisan 2025 Çarşamba

Sahte mazeretler vebalinizdir!

Akıl en büyük nimetlerin birincisi...
Tabii iman etmiş akıl en başta...
Vahye teslim olmuş akıl...
Sonsuzluğun, cennetin anahtarı...

*

Annem!
Gözlerimizin önünde akıldan, algıdan yana günden güne fakirleşiyor! 
İnsan inanamıyor, o sohbetler ettiğimiz bizi büyüten, bize öğreten kadına ne oldu, nereye gitti...

Anneciğim çocuk oldu...
Hüzünlü bir can...Artık neşeli zamanlarındaki o "camım yavrum" unutuldu...Bilerek "camım" diye severdi. [Canım değil, camım]
Artık yemeğini de ara ara biz yedirir olduk. Yatalak olmasın diye dua ediyoruz. Sürekli evde onunlayız, yalnız bırakamıyoruz. 

İnsanın hikâyesi aslında çok zor bir yolculuğun büyük bir riskle yoğrulmuş anlatımı...

Başa dönüş, gücünü, melekelerini yavaş yavaş kaybediş...

Çaresizlik...
Teslimiyet...


Annenize kardeşiniz refakat ediyorsa, insaflı, adaletli, ilgili olun! O kadın yalnız onu doğurmadı! Salakça mazeretlerle bir kişiye bu zorlu, kutsal vazifeyi bırakmayın. Bu şekilde olan tanıdıklarınıza bile ilgisiz kalmayın. Sık sık moral ziyaretleri yaparak destek olun. Bu bile çok büyük iyiliktir. 

Kardeşler içinden, anneyi-babaya nasılsa bir kardeş bakıyor diye umarsız davranmayın. Sahte mazeretler vebalinizdir! 

Adil bir refakat/bakım sırası yapın. 
Evet bu iş, Allah katında kazancı büyük bir sınavdır diye 7/24 birini bu zorlu işte yalnız, desteksiz bırakmak karaktersizlik, vicdansızlıktır.

Ve unutmayın!
Siz de uzun yaşarsanız, siz de yaşlanıp, benzer durumlara düşeceksiniz...


7 Nisan 2025 Pazartesi

Senden sonra

Senden sonra, 
Hâyâller de çekip gittiler buralardan, küskün...
Senden sonra, 
Şarkılar susmadılar, daha bir buruk...
Senden sonra, 
Şiire benzer ne varsa, çok yorgun...
Senden sonra, 
Geceler daha da uzadı, gün yılgın...
Senden sonra, 
Baktım "sonra" asmış kendini, intihar!..


6 Nisan 2025 Pazar

Vazgeçtik


Vazgeçtik,
Aşkın en ateşli zirvesinde...
Vazgeçtik, 
Sevmeler sevişmeleri bilemeden...
Vazgeçtik, 
Umudun elinden tutmayı beceremeden...
Vazgeçtik,
Aşka inandığımız kadar, kendimize inanamadığımız için...
Vazgeçtik,
Biz zorun içinde kolay olanı seçtik...


5 Nisan 2025 Cumartesi

Vedalar

Gelişi aşkın elinde,
Gidişin senin elinde olursa,
Vedalar, 
Hüzünlü fakat huzursuz olmazlar...
Ardında çiziksiz anılar,
Hasar bırakmaz...
Gelişi aşkın kudretinde,
Gidişler vakitlice olursa,
Vedalar,
Kalıcı yara bırakmadan,
Hatıralar içinde solmayı beklerler...


4 Nisan 2025 Cuma

Diyet

Muhtemelen,
Üstüme vebal bir şeylerin diyetini ödüyorum!..
Ne söylenir, ne susulur!
Bir insanın kendisinden şekvacı,
Bir düşmüşün kendisinden davacı olduğu çikekeş bir demdir bu dem...
Ne anlaşılır, ne anlatılır!
Geç de olsa öğrendim,
Hayatta pek çok şey gibi,
İyi olmaya çabalamanın da diyeti var!
Sevmenin olduğu gibi...


3 Nisan 2025 Perşembe

Çırpınış

Ne bileyim işte;
Ters giden birşeyler var!
Yoluna koymam, toparlamam lazım diyorum. 
Ama nasıl yapılır, ne yapmam gerekir, 
Bilmiyorum...

Fezada kaybolmuş gibiyim,
Gökyüzü kocamanmış, 
Çırpınan tek kuş benmişim, yorulmuşum,
Konacak bir yerim bile yokmuş gibi..

İçimdeki yalnızlık, 
İnsandaki vefasızlık duygusunu başka nasıl anlatırım!
Yolum açılsın, ulaşayım, 
Yetişeyim diye çıkışa doğru koşmuşum da
Sonunda duvara çarpmışım gibi bir his...
İçimde çırpınan, ölümcül bir huzursuzluk...

Ölsem de kurtulsam diyorum bazen,
Sonra bakıyorum da ölen de kurtulmuyor...

Mine Gülşen

2 Nisan 2025 Çarşamba

Kabak tadı veren soru!

"Sevdiğin kadınla niçin ayrısın ya da evlenmiyorsunuz?"sorularına son kez kısa bir açıklama şart oldu...

Rüveyda'ya Mektuplar'a başlarken, melankolik bir ruhla, roman yazar gibi, hayali bir karakter oluşturuldu. Gerçekte var olan bir kadın yoktu...(Kitabın yazılma sebebi ön sözde zaten var.)

Yazarlığın, müteşairliğin ve şarkı sözü yazarlığının ortak yönü, melankoliden, hayalden, ütopyadan vb.beslenmeleridir. Bu bazıları için çok kolay, bazıları için çilekeş bir uğraştır. Bazıları bir şiiri, nesiri, makaleyi 15-20 dakikada döktürür, bazıları için bir kaç saat hatta gün olabilir.

Murat Mesut an itibariyle bağımsız, özgür, annesiyle yaşayan yalnız bir adamdır. Hayatına almayı istediği bir kadın yoktur ve olmasını da istememektedir. (Biraz basın açıklaması gibi oldu, sanki avukatım adıma beyan ediyor.)) Minik bir espirik:) 

Hüzünden, melankoliden beslenen kalem ehlinin ahvalini bilmem ifade edebildim mi?  Fiilen yaşamamız gerekmiyor. Kalben/ ruhen inanmak ve inandığını yaşamak, yazmak için yeterli. Gerisi ilham ve ne kadarsa kabiliyet ve samimiyet...

Bundan sonra devam edecek yakıştırma/senaryo ve maillerle ilgilenmediğimin bilinmesini dilerim.