Bilseniz adınız nasıl da fitne bu âleme!
Yalnızca kendi canıma sanırdım, meğer adı Rüveyda olmayan ne kadar kadın varsa yeryüzünde, onlar için de fitne imişsiniz, zaman bunu gösterdi!
Onlar sizi henüz ilk iki mektupla böylesine kıskanırken ben nasıl kıskanmayayım, hem de ilk önce kendi gözlerimden... Niçin size daha önce mektup yazmadığımı şimdi anlayabiliyor musunuz? Size olan hislerimin sevgimin, gönlümün mahzeninden, gün yüzüne çıkıp görünmesini istemedim…
Adınız öyle tılsımlı bir sır ki içimde, her defasında başka bir çiçek koyuyorum yanına…
Mor menekşeler, sarı papatyalar, hanımelleri… Renk cümbüşü ve mest eden kokular içinde orada, öylece bana b/akıyorsunuz…
Ah Rüveyda!
Aslında buraya yalnızca adınızı yazsam yeterdi... Adınız binlerce hikâyeyi, romanı, şiiri saklar; harfler arasında, sen/siz hitabımda…
Ama bu içimin yangınlarına merhem olmuyor, yetinemiyorum.
Evler yakıyorum önce, yetmiyor, sonra
Sıra şehirlere geliyor,
Şehirlerini de yakıyorum içimin...
Gözyaşlarım şeffaf beyazdan kızıla döndüğünde Akşam olmuş demektir...
Benim akşamlarımı bilir misin sen Rüveyda?
Hiç bilme, hiç sorma!
Sende akşamlar esmer renkte,
Bende karadan daha zifirdir…
Varlığın aydınlatır akşamlarımı…
Ayrı akşamların avizeleri yansa da içimizde…
Hayaliniz henüz tamamlanamadı ruhumun tuvalinde. Ne zaman tamamlanır, onu da bilmiyorum. Tamamlamak ister miyim, o da ayrı bir mesele... Nakış nakış işlediğim ruh tuvalimde saklı tutarım belki de suretinizi.
Seni ince ince ruhuma işledim, çilekeş bir nakkaş gibi. İğnenin ucundan zerre acı akmıyor, hasretten başka. Ruhumdaki kanaviçem…
Esmer, sarışın... Ruhun giydiği, ya da saklandığı elbise, göz için önemlidir, öz için değil. Nice insanlar nezdinde güzel sayılmayan kadınlar vardır ama o yakışıklı kocaları o kadınlar için pervanedir.
Erkekler kadında dış görünüşe önem verir ve bu genelde her erkekte aynı kıstaslar içerir. Her erkek kıymet verildiğinden, çok önemsendiğinden emin olmak ister. Bunlara önemsiz ayrıntı diyen, doğru söylememiş olur. Fizik, göze ve nefse hitap eder.
Nefis dediğimiz şeyi neler doyurur ve uslandırır? Uslanır mı o da başka bir bahis. Bir arkadaşım sormuştu Rüveyda, iki cümle ile evlilikte cinsellik nedir, diye. Her şey değildir, ama çok şeydir... demiştim. İnsanın mayasında bulunan malzemelerden nefis (ego) çıkarcıdır. Karşı cinsle yoldaşlık etse ve bunu sevgisinden şefkatinden yapsa bile iş gelir cinselliğe dayanır, kaçınılmaz...
Erkek 7’sinde de 77’sinde de erkektir. 7 ve 77 rakamlarında cinsel işlevi yoksa da bu tamamen biyolojiktir. Ruhsal olarak o ruha monte edilmiş genler ve nefis olarak her zaman 20’lik delikanlı atmosferi hâkimdir. Sevgi dışından nefsi çıkarları da devrededir.
Cinsel yönden uyumlu çiftlerin; ama güçlü, uyumlu çiftlerin tartışmaları bile insaflı, ölçülü ve kısa sürer. Gece koynuna gireceğin kadının o koynundaki kalbi sertçe kırarsan, o gece o koyna girdiğini sanırsın!
Eksiklerimizi içimizde saklarken tamlığımızı tamamlayacak biri varsa hayatımızda, yaşadık şu kısa ömürde diyebiliriz. Sevgili Rüveyda,
Ruhumun tuvalinde resminiz belirirse, size mektup yazmak daha kolay olacak.
Zor olan, sizden uzakta, kelimelerde teselli aramak... Dudaklarımdaki musikinin güftesinde adınız nasıl da güzel raks ediyor...
Öpüyorum gül yaprağı dudaklarından...
Sizin Murat
(PDF'den mektupların tamamını buraya alınca dizim problemi oluşabiliyor.)