7 Eylül 2014 Pazar

Ütü yaparken


Çoktandır kendimi, saçlarımı kestirmek için zorluyordum.Hiç sevmediğim dış işlerinden biri ayakkabı boyatmaktır ki, hiç boyatmam.Çok kibirli bir duruş gibi gelir bana.Ayağını atarsın, boyacı boyar,cilalar,fırçalar.Sen öyle tepeden seyredersin.Tamam onun mesleği ve olması gereken (herhalde) bu, ama ben gariban görünüşlü ufak çocuk (o da yardım amacı) olmadıkça hayatta boyatmam ayak kaplarımı. 

Diğeri de berbere (kuaför) gitmek. Hele öyle berberler varki, işleri bitince masaj yapıyorlar. Yahu ben gıdıklanırım,belli etmemeye çalışarak huylu olduğumu kan ter içinde çıkarım ve o zavallı berbere bir daha gitmem..Diyemem de masaja gerek yok, kırılır diye. Burun içi kıllarımı ne diye elin adamı alsın, kulaklar keza.Evde yaparım hepsini. Hatta bugün berbere bile uzunca bir aradan sonra
gittim.Makine aldım kendim  hallediyorum. Hatta arkama ayna koyup kulak arkası ve ense gibi en zor kısımlarıu bile...

Şu an hem Sertab çalıyor, müzik eşliğinde yazmak nasılmış, tecrübe ediyorum. Napiim çok sardı son albümü.Koparılan Çiçekler gibi slow olanları üstüste sıraladım ve evet ütümü böyle yaptım. 
Yaparken de kadın olmanın zorluklarını düşündüm.

Güzel dinimizde kadının evde iş yapma mecburiyeti yok.Örfen yaparsa, sevabına yani, oh ne ala.Yoksa herifçi zorla neden bu iyi olmamış diye kafa tutamaz. Aslında senede bir hafta ilan edilmeli.Evci haftası gibi bir isim.Bir hafta evin ''erkeği'' kadının yaptığı bütün işleri, yemeğe kadar yapacak.Bir de işe gidecek.Yorgun gelip yemek hazırlayacak, kaldıracak,yıkayacak.Çay faslıyla yayılmış karısına servis yapacak. Süper bir empati olur.İyi yemek ya da ütü yapmadı diye karısını öldüresiye döven molozlar anlar o zaman anyayı konyayı. Eşler birbirini ancak israf konusunda ikaz etmeli, hizmet kalitesi için değil! Tüm yorgunluğun üzerine kadın bir de gece hizmetini de kusursuz vermek zorunda. Ne diyeyim zor zenaat kadın olmak.

(*) Üç yıl önceki blogcu yazımdır.