Yansımalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yansımalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ağustos 2024 Pazartesi

Yansımalar 37

"İnsan sevdiğini özler. Sevmenin gölgesidir özlemek." [Rüveyda'ya Mektuplar; sh: 39]

Yine, içinde seninle birlikte olamadığımız günlerden bir gün...

Ruhunla, anılarla günün belli saatlerinde, belirsiz köşelerinde seninle sarmaş dolaş konuşsak da yoksun işte!..
Bugünüm de sensiz!
Bugünüm de öksüz bir mahrumiyet...

Yine, içinde seninle birlikte olamadığımız günlerden bir gün... 
Ve ben bir süre şarkılar arasında dolaşıyorum. Olurlara-olmazlara dolanıyorum!

"Eskici" diyerek sokakları arşınlayan adama imreniyorum. O eskileri toplayıp nafakasının derdinde, ben sensiz eskirken, kavuşamamanın derdinde...

Evet içinde senin olmadığın günler, heba olmuş, anlamına erişememiş günler. Özlemek ceza mı, ödül mü onu da bilemiyorum...

Hani bazı hastalıklar vardır, yerler içerler ama tat denen lezzetten mahrumdurlar. Bazı insanlar da koku alamazlar...Çiçeklere yapma çiçek gibi bakar sularlar, bir gülü, bir yasemini avuçlarında koklayamazlar...Sofralarında en güzel yemekler, tat duygusunu kaybetmiş hastalar için bir anlam ifade etmez, onlar sadece bir mecburiyeti yerine getirirler...

Sensiz uyanılan bir güne başlamak da öyle işte Rüveyda, bir mecburiyete uyanmak...
Uyanır uyanmaz önce kalbimdeki senin yüzüne dokunmak ve sonra gelsin mecburiyetler...

Şimdilerde 7/24 anneciğimle olmak mecburiyetindeyim. Allah gecinden versin, ondan sonraya kalırsam, önce bu evde kendi kendime ıslak günlerde yasını tutacağım...Sonra yollar beni nereye götürürse biraz uzaklaşacağım buralardan...Belki bu uzaklık acıma teselli, sana yakınlık olur Rüveyda...

Şu yalan dünyanın bir gerçeği olsun diye sana sarılmak koynumda kalp atışlarımızın notalarını dinlemek isterdim Rüveyda...



29 Mayıs 2024 Çarşamba

Yansımalar 36

"Oysa ben, senin saçlarının parmaklıkları ardında, koca bir ömrü, müebbet bir mahpuslukla sonlandırmayı, şu hakir canıma gayelerin en büyüğü bilmiştim." [Rüveyda'ya Mektuplar,  sh: 38]

Kentpark'tayım...
Anıların kucağındayım...
Yaşanamamış anıların...
Bir masaldan sızan maveranın...
Hayat ya değişti ya bizi değiştirdi. Değişmeyense sana olan duygularım Rüveyda...
Belki biraz yorgun, belki ümitten yana vurgun... 
Lakin ilk günkü gibi taptaze...
Heyecanını yitirmemiş...
Bir olmazdayım deyip vazgeçmemiş...

Bir gelsen, bir gelebilseydin..
Koluma girip seni beklediğim Kentpark'ı benimle görebilseydin...
Bütün ağaçlar yanlarından geçerken sana fısıldayacak;"bu adam hep seni bekledi, sana ıslandı buralarda" diye...

Bir gelsen, bir gelebilseydin...
Bir adamın nakış nakış işlenmiş hasretlerini bulacaktın bu parkta...

Bir gelsen, bir gelebilseydin...
Yalnızlığın nasıl da şen insanların arasından geçip gittiğini görecektin...

Bir gelsen, bir gelebilseydin...
Belki bir daha geldiğin yere gitmek istemeyecektin...

Bir gelsen, bir gelebilseydin...
Beni daha fazla senden etmeyecektin...


12 Aralık 2023 Salı

Yansımalar 35

"Ne sen geldin, ne de senden bir mektup..."
[Rüveyda'ya Mektuplar,  sh: 38]

Meğer, bir hazanın başıyla sonu arasındaki serüvenimmiş yaşamak sandığım...

Nice mevsimler,  bulutları peşine takmış rüzgârlar gibi gelip geçecekmiş gözlerimden...

Ne vakit sevmeye cüret etsem, kursağımda bir yumru gibi nefesime çöküp, burnumdan getirecekmiş hayat...

Vakitsiz teğet geçmelerin toplamıyla çarpılışımmış umup da umulmayışlarım...

Meğer, mevsim sonu bir durakta kaçırılmış otobüsün ardından üşümek gibi kalakalmakmış buralarda hayat...

Bir hasreti, bir hâyâle sarıp, yapayalnız akıp giden bir ömrü, ufuklara dalarak, biraz küskün, biraz kırgın izlemekmiş...

"Ne sen geldin, ne de senden bir mektup..."

Bu da sana son mektup!..



22 Kasım 2023 Çarşamba

Yansımalar 34

"Bu eylül bakışlı adam gözlerinin altına yuva yapmış hüzünlerle, can taşıyan herkese karşı şefkatli, merhametli, sevgi doluyken; ömrünce beklediği kadını acaba nasıl severdi?"
[Rüveyda'ya Mektuplar, sh:38]

İstediğim hep başka türlü bir şeydi...Aşkın da sevilmenin de başka türlüsü...
Belki de sızısı içimde sürekli en imkânsızı istemek benimkisi...

Tensel temastan fersah fersah uzakken, ruhen içiçe, kenetlenmiş...Uzakları yakiyn eylemiş. Orada elini kanatsan, burada anında kalbim kanayacak...

Aynı şeyleri gören, aynı şeylere gülüp, ağlayan...Aynı şeyleri anlayan ve tarifini de dilsiz, bakışlarla açıklayan...

Belki de bir olmazı istediğim için bu kitap doğdu...

Eylül bakışlı adamın gözbebeklerinde saklı kaldı, sırlar, hasretler, içe atılmış seviler, beklentiler...Ve kaç kişi görebildi ki o gözlerin içindeki dünyayı sahte kahkahalarla peçelemişken...

Böyle anları sorgulamak bu adama iyi gelmiyor...

Zaman bana pasif sevmeyi öğretti...
Hiç bir eylemi, aktivitesi olmayan pasif sevmeler...

İçten, sessizce, belirgin bir sıfatı olmayan, feri içine çekilmiş, flu, varla yok arası...Yollara düşmeyen, dilini kıpırdatmayan, ithamlara itiraz etmeyen, savunmasız, hazan yaprağı gibi...

Gidenin ardından el sallamayan, gitme, özledim demeyen, diyemeyen...Kendi içindeki hapishanenin hücresinde son nefesini bekleyen bir müflis gibi...

Zaten masum bebeklerin, çocukların, annelerin, insanların zalimce katledildiği bir dünyada, hangi aşk pasif olmayı bırakabilir ki...




30 Ekim 2023 Pazartesi

Yansımalar 33

"Ben hiçbir kadını şairin dediği gibi kurşunlamadım, bilakis onlar sanki ben hedef tahtasıymışım gibi gelen sıktı, giden sıktı. Bakmadılar bile nerelerimden nasıl kanattılar beni!"
[Rüveyda'ya Mektuplar, sh: 38]

Geldiğim noktada artık eminim; benim sınavımın merkezinde kadın var. Bana yakınlığı ne olursa olsun kadınlar...

Bu sebeple Allah'tan sabır ve afiyet dilemişimdir. Zorların zoru bir imtihan çünkü...

Hele şu zamanda, bize neler yediriyorlarsa her yerde çok basit şeyler yüzünden şiddet. 
Tıpkı gıdalara yaptıkları gibi insaniyetimizin genlerini o bozuk gıdalarla bozdular!..
Ve tabii bir de dalga boylarıyla (İnternet vb) algı operasyonları var.
Selim akıl artık selamette, güvende değil. Sürekli saldırı altındayız!

Yine kadınlara dön diyorsunuz...
Dönmemek mümkün olsa, çok önce başarmış olurdum. 
Bir sürü bedel ödedikten sonra, nihayet kendimleyim...
Bir erkek gibi değil, sanki sadeleştirilmiş, bir çok özellikleri alınmış, daha da basit bir akvaryumda, çoğunlukla evde, annesiyle...
Kendimin seyrinde, kendimin
finalinde...

Geçen gün, alışveriş öncesi az yürüyeyim dedim, kendimi Kentpark'ın önünde buldum. Oradan içeri giremedim. 
Nasılsa Rüveyda yoktu, artık gelmezdi, gelmeyecekti...

Bir umutken Kentpark nasıl da umutsuzluğun çölüne, simgesine dönüşüverdi. 

Mevsimler yas tutsun
Kentpark ağlasın

Güller ağlasın diyor orada ama güller ağlamasın, ağlamak bülbüle yaraşır. Bülbül zikreder, ağlar; ağıtlar, hasretler yakar, insanoğlu ne güzel ötüyor, şarkılar söylüyor, şen şakrak der...Oysa gördüklerimiz çoğunlukla göründükleri gibi değildir. 

Ah bülbül...
Ah kadın!..




25 Eylül 2023 Pazartesi

Yansımalar 32

"Eylül'ü de yarıladık." 
[Rüveyda'ya Mektuplar sh;37]

Bazı şeyler yarılanıyor, yarıda, yarım kalıyor ve hiç bir zaman tamamına erişemiyor. Tamamlanmamış ömrümün tamamlanmamış aşkı Rüveyda...
Yarım ve yaralıyız...

Her gün her saat biteceğini bilerek ah edilen, kızıl zamanlar vardır. Sonunda yorgun düşersin o çıkışı olmayan labirentin içinde dönüp dönüp aynı duvara çarpıp dizüstü yere yığılmaktan...

Belki de o labirentte kalmak da kendi ellerimizin bize kazandıklarındandır, kimbilir. 

Kader, sırlar içinde sır...
Neler bizim irademizle, neler ilahi irade ile içiçe biz bilmiyoruz ki...
Bize düşen aklımızı ve o cüz'i irademizi doğru yerde, doğru zamanda kullanmak. 
Akıl varsa kullanılır tabii!..
Yani akıl ve irade aşk tarafından teslim alınmamış, kuşatılmamışsa... O labirente düşmeden kullanır dilerse insan...
Bazen de bile bile sonunu, kullanmazsın. Çünkü bilirsin o labirentten çıktığın an, yaşamakta olduklarını bir daha yaşayamayacaksındır...Tıpkı akvaryumuna razı bir balık gibi...

İmkansızın gölgesinde kaç gün geçirsen aşktandır...

Ah Eylül de birazdan bitecek...Ekim'de yaprakları daha çok azalacak dalların...
Dallar ve yapraklar üzgünler ama ağaç değil! O bilir ki kışın sonu yine bahardır ve dalları yine binlerce tomurcuklarla, yapraklarla şenlenecek...

Kaybedilmiş gibi görünenler, ağaç için gözyaşı mesabesindedir. 
Bu devran böyle yazılmış, bilir ve itiraz etmeden razı olur haline...
Bir hain ormancı baltasıyla görünene dek...


8 Eylül 2023 Cuma

Yansımalar 31

''Bir kadın isminden fazlasıdır, olmalıdır. Bir kadın çok kadındır aslında.'' [Rüveyda'ya mektuplar, sh: 34]

Dedikten sonra örneklemeler gelmiş. Sabahta, akşamda, zamanda...bir adamın bir kadında zamanda yolculuğu gibi seyrü seferi kitapta.

Keşkelere takılmadan, iyikilerle dolu dopdolu...Bakmaya kıyamayan nazarlarda, şen muzur kahkahalarda...

O keşkelerimiz üremeseydi, bir virüs gibi yayılmasaydı hayatımıza belki de bunlar olurdu Rüveyda...Ama nasıl olsundu sen yoksun, sen hiç olmadın ki meleğim... 
Bir kitabın yaprakları arasında okudukça dokunuyorsun ruhuma...
Bir ırmak açtım yoluna...Yol uzadıkça ırmak da hiç kesintiye uğramadan ilerliyor, sanki sonunda sana kavuşacakmışım gibi...

Ben seni ömrümde yediğim darbelere kaçamak, tutamak, sığınak eyledim. Beni en iyi sen anladın, en güzel sen sevdin, en güzel seninle yaşadık aşkı, sevgiyi, şefkati, yaşanılası bu hayatı...

Sen her defasında soluk soluğa gönül kapısını çaldığım, o kapıda beklediğim, eşiğini şifa bildiğim limanımdın. Seninle dertleştik ki beni en iyi sen anlardın, bir de İstanbul...
Sen ve İstanbul...
Artık İstanbul kadar uzaksın.

Dertleştiğimdin, sırdaşımdın, sitemlerime bile kızmazdın. Çünkü sen bana hiç bir şartta kıyamazdın, kırılmazdın. En çocuksu hallerimi bile kâbusları rüya tadında yoran bir olgunlukla en içten en samimi duygularınla iyiye yorardın. 

Sen benden usanmazdın...
İsminden fazlaydın, canımda candın. 
Sen Rüveyda'ydın...

Çok kadındın sen...
Çocuk kadın, anne kadın, yalnız erkeğine yosma kadın...Benim aradığım, istediğim ve arsızca doyamadığım...

Çok kadındın, her zaman özenli, temiz, tertipli, düzenli...
Elinde kitapla, kalemle, iğneyle, kepçeyle, toz beziyle, rujla, tarakla...sen ne çok kadındın...

Sensiz ben yarımdım, öyle de kaldım...


29 Ağustos 2023 Salı

Yansımalar 30


Evet yalnızca ismini, sadece ismini söylemek yetişir, yetişir hazin bir nihayete...

Saydım...
Bu mektubumda,
İsmini 62 izdüşümünde seyretmiş, yaşamışım...

Ebedi susuzluğum,
Yutkunmaklığım,
İçime avazlarım,
Dinmez gözyaşlarım,
Hasta eden ahlarım,
Hüzzam makamım,
Sonbaharım,
Hazan vakti açan baharım,
Uzaklarım,
İyileşmez yaralarım,
Karanlıklarım,
Yenik vedalarım...
   
             dememişim...diyememişim...





17 Ağustos 2023 Perşembe

Yansımalar 29

"Sensizim çok sensiz..."
[Rüveyda'ya Mektuplar, sh:31]

Biz ne çok sevdik, ne çok özledik, ne çok hasret kaldık birbirimize...

Biz ne büyük aşık olduk Rüveyda...

Daha önce hiç sevmemiş gibi coşarak sevdik, hiç sevmemiş gibi gözyaşlarıyla sevdik...

Biz kelimelerle sevdik, mesafelerce sevdik, hayallerle sevdik, hissedişlerle...

Sevdik biz...
Sevdim seni...

Ruhumuza, kalbimize her istediğimizde mesafe engelini aşarak dokunduk...Bir gölgeye, bir hayale dokunur gibi...

Biz gözgöze, elele sevemeyeceğiz.
Sen üşüdüğünde ben seni ısıtamayacağım. Teninin kokusunu her gün bir çiçeğe benzeteceğim. Senin sana has kokun olduğunu bile bile, seni kokular arasında arayacağım.

Düştüğünde kaldıramayacak, ağladığında gözyaşlarından öpemeyeceğim...
Seni seviyorum diye kulağına fısıldayamayacak, oraya sıcak bir buse bırakamayacağım.

Sabah güneşi hiç bir zaman ikimizin üzerine birlikte doğmayacak. 
Her gece seni görmek için içinde kaybolduğum yatakta dualar edeceğim...

Sensizim çok sensiz...Kimsesiz, yetim ve öksüz...
Yolda kalmış bir şaşkın. 
Gülmeye anlam yüklemeye çalışan bir taklitçi...

Sensizim Rüveyda, çok fazla sensiz...

Hiç...

31 Temmuz 2023 Pazartesi

Yansımalar 28


''Sensizim, asabiyim, yıkığım, yılgınım, eksiğim, yarımım, rengim yok; solgunum, sesim yorgun... Sensizim ve zaman hızla heba oluyor...Sensizim ya bak soldu içimdeki gökkuşağı...Tüm griler benim, tüm sarılar benim...'' 
[Rüveyda'ya mektuplar sh: 31]

Bazen soruyorlar sesin niçin hüzünlü, bir şey mi oldu, diye...

Evet bir şey oldu, çok büyük bir şey!..
Gündelik telaştan kaynaklanan bir şey de değil üstelik! Ömürlük bir şey oldu!..

Ömrüme bir güneş doğdu, ne dokunabildim, ne sarılabilidim...
Sıcaklığı, hayali vardı, uzaklardan... Sesi, nefesi vardı uzaklardan...
Güzelliği nur yüzü vardı, uzaklardan...
Ötesi yoktu, olmayacaktı!..
Sesimden nasıl gitsindi hüzün...

Soruyorlar sesin niçin hüzünlü, bir şey mi oldu, diye...
Çok şey oldu, tüm kalan ömrüme doldu, kalbimi doldurdu, gözlerime doldu...

Beklenmeyen bir şey oldu! Başedilemez bir şey oldu!
Şarkı oldu, şiir oldu, sevgi oldu, sevda oldu, özlem oldu, aşk oldu da, ümit olamadı...Vuslat olamadı...

Kızıl ikindilerin vazgeçilmez türküsü, kara gecelerin beklenen rüyası oldu da, sabahlar hep yetim, hep mahrum, hep ıslak kaldı...

Bir şey oldu, söylenmez bir yara, dermansız bir dert oldu...

Sonra ne kadar gri varsa hepsini kucaklayıp odama/bahtıma doldurdum. Tonlarca gri...Açık, koyu, mat, canlı, ölgün...tonlarca...Hepsi elele vermiş ağlamakta...

Sarılar nerede? 
Nerede sonbaharım, hadi ağustos çık aradan, gelsin sarı mevsim...
Kentpark boşalmaya başlasın...İnsanlar üşüyüp evlerine erkence kaçsın...

Rüveyda!
Senin olmadığın bir dünyada bana hazan, sesime de hüzün yaraşır...


5 Temmuz 2023 Çarşamba

yansımalar 27

"Sokağa çıkıp insanların pek olmadığı yerlerde yürürken sesli, avaz avaz şarkılar arasında sakladığım adınızı söyleyesim var... Rüveyda, Rüveyda!
Bir iki kişi görse de ya deli der ya çılgın, belki aşık diyen sezgisi yüksek birileri de çıkar... 
Bana hepsi yakışır. Aşk hepsi değil mi? Bu gidişle her durağa uğrayacağım nasılsa..." 
[Rüveyda'ya Mektuplar, sh: 31]

İlk karşılaşmamızda yalnızca gözlerine, bakışlarına odaklanacağım. Orada önce hayatı arayacağım ve sonra Murat'ı... 

Şu grisi koyulaşan dünyada solmaz bir mevsimsin sen Rüveyda...

Bugün, (parçalı bulutlu, güneşi yakmayan bu günde) bu satırları okuduktan sonra, kulaklığımı takıp, şarkılara eşlik ederek tenha yerlerde yürüyesim var. Yürüyesim, sana doğru...Adını haykırarak, hasretimi dağlayarak...

Ah adına modern zamanlar denilen günümüzde  bir Mecnun hürriyetine talibim. 

Aşk yüzünden avare, aşk yüzünden deli gömleği giymek ne güzel. 
Sen içinin göklerinde kanatlarını açmış süzülürken, dışında insanların hoyrat bakışlarının ayakları altında ezilmektesin. Ne muhteşem bir paradoks...

Rüveyda!

Dün gece gördüm seni...
Elinde bizim kitabımız, odanda bizi okuyordun. Saçların, omuzlarının kıvrımından beline sarmaşık...
Varlığımdan haberin olmadı, benden yana dönüp bakmadın. Dalgın ve sanki çok mutsuz, umutsuzdun. 
Üzülerek uyandım...

Yoksa bizim hikâyemizin gerçeği mi bu..?

1 Haziran 2023 Perşembe

Yansımalar 26

"Evet, karşılaşsak nasıl olurdu acaba?" [Rüveyda'ya Mektuplar,  sh:31]

Bunu kendime o kadar çok sorup, yaşadım ki...Kafamda onlarca karşılaşma senaryoları ve kalp çarpıntıları birikti...

Seninle karşılaşmak, zamanı ve mekânı aşarcasına, bir rüyanın kapısından içeri girmek gibi bir şey olurdu...

Seninle karşılaşmak, fildişi kulemde, herkeslere uzak; sana, yakından da yakın bir buluşma olurdu, sessizce...

Seninle karşılaşmak, Yedi Cüceler'deki Pamuk Prensesin, Prensin öpücüğüyle uyanması gibi muhteşem bir güzellik...

Kaf dağındaki simurgun kanatlarında uçmak gibi, özgür...

Seninle karşılaşmak, bazen evimin kapısında, öyle titrek ve şaşkın...

Mutfağımda sana kahve yaparken, fincanların kırılmamak için direnmesi...

Nefeslerimizin acze düşüp, teslimiyete kanat açması...

Seninle karşılaşmak, Kızkulesine karşı omuz omuza oturup çay yudumlarken, şükürle gözlerimizden süzülenleri usulca silmek....

Üsküdar'dan Kuzguncuk'a doğru elele yürümek ve arada bir banka oturup, boğazın sularında akıp gitmek...

Seninle karşılaşmak, iki denizin birbirine kavuşması, aradan engellerin kalkması...

Şarkılar boyunca dans edip, gözce, gönülce konuşup, gecikmiş hasreti gözbebeklerimizde derinlemesine yaşamak...

Seninle karşılaşmak, şu dünyada geçmişlerin mucizelerinin derununa vakıf olma lezzeti...

Seninle karşılaşmak, bir özlem şiirinin mısraları arasından çıkıp, bestelenmeye mayalanmak...

Seninle karşılaşmak, boğulduğum sensiz günlerden sonra, dudaklarından nefeslenmek...

Hasretlerimizin birbirine karıştığı demlerde, ırmaklarca coşup demlenmek sabahlara kadar...

Seninle karşılaşmak, kıyamet öncesi kıymetli bir eseri, zayi olmaktan kurtarıp, ona nihayet hak ettiği ihtiramı sunmak...

Seninle karşılaşmak, olmayacak bir dua sevgilim, olmayacak...


2 Mayıs 2023 Salı

Yansımalar 25


"Karşılaşsak, bana güzel bakardın değil mi Rüveyda? Sevgi dolu, sımsıcak, sadık, yalansız, riyasız, sahici..." [Rüveyda'ya Mektuplar, sh:30]

Bu mektubum vesilesi ile biraz kendimin çok bilinmeyen yönlerinden söz etmek istiyorum.

 İnsanlara çabuk inanan bir kişiliğim var. Kendim yalanı sevmediğim için, karşımdakini de öyle sanırım. Zaman zaman zararını da görmüşümdür.

 Gösterişi sevmem, sade yaşamayı severim. İhtiyaç olmadıkça almak için almam.

 İsraftan, pislikten ve cimrilikten çok korkarım. Mesela bu ay devlet doğal gazı ay sonuna kadar bedelsiz dağıtıyor. Bedava diye ihtiyaç dışı üşütmeyen havalarda açmam. Çünkü her şeyden önce o kaynak devletin/milletin değil, Allah'ın insanlara sunduğu sayısız nimetlerden biridir. 

Kibirli dış görünüşümün aksine (bazıları da çok zengin biri gibi duruşun var derler) mütevazı, şakacı biriyimdir. Bu noktada kendime eleştirim; mütevazılığı bazı yerlerde terk edip, daha vakur durmayı, daha ketum durmayı başaramıyorum. O zaman da karşınızdaki sizi hafife alabiliyor. Bu baş edemediğim paradokslarımdan yalnızca bir tanesi...(Bu arada görseli önce ekleyip yazıyı sonra yazınca sütun ayarı böyle nesir yazı formunda akıyor ve düzeltilmiyor.)

''Karşılaşsak bana güzel bakardın değil mi?''

Ömrümce ihtiyacım olan şey...
Sadık ve sahici bir güzellikte bakan sevgili...
Baktıkça akan, aktıkça yakan, kendine, içine çeken, burcu burcu aşk kokan sevgili...
Bakışlarıyla gözlerimden gönlüme şifa olan sevgili...
Bakmaya doyamayacağım sevgili...


20 Mart 2023 Pazartesi

Yansımalar 24

"Gelmedin, gelseydin kapımı sürekli aralık bulacaktın. 
İçeride hüzünlü bir bayram akşamı gibi bayram sabahı için tetikte bekleyen, mecnun bir adam karşılayacaktı seni..." [Rüveyda'ya Mektuplar,  sh:29]

Gelmedin! 
Gelmediğin için ağlak ve puslu sabahlara zoraki açıldı gözlerim. 

Gelmedin! 
Gelmediğin için neşeli kahvaltıları birlikte hazırlayamadık. 
Gelmediğin için sofralar da sabahlar gibi sessiz ve derinden iç çektiler...

Gelmedin! 
Gelmediğin için vaktinden evvel gözlerimin yuvalarını doldurdu umutsuzluk ve yorgunluk...

Gelmedin! 
Gelmediğin için ev hapsine aldım bu canımı...Sokaklara, caddelere ve Kentparka yasak ettim gözlerimi...

Gelmedin! 
Gelseydin, birlikte açardık gözlerimizi neş'e ve şehvetle sabahlara. Yataktan çıkmak istemezdik. Ev bize yeterdi. 
Evimiz seninle, sesinle, temizliğinle, dişiliğinle dolar taşardı. 

Sana şarkılar söylerdim, bana şarkılar söylerdin, şiirler dinlerdin...

Gelmedin..!
Gelseydin, kalan ömrüme yeterdin. Seni önce sevgimle beslerdim, sonra da çocuğunu besleyen bir baba gibi şefkatle büyütürdüm kalbimde...

Ah Sevgili!
Gelmedin işte, gelmeyecek misin?
Tünelin ucu görünmeden gelseydin.
Gelip de şu gönlüme bayramları yaşatsaydın. 
Her sabahım bayram olsaydı.
Bayram sevinçlerine karışsaydık seninle sırılsıklam...
Kederlerin üzerine perdeleri çekip, gün ışığını içimizde yaşasaydık...

Gelseydin de bayramlar bayram olsaydı...Anlamına kavuşsaydı, gözyaşlarımla yıkanmaktan kurtulsaydı...

Gelseydin, görseydin aşk ne demekmiş, nasıl yudumlanırmış kana kana...



4 Mart 2023 Cumartesi

Yansımalar 23

"Rüveyda... 
Aşk, bizimle unutulmuşluktan beraat eder, ahir zamanda kadrinin bilinmesinin coşkusu ile bayram ilan ederdi..."
[Rüveyda'ya Mektuplar, sh:29]

Aşk unutuldu mu? 
Asliyet itibariyle genel olarak evet...
Dildeki sakız olma üç harfe, zaten biz aşk demiyoruz! 

Bunu anlamak için Cemal Safi'nin ''Tek hece/Benim adım aşk''ını okuyup anlamak kâfi...

Aşk ile bayram etmek...

Bir aşık aşktan söz ediyordu, bir kuş geldi dizlerine süzüldü, boynunu büküp can verdi...
Anlatan mı, dinleyen mi daha aşıktı bilinmez...

Zamane insanı neyin kadrini biliyor ki, aşkı bilsin...
Hem insanlar vahşi bir geçim derdindeyken...
Ruhlar letafetini kaybetmiş, akıllar kursaklar için mesaideyken...

Güzel hasletler unutuluyor Rüveyda...

Her geçen günü arar olduk. 
Güzel seven insanlar kendi kıyılarına çekildiler. 
Ürktüler ve sindiler... 
Ürkütüldüler ve sindirildiler! 

Biz canımızın menfaati için yola düşmedik, düşmeyeceğiz de...
Düş me ye ce ğiz...

Bizim düşkünlüğümüz aşk gibi yücelerden doğma duygulara olacak. Onlar için yaşayıp, onlar için öleceğiz. 

İnsan düşündüğü, hayal ettiği yerdedir. Işık hızı bile yetişemez bu, zamandaki mekânüstü olma biçimine...

Ve hayallerimiz dokunulmazlığımız, 
hayallerimiz özgürlüğümüz. 

Hey Rüveyda!
Seninle burada olmazsa, ötede bayram edelim...


20 Şubat 2023 Pazartesi

Yansımalar 22

''Sevgili Rüveyda,
Adınız ile nefes aldığımı, kalbimi hissediyorum artık. Bu öyle tarifsiz bir güzellik ki hani çocukken sizi hızlıca sallar biri, içiniz hop oturur kalkar... Belki de lunaparktaki bazı oyuncakların içindeki heyecan mı desem. Nasıl anlatılır bilmiyorum ama hep yaşıyorum.'' [Rüveyda'ya mektuplar sh: 29]

İnsanın kalbini hissetmesi, farkına varması, onun kan pompalayan hayati bir organdan daha başka bir şey olduğunu bilmesi, yaşaması...
Yaşaması, evet o zaman başlar yaşamak...

Oysa, güneşe solsun diye bırakılan fotoğraflar gibi solmaya bırakılmış nice gülüşler var, güneşli günlerin bile dokunamadığı...

Çiçeklerden de uzak durmak istiyorum, kokularında sana yakalanıp yine çarpılmayayım diye, mümkün olmuyor...

Bazı acıların, hasretlerin, ayrılıkların altı çizilebilir, tırnak içine, parantez içine alınabilir ama asla üzerleri çizilemez...
Sessizlik, gitmeler hep o hasretlerin altını çizer...

Üsküdar çağırıyor epeydir benliğimi...
Otursam sahilde sakin bir yere, hava azıcık güneşli de olsa ve dalsam mavi sularında boğaza, anılara, ayrılıklara...

Hemen yukarılarda Karacaahmet'ten, Doğancılar parkından esintiler...
Ah işte çocukluğum koşturuyor Zeynep Kâmil sırtlarında!

Ne kadar masum anlatmış yazar; heyecanını, salıncaklara, lunapark oyunlarına benzeterek. Yamaç paraşütü falan da diyebilirdi ama o zaman bu kadar masum, çocukca, temiz olamazdı... Pırıl pırıl gözyaşı yağmurlarında ıslatılıp beslenen bir sevgi bu...

Çalan her şarkıda sarmaş dolaş hasret gidermek bu...

"Nasıl anlatılır bilmiyorum ama hep yaşıyorum.'' 

Belki de nasıl anlatılamazsan öyle anlatmadım seni, kendime bile...


1 Şubat 2023 Çarşamba

Yansımalar 21

" Zor olan, sizden uzakta, kelimelerde teselli aramak... Dudaklarımdaki musikinin güftesinde adınız nasıl da güzel raks ediyor...
Öpüyorum gül yaprağı dudaklarından...
Sizin Murat" [Rüveyda'ya Mektuplar,  sh:27]

An geliyor kelimeler de teselli etmez oluyor. Şarkılara sarılıyor, şarkılara sarıyorum. Bazılarına eşlik ediyorum, boğazımda düğüm olana kadar...Sonra yeniden sesizliğe gömülüyor buralarda hayat...

Sensiz ne kadar hayatsa, seninle yaşanmayan hayat...

''Çok özledim'' cümlesi kayıtlardan ve ölçülerden azade duvarlarda yankılanıyor. 

Çaresiz çırpınışlarımı yine gökyüzüne salıyorum uçurtmalar gibi...
Bir gün, uçan balonunu elinden kaçıran bir çocuk görmüştüm. Çocuk ağlıyor, balon gülüyordu! Çocuk annesine, balon göklere, özgürlüğe kaçıyordu. Oysa balon pervane kelebeğinin ateşe kavuştuğunda başına gelen şey gibi, özgür göklere yükseldikçe eceline yaklaşmış olacaktı...Onu elinden kaçıran sahibi görmeden bilinmez bir şehrin üzerinde ölecekti..!

Balonlar ve uçurtmalar...
Size özgürlük ölüm..!
Kalbimin ipi senin kalbine bağlıyken Rüveyda, bana ölüm yok...Sensizlik ölüm...

''Bu kitap aşka yazıldı.''

İsmin, dudaklarımda tekrarı ile hayat bulduğum bir şarkı...
İsmin dudaklarımda dua...
İsmin dudaklarımda çöl yangını...

Dudaklarımda raks eden ismin, dudaklarını da getirseydi dudaklarımın kıyısına...
Kuraklığımız sağanaklara kavuşsaydı...
Öpseydim, koklasaydım uzun uzun, kayıp zamanları telafi edercesine o gül yapraklarını...

Ah bu hasretin tarifi yok...
  


25 Ocak 2023 Çarşamba

Yansımalar 20

"Eksikliklerimizi içimizde saklarken tamlığımızı tamamlayacak biri varsa hayatımızda yaşadık şu kısa ömürde diyebiliriz."[sh:27]

Yine şefkat devrede. Aslında her insan yarım kalmışlığının, eksiklerinin tamamlanıp, hatalarının usulünce kırmadan, incitmeden düzeltilmesini ister. 

Her insan onore edilmek, güzel meziyetlerinin ön plana çıkartılarak (hatta erkekler abartılmasını) beklerler. Ego dediğimiz şey böyle bir şeydir. Ve her zaman ki cümlem: Su en sert kayalara bile şekil verir. Tatlı tatlı okşayarak ve zamana yayarak. 
Uzun evliliklerde bunu görürüz. Huy ve biyolojik benzeşme bazen şaşırtıcı boyuttadır. Sanki tek ruh iki beden gibi. 

Çağımız şefkat, merhamet gibi nezaketi de kaybetti. Hoyrat bir dünyadayız. 

Geçen gün annemle araba alma konusundan söz açılmıştı. 
Şuna benzer şeyler konuştuk. Annem de taraftar değil almamıza haberleri izledikçe. Düşünsenize ülkede beyzbol sporu yaygın değil ama dünyada sopasının en çok satıldığı 4.ülkeyiz! 

Dünya para verip araç alacaksın, mecburi sigortası, kaskosu, vergileri, servisleri, trafik cezaları bir yana, aracı aldıktan sonra beyzbol sopası ya da biber gazı gibi bir şeyler de alacaksın! Takım çantası (!) 
Sonra mesela adam kırmızı ışıkta duruyor, gerzeğin biri gelip ona arkadan çarpıyor ve kırmızıda durana, durduğu için girişiyor! Böyle bir ortama araba almak akıl kârı mı? Tamam dedik almıyoruz bizim aile taksimiz bize yeter...

Bu konuya hoyratlıktan geldik. Gittikçe zorlaşan bir hayatı yaşamak...
Biz iyi kötü güzel günler gördük de bizden sonra yaşayacaklar için, mucize gibi bir şey olmazsa, hayat daha da güçleşecek gibi...

 

17 Ocak 2023 Salı

Yansımalar 19

"Seni ince ince ruhuma işledim, çilekeş bir nakkaş gibi. İğnenin ucundan zerre acı akmıyor, hasretten başka. Ruhumdaki kanaviçem...'' (Rüveyda'ya Mektuplar, sh: 26)

İçimin mahzun coşkusuna zıt mecalsiz parmaklarımdan harfler dükülmüyor. 

Sanki bütün gezegen benim gibi, neşesiz, tadı yok, renklerini, masallarını kaybetmiş ev hapsinde... 

Sanki sokaklar, caddeler boş, şehir firarda, eller yukarılarda şefkat duasında, merhamet ve aşk duasında...

Dünya neyi kaybettiğinin farkında mı?

En kıymetli şeyin sevgi, saygı, sadakat, hoşgörü, anlayış, merhamet dolu bir inanç olduğunda hemfikir olsaydık keşke...

Aşka böyle yürüneceğini en sonunda keşfedebilseydik...
Oysa her yerde gözyaşları, acılarla mırıldanılan dilekler, dualar, ahlar..!

Ruhumdaki kanaviçe

Onunla yastığa baş koyup, rüyalardan onu umup istemek...
Onunla sabaha uyanmak, ilk aklında, kalbinde onu duyumsamak...

Yaşamak hissetmektir.
Hissetmek, neş'esi ve hüznüyle, yaşamın rengini, kokusunu, dokusunu, derinliğini içselleştirmektir...




 

2 Ocak 2023 Pazartesi

Yansımalar 18

''..şiirler yağıyor, sağanak sağanak, hem gökyüzünden hem gözlerimden...
Kelimelerinin muhtacı Murat'' (sh:24)

Şiir gibi bir şiir yazabildi mi kalemim bilemiyorum ama bir şiire denk getirdi kaderim beni, öyle güzel ki son mısraı görünmüyor...

Görünmediği için meçhul bir ummanda kaygısız yüzebiliyorum.

Bazen, bazı durumlarda belirsizlik güzeldir. Meçhul oluş güzeldir. Bazı şeylerin cahili olmak güzeldir. 
Güzel olan şeylere hesapsızca kapılış güzeldir...
Olmazlar içinde ya bocalarsın ya da akışın zevkini yaşarsın. 

*

Güzel şiir yazabilmek bir meziyet olabilir de sakın kimse iyi şiir yazamıyor diye üzülmesin, ben üzülmüyorum... 

İyi şiirden anlayıp, iyi şiiri keşfeden o kadar gönlü güzel insan tanıdım ki...
Tersine çok güzel ince/latif şiirler yazdığı halde, gönlü kalın, şiirden uzak ruhlar da gördüm...

İyi bir şair olabilirsin de acaba iyi bir insa mısın? Mesela iyi bir şair/yazar oldun diye kibir apoletlerini kuşandıysan, al kelimelerini başına çal, uzak ol!

*

Kelime demişken...
Kelimelere muhtaç olmak...
Bir selama hasret kalmak. Maillerine cevap vermediğim ya da vefasızlık maskesi takındığım dostlardan bu paragrafı görenlerin kalpleri çınladı biliyorum...

Kelimelere muhtaç olup, merakta kalmak işkencedir bilirim. 
İnsan merakta kalmayı sevmez ve bunu hak etmez de. 
Sevgi emekse, emeğe saygı için en azından...
Bu yansıma çok boyutlu girizgâha kapı açtı. En iyisi başa dönerek sonlamalı.

*

Sağanak sağanak yağan şiirler, şarkılar bilirim. 
Gözyaşlarının güzelleştirdiği gözler bilirim. 
Bir şefkatli kelimenin darağacında can vermeye hazır canlar bilirim.  Şiir bekleyen kadınlar, binlerce şiiri hak eden kadınlar bilirim. 
Şiir şiir susuşlar bilirim. 
Şiir şiir ağlayışlar, yakarışlar...
Islak yanağı avuç içinde eriyecek yüzler bilirim. 
Yalnız bir ömre sitem eden, bakışlar, ah çekişler bilirim...

Bu şairler var ya yatacak yerleri yok...