"Rüveyda...
Aşk, bizimle unutulmuşluktan beraat eder, ahir zamanda kadrinin bilinmesinin coşkusu ile bayram ilan ederdi..."
[Rüveyda'ya Mektuplar, sh:29]
Aşk unutuldu mu?
Asliyet itibariyle genel olarak evet...
Dildeki sakız olma üç harfe, zaten biz aşk demiyoruz!
Bunu anlamak için Cemal Safi'nin ''Tek hece/Benim adım aşk''ını okuyup anlamak kâfi...
Aşk ile bayram etmek...
Bir aşık aşktan söz ediyordu, bir kuş geldi dizlerine süzüldü, boynunu büküp can verdi...
Anlatan mı, dinleyen mi daha aşıktı bilinmez...
Zamane insanı neyin kadrini biliyor ki, aşkı bilsin...
Hem insanlar vahşi bir geçim derdindeyken...
Ruhlar letafetini kaybetmiş, akıllar kursaklar için mesaideyken...
Güzel hasletler unutuluyor Rüveyda...
Her geçen günü arar olduk.
Güzel seven insanlar kendi kıyılarına çekildiler.
Ürktüler ve sindiler...
Ürkütüldüler ve sindirildiler!
Biz canımızın menfaati için yola düşmedik, düşmeyeceğiz de...
Düş me ye ce ğiz...
Bizim düşkünlüğümüz aşk gibi yücelerden doğma duygulara olacak. Onlar için yaşayıp, onlar için öleceğiz.
İnsan düşündüğü, hayal ettiği yerdedir. Işık hızı bile yetişemez bu, zamandaki mekânüstü olma biçimine...
Ve hayallerimiz dokunulmazlığımız,
hayallerimiz özgürlüğümüz.
Hey Rüveyda!
Seninle burada olmazsa, ötede bayram edelim...