Yeryüzünün bütün küsmüşlerini temsilen, aşktan alacaklı, sevdaya mecnun; zoraki gülüşlerinde saklı zehirli bir tufanın arefesinde, gözyaşı gecelerinden kalma sabahlara b'akan bir adamın severken canının yanma biçimidir Rüveyda...
Her kelimesinde, cümlesinde ve dahi paragrafında taklide zerre pirim vermeksizin fakat tahkikin en derin sularında yüzme bildiği halde gönüllüce boğulmayı tercih etmiş, boğulmaya can vermiş bir adamın sevme biçiminin simgesidir Rüveyda...
Peygamber hasreti, evlat acısı, ana kucağı, dünya gurbetinde oluş sancısı, bir tırtılın kelebek, bir kartalın yeniden doğuş çilesi, ahir zaman fakirliğinde iman kurtarma endişesi..kısaca güzele dair yarım kalmışlığın adıdır Rüveyda...
"Lambada titreyen alevin üşüdüğünü" edebi bir söz deyip geçmeyi büyük saygısızlık ve haksızlık sayan, Leyla'sının köpeği geçince ayağa kalkıp, dört ayaklının gözbebeklerinde Leyla'sının gözlerini, başında ellerini görme heyecanının bir adamın, bu çağa ayak uyduramayan sevme biçiminin adıdır Rüveyda...
Kavuşmaktan çoktan vazgeçip, istifasını bir imsak vakti sırılsıklam ağıtların asıldığı asırlık çınara iliştirmeyi, cürümlerden bir cürüm saydığı için, başı yerde, gözleri mahcup, mahzun
iç çekişlerin, hıçkırığa evrilerek, boğazda takılı kalan o isme meftun ıssız bir adamın sevme biçiminin çırpınışıdır Rüveyda...
Sevdimseni yazarken, iki okyanus gibi kelimeyi dilbilgisi kuralı olarak ayırmayı ar edinmiş, kurallar ve kaidelerden azade, bedenleri, şehirleri, şartları aşmış ruhların kalplerde mesken tutmuş halinin, sebepsiz, sorgusuz sevme biçimidir Rüveyda...