31 Ekim 2022 Pazartesi

Yansımalar 4

''Sevgili Rüveyda, 
Sana nasıl, nereden başlanır hiç bilmiyorum...Belki de hiç bilemeyeceğim...'' [sh:19]

Başlamıştık oysa... 
Nasıldı diye sorma...
Çok güzel anlar ile çok kötü zamanlar, zaman içinde flulaşır bu adamın hafızasında...

Başlamıştık... Şaka gibiydi ama şaka değil, ciddiden ciddiymiş, sonradan anlattı bunu bize yine o meçhul daire zaman...

Bedeli olan bir başlangıç. Sonunun olmasını istemediğimiz bir bedel... 

Bir şeye başlamak da başlı başına bir irade karar ve cesaret meselesi aslında... 

Biz başlarken irademiz bizden firar etmişti...Dur gitme de dememiş, demek istememiştik...Sevmiştik...

Nasıldı? 
Çok zaman başa sarıp başın başından nasıla doğru yol aldım hayal denizinde...Yelkenlerim fazla dayanamadı bu aşkın rüzgarına...Yenik düştüm!

Tarifsizdi, emsalsizdi, bizim rengimizde, bizim kan grubumuzdaydı. 

Kızıl akşamlara uzanan, kırk ikindilere gebeydi. 

Haylazdı, haşarıydı, dur durak bilmezdi. Bazen mahcup bazen deliden daha çılgın ve umarsız...

Sana nereden başlanır sorusu nasıl çetin, nasıl hummalı, çetrefilli, afilli ve muzur bir soru... Bir insanın hayatında sorulabilecek en güzel sorulardan...En güzel ve en derin...Sımsıcak, ateşli ve ürpertici! 
Bir buzulun teninde eridiği halde bu eriyişi fark edemeyişi, tariften azade içine çekişi belki de...

Gözlerinden başlardım sana başlasaydım... 
Yok yok önce gözlerimi kapatır, varlığından, kokundan başlardım sana... 

Belki de sen bir hayal olarak oralarda bir yerlerde öylece varlığımdan habersiz bense bir ütopya gibi seni kalbimde heceleyerek, geçip gideceğiz bu hayattan... 

Sana başlamak, başlanmamış bir final olarak satırlarda ve sadrımızda sır olarak kalacak Rüveydam...



30 Ekim 2022 Pazar

ne fayda

Doğrudur!
"Yoktur dudaklarımda merhem."
Dünya acılarından bir zakkumun tadı,
Ne kendime deva, ne başkasına şifa...
Muhteşem kaybetmeler pazarında hebaya gitmişken canımız!
Desek ne fayda: Aşktan alacaklıyız!
Gönül dediğin buralarda hüzünler yuvası.
Abı hayat olsan da gayrı içmem o dudaklardan.
Vakitler ecele ayarlıyken,
Tüm bunlar gözümde dünya telaşesi.. 
Tüm bunlar bir veda arefesi. .


29 Ekim 2022 Cumartesi

Makas

"Selam, 
Siz makas mı değiştirdiniz?"

Mektubun hepsi bu kadar. Gönderen dostumuz, arife tarif gerekmez demiş anlaşılan. 
Cevap veriyorum:
"- İnşallah evet."deyip başka bir kelam etmezmişim.Günaydın, yeni mi fark ettiniz. (Tebessüm emojisi) 

Makas, yol, yöntem, istikamet değiştirmeye, sosyal medya hesaplarımı silme arefesinde çoktan karar vermiştim...
 
Buna benzer özel sorulara cevap vermeyişime lütfen gücenmeyin. Zaten maillerimi de düzenli kontrol etmiyorum. Blog yazılarımı da zamanla seyreltip, bıraktığım an inzivanın zirvesine kanat açtım demektir. Dua edin.

Şu satırları yazarken, uzaklardan bir minareden sela sesi duyuluyordu. "Allahtan geldik, şüphesiz dönüşümüz yine Onadır."

Yaşamak, bu dünyaya gelmek şakası ve tekrarı olmayan ciddi bir hadise...Doğru ve sahih makasta gitmeyen trenin felaketi kaçınılmaz bir kaza olur. 

Allah'tan yardım, mağfiret ve ebedi saadet dileriz.



28 Ekim 2022 Cuma

say ki


Aşka hasret, aşka ağıt yakıyor gibisin de
Say ki geldi, onu taşıyabilecek gönül var mı sende?





yansımalar 3

"Az önce kitapçıdan bir kitap alıp eve gelirken bir mağazanın camına asılmış ilana gözüm ilişti:

 Kapatıyoruz! Son 3 gün! 

Mevsim sarı, ben sarı, ilân sapsarı bir veda rengiyle arzı endam eyliyor... 
 Kapatıyoruz! Son 3 gün!"

Sayfa 18'den... 
İnsan belli bir yaştan/tecrübe ya da kalbinin gözünün birazcık açılmasıyla hayatı ve olayları daha farklı görüyor, anlamlandırıyor. 
Arzular, hevesler, tutkular nefes aldığımız müddetçe bizi terk etmese de bir yanımızla (fiziken) bir yanımız (idrak) onlarla daha güçlü savaşabiliyor. 
Tabi esas olan günahlar bizi terk etmeden bizim en dinç çağımızda onları terk edebilmemiz... 
Kul olmak büyük hadise. Yolu nefs ile savaştan geçiyor... 

Kapatıyoruz...! 
Önce birbiri ardınca gelen zamanları, günleri, haftaları, ayları ve yılları... Ve nihayet gözlerimizi! Ne kadar yakın ve bir türlü düşünüp keyfimizi kaçırmak istemiyoruz. Oysa güzel dinimiz bize lezzetleri yok eden ölümü çokça anmayı, unutmamayı salık veriyor. 

Tabii içinde bulunduğumuz dünya bizi ölümü düşünmeye bırakmıyor. Ölümü ve ötesini...

Nasılsa herkes nasıl ölüyorsa biz de öyle öleceğiz! Eskilerin aksine, ölümden etkilenmemek için elimizden geleni yapıyoruz. Sekülerizm, hedonizm, materyalizm dedikleri şey! 

Şöyle yüksek bir yerden bakıyorum dünyaya. Herkes daha iyi yaşamak çabasında... Kaygılar, konular hep maddi şeyler, kursak, refah seviyesi falan. Hiç birimiz de bu anormal pahalılık, bereketsizlik, anlamsız didişme kaos ortamı ilahi bir ceza olabilir mi demiyoruz..!

Kapanmadan dünya sahnesindeki perdemiz, bu konulara ciddi bir şekilde odaklansak akıllılık etmiş olacağız.



27 Ekim 2022 Perşembe

Dedim ki

Derler ki:"Harç bitti inşaat paydos!"
Dedim ki:"Öleceğime inandırdım nefsimi!"
Derler ki:"Bir varmış bir yokmuş."
Dedim ki:"Masal bitti, uykudan uyan!"
Derler ki:"Hiç bir şey için geç değildir."
Dedim ki:"Henüz nefes alıp veriyorum."


Ben bir garip hazandım

Ben bir garip hazandım,
Her akşam biraz daha azaldım.
Kendimce kışıma hazırlanırdım...
Ah o bahar çıkmasaydı yoluma...


26 Ekim 2022 Çarşamba

bu gitmeler

Bu gitmeler var ya bu gitmeler!
Bir bana yakıştı sanıyordum!
Ruhum "kaçak" diye avunuyordum.
Bu gitmeler alın yazım diyordum.
Sonra, durdum, yokluğunu içime çektim, sindirdim!
İsyan etmedim, nasip bildim, kader dedim...
Gidişimizi şarkılardan, şiirlerden ve gecelerden başka kimselere söylemedim.
Yok ağlamıyorum, aramıyorum!
Dağılmadım, darılmadım...
Kelimelerin gölgesine sığındım.
Kendimi kendimde sakladım.
Biliyor musun?
Bu gitmeler var ya bu gitmeler...
Bize acaip yakıştı..!
Sana da helâl olsun...




25 Ekim 2022 Salı

Aşk Sen Demekmiş

İlk kitabından burada söz ettiğimde tarihler 5 Şubat 2021'i gösteriyordu. 

Ardından yine 5 Mart 2021'de Aşk Sen Demekmiş geldi. 

En sondaki boş sayfaya şöyle bir not düşmüşüm: "Bu kitabı okurken, insan aşık olmak istiyor!" 

O tarihlerde sosyal medyada kısa bir inceleme yayınlamıştım. 


Derken Arzu Denizyaran arkadaşım kendi 3; serinin 2.kitabını çıkardı ve dün elimdeydi. Son sayfanın.sonunda "Devamı gelecek" notundan romanın 3.sü de yazılacak demektir. 

İltifatlarla süslediğiniz imzalı ikramınıza, kıymet verişinize çok teşekkür ediyorum Sevgili  kalemdaşım.
75.sayfaya bir nefeste geldim bile. 
Okurunuz, anlayanınız çok olsun.



Kalbimin yarası

Hayatımın yarısında açan,
Kalbimin yarası çiçeğim...
Sen solma diye,
Seni soluma hediye diye,
Hasretle, gözyaşlarımla beklerim.
Hayatımın yarası sevdiğim,
Beni kalbine gömeceğim..!



24 Ekim 2022 Pazartesi

ah olsun!


Nefes almaya korkacak kadar nazik, hassas geceler vardır..!
Olur da alırsan, 
Yaşamadığını fark edersen,
Aldığın ecelin olur..!
Alacaklı bir geceye daha ah olsun!


Nadas


Her güne bir şiir karalamayı kendine mecburiyet haline getiren insanlara üzülsek yeridir!

Bu da bir nevi imalat ama fabrika işi seri maddi bir şey değil.

Hem kendinize merhametli olun hem de size zaman ayıracak olanlara..!

Bu garip müteşair yazara da bazen iki gün bir şey paylaşmasam merak eden mektuplar geliyor, bu da alttan alta baskı oluşturabiliyor! 

Nadas, gönül tarlası için de gerekli bir ihtiyaçtır. 
Dinlendirirsin kalemini, okur okur arada notlar alırsın ama şiir başka bir şey, baskıya zorlamaya gelmez..! 

Sanmam ki bir şair eline kalemi alıp şiir yazabilme çabasına girsin... O, ani çakan şimşek gibidir. İlham dedikleri şey yani. Gelirse durduramaz, gelmezse zorlayamazsın. 
Zorlar ve  (takipçiler için) kendini mecbur tutarsan kaliteyi, lezzeti, kıvamı, samimiyeti, esas olmayı kaybedersin... 



23 Ekim 2022 Pazar

Yansımalar 2

"İnsanlar geçim meselesine yoğunlaştıkları için ne duyuyor ne görüyorlar. Şehir telaşlı, şehir yorgun! Şehir hassasiyetlerini kaybetmiş, şehir bezgin, şehir aşka susamış... Şehir ezbere yaşıyor!"

Uzun yıllar var ki çok şükür bir istikrarı daha yakalamış bulunmaktayım; muhteşem yalnızlığımın tahtında sürdürdüğüm saltanatımı kimselerle paylaşmıyorum.
Kendi çapım gibi minnacık odamın minnacık iki penceresinden henüz gökyüzünü görebiliyorum. Bulutların pamuk tarlası gibi şekiller çizmesini izliyorum. Mavinin hâlâ  mavi kalabilmesini mutlulukla temaşa ediyorum.
Şairin mahpus damında dediği geliyor aklıma: 

''Garip pencerecik, küçük daracık; Dünyaya kapalı, Allah'a açık!" NFK

Pandemi salgın derken, şimdilerde yaşadığımız korkunç ekonomik daralma, geçim sıkıntısı daha da mutsuz etti dünyalılar olarak bizleri...
Haliyle şehir de bezgin şaşkın, insanlar da...
Aşka susayacak hali kalmamış. Ezbere yaşıyor dediğimse monoton, rastgele, günü kurtarma çabası...

Uzun zamandır Kentparka da gitmiyor ayaklarım. Sanırım sonunda kalbim de inanmaya başladı Rüveyda'nın gelmeyeceğine...


22 Ekim 2022 Cumartesi

günler güller ve küller

Yüzüne kül atılmış gibi solgun günler...
Ve kendi içinde kokusu sır, solan güller. !
 

21 Ekim 2022 Cuma

Yansımalar 1

''Şehrime yine yeni, fiyakalı bir sonbahar düştü.'' diye başlamışım Rüveyda'ya Mektuplar'a...
Yine öyle bir mevsimdeyiz. 
Eylül, görünüp sevindirmesi ve kaybolması bir oldu, giderken de Ekim'in koluna girdi...Kasım kapıyı çalmak üzere! 

Hey! Kasım kapıyı çalmak üzere anlasana adam!

Yıllar hızlı bir tren gibi akıp geçti. Annem her gece ürkek giriyor yatağına! ''Seksene geldim artık. Çok yaşattı Allah'ım beni, şükürler olsun.''demeye başlayınca konuya ve anneme dalar onu öperek, değiştiririm. 

Sadece annem mi her gece ürkek? Benim de kalbim öyle artık... Kendim için mi, sevdiklerim için mi? 
Finali merak ediş bu! 
Karne notu, diploma... 
Kepleri neşe içinde gökyüzüne atabilecek miyizin merakı.

''Yapraklarda o enfes hüzünlü tonları, bir şarkının dizili notları gibi koro halinde, hep birlikte bir vedanın türküsünü çığırmaya başladılar.'' diye devam etmişim 17.sayfada...

''..bir vedanın türküsü...'' o içimde kendimi bildim bileli terennüm eden şey... Derinlerde derin bir melodi...

Ölümlüsün adam, bunu unutmadığın zamanlar güzele de yakınsın unutma!



sonra

Sonra her zamanki gibi günlerin ve rakamların isimleri değişecek... Yaşamımız böyle yalnız, böyle ıssız sona erecek..!



Yaşlılık

Yaşlılık makamından güfteler!
Herkes dinlemesini bilemez!

Yıllar önce Mina Urgan'dan yaşlılığı okumuştum anıları içinde...
En son Arzu Denizyaran'ın yaşlı annesine uyguladığı rehabilite yöntemlerini okurken bu konuda kitap yazmak geçmişti içimden. 

Devası olmayan dert yaşlılık, aslında hastalık türleri içinde sabır gerektiren, uzun süreli ve zor bir imtihan. Hem yaşlı insan hem de ona refakat eden için. 

Sevgisiz, şefkatsiz ve sabırsız karşılanması imkânsız.

Ücretli bakıcı, gerçekten iyilik dolu, içinde Allah korkusu, vicdan, merhamet taşıyan biri olmalı yoksa yaşlı hastaya zulm ederek kendi ahiretini de mahveder!

Anne-baba 3-5 evlada bakar da onlar bir anne ya da ikisine bakmazlar bakamazlar! Eller araya girer ve koparıverir maziden, hatıralardan aidiyetinden insanı! Ne acı!

Yakın akrabam rahmetliyi 3 evladı 1'er ay yanlarına alarak "bölüşmüşlerdi!" kadının özel hissedeceği evi odası olmamıştı ömrünün sonlarında! Aslında onun ömrünün son demleri bölünmüştü ne yazı ki…

Yaşlılık makamından güfteler diyerek konuya başlamıştım. Bazen fiziken yaşlanmadan da yaşlı gibi hissedersiniz...O ruh hali bahsi diğer.

"Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle." (İsra,23)

"Biz kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (yaşlandıkça güç ve yeteneklerini azaltırız.) Hala akıllarını kullan(arak bütün bu anlatılanlardan ders al)mayacaklar mı?" (Yasin,68)

Ne muazzam derin ve ikaz dolu ayetler değil mi? Ders alanlardan olmamız temennisiyle, bereketli cumalar. 


20 Ekim 2022 Perşembe

Ah bu okurlar!


"Her şey vaktinde, mevsiminde, çağında küçüğüm..."

"Küçüğüm", "Rüveyda" "Kalbim"... kim diye sorarak işkence etmekten ne zaman vazgeçeceksiniz?

Bir şair ya da bu fukara gibi müteşair farklı senaryolar ile yazamaz mı? 
Bazen terk edilmiş bir adam modunda yalvarayım diyorum. Sonra ...anladınız ve vazgeçiyorum. 
Kalem sahibi,  oyuncu gibi her role girmek ister. Bir de böyle bakın, empatiniz artar.

Her yazdığımın her kelimesi birebir şahsımla aynileşmek, örtüşmek zorunda mı canlar..? 
İşbu "küçüğüm" ile ilgili birkaç mektup gelmese zaman harcamazdım. 

Lütfen hafiye gibi değil şaire gibi okursanız, yazılanlar daha çok  geçer... 

Ruhuma başka bir terapi bulduğum an buradan da emekli edeceğim kendimi...



Sen orada aşka

Geri dönüşü, telafisi olmayan; olamayan, oldurulamayan ayrılıklar vardır..!
Okun yaydan, sözün ağızdan çıkması, buluttan yağmurun salınması, engellenmeyen doğum gibi...
Her şey vaktinde, mevsiminde, çağında küçüğüm...
Sen orada aşka, ben burada yaşlanmaya kanat açıp kapatacağız...
Senin saçlarına konfetiler, benim üzerime kar taneleri.!
Geri dönüşü, telafisi olmayan; olamayan, oldurulamayan ayrılıklardan, hüzünlü tebessümlere dolanmış en güzel dileklerimi gönderiyorum sana...  


ne çok gittim

Ne çok gittim ben!
Senden, sizden, benliğimden...
Sonunda,
Kürkçü dükkânı kendimleyim işte.
Koşuşturmacaların,
Kavuşmak için koşmaların 
Son bulduğu duraktayım...
Ne çok gittim ben!
Senden, sizden, benliğimden...
Sonunda,
Nefes nefese bir vedanın eşiğinde
Kalan ömrüme yalnızca kendimle...





19 Ekim 2022 Çarşamba

öpücük

güzellikleri 
uzağından seyrederek, 
hissederek, 
yaşanmış gibi yapılan 
bir günün 
gecesinden, 
yıldızlara 
bir öpücük daha 
gönderiyorum...



özledikçe...


Ağlamama eşlik eden şarkılarım var benim.
O zaman özlemim, o zaman keşkelerim koyulaşır.. .
Özledikçe kanadı yaralı bir serçe gibi çaresiz,
Hayallerin koynunda mahzun.
Özledikçe göresim gelir, ölesim gelir...
Hasretimi körükleyen şarkılarım var benim...
Sırılsıklam sarhoş eden şarkılar
Koynunda ayılasım gelir...
Özledikçe öpesim,
Özledikçe ölesim gelir..!



17 Ekim 2022 Pazartesi

sevmelerimiz

Ateşe meftun pervaneler gibi
mecalsizliği içinde saklı, bir tuhaf yaşama tutunma biçimiydi sevmelerimiz...
Ne gelinebilir, ne gidilebilir..!


çocuk sevinçleri


Çocuk sevinçlerimizin sessiz hıçkırıklara evrildiği günden sonra, anlam arayışının tam ortasına gömüverdik ruhumuzu...


16 Ekim 2022 Pazar

kaybediş değil


Kazanmaya hiç talip olmadım ki ben bu sevdada...
Kaybedişlerde bulduklarımda saklıydı tüm kavuşmalar...



15 Ekim 2022 Cumartesi

bazen

Bazen çok yakın bir hayalsin,  Bazen uzayda hızla uzaklaşan bir yıldız...
Bazen nefesin yüzümü okşayan bir alev...
Bazen yokluğun alnımdan sarkan buzul...
Bazen her an hasretle baktığım ev çiçeği...
Bazen düşerken tutunamadığım uçsuz bucaksız bir uçurum...
Bazen btmesin diye ağır aksak okunan bir kitap...
Bazen sonu belli ümitsiz bir roman...
Bazen dokunmak için çırpınılan bir mucize...
Bazen ismin kalbimde düğümlü gizli bir hece...
Bazen imkânsızı aşan bir imkân...
Bazen içimde saklı kelebekler mezarlığı...

Bu bazenler var ya!
Ölümüm onların elinden olacak!



biz yine de sevdik



Uzaktı!
Gidilmezdi ama biz gittik...
Derindi!
Yüzülmezdi ama biz yüzeriz dedik...
İmkânsızdı!
Sızı olurdu ama biz yine de sevdik...
Bir daha da gülemedik...


14 Ekim 2022 Cuma

Hadi siz de amin deyin!


Sultan Ahmed Han, Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’ne müstesnâ bir hürmet gösterir ve ikramda kusur etmezdi. Bir gün Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ile sarayda sohbet ediyordu. Bir ara abdest tazelemek isteyen Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri için ibrik ve leğen getirdiler. Pâdişah, hocasına hürmeten ibriği eline aldı ve abdest suyunu kendisi döktü. Sultan Ahmed Hân’ın annesi de kafes arkasında havluyu hazırlamıştı. Vâlide Sultan bir ara kalbinden:

“Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin bir kerâmetini görseydim!” diye geçirmişti.

Bunun üzerine Hüdâyî Hazretleri, Vâlide Sul­tân’ın gönlünden geçenlere vâkıf olarak:

“–Hayret! Bâzıları bizden kerâmet arzu ederler. Hâlbuki Halîfe-i Rûy-i Zemîn’in elimize su dökmesi ve muhterem vâlidelerinin de bize havlu hazırlamasından daha büyük kerâmet mi olur?” buyurdu.

Sohbet esnâsında Ahmed Han:

“–Efendim! Seyyid Abdülkâdir Geylânî Hazretleri’nin, kıyâmet günü talebelerine ve günahkâr mü’minlere şefâat edeceği hakkında rivâyetler var. Bu rivâyetlerin doğruluğu hakkında ne buyurursunuz?” diye sordu.

Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri hemen cevap vermedi. Bir müddet murâkabe hâlinde kaldıktan sonra:

“–Evet doğrudur! Abdülkâdir Geylânî Hazretleri, müntesiblerinden pek çok günahkâra şefâat edecektir!” buyurdu.

Pâdişah devam ederek:

“–Efendim! Acabâ zât-ı âlînizin de bizlere bir vaad ve müjdesi yok mudur?” diye sorunca, Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ellerini kaldırıp:

“Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir... Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!..” diye duâ eyledi.
(Bütün ulemâ ve evliyâ, bu duânın kabûl olduğunu, bu yola mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin de vefât günlerine yakın, öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler.)

Ahmed Han, 1617 (h.1026) senesinde hastalandı. Sırtında bir yara çıkmıştı. Mâbeynci Mustafa, Sul­tân’ın vefâtından bir gün önce hu­zû­runda iken, Ahmed Hân’ın, odada görünmeyen bâzı kimselere dört defa:

“–Ve aleyküm selâm!” dediğini işitti.

Sebebini sorduğunda Sultan Ahmed Han:

“–Şu anda yanıma Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman ve Hazret-i Alî geldiler. Bana:

«–Sen dün­ya ve âhi­retin sultanlığını kendinde toplamışsın. Yarın Rasûlullah -sal­lâl­lâ­hu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında olacaksın!..» buyurdular.” cevabını verdi.

Hakîkaten ertesi gün bu dün­ya ve âhi­ret sul­tâ­nının hayatı, her fânî gibi nihâyete erdi."

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013

Yukarıya aldığım iktibasın her kelimesine inancım el hak tamdır.

Merak ettiğim, kişiye son derece emin bir şekilde öleceğinin malum edilmesi..! 
Yani bu bir kuruntu, vesvese olmuyor. Bildiriliyor, malum oluyor, yakınlarınla helallaşıyor ve mutlu finalle gözlerini bu aleme kapatıyorsun... 

Mübareğin iki kerametini bizzat yaşamış bir günahkâr olarak bunu da Rabbimin ikramı, ihsanı ve merhametiyle yaşayacağıma umudum inancım var da nasıl? 
O kadar çok merak ediyorum ki... Bu mücrime nasıl, nerede, hangi vakitte, ne şekilde malum olacak? 

Hadi siz de amin deyin...

Allah’ım!
Verdiğin, ihsan ettiğin akıl ve iman nimetini bizlerden ebeden geri alma. Bizi zayi ve rüsvay eyleme!

Hayırlı bir zamanda, hayırlı bir yerde, hayırlı güzel ölümler nasip eyle. 

Nazlı dostun Hüdâyî hazretlerimizin kuddise sirruhu duasına bizleri de mazhar eyleyip "imanlarımızı kurtarıp, öleceğimizi de önceden malum eyle." 

Hesapsızca doğrudan kendisini cennetlerde bulan o bahtiyarlar zümresinden eyle. 

Senin fazlından, cömertliğinden, merhametinden, ihsanından ve sevginden umuyor ve diliyoruz. 
Bu duaya bizi muvaffak kıldığın gibi, neticesine de eriştir. 

Amin.


13 Ekim 2022 Perşembe

iyi niyet

İyi niyetimizden ilk darbeyi yediğimiz gün, vermiştik bu sefil dünyada son nefesimizi..!
O günden sonra alacağımız da kalmadı, vereceğimiz de..!

12 Ekim 2022 Çarşamba

Asalet

Ben iyi iken sen zaten iyi olursun!
Tersi de böyle...
Asalet burada belli olmaz!
Her hangi bir konuda ters düşer, anlaşamaz hatta tartışıp aramız bozulduğu an ararım asaleti, dürüstlüğü, mertliği, anılara, varsa sırlara saygıyı..! 

Böylesi durumda da ölçü kaçmamış, hadsizlik edilmemiş, adabınca, geçmiş dostluğa saygı çerçevesinde yollar ayrılırken, gıyaben karalama yapıĺmayıp konu kapanmışsa orada seviye, kalite, şefkat, asalet, insanlık var ve her zaman yeni bir başlangıç için kapı aralık demektir. 
Yeter ki menfaatler çakışınca insan çirkinleşip, çirkefleşmesin!



11 Ekim 2022 Salı

neyse ki


Güneşin yörüngesinden çıkmış, 
Karanlıklar içinde bir dünyada gibi...
Baharı kuş sesleri olmadan, Goncalara dokunmadan,
Çiçekleri koklamadan,
Yağmurlarında ıslanamadan uğurlamak gibi...
Yediklerini tadlarını alamadan, İçip içip, suya kanamamak gibi...
Sevip sevip kıymet görememek, Özleyip kavuşamamak gibi,
Bazı hayatların bir bakıma özeti.
Neyse ki çoğu gitti azı kaldı, 
Çoğu gitti azı kaldı, şu yalan dünyanın...


yeter ki

Deva olsaydım derdine,
Yağmurlarca yağsaydım çölüne,
Açsın yeter ki sevinçler o gül yüzünde,
Ömrüm verirdim ömrüne...


9 Ekim 2022 Pazar

SeniSeviyorum

Dilimin kolayca terennüm etmediği, edemediği cümledir; "seni seviyorum" demek!
Bir ürkeklik hatta korkudan duvarlar, sınırlar ve belki de kırılmasından korkulan bir fay hattı!

Zayi olan emeklere eklenmesinden çekinilen bir fırtına belki de...

"Seni seviyorum" dersem tılsım mı bozulur? Söyledikçe artan bir mucize oysa...

Nasıl harcanmışsa sevmelerim, dilim "Seni seviyorum" notasını tuşlayamıyor!

Bir acı tebessüm, yüreğinin diplerine kadar yayılıyor!
Bırakmadılar ki güzel sevmelerini 
"Seni seviyorum"larla çiçek çiçek açtırıp, gökkuşağının dalgaları arasında nefes nefes haykırabilseydin "Seni seviyorum" "Seni seviyorum" ünlemsiz, kaygısız, sorgusuzca...

Nasıl harcanmışsa sevmelerin, sevmekten gönlün gibi dilin de nasıl yanmışsa, sevgiyi üfleyerek ürkerek içinde saklıyorsun...

Çok sık söyleyip dilde, kulakta eskitmeden, gönülde hep taze ve doyumsuz severek ve bu sevgiyi saygı/sadakatle pekiştirerek çoğaltmaktır asıl olan...

"Seni seviyorum" dediğimize pişman edenlere yolunuz düşmemişse, "Seni seviyorum" dediğinizde bunu can kulağı ile duyup, gözbebeklerinde uçsuz bucaksız bir dünyaya sizi alarak "Seni seviyorum" diye mukabele de bulunanız varsa, bu yazıyı okuyan istisnalardansınız, şükredin.

"Seni seviyorum" cümlesi anlamı bilinmeyen yabancı bir lisan gibi eğreti durmadığı sürece hayatı yudumluyorsunuz demektir.

Türkçeye yeni bir kural getirmeli TDK ve 
SeniSeviyorum 
böyle birleşik yazılmalı...


7 Ekim 2022 Cuma

Mevlid Kandilimiz Mübarek Olsun


O bize, son veda anında bile "ümmetim"diyecek kadar düşkün, Rauf ve Rahim oldu. Bir sıkıntıya uğramamız Ona hep ağır geldi, üzüldü...

Biz Onu hakkıyla/yaşamıyla ruhuyla, nuruyla bilmekten aciz bir savrulmuşlukla bilemedik. Bilmemizin hayati kıymetini de idrak edemedik. 

Sahi siyer-i nebi neydi?  
O ne için gönderilmiş ve bizi neye davet etmişti! 
Onun ahlakı, Onun huyu deyince kapı nereye açılır, pusula nereyi gösterirdi? 

"Geldi geçti ömrüm benim 
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir
Şol göz yumup açmış gibi." [Yunus Emre]


Allahümme salli ala seyyidina Muhammed 


Bir 20 Nisan seherine açan Gülsün Efendim.
Kademi şerifini mahcubiyetle öperim Efendim. 


Çilekeş kadınlar!

Bir dokunsan bin ah işitirsin, 
Bu coğrafyanın çileli kadınlarından!
İçlerine dökerler ağıtlarını,
Bir şikâyet duyamazsın dudaklarından..!
Dokunmadan işit ahu figânları!
Bakarak gör o konuşan gözleri...
Sığınacak güvenli bir liman arayan tekneler gibi,
Hepsinin de nasırlıdır yürekleri...
Anadırlar, yârdırlar, candırlar,
Görene yara, bilene  hicrandırlar..!
Gün yüzü görmeyen çilekeş kadınlar...


6 Ekim 2022 Perşembe

Değişik!

İnsan ağzıyla konuşur!
............
Ya ciddi bir şey yazacağım, nedense bir gülme tuttu!
Pisleşmeyin, konu önemli!
Baştan alıyoruz!

*

İnsan ağzıyla konuşur!
Bazen dudaklarıyla! 
Hemen, "ne saçmaladın, dudaklar olmasa zaten ağzıyla konuşmuş olmaz!"demeyin, az sabır!

Sesiyle kelam etmeden de bazı insanların dudakları sürekli konuşur! Sussa bile..! 
Kıvrımları, bükülmeleri, ileri doğru çıkıntılarıyla konuşur...

İnsan kaşlarıyla da konuşur.(Doğal hali ile oynanmamış olanlarda daha keskin ve sahici!) Zaten gözlere anlam ve karakteri kaşlar katar. Mimiklerimizin yapı taşları kaşlar...

Ve nihayet insan gözleriyle gözbebekleriyle konuşur.(Ki bunu herkes bilir, duymuşsunuzdur.) Bu yüzden üzerinde kelama gerek yok.

Siz yine de dudaklarıyla hiç kelam etmediği halde konuşan farklı birine rastlarsanız, çaktırmadan izleyin, bana hak vereceksiniz.

Not: Aylar önce karalamışım, taslak olarak unutulmuş. 


5 Ekim 2022 Çarşamba

Özlemek üzerine


Hep uzakta olan özleniyorsa, özlemenin, sevginin künhüne, özüne varılamamış demektir!

Konuyu bu şekilde  yörüngesine oturttuktan sonra azıcık açarsak; öncelikle, özlemek uzakta olanadır. Bu bir evlat, eş, sevgili, anne-baba, vatan olabileceği gibi, bir cennet özlemi de olabilir...

Özlenecek bir şeylerin var, ne güzel. Kavuşmak ikinci fasıl. Önce bardağın dolu tarafını görmeli. Yani özleyen seven bir kalbin var. 

Seven özleyen her kalp içinde güzel, latif duygular barındırıyor demektir. İnsan olmanın olmazsa olmazlarından...

Ömür boyu kavuşamadığı halde, sevmekten, özlemekten asla vazgeçmeyen insanlar, mahrum değil, bilakis zengin insanlardır. Kalpleri ölmemiştir. Bu duygular, karşılığında kavuşma olmasa bile kişiyi canlı tutar. 

Bir de yakında olanı özlemek var. Öncelikle muhabbetullah. Yani Allah'a duyulan sevgi, saygı ve hasret/haşyet. 
Sonra bu annne-baba, evlat eş olur... İnsanın yakınındakini özlemesinin anlamı biraz daha farklıdır, aşkın bir sevme biçimidir ve sevdikçe seversin, yorulmazsın, doyamazsın. 

Uzaktaki yakınını ise özledikçe özlersin, kanamazsın. 

Sonuç olarak özlediğin birileri, bir şeyler varsa yaşıyorsun demektir.


4 Ekim 2022 Salı

Hayat

Hayat belki de kırık bir aynada gördüğümüz parçacıklar bütünü...