29 Kasım 2021 Pazartesi

Siz var ya!


Korkularımdan, kararsızlıklarımdan!
Ruhumdan, bedenimden!
Özleyişlerimden, nefesimden!
Sevmelerimden şehvetimden! 
Sesimden, soluğumdan!
Şiirlerimden, şarkılarımdan!
Sancılarımdan, kanışlarımdan!
Susuşlarımdan, haykırışlarımdan!
Gülüşlerimden, ağlayışlarımdan!
Dokunuşlarımdan, 
yok oluşlarımdan!
Zayıflarımdan, zaaflarımdan!
Gidişlerimden, gelişlerimden!
Çaresizliklerimden, tevbelerimden!

Çe-kiş-ti-ri-yor-su-nuz!
Siz var ya!
Bu adama hiç acımıyorsunuz!

28 Kasım 2021 Pazar

gömü!


Ne çok şey dilimden döndü! Sessiz sedasız gönlüme gömüldü...

sonuna kadar!


"Herkes kalbinin ekmeğini yermiş!"

Ne güzel söz!

Önem verdiğim kadar önemsenmeye varım ben..! 
Hem de sonuna kadar!


Şair ruhu!

Şair olmakla şairliğin gereklerinden olan naif, hassas "Şair ruhu" taşımak, aynı gibi görünse de çok farklı şeyler!

Şair olamadım, kelimelerle  oynadım,oyalandım..!
Bir mavera sırrını kendi meşrebimce aradım. 

Kalp her canlıda var dedim, gönül sahibi olanlara imrendim!


çırpınışlarımız


Çırpınışlarımız sanki kanat çırpan ürkek kuşlar gibi...





25 Kasım 2021 Perşembe

diyeceğim


Acemisiydim, 
acemdim belki de aşka...
Kalakaldım bir çıkmaz sokakta!
Gidilecek yol kalmasa da,
İntizar etmedim kalbimdeki yaraya!
Tüm fütursuzlukların başı sağ olsun..!
Tutunamadım senden sonra hayata!



tut ki...


çisil çisil!


..toprağın bakire kokusunu kışkırtıp okşayan yağmurlar gibi,
bazı şarkılar;
çisil çisil!

22 Kasım 2021 Pazartesi

gelmeyecek!


Hep ruhlarımız dokundu birbirine..!
Bedenlerimize sıra hiç bir zaman gelemedi, gelmeyecek de..!


Bir şiir yazsan bana


Bir şiir yazsan bana,
Sarılsa ruhuma,
Isıtsa canımı,
Girsen koynuma...




20 Kasım 2021 Cumartesi

Davet!


Eskiden kalabalıklara karışabilir, uzunca sayılabilecek sohbetler edebilir ve karşımdakini dinleyebilirdim!

Zamanla bu, uzun sayılabilecek yazı ve şiirlere evrilirken, yalnızlık yoldaşım oldu!

Derken uzunca yazı ve şiirimsi şeyler de kısalan ömrüme denk kısaldılar! 

İyi ki vaktinde biraz kitaplarla haşir-neşir olmuşum; geçenlerde altı üstü 300 sayfalık Balzac romanı Vadideki Zambak'ın seslendirilmişine bile tahammül edemedim!

Artık -ruhuma terapi- yazmak konusunda da üşengeç oldum. "Ruhumun saçmalıkları!" dediğim "Bir yudum teselli" sanki ellerimden kayıp, beni de kayıp bir yerlerde kaybolmaya davet ediyor!

18 Kasım 2021 Perşembe

Ne kadınlar sevdi beni!

 

Ne kadınlar sevdi beni!
Zaten hep yoktum!

Azıcık şefkatlice seslenseler,
Yağmur olurlardı gözbebeklerimde...
Böyle bir sağanak görülmüş müdür?

Hayır sanmayın ki hepsi de tek tek hatırımda!
Hala ara sıra mektuplar gelse de
Bir hayalim ben, belki de bir masal...
Çocuklar sever masalları!
Böyle bir masal görülmüş müdür..!

Yalnızlıklarıma gölge oldular,
Hâlâ kulaklarımda o dişi fısıldayışlar..!
Sanki dokunsam kaybolacaklar!
Böyle bir sevmek görülmüş müdür?

Yazmazdım aslında böyle bir şiir!
Bu defa suçlu kadınlar değil Attila İlhan!
''Böyle bir sevmek görülmemiştir'' dedi!
İçimdeki yarayı faş eyletti!

Ne kadınlar sevdi beni! 
Birbirinden güzel ve iyiydiler!
Birine yar olup kapılmayayım diye!
Ben de istisnasız sevdim hepsini!
Aşık olmak istemedim!
Aşk yaralar, aşk kıymetten düşürür!

Ne kadınlar sevdi beni!
Belki de hak etmedim hiç birini!
Ne kadınlar sevdi beni!
Zaten hep yoktum!




 

tezat!

Çığlık çığlığa büyüyen,
İmkansızlık uçurumunda bir yediveren...
Anahtarı kayıp o kapının eşiğinde üşüyen,
Yolları çıkmaz bir sokakta kesişen...
"Ve sen; hayatımdaki bütün tezatlıkların başkahramanı..!"





16 Kasım 2021 Salı

Dünya sürgünün bitti üstadım!


Şairlerin vedası çoktur!
Onlar her mısrada veda ederler, son bakış, son tebessüm, son şiircesine...
Şairlerin vedası çoktur!
Hasreti çoktur, uhdesi ur olur, şiir diye okunur!
Şairlerin şiirleri kalır, gidişleri bir garip olur...
Şairlerin.. .

15 Kasım 2021 Pazartesi

Bir masala inandık biz!


Kalbime Mektuplar [17]


Kalbim!
Tekrarlanmış vedalarla seni ölmeden önce, defalarca öldürdüğüm için beni affet!

Bahtına hep uzaklar düştü. Hicran düştü, hasret düştü!
Uzakları sevmek düştü, uzaktan sevmek düştü!
Uzaklardan sevilmek..!

Kalbim!
Bu geceyi sana adıyorum. 
Sana ağlıyor, sana acıyorum!
Yüzünü şefkatle okşuyor, silinmez izleri kalsa da göz yaşlarını siliyorum! 

Hadi kapa gözlerini acılara, hasretlere ve uyu bu gece...


12 Kasım 2021 Cuma

Yaşamak gibi..!


Günler avuçlarımıza konmadan uçup giden serçeler gibi...
Artık spor yürüyüşleri de bıraktım. 
Kent Parka gitmeleri bıraktığım gibi..!
Eskiden canıma teselli olan şeyler, son zamanlarda pek tat vermez oldular!
Dünü kahve içmeden geçirmişim mesela...
Vaki değil, kıyamet alametleri değilse de
Canımın çekilme işaretlerinden olsa gerek!
Bilirsin kahve olmazsa olmazlarımdandır...
Artık olması gerekenim olmayınca, diğerlerinin de pek bir önemi kalmıyor galiba... 
En çok da gün batımlarında batıyor, dalıyorum...
Bir aşka sarılamamanın sancısını dibine kadar yaşıyorum...
O anda bir şarkı dinlemem şart oluyor. 
Ah evet müzikten kopmadım, henüz...
Şiire benzer şeyleri karalamaktan da yorgunum.
Eskiden terapi olurdu ruhuma...
Şimdilerde ona da üşenir oldum. 
Anlayacağın hiç bir şey olamadan...
Mezar taşında iki sıra isim olacağım...
Bazı şeylere insanın kendisini zorlaması ne acı!
Yaşamak gibi...






 

iste ve inan!


Yeniden başlamak için, kendinin eskimediğine inanmalı ve eskimesini istemediklerini de ardında bırakmalısın!

Kendi gücüne inanırsan, kendinden yeniden umabilir, umut edebilirsin...

Bundan sonra hangi hayalin, idealin varsa, peşisıra gidecek azmin seni oraya yönlendirecektir!

Hiç bir yaşta ve yaşanılan olayda, hiç bir şey için geç değil.

Yeter ki iste, yeter ki geçmişle yaşadığın ânı bulandırma, yeter ki inan!



11 Kasım 2021 Perşembe

Bitmeyecek bu hasret!


Bir adamın aşka hasretinin izdüşümü dağınık kelimeler,
Rüveyda'ya Mektuplar... 

Bir ateisti ne zaman sevmeyiz!?


 
Bir ateiste-deiste, materyaliste, komüniste, kâfire...dinimize, kutsallarımıza saldırmadıkça; hidayetini umarak mülayim hatta merhamet/şefkat hisleriyle de yaklaşabiliriz. 

Ne zaman ki kutsallarımıza, değerlerimize, dinimize, imanımıza hakaret edip, aşağılık ruh haleti ile aşağılamaya kalkar...o noktadan sonra böyle bir tipolojiyi sevmemiz mümkün olamayacağı gibi, gündeme nefret dahi girebilir!
Çünkü "Allah için sevmek ve Allah için nefret etmek!" dahi iman esaslarındandır, yeter ki ölçüler, zamanlama şaşmasın! (Kışkırtıp provoke eden tuzaklar bahsi diğer!)

Yaşarken, şu gönderildiğimiz dünyadan geçerken, dünya hayatına, hadiselere, portrelere bakışımızın/davranışlarımızın özünde, kaynağında, mayasında inandığımız dinin iman esasları, öğretileri, prensipleri, ahlâk anlayışı yoksa... Allah'ın muradı olan imana sahip olduğumuz konusu müphemdir, ihlastan da uzak demektir! Çünkü hayatın her alanına dair bir sözü, notu, ikazı, uyarısı, seçimi, değer yargısı, hükmü olan İslâm, bizi yalnız bırakmayıp, elimizden tutarak sahili selamete ulaştırmayı gaye edinmiştir.



10 Kasım 2021 Çarşamba

şundan-bundan!

Zaman, sitemleri de içine gömdürüyor. 
İnsan bu, gün geçtikçe kuvveti azalıyor, hevesleri ölüyor! 
Okuldayken geometrim iyiydi ama matematiği sevememiştim!
Ömrümün sonralarında "nasılsın" sorusunun altında saklı kaldı!
Bense her hal-hatır soruldukça, sanki bir enkazın altında!
Detayların izahını da sevmem bilirsin...
Sohbet kısa, kelimeler derin olsun yeter!
Şu hayatı hep basit, kendime iktisatlı yaşamışım meğer.
Ne diyordum bak onu da unuttum. 
Bu aralar iyice anneme benzedim!
Şu dünyadan çok gençken bezdim.
Neyse, bu da "şundan-bundan!" şiiri olsun!
Malum ne kadar anlaşılmazsa o kadar kıymetli san'at dediğin!
Geç oldu artık, ben gideyim!
Yine gelir miyim, nasip diyeyim...


8 Kasım 2021 Pazartesi

tımarhane!



Açık hava tımarhanesinde, 
Bir de can pazarı kurmuşlar! 
Selim akıl desen karaborsa!
Öfke yanardağında, korkunç karmaşa! 
Yanmadan akşamı edebiliyorsan şükret!

Cüceleri dev diye ezberletmişler!
Araştır, oku, sonra da fikret!
İmana zıt ne, kim varsa, tereddütsüz reddet!
Verme aklını kiraya, tapma hevaya!
Ruhunu üzmeden el salla şu dünyaya...

 



7 Kasım 2021 Pazar

Demiştim!


Bunca zaman beklemeye ne gerek vardı!
Demiştim ilk başta; gönlümden bahar göçeli nice zaman oldu..!


6 Kasım 2021 Cumartesi

Algı yönetimine müthiş bir örnek!


1989 yılı...Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer. Bekledikleri gibi olmaz. Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez. Dükkanlar kapatılır.Geri dönülür.

1991 yılı. Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür.Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder. Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur. Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal.Yayınlanmaya başlar. Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur. Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.

1994 yılına gelindiğinde çizgi film dizisi milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır. Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.Talep gitgide artar. Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açılır. Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş ederler. Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar meselesi haline gelir.

Türk mutfağının alışılagelmiş lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelmiştir.
Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi? Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”! O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur, onu da burada söylemeyelim.

Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi. İlk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu. Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor. İlk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?” Bir sonraki jenerasyon da yurt öğrenci evlerine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.

İşte algılarımız böyle yönetiliyor. 20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor. Bizim eğlenceli diye izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret. Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!

Bu sadece bir örnekti. Her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi. Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye 15 lira ödüyor olmamızın nedeni. Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için pet şişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu. Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.

Biz belki hatırlamayız ama büyüklerimizin, babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil. Etkiye bakar mısınız? İşte bu yüzden unutmayalım; Bize sunulan görüntülerin, ürün reklamlarının, aile yapımızı bozan film ve dizilerin % 99’u bir amaca hizmet ediyor, Algı yönetimi yada bilinçaltına kayıt operasyonu. Aradan zaman geçtikçe tüm bunlar hayatımızın içine birer birer girerek hayatımızın bir parçası haline geliyor. Bu nedenle inanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce birkaç defa düşünmemiz gerekiyor.

“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X, Uyanık olmayana pizzayı da hamburgeri de yedirirler, kolayı da içirirler, mallarını da bir güzel satar üzerine bir de marlbora sigara yaktırırlar…
Sonra da Afiyet olsun! derler.

Ömer EKİNCİ

naftalin!

 
Gülüşlerimizi de naftalinletti sonra hayat bize..!
Ömür albümünün yaprakları arasında hatıra niyetine..!

4 Kasım 2021 Perşembe

Gün uyanıyor!


Tren sesi geldi!
Gün uyanıyor!
Gece yine akşama kaldı!
Tren düdüğünü yine çaldı!
Uzakları yakın etmek istese de
Yakınları da ırak ediyor!
Bu hayatta her istenilen olmuyor!
Gün uyanıyor!
İnsanlar anlamlı-anlamsız telaşla koşturuyor!
Gece yine akşama kaldı!
Köpekler uykuya,
Kuşlar kahvaltıya...
Tren sesi duyulmaz oldu!
Her giden gibi,
O da kendi sesini dinleyerek,
Kendi yolculuğunda..!



3 Kasım 2021 Çarşamba

Aşk mı?


Zatından katre nasiplenemeyen sevgileri 
bir de aşk diye yaftalıyoruz ya! 
İşte aşk, tam da orada ağlıyor!


1 Kasım 2021 Pazartesi

ve ma!


Bu nasıl muhteşem bir aşktır, kavranası değil!
Duyduğumuz, adın söylenir günde beş ikrar ile!
Düşemediğimiz, bir hayrettir, kim bilir, kim anlar?
Aşkın şahitleri yazdı bizi ol kalem, 
İdrak edilesi akıl kendinde değil!
İsminin yanında yalnız Onun pak ismi,
Levlake sırrını kuşanmış, yanmada eflâk!
Ve ma'ya hele bir var da, verirsin aklını yele!
Cümle asuman dökülse de eteğine.
Sidre'den başlar aşkın v'aslına ilk basamak...
''Göz gördüğünü yalanlamadı!'' 
Akıl eresi değil!
On sekiz bin âlemin alemi,
Canların özü, nuru Efendim...
Fani bakışlarımız bikarardır, çözülesi değil...
Adın güzel, aslın güzel, aşkın özel Efendim...
Canlar, aşkına, canlarından geçtiler Efendim...
Dünyalar var oldukça, söz tükenesi değil. 
Tebessümünüzden bir sadaka, kerem olur,
ikram olur Efendim...
Salli ve sellim...
_______________________
Ve : Bağlaç olan “ve”
Ma : Ne, nedir 

Miracı duyduk iman ettik. Bu dünyayı da gördük ama ne gördük? Görülmesi gerekenleri görebildik mi, gördüysek de kaçta kaçını?  İlmimizi de buna kıyasla, ne kadar vardıysa!
Anlamların girdabında anlamadan, anlamsız bir şey gibi mi gidiyoruz? 
İşte ''kafamda deli sorular!'' diye her bir şeye söylenilen ''esprinin'' asıl yeri tam da burası!



Şiir, Şiir, Şiir!

Şiir okumadan büyüyor çocuklar!
Çiçekleri, kedileri,  kelebekleri nasıl sevsinler!
Şiir yazmadan seviyor gençler!
Kadınları incitmeden nasıl yoldaş edinecekler?
Şiir dinlemiyor kadınlar!
Eşlerini nasıl mutlu edecekler?
Edebiyata, kitaba uzak insanlar!
İnsanlığı unutacaklar!


bazı yaralar!


Bazı yaralar iyileşmez!
Sadece üzeri örtülür!
Bazı avazlar susturulmaz!
Yalnızca içe gömülür..!