30 Nisan 2024 Salı

Nasıl olacak böyle..?



Seni unutmama imkân vermiyor hayat...
Tuhaf olan, seni de vermiyor!..
Nasıl olacak böyle..?
Kim önce vazgeçecek sınavı ise şayet bu;
Ben asla kaybetmem güzelim...



29 Nisan 2024 Pazartesi

Sen!

Sen şarkılarla, anılarla, gözyaşlarıyla beslemezsen, acılar aynı kalmaz...

Başkalarına merhamet ettiğin kadar kendine de merhamet edersen, kederin aynı kalmaz...

Ve
Herkese iyilikte yetişemez, herkesin problemini çözemezsin. Sen de herkes gibi aciz bir kulsun. Gücünü bilip ona göre çabalamazsan, an gelir umulmadık en kolay sorunda tükenirsin.

28 Nisan 2024 Pazar

İki güç!

Şehvet ve hüzün...
İki güç...

An gelir, şehvet hüznün üzerini örter,
An gelir, hüzün şehveti etkisizleştirir...

Bazı insanlar öyle acılar yaşarlar ki, onların şehvetlerinin üzeri geçici olarak örtülmez, altben mezarlığına gömülür...

Bazı insanlar da ne kadar acı yaşarlarsa yaşasınlar, şehvetlerini (isteseler de) gömemez, gömmezler...Bir malzeme gibi, kilerde (altbende) muhafaza ederler.

Belki bütün mesele bu bilgi ve bilincin yanında, doğru yerde, doğru kullanım ve zamanlama...

Bu konuda erkekler kadınlara nispeten, bunu daha iyi yönetebiliyorlar denilebilir.


27 Nisan 2024 Cumartesi

his

Hissettim,
Derinden...
Dilsiz, kelimesiz, 
Virgülsüz, noktasız,
İmlâsız, kuralsız,
Mecalsiz, meramsız,
Zamansız, imkânsız...
Hissettim...
Hissedişleri yaşayamadan, 
Düştüm yaşamaktan...



25 Nisan 2024 Perşembe

Gökkuşağı

Belki de gökkuşağı, aşkın bu dünyada görünen cismi/resmi, remzi olarak yaratılmıştır. 

Rengarenk, göz alıcı, muhteşem...

Görüyorsun; varlığını inkâr etmiyorsun, hatta bazen içinden geçiyorsun ama dokunamıyorsun...

Bakmaya doyamadan, kayboluyor...

Aynı anda, aynı yağmur ve güneşi belki sonra bir ömür yakalayamıyorsun...


24 Nisan 2024 Çarşamba

çırpınış

Uçmak istiyorduk,
Sürekli çırpındık durduk...
Oysa kanatlarımız yoktu, 
Biz buradan vurulduk!...




23 Nisan 2024 Salı

Kalbime mektuplar [35]

Sevgisiz Kalbim!
Uzun zaman oldu sana yazmayalı,
Ne haldesin sormayalı.
Sevgisiz derken, sen her an sevgi, şefkat dolusun. Sevgisiz kaldın anlamında...
Aksi gibi bir de dokunsalsın. 
Annemin elleri nasıl yumuşacık, hamur gibi değil mi, hele avuç içlerinden öpmek...

Sevgili Kalbim,
Dinlene dinlendire yordum seni...
Yorup yorulup üzdüm seni...
Sen, sevmek-sevilmek istedikçe,
Büyümeye direndikçe,
Nefes nefese özledikçe,
Yaşlı bir ihtiyara döndürdüm seni...

Kalbim,
Artık ne kaybetmekten korkarsın,
Ne de yalnızlığın Everestin'e tırmanmaktan.
Bak bak, çekinme!
Nihayet...
Yenilip durduk zamanın çarkında...
Kalabalıklar med cezir gibi çekildiler 
Kumlar üzerinde yalnızca kendi ayak izimiz...
Sorulara cevap yalnız kendi sesimiz...


22 Nisan 2024 Pazartesi

nokta


Geldiğim noktada, nokta da kayboldu!..
Gelmeyip varsaydım, ben de kaybolurdum! .



21 Nisan 2024 Pazar

Kadın sezgisi diye bir şey var


Kadın sezgisi diye bir şey var!
Olayları en küçük detayı atlamadan ve en küçük detaya bile binlerce olasılık yükleyen, sentezleyip, analize, sonuca varan bir sezgi, kadın sezgisi...

Yanıldığı nadirattan olan, sorduğu soruya cevap vermeseniz dahi vücut ısınıza, mimiklerinize kadar tomografi, radar gibi cevaplarını aldığı halde, size itiraf ettirmenin zevkini tatmadan, sizi sorgu sandalyesinden indirmeyen kadın sezgisi...

Yanıldığı zamanlarda da özür dilememek için, savcılık makamını zinhar terk etmeyen, celseyi şüpheli bakışları sığdırdığı kaşlarının saçağında noktalamış gibi yapan kadın sezgisi...

Bir erkek olarak her gün bu kadın sezgisinden korkusuz, vicdanı hür geçmek istiyorsanız, yapılacak ve olması gereken şey bellidir; asla aldatmamak ve her konuda dürüst, yalansız olmak...


20 Nisan 2024 Cumartesi

Şimdi buna gülelim!..

Hemen hiç bir şey 
olması gerektiği yerde değilken;
Biz kalkmış, 
bizi oldurmaya çabalamışız!..
Hadi güzelim, şimdi buna gülelim!..


19 Nisan 2024 Cuma

İnci Taneleri vesaire



Doğrusu kanalda “Yılmaz Erdoğan’dan İnci Taneleri” anonsunu duyduğumda, şair ve kelimelere dans ettirmeyi seven, nüktedan kimliğiyle, ondan iyi bir senaryo ummuştum…

Siyasilerin dahi birbirine salvolarına malzeme oluverdi payvonda dans eden “Dilber!”

Replikler Dilber’in gölgesinde kaldı.

Ben mi, bağımlısı olarak takip ettiğim tek bir dizi yok. 
Kumanda elimde tetikte, annemi oyalamak için ve uykumuz geldiği anda kapanış, daha çok belgesele takılıyoruz. 

İnci Taneleri, iki evladına hasret çeken, yeniden onlara kavuşma mücadelesi veren bir edebiyat öğretmeninin öyküsü güya! 

Reyting için araya pavyon ve mafya girmesine rağmen bana göre yavaş seyreden arabesk bir dizi…Mesela boşanmak istediği eşinden şiddet görüp, hastaneye yatış, koca bölümün böyle geçeceğini anladığım anda açık oturuma kaçtım. 
Dizilerin özetlerine bakmak kâfi. TRT1’de Salı günleri Sultan Mehmed fena gitmiyor. Süreleri çok uzun ve müzik sesleri aşırı yüksek, (insanın başı şişiyor) bu sebeple her diziden sıkılıyorum. 

Kısacası Yılmaz Erdoğan, edebiyatı, şiiri, pavyona harcattırdı! Anason kokuları, şiir çiçeklerini soldurdu!
Bir şair, kendisine ve şiire bundan daha bir büyük kötülük yapamazdı!

HUZUR SOKAĞI

Şule Yüksel Şenler merhum da Huzur Sokağı’nı (maddi ihtiyaç mıydı bilemem) dizi uğruna harcattırmış, çocukluğumuzun romanına, hatıralarımıza iyilik etmemişti…

KIZILCIK ŞERBETİ

Bu diziyi bir kaç bölüm izlemiş, sonra kutsalımıza ya da hatalarından/yozluklarından dolayı dinimize, Müslüman kimliğimize ara ara giydirdiğini fark edince bırakmıştım. 

Geçenlerde denk geldim, amca bir gece bir kadınla tanışır ve zina ederler. 
Başka zaman denk geldiğimde, ne göreyim; amcanın yattığı kadınla, yeğeni evleniyordu! Bu nasıl iğrenç senaryo! Amca baba demek! Nasıl bu evliliğe müsaade edersin ve sonra nasıl yüzyüze geleceksiniz! (Sorsan, dinci Erdoğan iktidarında, özgürlük yok! RTÜK de var sahi!)

Uşaklıgil romanı olan ve amcasının eşiyle yatan, yasak aşk ismiyle maruf, zinaya aşk elbisesi giydirilmişinin film ve tekrar çekilen dizilerini, yıllar önce izlettirmişler, bizi nasılsa alıştırmışlardı(!)

*

O Amerikan kanalını bilinmez bir yere attığım için, bahsi geçen ve yüce dinimiz İslâm'ı karalamayı hedeflediği iddia edilen o diziyi hiç izlemedim.

*

Şimdilerde öğleden sonra kuşağında, kendisini bilmem kaçıncı kere aldatan karısını evine dönmesi için onursuzca ekranlarda ikna etmeye çabalayan bu nesil birden türemedi!

Bu sapkın yaşam tarzı normalleştirildiği için, belki de hep birlikte cezamızı şiddet ve aşırı pahalılık olarak çekiyoruzdur...



18 Nisan 2024 Perşembe

Size bir kötü bir de iyi haberim var!

Klasik deyişi başlık yaptım, aslında kötü bir şey yok.
İlk haberden başlayayım; (okur duygu ve düşüncesine çok önem vermeme rağmen) mail adresimi (hayaller4321@hotmail.com) bugün itibariyle sildim. Okur mektubu almayacağım...(Umarım bu kararımın arkasında dururum!)

İyi haber; demiştim ya ''yine de son sözü zaman söyleyecek''diye...

4 ay olmuş...

Evet zaman dedi ki, ''zaman zaman bir şeyler karala sen içini dök; (veda ettin diye seni sinkaflı protesto eden bile olmuştu) iç dökümünle dostlara da mutluluk ol!''

Sosyal medya yok, sosyalleşebileceğim arkadaş ortamım yok! 
Bu ne amansız bir izolasyon/inziva! Bu ne amansız bir ceza mı demeli, yoksa o kuşun yaşadığı dağın zirvesi mi? (Zümrüdü anka, Kaf dağı.)

Annem ve ben...
Eskiden tiyatrolar olurdu, iki kişi oynardı, aynı dekor ve sahnede...
Biz de ana-oğul öyleyiz. 
O her geçen gün gücünü kaybediyor, ben de ona refakat ve şahitlik ediyorum. Bir insanın göçüşüne...Sevdiğim, çok sevdiğim bir insanın...

Ve çevremde kim varsa, kimi varsa hastalıklarla cedelleşiyor, hayatın tadı tuzu kalmadı.

Hayat eski hayat değil. Zaten 
''Hayat, ahiret hayatıdır.''
Az önce A'raf suresinden bir ayete denk geldim. Okudum ve öylece kalakaldım. Onunla noktalamak isterim:

 “Orada (dünyada) yaşayacak, orada ölecek ve kıyâmet günü yeniden oradan diriltilip çıkarılacaksınız.” [A'raf;25]