31 Temmuz 2020 Cuma

Nerede mi o eski bayramlar?


Bayramların da ruh ve bedenlerinin olduğunu tahayyül etmişimdir.

Bayram beden, sevinç ruhu...
Bayram İslâm, sevinci tasavvuf...

Eski zamanlarda ikisi bir arada bihakkın idrak edilirmiş. Dileyen kutlanırmış desin. 

Sevinç dedi ki: "Son çocuk, kendi ülkesinde, kendi evinin bahçesinde, üzerine bombalar yağmadan, babası rejim tarafından zorla zindana götürülmeden, annesi dizlerini dövmeden, yüzünde yarın ve ölüm endişesi yaşamadan bayramlarda yeni bayramlıklarına sevinene kadar siz bayramı idrak eder ama beni bulamazsınız! 

Yeryüzünde zalimlerin zulmü sürdüğü müddetçe bayrama yine de mecbur, eksikliğime katlanmaya mahkûmsunuz! 
Beni yeniden yaşam sevinci gibi bayramlarınızda görebilmeniz, zelillikten kurtulduğunuz gündür."

Bayram beden, sevinci tasavvuf. Biri beden, diğeri ruh. Ruhsuz bayramlar yaşıyorsak, geleneklerden uzaklaşan, asosyal bünyemizin artan yabaniliğinin de işbu sevinçi kaybetmesinde vebali var. Ne kadar rağbet, o kadar marifet.
Dini bayramlar ilahi emir oldukları için idrak edilirler. Gerekleri zarf-mazruf ikileminde öznesinden kopmuş olsa da yerine getirilir. 
Şeker de tutsalar, tatlı da yesek, ruhumuzun tatlanmayışının, dahası bir görevi alel acele ifa edip aradan çıkarma niyetimiz bile neş'eyi gücendirmeye yeter. Biz bayram günü bayramın kalbini kırdığımızdan habersiz o klasik hayıflanışın bildik nakaratını tekrarlarız: 
Nerede o eski bayramlar! 

 

30 Temmuz 2020 Perşembe

Kul hakkı mı dediniz?


Aslında görsel konuyu özetliyor.
Gittikçe artan ve daralan bir nobranlık, kabalık, saygısızlık, şefkatsizlik çemberinde cinneti yaşıyoruz! 

Bunu anlamak için akşam haberlerine bakmak yeterli. Saçma, basit hatta çocuksu konulardan kavgalar, cinayetler! 
Üstelik Müslüman bir ülkede! 
Laik ahlâk çabasıyla bu millete önderlik ve mühendislik edenlerin kemikleri sızlıyor mudur bilemem ama, seküler manifestolar, öğretiler insanlardaki vicdan ve Allah'a kalbi saygıyı -yok sayıp dışlayıp- dumura uğrattığı için, Müslüman ismi altında saklı modern laik insan modeli "trum trum makineleşmek istiyorum" neticesinin, ateist, deist derekelerinde çağdaş hüsranı yaşamamızla sonuçlandı. İnsan gittikçe duyguları törpülenen bencil bir canlıya dönüstü. 
(Birilerinin yapay zekâ robot üreteceğiz dediği proje bu olmalı!)
Haliyle de kanunlar idi dikkat edilmesi gereken, "kul hakkı" değil! 

Şahsen yaz aylarını bu ülkede usanç ötesi bir kızgınlıkla yaşamaktayım!

Onlar uyumadan uyumak mümkün değil, onlar uyanınca da uyumak! 

Hangi ara bu kadar düşüncesiz, saygısız, umursamaz, bencil...kötü olabildik? 
Okullarda, camilerde, medyada bu konu ciddiyetle (kamu spotları da dahil) ders olarak işlenmelidir. Şefkat dersleri. 
Tarihi yaşanmış örnekleriyle, beyinlere, kalplere İslâm ahlakı öğretilemezse, üst komşusuna "gürültü yapmasanız artık!" mealinde SMS yazan adamı kapısında sopalarla linç eden anlayış azalmak yerine, farklı korkunç örnekleriyle çoğalışını sürdürecektir. 

Yurtdışında saat 22.00'den sonra kimse ses yapıp komşularını üzmez, üzerse kapıda polisi görür! Kanun gücü ile de olsa bu davranış biçimi batıda oturmuştur. Orada korna ancak yeşil yandığı halde, dalgınlıkta fark edemeyene çalınır. Bizde gecenin 12sinde misafirlikten ayrılanın aracına bindikten sonra  korna çalıp uyuyanları rahatsız ettiği gibi  değil! 

Kanunları çiğneyerek araç kullanmayı yalnızca kurnazlık ve trafik suçundan yırtmak zannediyorsan büyük aldanış içindesin ahbap! Sen, aynı zamanda benim gibi trafikteki onlarca kişinin kul hakkını gasp ediyorsun!

Geçen gün kardeşim yeni taşındığı sitede bir olay yaşamış: üst komşuları bir şekilde balkonlarından onlara zarar vermişler. Özür dilemişler, kardeşim de olur öyle kazalar dese de, ertesi günü kapı çalmış. Ellerinde pasta ve yeğenime saat, oyuncaklar. "Sizi üzdük, lütfen kabul edin, hakkınızı helal edin." 
Benzer olayı yurtdışında bir akrabam anlatmıştı, aynı zaman dilimi içinde örnek davranışlar. Sonradan öğrendim ki, kardeşimin üst komşusu da emekli gurbetçilerimizdenmiş! 

Biz gönül ehlinin mayaladığı bu coğrafyada gönlü unuttuk! Mirasçı kılınacak kadar kıymetli komşu kakkını. Dilimizden düşürmediğimiz kul hakkını unuttuk! 
Egolarımıza, bencilliğimize yenilip kaybolurken, şiddeti yaşamak da bu dünyadaki cezamız oluyor! 

29 Temmuz 2020 Çarşamba

28 Temmuz 2020 Salı

sararmış yaprakların melodisi



ruhumda yine o sonbahar esintisi,
yaz, deniz, kumsal,
kavuştuğunuz sevdikleriniz sizin olsun!

biliyorum yarım kalacak içimin beklentisi!
bana sararmış yaprakların melodisini bulun!

yarım ayrılacağım bu dünyadan!
sen bir ukde gibi kalbimde,
giderken direnen göz kapaklarımda...
ve dudaklarımda 
hasreti gizleyen buruk bir tebessüm...
yarıda kalmış bir film, bir kitap, bir hayat gibi!

gideyim artık ben!
bir eylül sonu gideyim,
üzerimi sarı yapraklarla örtün..!


27 Temmuz 2020 Pazartesi

Bir arkadaşım göndermiş!


Gözlerim Kirişlere Çivilendiğinde mi bölündü Rüyan

-Çoktan bitmişti şairlik hevesim / sebeb-i telifim aşktır,bilesin !

Bizden geriye,yıkılmış bir şehrin
son eylül gününe mıhlanmış bir b/iz bıraktık
ve biz birbirimize ıraktık...

Ben göğsümde seni taşırken inleye inleye
sen üstü kapalı bir rüyanın halüsinasyonlarıyla
çok sevdiğim gözlerini ıslak yastıklara ettin hediye
sordun mu hiç o rüveyda yüreğine ?
bu ayrılık ne diye !

Ben bağıra çağıra
yana yakıla
ulu orta sen dedim !
illâ sen !
sen tahliline gücümün yetmediği şathiyeler dizdin
kahretsin !
zahirindeki ben değildim !

Evvel zamanlarına bıraktın beni
kalbur altı kaldığım günler gibi...

(işi şiire dökmeye kalkarsak yol bellidir yordam belli / lakin ben şiir ziyadesi belledim seni!)

Züleyha Selçuk

Bu da bir başka dosttan gelen...


"Kitabım geldi Murat Mesut beyin Rüveyda'ya Mektuplar'ı...

Aslında okuduğum bir kitap vardı ve ben bir kitabı bitirmeden bir başkasına başlamayı hiç sevmiyorum..

Fakat dur bir bakayım dedim güzel bir takdim yazısı vardı öyle baştan sona değil ara ara okudum..
Sonra önsöz...
Ve ilk mektup...

Kelimelerin cümlelere, cümlelerin paragrafa, paragrafların mektup oluşunu okurken o mektup ben oldum sanki..
Bu kadar mı güzel anlatılır duygular ve bu kadar mı güzel konuşur yürekçe...

Yüreğinize sağlık Şair size nasıl bir hitap şekli olabilir bulamadım ama en uygunu "Şair" diye düşünüyorum çok teşekkür ederim...

Bu kitabı okudukça zaman zaman yazacağım kendimce...

Yürekçe konuşmayı seven herkes bir tane edinmeli kitaplığında olmalı bu kitap..

Bunu sakın reklam olarak algılamayın arkadaşlar..
Yüreğime değmeyen hiç bir şeyi anlatma gereği duymam ben...

Okuru bol olsun..."

İstanbul'a bir Rüveyda'ya Mektuplar daha!


"Hayat kısa, kuşlar uçmalı. 
Gökyüzünü  boşaltın!" 
Murat Mesut

"Değer  verip,  incelik gösterip  bana da güzel bir kitap hediye ettigin için  teşekkür ederim
Murat Mesut bey, kalemin kırılmasın... 
Saygılar, sevgiler"


PTT kargo, kitap, bandrol vesaire


Kitap göndermede PTT kargoyu tavsiye ediyorum. 3.50 £ idi, bu hafta 5.00 £ oldu ki okumayı teşvik olsun diye belirlenen (bu uygulamayı taktir ederken) ücret keşke eski fiyatında kalsaydı, umarım hiç olmazsa 5 lirada kalırlar.

Kitap çıkaracağınız zaman bandrol ücretinden  korkmayın. 
Kültür bakanlığı çok sembolik bir ücret alıyor. Sıkı durun kitap başı yalnızca 0,029 kuruş... Yani 500 adet kitap bastırsanız yalnızca 15 Türk Lirası ödeniyor!

Kitap çıkartacağınız zaman mutlaka başından maliyetini, kaç sayfa, hangi ebatta net fiyatını öğrenin.
Yayın evinin size imzalatacağı protokolü çok iyi okuyunuz.
Yayın evinin en azından bulunduğunuz şehrin kitap evlerine kitabınızı dağıtacağı hususunda da anlaşın derim. Yoksa yalnızca İnternet üzerinden satılabilen bir kitap sahibi olursunuz.

Hayır instagram ya da twitter hesabım yok. O bahsettiğiniz kişi ile yalnızca isim benzerliği var. Facebook ara sıra açıp zaman zaman da uzun süreler donduruyorum.
Sesli şiirlere konusunda eskisi gibi istekli değilim, başka bir sebebi yok.
Yeni bir Rüveyda'ya Mektuplar yazar mıyım, bunu ben tayin etmiyorum ki, mesela son mektup, başka bir şey için sayfayı açtım o geldi...Geldi ve satırlarda arz-ı endam eyledi.

Güzel olsun haftanız, sağlıkla esenlikle...



26 Temmuz 2020 Pazar

Beton şehirler!


Beton şehirler 
inşa ettiğimiz günden beri,
sıkışan ruhlarımız,
yeşillik niyetine 
şiirlere, güzel sözlere
kaçar oldu...
Ve bazı ruhlar da betonlaşınca, 
insanlığımız 
can çekişmeye başladı! 

yaşamak


Artık yaşamak nasıl olmalıydı biliyordum lakin, yaşamak bitmişti!


saçların


..sonra saçların,
saçların dövüyordu 
dört bir yandan, 
sana direnen 
duvarlarımı...

25 Temmuz 2020 Cumartesi

Dokunabilsem


Pembe gül yaprağı gibiydi yüzün,
D/okunabilsem, 
Ölürdüm..!


24 Temmuz 2020 Cuma

23 Temmuz 2020 Perşembe

bir de...


..bir de yaşının hızına yetişemeyen, 
hâlâ çocuk kalmış insanlar bilirim...
göz yaşlarıyla yarışmaktan vazgeçmiş insanlardır biraz da onlar...

yorgun mevsim 2



İçimden yorgun bir mevsim geçiyor...
İçimi de söküp götürüyor...




Çerçeve! 1034




22 Temmuz 2020 Çarşamba

Sırrımı bu kitabın içine gömdüm!


Rüveyda!
Ömrümce sana dair, senden yana ne söylediysem; bir kitabın ön sözündeki ilk paragrafa bile denk olamadı!
Tıpkı benim sana denk (olamadığım) gelemediğim gibi..!
Sen bir kitabın sayfaları arasında, yalnızca yazarının sırrı olarak kalacaksın! 

yorgun mevsim 1


renkleri çalınmış
yorgun bir mevsim vardı
seni bulduğumda,
gelmiyorsam,
gelemiyorsam, 
sebebi bundandır...



21 Temmuz 2020 Salı

çiçeklerin ölümü!


"Ölmesinler diye 
çiçekler çiziyorum..."
Frida Kahlo

Uzun zamandır belki de bu yüzden evde bir kuş, bir çiçek bakamıyorum...
Annemin fesleğeni gözümüzün önünde azalırken içim ağlıyor...

*

Bir çocuğun saçlarını oksar gibi her sabah kahvaltı masasında seviyordum onu...sonra da avucumu kokluyordum...
İki sabahtir eski kokusu yok ama ben belli etmeden aynı ilgiyle sevip kokluyorum...

bilmediğim bir şey olsun!


senden nasıl gidilir 
şimdi bilmiyorum! 
henüz bilmiyorum! 
hiç bilmiyorum...




20 Temmuz 2020 Pazartesi

19 Temmuz 2020 Pazar

Artık şiire de itimadım kalmadı!



Artık şiire de itimadım kalmadı!
Sarar dedim, yaralarımı, sarmadı!
İnatlaşır gibi daha da kanattı!
Sanmıştım ki hal-i pür melâlime ayine olur,
Lâm demeye dermansızlığıma lâmelif olur!
Vahalarıma serap oldu da şelâle olmadı.
Artık şiire de itimadım kalmadı!
Sarar dedim, yaralarımı, sarmadı!
"Bir yudum teselli" kalbimi oyaladı,
O da beni yarı yolda bıraktı!
İçimdeki kıvılcımı çoğaltamadı!
Birikmişlerimi görünür kılamadı!
"Müteşairsin sen!" dedi, şairliğe layık bulmadı..!

Artık şiire de itimadım kalmadı!
Artık şiire de itimadım kalmadı...



Yine uzaklardan güzel bir görsel. Değer verip okuyan yüreğinize çok teşekkürler...


18 Temmuz 2020 Cumartesi

Yine Rüveyda hep Rüveyda!



Kalbim!
Canımdaki sırrım!
Gönlümdeki yasım!
Ömrüme ahım!
Sessiz feryatlarım!
Ümitsiz gözyaşlarım!
Her nefeste yâdım!
Hayalimde yaşattığım, 
Kadınım...

17 Temmuz 2020 Cuma

tekrir-i sükûn!


İstesek de bizden şiir olmazdı..!

Kafiye yoktu, redif yoktu!
Hece ölçüsü zordu!
Ah arama aruzu da!
Vezin zaten iflasta..!
Kelimesizliğim feryatta!
Çaresizliğim nekahatta!
Cesaret mi o zaten yoktu!

Sözün hakikati bir müteşair olarak derim ki kalem ve hayatım tekrirden ibaret! 

Yani kaybolmuş mefhumun içinde zamane sancısıyım! 



Efendim !


Size yazılmamış kelimeler şiir Efendim...
Şiir, kapınızın eşiğinde boynu bükük ve mahcup!

Siz, şiirin fevkinde, her gönle nasip olmayan
aşıklarınızın naat-ı şeriflerinde tecelli edersiniz Efendim...
O güzel kokunuz yayılır her yere, okundukça kasideleriniz...

Ve yine Siz,
Gören g/özler için her şiirde, her türküde,
her melodide, her nakışta varsınız.
Aşkın gözü gayrıya kördür.
Değil mi ki kâinat Zatınızın nurundan yaratıldı, her şeyde o nur...
O da kalbinde iman nuru berraklaşmış nasiplilere...

Cuma bayramında daha çok selatü selam:
Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammed

*

Bizi de o nasiplilerden eyle Allah'ım!
Boş ve faydasız işleri bize ceza eyleme Allah'ım!
Ömür sermayemizi rızana uygun bereketlendir Allah'ım!
Zaaflarımıza mağlup eyleme!
Ahir zaman fitnelerine düşürme!
Fitnelerden bizi, neslimizi ve İslam milletini emin eyle!
Bizi bırakma Allah'ım!
Bizi bırakma Allah'ım!
Bizi bırakma Allah'ım!

Amin.




16 Temmuz 2020 Perşembe

bir kerecik


..kirpiklerinin ucundan
bir kerecik 
b/akamadan sana,
ölüyorum Rüveyda!


ne desem sana!

 

Kalbim! 
Ah benim yorgun kalbim!
Bunca yıldır seni kırıp döktüler! 
Üzdüler! 
Sen yine de sevmekten bir an olsun vazgeçmedin!
Anlık söylendin,
Ağladın ama vazgeçmek aklından bile geçmedi!
Ne desem sana,
Bilemedim...

15 Temmuz 2020 Çarşamba

ah benim açlığım!


Yine içine bolca griler serpilmiş bir gündü!
K/alem kâğıda muht/açtı,
K/âğıtsa y/anmaya..!
Toplasam, hepsi hüzündü!

14 Temmuz 2020 Salı

Rüveyda'ya Mektuplar (55)

İki gündür, temmuzun ortasında, sonbaharı yaşatan bulutlu bir serinlik var Rüveyda!

Bilirsin ilk ve sonbaharı sevdim bu dünyadan geçerken ben...

Hazanda sarının o enfes tonlarında hüznün doruklarında bir vedanın sedasını, ilkbaharda ise tomurcuk tomurcuk yeniden dirilişi temaşa etmeyi; terlemeden üşümeden sessizce varlığımı belli etmeden nefeslenmeyi sevdim...

Anladım ki seni yazmak, seni anmak en çok da bu havalarda dem tutuyor.
Seni özlemekse her mevsim...
Sen her mevsim özlenen beşinci mevsimimsin...
Her nefesime bir mim gibi...

Ahlarımın merkezinde, kimselerden görmediğim vefasın sen Rüveyda!


Kırmaz kırılmazsın, öfkelenmez öfkelendirmezsin!
Sen kalbim, kıyılamayansın!
Kırılmasından çekinilen nadide bir elmas gibi...
Kalbimin kadife çekmecesinde özenle saklanan...

Rüveyda!

Gözbebeklerimi besleyenim.
Kuraklığımın şelalesi,
Fakir gönlümün zenginliği...
Aşinası olunmuş bir melodi gibi hep ruhumda çalan, hep söyleyen, hep dinleten kadın...

Bugün seni yine yeni baştan özledim.
Özlemek bile şaşkındı, özlemek bile halime acıdı.
İnsan kendisine acır mı? Acımalı!
Belki acımaya, merhamete, şefkate ilk önce kendisinden başlamalı.
Bu öyle bir acıma olmalı ki bilinen anlamının çok üzerinde, içinde küçümseme olmayan, şefkati sevgiyi barındıran ufuk çizgisinde bir gün batımı renginde...
Bu dünyada böyle kendisine şefkat gösterenler, ötede acınacak hale düşmeyecek olanlardır!

Sevelim; önce kendimizden başlayarak, sevilesi ne varsa sevelim.
Sevmekten, aşktan gerisi dünya tortusu Rüveyda!
Ruha, bedene yük!

Bizi sevmeyenleri de sevelim kalbim!

Bazıları hak etmiyor diye değil, bizim kalbimize bundan başkası yaraşmaz diye.
Bize iyi gelen yalnızca sevmek diye sevelim.
Sevmiş olmak için de değil, şiarımız, genlerimiz, yaratılışımız böyle diye sevelim.

Sevmekten güzel sermaye mi var?
Sevdiklerimizle  sevgimizin büyüklüğü nispetinde buluşup kavuşma ümidimiz bu yüzden baki...
Bu yüzden şu fani olanda çoğaltacağımız yegâne şey sevmek...
Dünya malı, ünvanlar, bizi gömdüklerinde hiç işimize yaramayacak ötede!
''Önden gönderdiklerimiz!'' varsa ne âlâ, onlar ve sevgimiz.
İnsan neyi seviyorsa, neyin peşindeyse, ne için yaşıyorsa odur demişler.
Ben senin sevginde bir Züleyha aşkının izlerini,  Üveysi bir nefes, Yakubi bir koku, Hallaci bir ateş, Adeviyye bir rayiha bulmasaydım Rüveyda, seni böylesine kitaplık çapta sevebilir miydim? Böylesine içimde çoğalabilir miydin? Böylesine uzaklardan gelen ezanlar gibi ruhumu sarabilir miydin?

Sen Rüveyda,
Her bitti bu son mektup dediğim yerde biten bir gül goncası,
Her bitti dediğim yerde beni sarhoş eden bir gül kokusu,
Her tamam deyişimde yeniden, yine başlayan taze bir baharsın...

Sen kalbim,

Ummadığım anda giden ve ummadığım anda gelen; ağlatan güldüren ve işte hiç planlamadığım anda kalemde gölgesi gözüken ikindi çiçeği gibi tebessüm edenimsin.

Sen kalbim,
Bir ömür nefes aldıkça ve alamadıkça, ruhumun sonsuzluğu gibi sevilensin.


Seni öte de sevip bekleyecek olan bir Murat







Soru cevaplanmış sayılsın!


"Kitabınızı bir solukta okudum. Çok beğendim. Sorum şu: 'Rüveyda' olmasa başka hangi alternatif isimler olurdu? Teşekkürler, saygılar."

- Ben teşekkür ediyorum. Düşüneyim ve gün içinde nasipse yine bu yayın içinde cevaplayayım (MM)

Saat 10.49'dan bu yana çok sempatik mailler gelmiş. 😊

Kendi ismini önerenleri de göz önüne alınca düşündüm, ben bu topa (soruya) hiç girmeyeyim. 

Rüveyda olmasa KALBİM olurdu diye cevaplamış olayım. "Kalbime Mektuplar"

Gerçekten hayatımda bu isimde ne bir arkadaşım, ne yakınım, ne de akraba hatta komşumuz bile olmadı. 
İsmin derin anlam ve ağırlığı dışında tercih sebebim buydu. 



13 Temmuz 2020 Pazartesi

belki de bu yüzden


Ve öyle bensizim ki
Belki de bu yüzden
Sensizim..!

şairlik sana!

Şairlik sana, şiirlere inci dökmek bana!

Şairlik sana, şiir şiir ölmek bana! 

Şairlik sana, dizelerde diz çöküp hıçkırmak bana! 

Şairlik sana, şiir olmak sana, yazmak sana, yazılmak bana!

Gaflet,unutuş ve ölüm üzerine gece zırvaları!


Unutuş ve gaflet! 
Olumlu olanları nimet. Yoksa yaşadığımız acıları, travmalarca büyütür, yaşayan ölülerden olurduk!
*
İnsanı gelecekte ne çok acı bekliyor oysa! 
Ömrümüz uzunsa, bir çok sevdiğimizi biz vereceğiz toprağa! 
Bundan bile gafil olmak bazen nimet bazen de bize sevgi ve kıymet verenlere ihanet!
*
"Ölüler bağırıyor mezarlarından;
Yolcular, oturun taşlarımızda!
Onları deviren biziz toprağa,
Biz attık onları böyle ayağa;" diye başlayan Necip Fazıl şiirinde, unuttuğumuz ve bazen de unutmak istediklerimiz de saklı..!
*
Yarın öleceğini bildiğimiz hiç kimseyi kırmaz, kötü davranmazdık! 
Hani her gelecek yakın idi?
Her yakın yarın, her yarın yakın değil mi?
*
Hey!
Hiç bir ölümlü, bir başka ölümlüyü hiç bir davranış, zan ya da sevgisizlik ile öldürmesin!
Yasaklıyorum!






12 Temmuz 2020 Pazar

O şiirimi de seslendirdim.


İsteğiniz üzerine epeydir uzak kaldığım şiir seslendirmeyi bu sabah yapmaya çalıştım. Malum eski video programım gidince soğudum bu işten! Umarım keyifle dinlersiniz.
Sağlıklı huzurlu pazarlar dileklerimle...

 https://www.youtube.com/watch?v=INM6F4-BEqY



gece


Sonra ben her gece
Seni 
Yine yeniden yeniden sevince...
Gündüz gibi parlarsın gecemde...


11 Temmuz 2020 Cumartesi

Sonra git!


Hadi bana bir mezar çağır!
Bağır içindeki terk edişi!
Olmayan şarkımızdan ağıtlan!
Sonra git!
Çıkıp sana koştuğum bütün kapılardan..!

Züleyha Selçuk

bu kadarcığım ben



Bu kadarcığım ben,
Kelimelerde s/aklandığım,
Kelimelerce aradığım
Uzaklarda bir yakın..!

Bu kadarcığım ben,
Eksik, kusurlu,küsürlü ve özürlü...

Griye bulanmış bir adamım!
Gökkuşağının renklerini bende arama!



giderim!


Beceriksizlik yapmış birden gidememişsem, 
Zamana yayıp da giderim.
Önce ruhumu çekerim, 
Kelimelerimden, kelamımdan, andan, zamandan ve ruhundan...
Varlığımdan bir şey anlamaz, çözemezsin!
Gökkuşağının tüm renklerinin griye evrildiğini görmen uzun sürmez.
Gitmem gerekiyorsa giderim yani. 
Sana da yılgın bir kabulleniş kalır..!

Yalan yok!

Bende hep güzeldin güzel kalacaksın...

Yalan yok! Güzel de sevmiştik birbirimizi...

Elbet bunu da bir gün anlayacaksın...




10 Temmuz 2020 Cuma

Bir kaç gün


Sessizliğin sevgisinde, bir kaç gün kaçsam bilinmez bir yere...
Rüzgârın, horozların, kuşların, dalgaların sesinde,
Dinlense birazcık yorgun gönlüm...
Azalırken ömrüm..!


9 Temmuz 2020 Perşembe

hayat seni öyle bir hale getirir ki!


Özlemekten, kavuşamamaktan şikâyet ediyorsun, etme!
Hayat seni öyle bir hale getirir ki özlemeyi özlersin!


sen benim için...


Sen benim için, hiç yanyana gelemeyecek güneşle ay, gece ile gündüz ölüm ile yaşam gibi bir şeysin...

Sen benim için, geriye alınamayan, durdurulamayan zamanda bir yudumcuk daha kalma mücadelesisin...

Sen benim için, her yaz başı açması beklenen ve belki bu sondur diye gelişi beklenen ıhlamur kokusunun yaydığı hüzün iklimisin...

Sen benim için, bir masalın kahramanı, bir kitabın bitmesi istenmeyen sayfalarında çoğalan şifreli sır kelimelersin...

Sen benim için değil, aşk için, şiir için, yaşamak için olmazsa olmaz ilham getiren bahar yağmurumsun...

Sen benim için
Sen benim n/için...


Zaaflarımız!


Kimimizin zaafları;
Olmayacağını bildiği masalları!
Günâhları!
Putları!
Kanayan yaraları!
Masum yarınları!
Kansız ahları!
Plânsız davranışları!
Uçurum kenarları!
Gece yarıları!
Olmaz aldanışları!
Kitaplar arasına kaçışları!
Yakaya yapışmış anıları!
Bitmesin diye yakarışları!

*

Kısacası masum zaaflarımızı tenzih ederek ifade etmiş olayım dostlar!
İşbu zaaflar genel olarak nefsin sofrası, şeytanın iğvası..! 

8 Temmuz 2020 Çarşamba

bugün de yoksun!


..bir sonbahar hüznü çöker yüreğime
her gün batımında...



nasıl yâd edeceğiz birbirimizi


Birgün şu yaşlı dünya kitabının satırları arasında anı olduğumuz zaman, nasıl yâd edeceğiz birbirimizi? 



Rüya


O benim hayatımın yalnızca tatlı bir rüyasıydı ve her rüyadan sabah olunca mutlaka uyanılırdı!

*

Rüveyda! 
Ben uyansam da, uyandırsalar da, sen yine rüyam olmaya devam et! 

Öğrenmek hayattır


Susmayı öğrendiğimizde, 
duymayı da yani hayatı da öğrenmiş oluyorduk!