Sizin de zaman zaman ya da her gün aklınıza geliyor mu, ölüm..!
Ne zaman, nerede ve nasıl?
Haberlerini duyduğumuz o çeşitli şekillerde ölenler de bunu düşünüp, sonra keyifleri kaçtığı için başka konulara mı odaklanmışlardı. Ne de olsa daha çok vardı, onlara gelene kadar...hem daha yaşları da gençti...
Şu dünya hayatında bir yamaç paraşütü, bir denizlerin dibine tüple dalmak, bir de hiç korkmadan çok ustaca dört nala ata binmek kalmıştır içimde. (Bir de sen diye şiire kapı aralamayacağım.)
Bunun dışında (hayatit) dünya'ya ait sanırım merak ettiğim bir şey yok.
Ama ölüm..!
Ne kadar hazırım bilemem ama hep ve biricik merakım.
Düşünsenize melekleri görerek perde açılacak, dünya perdesi kapanırken..!
Melekleri göreceğim, hep okuduğum, duyduğum ve şeksiz iman ettiğim melekleri ve ahiret basamaklarını...
Ruhumun bedenimi terk edişini yaşayacağım...!
Ameliyat olmuş biri olarak, narkoz anı ve başıma dikilip bana bakan ve ameliyata hazır olan ekibi son kez görüp duyarken bir anda pauze... Biçiyorlar, dikiyorlar, saatler geçmiş bir şeyden haberin yok. Teslim olmuşsun. Hem sebeplere, hem de sebepleri halk eden Allah'a...
Sebep aleminde üzerine düşenleri yaparken, asıl müsebbibi mutlakı unutmadan...Tam bir tevekkül...
Ölüm anında da sanırım buna benzer olacak. Öleceğini anlayınca, kalbinde yalnız Allah azze ve celle... Ona iman edip dayanmış bir kalp. Ne takdir ettiyse onu yaşayacaksın...
Sevdiklerin ah vah edip dövünürken, sen çoktan mekânsızlığa, zamansızlığa, sonsuzluğa uçurulmuş olacaksın. Berzah yeni hayat biçiminin adı olacak.
İyilerden isen, mutlu son. Kıyamet kopsa da cennete hayatın başlasa...
Mezar ziyatine gelenleri, belli zamanlarda sevdiklerine gitme izninde, sevdiklerine bir şeyler söyleyememek, ipucu verememek, ikaz edememek, sevdiğini fısıldayamamak keder olsa da; biliyorsun ki çok yakında onlarda dünya hayatlarından mezun olup yanına gelecekler...
Ah benim bile bile kanan aldanışlarım!