[Rüveyda'ya Mektuplar, sh:38]
İstediğim hep başka türlü bir şeydi...Aşkın da sevilmenin de başka türlüsü...
Belki de sızısı içimde sürekli en imkânsızı istemek benimkisi...
Tensel temastan fersah fersah uzakken, ruhen içiçe, kenetlenmiş...Uzakları yakiyn eylemiş. Orada elini kanatsan, burada anında kalbim kanayacak...
Aynı şeyleri gören, aynı şeylere gülüp, ağlayan...Aynı şeyleri anlayan ve tarifini de dilsiz, bakışlarla açıklayan...
Belki de bir olmazı istediğim için bu kitap doğdu...
Eylül bakışlı adamın gözbebeklerinde saklı kaldı, sırlar, hasretler, içe atılmış seviler, beklentiler...Ve kaç kişi görebildi ki o gözlerin içindeki dünyayı sahte kahkahalarla peçelemişken...
Böyle anları sorgulamak bu adama iyi gelmiyor...
Zaman bana pasif sevmeyi öğretti...
Hiç bir eylemi, aktivitesi olmayan pasif sevmeler...
İçten, sessizce, belirgin bir sıfatı olmayan, feri içine çekilmiş, flu, varla yok arası...Yollara düşmeyen, dilini kıpırdatmayan, ithamlara itiraz etmeyen, savunmasız, hazan yaprağı gibi...
Gidenin ardından el sallamayan, gitme, özledim demeyen, diyemeyen...Kendi içindeki hapishanenin hücresinde son nefesini bekleyen bir müflis gibi...
Zaten masum bebeklerin, çocukların, annelerin, insanların zalimce katledildiği bir dünyada, hangi aşk pasif olmayı bırakabilir ki...