6 Temmuz 2015 Pazartesi

İki kadın !

Sabah evden çıktığınız gibi bulmazsınız.

Saç şekli,makyajı,tuvaleti...kısaca tarzı ile bambaşka bir kadın vardır.

Bunu bildiğiniz için kapıyı anahtarınızla açmazsınız, o açsın, o karşılasın kapıda, içinizi ısıtan gülüşleriyle diye...

Ve her iş dönüşü eliniz hiç boş gitmezsiniz yuvanızı, kalbinizi şenlendiren bu kadına...

Şefkatli bir ses tonu ile hoş geldin deyişinde eriyebilirsiniz.

Hoş buldum, ne çok hoş buldum, ne çok hoş oldum, hep hoşlandım senden artarak...

Dışarıda onsuz geçen saatlerde özlem kat sayınız tavan yapar. Sanki yeryüzünün Ademi ve Havvası sizsinizdir ve 200 yıllık hasret zamanları yaşamaktasınız.

Mesai bitse de bir an önce eve, hayır ev kelimesi ifade edemez, aşka atsam kendimi...

*

Sabaha nasıl uyanacağınız belli değildir. Abus bir çehre mi, huzursuzluk veren duruş mu, yoksa her normal insan gibi sevecen güleç bir yüze mi uyanacağınız kesinlikle sürprizdir !

Sabah başka, akşama başka bir kadın vardır.

Sabah anlaşılmaz, sessiz ve garip...

Geçen saatler içinde akşama yüzüne ve sesine renk gelmiş, hoş bir kadın. (Ama geç kaldın, güne uyandığımda neredeydin diye hayıflanma ve keder sebebi. )

Ne zaman neyin problem olacağını, hangi kıvılcımın hangi yangına sebep olabileceğini kestiremeyeceğiniz bir kadın.

Mesai bitmese de, hemen eve gitmesem tasası ile acı acı tebessüm ettiren, bir türlü mutlu edilemeyen kadına götürülen çiçeklerin, daha yolda solduğu, adına yuva denilen keder kapısını her defasında mutlaka anahtarınızla açarsınız ki, zahmet vermiş olmayasınız!

Nasıl bir atmosferle karşılaşacağınızın merakı ile selamlarsınız haşmetli pişmanlığı...