Konuya hızlı giriş yapayım.Elbette, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerin mezhep taassubuna dayanan rejimlerini tasvip etmiyor ve onlardan ürküyorum da.Onlar gerçekte Allah'ın emrine/rızasına uygun değil, belli zümrelerin çıkarlarına göre kurulmuş sözde İslam devletleridir.
Bugün sokaklarda açık kadına burun kıvıran ve hatta dediğin gibi dil ya da davranışla taciz eden sevimsiz, hikmetsiz yozlarla da işim olmaz.. Kınayan sevgisiz bir insan hakiki Müslüman olamamış demektir.
Şu anlaşılmıyor: Sevgili Peygamberimiz'e (sav) Mekke döneminde, puta tapanlar tekliflerini şöyle yaptılar: İstediğin kadınsa, en güzellerini seç, para ve servetse verelim.Makamsa, sen zaten en güvenilir olanımız ''el-Eminsin'' yeter ki bizim devleti yönetiş şekil ve yaşayışımıza karışma..Yani o zaman ismi olmayan laikliği teklif ettiler..Kadınları dilediğimiz gibi alıp satalım, fuhuş yapalım, içkilerimizi keyfimizce içelim, faizsiz bir ekonomi olmaz, tefecilik yapalım.Kumar ve falcılık zaten eğlencemiz. Heykel dediğin putlarımızı görmezden gel.Yasaları biz aklımızla, törelerimizle dilediğimizce hevamıza dayanarak yapmaya devam edelim.
Biz, hakimiyet kayıtsız şartsız bizim aklımızın olsun diyoruz.Sen çıktın kanun koyma yetkisini bizden alıp Allah'ta ve kendinde olduğunu ortaya attın.Kıl namazını dünya işlerine karışma..!
Bu teklifler üzerine Sevgili Peygamberimiz (sav) o meşhur, kıyamete kadar unutulmayacak sözlerini buyurdular: ''Bir elime ayı, bir elime güneşi verseler vallahi ben bu davamdan vazgeçmem.Ya Allah, bu dini hâkim kılar, yahut ben bu uğurda canımı veririm.''
Dikkat edilirse Efendimiz (sav): ''hakim kılar'' buyuruyor..Laik düzenlerle teokratik denilen düzenlerin temel ayrışma ve çatışma noktası, tam da burası..Zira Peygamberimizin getirdiği İslam dininin olmazsa olmazlarından ve inanılması mecburi olan iman esaslarından birisi de, dinin devlet gücüyle halkı yöneterek adaleti sağlamasıdır..
İslam inancında kanun koyucu Allah ve Peygamberidir.Bunun kısa tarifi ''Hakimiyet kayıtsız şartsız Allah'ındır'' şeklinde özetlenmiştir. Dini olmayan sistemlerde bu kanun koyma yetkisi Allah ve Peygamberinden alınarak parlamentolar eliyle insan aklına indirgenmiştir.Bunun doğru olduğunu savunmaksa iman açısından sorgulanması gereken tehlikeli bir noktadır.
Daha da basitleştirirsem, kişi burada haşa diyor ki :
Allah'ım sen namaza karış, oruca, hacca karış, zekat de, kelime-i şehadet de getirelim ama devletimize, tercih ettiğimiz yaşamımıza karışma..!
Genel evler açalım vergi alalım, sen ''zinaya yaklaşmayın'' deme!
İçkili meyhanelerimiz olsun, kumarı Milli piyango diyerek devlet eliyle oynatalım, görme!
Ekonomimiz faize dayalı olsun, sen ''Faiz alanlar Allah ve Peygamberine harp açmışlar, onlar kabirlerinden şeytan çarpmış gibi kalkarlar'' deme!
Devlet işlerimize karışıp ''Kimler Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezlerse kâfirlerin ta kendileridir'' (Maide suresi : 44 ) deme!
Başta büyük alim Ebu's-Suud Efendi olmak üzere bilginler, ayette geçen hükmetmemeyi inkar manasında almakta ve "Allah'ın hükümlerini hakir ve basit görerek inkar eden kimse, kim olursa olsun dinden çıkar" demektedir. Yani biri kalkıp, kardeşim bu zamanda çöl kanunları ile mi devlet idare edeceğiz diye İslam nizamını küçümser, basite alırsa, ona cehennem yolculuğu gözükmektedir, tövbe etmezse..!
Biz dini sosyal hayatımıza sembolik ritüeller şeklinde bir kültür olarak katalım, yılda iki kez de hediye ettiğin bayramı yapalım, olsun bitsin..!
Uzun yazmak istemiyorum.
Ben de bugün Allah'ın emrettiği gibi bir nizamı uygulayacak kabiliyette Müslümanlar olduğunu pek sanmıyorum ama, sanmamak ayrı şey, İslam'ı olduğu gibi kabul edip, başım gözüm üstüne diyerek imanı kurtararak ölmek ayrı şey.
Bu noktada bir şeyin de altını çizmeli: Bu satırları yazan da günahkâr ve dini yaşamada eksikli biri.Bundan dolayı da üzgün.Ama çok şükür ki, itikadi, inanç, yani iman noktasında Allah'ın bahtiyar kullarından..En azından İslam'ın ne olup olmadığını, laik eğitimden geçmesine rağmen çok iyi bilen biriyim. Bu, sahih, yani Allah katında geçerli iman için ebedi saadet için çok büyük bir önem taşır. Böyle inan da, sonra nefsine uyup günahların olsa da, günahlarımızı Allah dilerse cezalandırır, dilerse affeder.Ama yanlış ve eksikli inancı kabul etmeyecek haberin olsun!
Son olarak, Peygamber (sav) senin algındaki gibi, sosyal hayata karışmayan, alanı farklı haşa diyanet işleri kurumun başı ve sınırlı biri değil.
Tam tersine Peygamber; bir devlet, bir rejim, bir sistem kurucusu ve devlet adamı, kurduğu sistemin başkanı, lideri, önderi yöneticisi..
Peygamber dinin kendisi, zira Kur'an O'nun (sav) için ''O kendi heva ve hevesinden söylemez, O (Peygamber) sizin için uyulması ve ardı sıra gidilmesi gereken tek örnek, tek klavuzdur'' buyuruyor. (Necm suresi :3; Ahzab suresi:21)
Hz.İsa (as) getirdiği Müslümanlık ile de karıştırma! Hz.İsa (as) şeriatında dünyaya, devlet işlerine ait hükümler zaten yok gibiydi..Ama son din İslam, senin tuvalete bile hangi ayakla girip çıkacağından, suyu nasıl içeceğine kadar karışmış, kararlaştırmış, ölçülendirmişken hiç devleti başı boş bırakacağını düşünebilir misin..?
Öyle olsa Peygamberden sonra, devlet idaresinin başına geçen isimlerini duyduğun Hz.Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman, Hz.Ali (ra.e) efendilerimiz olmazlardı, hilafetin halifeleri olarak.
Artık lütfen bu konuda bana yazı yazdırma ve uyan!
__________________________________
http://www.habervaktim.com/yazar/55922/korkunc_bir_sey_oldu%C2%85.html
http://www.diyadinnet.com/YararliBilgiler-385&Bilgi=laiklik-nedir