26 Temmuz 2014 Cumartesi

Mucize

Geçen gece, Haber Türk televizyonunda Cübbeli Ahmet Hoca vardı.

Birleşik Arap Emirliği'ne gitmiş ve orada bulunan  Kutsal Emanetler içinde Sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz'in Mübarek Saç-ı Şerifleri gösterildi.

Kabr-i Şerifinde hayatta olduğu gibi diri (Hay) olduğunun ispatı olarak, Peygamberimizin Pak Saç-ı Şerifleri dünyamızı şereflendirdikleri zamandaki gibi uzuyordu. 

Aynı şekilde merasim bitiminde Pak Saç Tellerinden düşen olup olmadığı da musluklar yakılarak kontrol ediliyor, bu çalışmayı yapanlara ait kıllar yanıyor, Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem'e ait olan Pak Tel varsa özel mikroskoplarla yanmadığı için alınıyordu ve yine programda kristalin içindeki Sakal-ı Şerifleri de en az 700 santigratta korumasız döküldüğü halde yanmamıştı.

Yani Sevgili Peygamberimiz (sav) şu an Kabr-i Şeriflerinde Haydır, diridir ve bunu da zaten hadislerinde bizlere bildirmiştir. Bu şekilde diğer Peygamberler, Sahabe, evliya ve derece derece şehitler de bedenen de kabirlerinde hayat sahibidirler. 

Selamların en güzeli O'na ve aşıklarına olsun. 




24 Temmuz 2014 Perşembe

Çocuklar...


Rabbim çok yoruldu çocuklar ölmekten.
Anneler çok acılar doğurdu ümmetin yardımını beklemekten.
Çok alıştık zalimin demokrasi ve eşitlik naralarını dinlemekten
Alıştık yerimizde çakılıp tüketim çarklarında erimekten
Bizden bir Selahaddin çıkmaz Rabbim..!
Masumların, şereflilerin, izzetlilerin,
Bizim tembelliğimiz, tutsaklığımız ve korkaklığımızla imtihanına son ver.
Sen Rahimsin, normalde her şehadet, her sabır, 
Ümmetin uyanışına, dirilişine vesile olur.
Ama bizden hiçbir şey olmuyor görüyorsun Rabbim...
Hepimiz bir oyunun bir menfaatin ucunda esir olmuş,
Ötekinin ölümünü izlemeye alıştırıldık...
Sen Filistinleri ve zulme uğrayan diğer şerefli, izzetli kullarını,
Zalimlerin, hainlerin tuzaklarından kendi elinle kurtar.
Zalimleri ve yardakçılarını rahmetinle kahrederken,
Bize utanç ve köleliğin resminde bir figüran olarak unutulmak kalsın.
Ya Kahhar, Ya Rahim, Ya Müntakim.
 (iktibas)

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Kadir gecemiz mübarek olsun.


Ne kadrimizi bilip sevebildik birbirimizi,
Ne de kadrini bilebildik Kadir gecelerinin...


20 Temmuz 2014 Pazar

İtikaf


Bir dost itikaf ile ilgili yazmamı istemiş.


Bilgi planında itikafı yazmak çok kolay.

Ama,

Fakat,

Lakin...

Bu öyle bir alan ki, yaşanarak yazılmalı. En azından ömürde bir kez.Geç kalmış olsa da, bu konudaki düşüncelerimi paylaşayım.

Buradan bakınca itikaf; inziva. Şu yalan dünyanın sarmalından içe, öze dönüp bakma mevsimi.

Ve bana göre itikaf, bir Hira...

O; Güzeller Güzeli Önderimiz, Efendimiz (sav) putperest cahiliye toplumunda Hira'sına kaçmaz mıydı..?

Orada günlerce kalırdı, yemeği, suyu zaman zaman yanına getirilirdi.

Ya bizi saran putlar ve çağın buhranları..?

Tefekkür boyutunda, halvettir, çilehanedir itikaf.

Bunu ramazan-ı şerif dışında da yapabilirsiniz ama bu aydaki gibi feyizli, sevaplı ve bereketli geçmez.

Ancak bir mürşid elinde, o ayrı...

Unutulmaya yüz tutmuş kuvvetli sünnetlerden olan itikafı, son on gün yapma imkanı yoksa da, bir erkek en azından bir gün ya da iki-üç namaz arası yapmalı, niyet ederek bu zaman aralığında ruhuna mola verdirmeli.

Modern insanın en muhtaç olduğu şey.

Ne cep telefonu, ne internet, ne alacak-verecek kaygısı...

Sevr mağarasındaki İki Dost gibi, ''innallaha meana'' diyerek, dili damakta mühürleyeip, ALLAH diyerek, kelimenin ötesine geçebilme atmosferi.

Bir kadın da, itikafı evinin bir odasında, kendisini dünyadan tecrit ederek, zikir ve fikirle geçirme kolaylığından mutlaka faydalanabilmelidir. Ve niyet, olmazsa olmazlarından.

Modernizm ile genleriyle oynanmış insanlık çok yoruyor, insan yanımızı. Belki en çok da bugünün insanının ihtiyacı var itikafta derinleşmeye, bu sünneti ihya ederek, ihya olmaya...

17 Temmuz 2014 Perşembe

La ilahe illallah.

Yaratan sensin kalpleri,
Güldüren sensin yüzleri,
Ağlatan sensin gözleri,
La ilahe illallah.

Senden alırız güç kuvvet,
Sen bize hep yardım et,
Ey gönül güzel şükret,
La ilahe illallah.

Bin defa mahzun etsen de,
Hep cefa çektirsen de,
Seni seven gönül bende,
La ilahe illallah.

Her şeyde senin adın,
Her varlıkta bir sıfatın,
Gönlümde senin aşkın,
La ilahe illallah.

Seni bilmek en büyük nimet,
Ver birazda aşk himmet,
Her işinde var bin hikmet,
La ilahe illallah.

Günahlar biz kullar için,
Rahmetin örtmek için,
Cennetin dahi bizim için,
La ilahe illallah.

Not: 1982 yılında yazıp bestelediğim bir ilahi. Şu sıra eskici dükkanımı karıştırıyorum.Atılacakları elerken bazılarını burada saklamış oluyorum.

15 Temmuz 2014 Salı

Geç de olsa

Çocuklarımıza Kur'an öğretme şekli ve metodunun - çok geç kalınmış olarak- nihayet değiştiğini görmekteyiz.

Artık çocukları dayak cezası (!) ile korkutan hoca tipi yerine-sanıyor ve umuyorum- onlara camiyi sevdiren; camiye ısındıran bir anlayış hakim olmaya başladı.

Aşağıda çektiğim kareye iyi bakınız. Eski tarihi küçük caminin avlusunda, sağ tarafta bir yatır kabri (halk arasında evliya deriz, aslı veli'dir, yani Allah'ın dostluğunu kazanmış kişi, velinin çoğulu evliya, yani veliler demektir.) Evet ne diyorduk, bir tarafta evliya kabri, diğer yanda Allah'a ibadet edilecek Allah'ın evi ve mola zamanı (teneffüs) oyun oynayan çocuklar. Şairin dediği gibi, ''Hayatla ölüm içiçe..'' 

Doğrusu bu manzaraya bayıldım, onları izlerken müthiş huzur duydum.İnşallah amaca uygun olarak çocuklarımız, Allah'ın kendilerine/bize gönderdiği ''İlahi Mesaj'' olan Kitabını okumasını öğrenerek sezonu tamamlarlar.Geç de olsa, bu Peygamber (sav) metodu sevgi dilini tebrik etmek istedim.


11 Temmuz 2014 Cuma

Kürk Mantolu Madonna

Okumaya gençliğe geçiş dönemlerimde, roman ile başlamıştım. Yeni başlayacaklar ve özellikler çocukları kitap okumaya alıştırmak için iyi bir yöntem/seçimdir, roman ve kısa hikayeler.

Okumayı sevdikten sonra bir daha elime roman almadım. Bana faydasız ve içi tasvirlerle dolu zaman kaybı gibi geldiğinden, sürekli öğretici seviyesi belirgin eserleri seçtim.

Eser sahipleri öğretmenim gibi oldular,gerçi onlara layık öğrenci olduğum tartışmalıysa da,en azından fikri planda Allah'ın da keremi ile şu an durduğum yer için ne kadar şükür etsem azdır.


















Bütün eserleri 1950'li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğunu yeni öğrendiğim, Sabahattin Ali'nin  Kürk mantolu Madonna'sı üzerinde çok konuşulunca yıllar sonra hikaye türü bir kitap okuyayım bari dedim. Yazar bu kitabını 1948'de yazmış.


Çok uzun yazmayacağım, kitabın içeriği hatta pdf olarak bile emek hırsızlığı adına evde interneti olan herkesin kolaylıkla ulaşabileceği roman bana göre sıradan, vasat bir öykü.

Bana verebileceği bir şey olmadığı besbelli olan eseri gelişme bölümünden sonra (son belli olduğundan) özetleyerek tamamladım.

Eserden çıkan derslerin başında, kendi içine kapanmış, gözümüze önemsiz gelen pek çok insanın iç dünyasında....''harabet ehline hor bakma sakın, defineye malik nice viraneler var'' deyişi ile özetlenebilecek ve hepimizin hayatındaki hatalarımıza, arayışlarımıza işaret eden bir Raif efendi serüveni.

Sabahattin Ali'nin şiirlerini tercih ederim.


Güldür gül




Ben bugün pirime vardım
Pirin cemali güldür gül
Oturmuş tahtı mekana
Tahtı revanı güldür gül

Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Gül alır gül satarlar
Çarşı pazarı güldür gül

Gülden degirmeni döner
Onun ile gül döverler
Akar arkı döner çarkı
Bendi pınarı güldür gül

Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışları hare karşı
Har-ı ezharı güldür gül

Gel ha gel Seyyid Nesimi
Hak nefesi güldür gülün
Şu öten garip bülbülün
Derdi figanı güldür gül

Kul Nesimi

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Niye ?


Ramazan ayında Allah'ın ''Rahmet Deryası'' coşmaktayken, senin gözlerindeki bu çöl niye..?
Ramazan iklimini içselleştir; gözlerinden süzülen ırmaklarla, bu Rahmet ve Merhamet Deryası BİR'inde eri...

4 Temmuz 2014 Cuma

figüran...



Allah'ım..!
İnsanlardan, başta Peygamberler, evliyalar olmak üzere; 
ne kadar güzel dostların, aşıkların, sevdiklerin ve sevenlerin var.
Aslında (tabiri caizse) film, aşıklarınla senin aranda...
Bizim gibi aşkına eremeyenler, 
yalnızca biçare, zavallı, günahkar figüranlar mıyız..?
Bizlere de aşkından bir kırıntı ihsan eyle.
Keremin olur, bu ahir zaman kullarına...



2 Temmuz 2014 Çarşamba

Cemal Nur Sargut


Az önce bir kanalda sohbet ediyor, sorulara İslam alimi (!) gibi cevaplar verebiliyordu. (Çok zamanım yok ama, hızlıca bir blog yazısı karalayayım.)

Tatlı dilli bu yazarı hiç mercek altına almamıştım, itikaden yani...

Malum ortalıkta light (ılımlı) İslamcılardan geçilmiyor ! En çok da mübarek oruç ayında...Tribünlere oynayan hocalar, sapkın yazarlar, halk dalkavukları.

Bir söyleşisini buldum ve bendeniz için yeterli ipuçlarıyla dolu, onun adına çok üzüldüm. 

Bir de kendisini mutasavvıf olarak lanse eden Sargut; madem neden örtünmüyorsunuz sorusuna; maalesef ayeti kendince yorumlayarak (ben inkar ediyor diye tekfir etmeyeyim) açıkça felsefe/demagoji yapıyor.

Erkekler kadınlara kötü gözle bakmasalar türban sorunu olmaz diye çocuk aklı ile bile yapılamayacak yorumlar. Yani koskoca Nur suresi, 31. ayet Mümin kadınlara örtünün emrini hem de şekli ile beyan ederken, insan en azından lafı eveleyip gevelemeden, ''inşallah biz de o emri uygulayanlardan olur, örtünmek farzdır'' gibi bir şeyler söyleyerek imanını tehlikeye atmaz!

Flört'ün ahlakisinin (!) olması gerektiğini de koskoca Hz.Mevlana'ya dayandırmaya cür'et eden Sargut, bir başka soruya da şöyle cevap verebilme cür'etini gösterebilmiş :

 Kuran'daki kadına dayak konusuna bakışınız nasıl? 
- Allah erkeğe, 'Kadın aldattığı zaman onu affet,' diyor. 'Bir daha yaparsa, biraz kendinden uzaklaştır,' diyor, 'Bir daha yaparsa hafif darbe vurabilirsin,' diyor. Yani 'Onu atma,' demek istiyor,
burada da kadını korumuş. Peygamber Efendimiz'den bir hikâye anlatayım: Eşi tartaklamış Hz. Peygamberi, kayınvalidesi 'Ne yapıyorsun, karşında peygamber var,' deyince, Hz. Peygamber, 'Anneciğim üzülme, bana kötü de muamele ederler, ben dayanırım,' demiş. Vurmanın insanca bir davranış olmadığını düşünüyorum. Dayak, vurma bunları hayatımızdan toptan kaldıracağız.

Tövbe estağfirullah !
Allah'a açıkça iftira bu ! Allah nerede böyle buyurmuş !? İslam hukukunda aldatan kadın, dört şahit tarafından tespiti yapılamamışsa; (lian)  lanetleşerek erkek tarafından boşanır.Herkes kendi yoluna gider, erkek kendince herhangi bir infaz yapamaz, ceza kesemez, öldüremez...

Hem de tam komedi, kadın bir kez aldatacak, erkek onu affedecek, sonra tekrar aldatırsa, lütfen aşkım sana bu defa gücendim, benden ayrı yat, diyecek (!) yine yakalarsa, yani üçüncü kez aldatılırsa (yuh artık ) hafif darb edecek dövecekmiş ! 

Kur'anda kadın erkek eşittir diyen Sargut Nur suresi 34. ayete bir daha baksın da ''aldatma'' mı yoksa evlilik yükümlülüklerini yerine getirmemekte inat eden ''nüşuz'' serkeş kadınlara mı bu üç merhaleli ültümatom, görsün.İşte Diyanet meali :

''Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.'' (Nur: 34)

Sohbetin başında kadın/nefs açılımları da tam bir fiyasko, yani bu sohbete hakkıyla cevap vermek için mini bir kitapçık yazmak gerekir.Yine dört kadın meselesinde de Allah'a iftira atmış, dedim ya her paragrafı bir facia, hangi birini düzelteceksiniz, böyle  kişilikleri (Yaşar Nuri, Z.Beyaz,Karaman,M.İslamoğlu..vs gibi)  gördüğüm zaman her zamanki prensibim devreye girer, ne okur, ne de denk geldiğim zaman dinlerim. Hele yeterli dini bilgisi olmayan benim gibiler için bu tiplerin yaldızlı sapkın fikirleri büyük tehlike ! 

_________________________

Sargut'un söyleşisinin tamamı  için bakınız:
http://www.sabah.com.tr/Pazar/2010/08/15/cemalnur_sargut_hepimiz_hem_kadin_hem_de_erkegiz

Kadını darp meselesinin geniş açıklaması için bakınız :

https://www.facebook.com/ayrackoleksiyonerligi/posts/545267698826763