1 Şubat 2018 Perşembe

Cemal Süreya'ya dair

Asıl adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya : Üvercinka'da :
''Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler!''deme cür'etindedir.

Göller Denizler şiirinde :
'' Ölüm mü,
Bir gölün dibinde durgun uykudasın
Denizler
Tanrılar karıştırır durur denizleri.''

 Türkü adlı  şiirini de şöyle bitirmiş:
"Sanmasınlar inanmıyorum
 Elbet inanıyorum tanrıya
 Herkesin kendi tanrısı var
Sen ölünce ölüyor o da" 

Sol görüşlü de olsa bir insan, hatta ateist de olsa; inananları rencide etmemek, üzmemek, hatta kendinden (belki de şiirlerinden) soğutmamak adına, -hele bahse konu olan, şairse- son derece hassas olması gerekmez miydi..?

''Gözüm,aklım,fikrim var deme hepsini öldür,
Sana çöl gibi gelen,o göl diyorsa göldür...''

Necip Fazıl Kısakürek

Üvercinka'yı okuyorsunuz, tam çok güzel bir şiir derken, işbu :
''Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler!'' alaycı ve kutsalımıza hakaret edici dize ile üzülüyorsunuz. Kimse benim saygıyla iman ettiğim Allah'ıma, insanlara ait olan ''sayın'' nitelemesini yaparak,tüm dinlerde olan, haram kavramı ile alay etme lakaytlığına, hakkına sahip değildir.

Ben ineğe tapan adamın inancını asla tasvip etmem ama, yine ben o inanç sahibi ile alay da etmem..!

Kimse ne var canım alt tarafı şiir ya da şarkı demeye kalkmasın, inancın şiiri,şarkısı, şakası olmaz. Zira Allah ile şaka olmaz, Allah'ın sevmediği kelimeleri kullanmak akıllı ve saygılı insanların işi,tutumu olamaz..! Hristiyan ve Yahudiler Allah'a saygısız nitelemeler yaparak, ortaklar uydurdukları için kutsal Kitabımızda zem edilmediler mi ?

Sayın Cemal Süreya çok yoğun çalıştığı, sık sık teftiş yaptığı bir dönemde hiç berbere gidememiş ve saçı-sakalı çok fazla uzamıştır. İş yoğunluğu azalıp berbere giden Cemal Süreya’ya berberi “Abi seferden mi geliyorsun?” dedi diye,bu sözlere çok sinirlenen Cemal Süreya, hışımla berber koltuğundan kalkar ve bir daha hiç berbere gitmez. Saçlarını bundan sonra sadece evlendiği kadınlar kesecektir..!

Berber, sayın şairle alay etmemiş, latife ile “Abi seferden mi geliyorsun?” demiş. Bu ne burnundan kıl aldırmazlık, bu ne kibir, bu ne hışım sayın şair,bu kadarcık söz için, şaka yapan berberin kalbini kırmak ömür boyu berbere gitmemek, daha neler, denseydi; diyeni neler beklerdi acaba.
Şair adam, naif adamdır, canı incitmeyen adamdır.Yukarıdaki diğer inkârcı eden şiirlerine yorum sizlerin.

Bundan sonra okuyacaklarınızı iktibaslar teşkil edecek. İlgilisi için Cemal Süreya'nın hayatından ilginç kesitler sunarken önce uyarayım, sevdiğiniz kişileri, şair-yazar, sanatçı sakın yakından tanımaya kalkmayın,yoksa eserlerinden yeterince lezzet alamazsınız :

''1931 yılında, o zamanlar Tunceli’ye bağlı olan ve daha sonradan Erzincan’a geçen, Pülümür ilçesinde dünyaya gelen ve Dersim İsyanı nedeniyle, göç etmek zorunda bırakılan ailesiyle sürgüne gönderildi.

CEMAL SÜREYA’NIN “ÜVERCİNKA” ŞİİR HİKAYESİ

Cemal Süreya’nın ilk aşkıdır Seniha. Orta ikide sınıfın en güzel kızı Seniha ya aşık olur, derslerde onun kızıl saçlarından gözlerini alamaz. Ve bir gün tahtaya Kızıl Mısralar diye bir şiir yazar Süreya: “Seni sevdiğim anda her şeyim kızıl oldu,
Masmavi defterime kızıl satırlar doldu…”

Bütün okul öğrenir Süreya’nın aşkını artık. Yaşça büyük arkadaşlarından Abdullah Macit uyarır hemen Süreya’yı : “Yahu ne yapıyorsun sana komünist derler!” Ve şiir şöyle değişir sonra:

“Seni sevdiğim anda her şeyim yeşil oldu,
Masmavi defterime yeşil satırlar doldu.”

Cemal Süreya bir röportajında da dediği gibi aşkı “aynı masada mektuplaşmak”  olarak tanımlayacak kadar özdeşleştirmişti Seniha ile yıllarca süren mektuplaşmalarını ve aşkını.
Ve Seniha ile ilk evliliğini yapar Süreya, birlikte dostlarına mektuplar yazarlarmış hemde nasıl biliyor musunuz, bir kelime Süreya yazar,bir kelime Seniha yazarmış farklı renkte kalemlerle.Düşebiliyor musunuz güzelliklerini ve uyumlarını. Zaten Süreya Seniha ya “gibisi olmayan yar” der, Seniha da ona “gibisi olmayan bir adam” yani yasaklarlar birbirlerine “gibi” sözcüğünü.

Burada hikayenin ilk kısmı biter ve ikinci  kısmı başlar: “Üvercinka”.
Cemal Süreya eşi Seniha hamile iken kendisine “Üvercinka” adını taktığı genç bir kızla tanışır ve aralarında tutkulu bir aşk başlar. Fakat Süreya’nın 58 yıllık hayatında bu genç kızın ne adını bilen ne de yüzünü gören kimse olmayacaktır. Süreya’nın hayatında bir giz olarak kalan bu sır, Türk Şiirinin en güzel ve gizemli şiirlerinden birini ortaya çıkaracak Süreya’ya da şöhreti getirecektir getirmesine de Süreya bir karar vermek durumundadır. Çok sevdiği eşi Seniha o çok istedikleri çocuklarını doğurmak üzeredir ve Süreya kararını verir Üvercinka ile ayrılık kararı alırken bir Ağustos günü şu satırlar dökülür dizelere:
“acıların  adını ağustos koymalılar…”

Süreyya,soyadındaki bir harfi de Üvercinka'nın anısına çıkarttığı rivayet edilir.
Ve ardından Süreyya eşi Seniha’ya dönmüştür.Geride bu aşkın izeri olan dizeler kalmıştır.

***
Çok iyi şairdi, kompozisyonu bundan aşağı kalır değildi ama yine de sayılarla sorunları oldu. Saatin
kaç olduğunu anlamayı 5. Sınıfta öğrendi. Sonrasında eşi ona sigorta tamir etmeyi de öğretti. En kötü dersi resim olan Cemalettin, birkaç kişi hariç tüm sınıfın kompozisyon ödevini yapardı.
Şair henüz çocukken bir şey keşfetmişti, tüm büyük yazarlar üç ada sahipti. O da karar verdi ve ilk adını Cemal olarak kısaltacak, yanına da Süreyya’yı ekleyecekti. Daha sonra “y”lerden biri bir iddia sonucu kaybedilse de o Cemal Süreya Seber olacaktı. Bu iddia bir telefon numarasının unutulup unutulmaması üzerineydi.

Çok kadın sevdi, bu kadınları da herkesin sevmesini isterdi. Dostları sevdiği kadını beğenmeliydi. Bu yüzden sevdiği kadını beğenmeyen arkadaşlarına küserdi.

Kızı Ayçe ile sağlıklı bir ilişkisi yoktu. O kadar ki kızının nikâhına katılamadı, çünkü ona haber verilmemişti.

Cemal Süreya’nın mutlak doğum tarihi belirsizdi. Bu yüzden kendine her seferinde farklı bir doğum günü belirlerdi. Bu doğum günlerinden biri de 10 Ağustos’tu, yani sonradan eşi olacak Güngör Demiray’la tanıştıkları tarih.

Şair içkiden ziyade tam bir sigara tutkunudur. Bir gün onu çorba içerken görenler büyük bir şaşkınlık yaşar. Çünkü Cemal bir kaşık çorba içtikten sonra sigarasından bir nefes çeker. Bir kaşık çorba bir nefes sigara, bir kaşık çorba bir nefes sigara…

Kadınlara çekinmeden evlenme teklif edebilecek kadar özgüven sahibi olan Cemal’in, alışveriş sırasında bu özgüveni kaybolmaktadır. Beğendiği bir şeyin fiyatını sormaktan çekinir, çünkü fiyatını sorduğu andan itibaren o şeyi alma mecburiyeti hisseder. Bir diğer ilginç özelliği ise bir meyveyi veya sebzeyi yarım kilo alamamasıdır, çünkü bir şeyden yarım kilo alırsa satıcının kızacağını düşünür.

İlk eşi Seniha ile sık sık kavga ederlerdi, bu kavgaların birinde çok fazla sinirlenen Seniha Cemal Süreya’nın bir çoğu yazar arkadaşları tarafından hediye edilen imzalı kitapların çoğunu yırttı.
Zuhal’le ayrılmışlardır, Cemal başka evlilikler-aşklar yaşamıştır. Bir gün Zuhal’le görüşen Cemal, Zuhal’in biriyle evlenmek istediğini öğrenir. Zuhal kızıp kızmadığını sorar, ama alacağı yanıt bambaşkadır. Çünkü Cemal, Zuhal’in nikâh şahidi olmayı istemektedir. Zuhal şaşkınlıkla bu teklifi kabul eder, ancak bu asla gerçekleşemeyecektir. Çünkü Zuhal’in evlenmek istediği kişi kısa süre sonra hayatını kaybeder.

Oğlu Memo çok fütursuzdu, babasıyla sürekli kavga eden Memo babasının en değerli kitaplarını çalıp sahaflara satardı. Cemal Süreya’nın son yıllarını çekilmez hale getiren Memo bir tartışmaları sırasında babasını ağır şekilde darp etti. Hastaneye kaldırılan Cemal Süreya hastalık ve üzüntü sonucu birkaç gün sonra hayata veda etti.
(https://onedio.com/haber/cemal-sureya-ya-dair-muhakkak-bilmeniz-gereken-sira-disi-30-bilgi-464370 )