31 Ocak 2018 Çarşamba

Sen bana çapraz, ben sana eşit! (Sizden gelenler)

''Yine ne güzel sevmişsin Rüveyda'yı  
Güzel bir gün diliyorum.'' 

[ Ben onu güzel güzel seviyorum da...teşekkür ediyorum, bilmukabele, sevgiler.]

***

''..aklımdaki sorular listesinin başına önce yaşınızı ekliyor. Ama istemezseniz bu konuyu kapatabiliriz. Kuşları seviyor musunuz, çay içmeyi yudum yudum, denizi, bazen yalnız başınıza yürüyüş yapmayı, hiç bir dilenci ya da sokakta yaşayan biriyle arkadaşlık kurdunuz mu, ya da aşık olduğunuz kitaplarınız var mı, maviyi seviyor musunuz, çiçekleri, insanları her haliyle.... siz bana bunları anlatın ben sizi tanırım.. çünkü bir insanı tanımak için fiziksel
özelliklerine ihtiyacım yok...''

[ Bu adamı yeterince takip ediyorsanız,saydıklarınızla içiçe olduğunu göreceksiniz. İlk kez yazan, ama kalemi güzel biri olarak devamını beklerim.] 

***

''Bölüş bize kalan ne varsa 
Bir sana bir bana
Masallardan konuşalım 
Kim kavusmamış Murad'ına
Destanlar yazalım 
Belki biz çıkarız kervetine
Üç elma da düşmesin 
Paylaşalım biz bir elma
Yeter ki buluşalım ortak payda da
Sen  bana çapraz ben sana eşit.'' 

[Şiirin son dizesine uzun uzun bakıp daldı adam.]

***
''gönül bağımın  bağbanı
Söyle sitemin bana mı 
Soldurdun mu gülleri 
Kokmaz mı sadık aşkının baharı 

Sen lütuf et uğra bahçeme
Nergizler ektim yoluna 
Alınmasın menekşe 
Morundan katsın kokuna..''

[Kıskandım bu şiiri de, bir de bana şair derler...]

***

''Gel kaderim ol!
Yazıl alnıma alnıma..''  

***

''Olacak olandan kaçamıyoruz, korkuyoruz ama kaçamıyoruz. Hatta bazen başımıza ne geleceğini de biliyoruz. Öylece durup başımıza gelecek olandan haz aldığımız da oluyor. Buna dünyanın neresinden bakarsanız bakın hangi dini pencereden bakarsanız bakın bunun tek bir ismi var o da sadistliktir. 

Olduğumuz yerden olanları izlemek çabasızlığımıza kılıf da uyduruyor. Masumiyet kazanıyor beceriksizliğimiz. Belki de kışkırtma bile vardır, hatta daha da ileri gidip içine girdiğimiz kaoslara zemin hazırlamaya meyilli olduğumuzu bile söyleyebilirim. 

En çok neresinden şikayet ediyorsak orasını seviyoruz kaosumuzun. Bağımlısı oluyor hatta mutluluğun bizi korktuğunu bile inkar edemiyoruz. 

Belki de Freud'unda öne sürdüğü gibi her şey çocukken yaşadığımızdan ibaret olduğunu bilmemiz bizi kader bağımlısı yapıyor. 

Kendi iç dünyamızdan bir kapan yarattık ve içinde oturup beklemeyi de bir marifet sandık. Mücadele bizi korkutuyor. Mücadele demek macera demek oluyor artık. Ne yazık ki girdiği bütün savaşlardan yenik ayrılmayı başaran bünye macera fobisi geliştiriyor. Pes etmek de korkutucu yoksa sonra nasıl kalkar bunun altından. O yüzden pes edeceğimiz savaşlara mücadelelere girmeyiz bile. Kendi iç mabedimizde oturup olacak olanlara seyirci kalmak daha masumca artık.''

[ Siz acilen bir blog açınız. Yazınız güçlü olduğu için, redakte ederken canımın çıkmasına aldırmadım. Bu vesile ile, tüm dostlara: lütfen bendeniz kendi yazılarımı bile düzeltmeyi sevmeyen biri olarak, belli ki cep telefonlarından yazıyorsunuz ve bir çok harfi düzeltme bana kalıyor, acıyın bana 😊 ]

***

''Sevip de söyleyemediğim şarkılar var 
Bir dizesini asla hatırlayamadığım şiirler 
Keşke,keşke o ben olsaydım dediğim hikaye kadınları 
Düşlerim var... 
Uyandığımda yalnızca başını hatırladığım, 
Ve asla sonuna kadar görmeyi beceremediğim 
Bir adam var düşümde,tam dokunacakken uyandırıldığım 
Bir adam,sonumuzun ne olacağını hiç öğrenemediğim 
Düşümde bir adam var,benim mi bilemediğim 
Bir adam var diyorum,düşünüp düşümden ayrı kaldığım... 

Durup da söyleyemediğin adımsa 
Gizli kapaklı 
Sevda türküleri tuttursam da ben 
Telli duvaklı, yanıma 
Korlar mı adam seni? 
Koparıp acıtmazlar mı beni? 
Nafile yanar elim dudağım 
Seni bana yar ederler mi? 
Yanıma korlar mı .?

Durup da söyleyemediğin adımsa 
Gizli kapaklı ...

(Sibel Alaş şarkısı )''