29 Ocak 2018 Pazartesi

Rüveyda'ya mektuplar (34)


Kalbim,

Bugün yine Kent parka, sırdaş parka seni anlatmaya, seni aramaya, sensizliği şikâyet etmeye gittim. 

Soğuk ocak günlerinde nadiren görülen yalancı bahar havası var. Kısa günün kârı olsun, az dertleşelim seninle. Bu mevsimde, dere de az şişmanlamış, coşkulu ve pırıl pırıl  şelale gibi akıyor, önündeki setten ruha huzur veren sesiyle… 

Doğanın sesini dinlemeyi de unuttu insanlık. Ne doğayı ne kendi iç sesimizi dinlemez olduk.  

Geçen gün okuduğum  mübarek bir hadis geliyor aklıma suların sesinde :
 "Cennet'te bir ağaç vardır, ana dalları (gövdeleri) altından, ufak dalları zeberced ve incidendir; onun için bir rüzgâr eser ve ağaçlar ses vermeye başlarlar, işitenler ondan daha lezzetli bir ses asla işitmemişlerdir." (1) 

Bu anlatılanı anlamak, içselleştirmek için ruhumun incelmesi lazım… O özel rüzgâr demek  o yapraklara (tuşlara, tellere dokunur gibi) nasıl dokunuyorsa, yaprakların melodisi insanı mest eyliyor… Bu hadisi okuduğum günden beri, cennette merak ettiğim şeylerden biri de bu oldu. İnşallah cehenneme düşmeden o ebedi yurdumuza gitmek hepimize nasip olur ve inşallah orada sana kavuşurum…

Bir de düşün Kalbim, oturuyoruz seninle cennet evimizde ve  


 ....devamını kitabımdan okuyabilirsiniz.