29 Temmuz 2012 Pazar

kalbimin mahcubiyeti


Şiirler ancak Senin için yazılırsa şiirdir..
Sözler ancak Sana olan hasretin ateşinden çıkan ırmaksa makbuldür..
Leyla vefasız, vefa ancak Sende..
Ah kalbimin mahcubiyeti; 
Senin Mecnunun olamadık..!



28 Temmuz 2012 Cumartesi

gönül kuyusu



Gönlümün kuyusuna bir Züleyha düşse,
Ben onu çıkarmamak için Yusuf misali kuyuya insem...



20 Temmuz 2012 Cuma

Şehr-i Ramazan da ne okuyorum..?



Çok değerli arkadaşımın hediyesi, seri üç kitabın ilkine başladım..''Aşkın Gözyaşları/ Tebrizli Şems'' Sinan Yağmur..

Öncelikle arkadaşım sana sonsuz teşekkürler ediyorum..Hediye almak beni her zaman çok mahcup etmiştir..Hediye vermeye bayılırım, onu da seçmek bana çok zor gelen bir şeydir, alacağım kişi ya beğenmezse kaygısından..

79.sayfasına geldim..Evet kütüphanemizde bulunması ve okunması gereken kitaplardan..
Girişte Nazan Bekiroğlu'nun ''Cümle Kapısı''ndan iktibasa yer verilmesi nefis bir girizgâh olmuş..İşte bir paragrafını üşenmeden yazıyorum:

''Ateş, /Aşk), ağaç, su sadece birer kelimedir sizin için...Bir hikâye kurup, içine yerleştirmeye çabalarsınız hemen bu kelimeleri...Onların hakikatlerini hiç merak etmezsiniz...İç seslerini harflerin...Kanat çırpmalarını, kâinatın ahenkli zikrine katılışını her birinin...Ve sizi nasıl değiştirdiklerini göremezsiniz yaşarken...Siz sadece hikâyelerle ilgilenirsiniz...Hayatınızın bir hikâyesi olmadığı için kelimeleri zorla, o kurduğunuz derme çatma hikâyelerin içine sokmaya zorlarsınız...Emrivaki bir yazım şeklidir bu! Kelimelerin gönlünü almayı bilmezsiniz! Onlara verilen canı hissetmeden, siz, kim olduğunuzu nasıl hissedeceksiniz..Aşkı bilmeden bir kelimeye dokunabilir mi insan?Onu yazıya nasıl sokabilir...Bahçeyi hazırlamadan ağaç fidanını toprağa nasıl dikeceksiniz...Yazının mümbit bahçesi için toprak gereklidir...''

Zaten bir şeyler karalamayı kendime yakıştıramıyordum..Bu paragrafla iyiden iyiye bir düşünce aldı beni..Blog dünyasında tek bir kişi tanıdım, tek bir kişi için sevdasını uzunca yazan, kelimelere döken ve bıktırmadan okunan..Hep hayret ve gıpta ettim..Nasıl her defasında  farklı yazabiliyor ve her gün yazabiliyor diye..

Biz yine kitaba dönersek, inceler incesi nükteler, gamızalar,(nüanslar)la dolu bir eser..Hz.Şems diliyle kaleme alma cesareti ile, farklı boyutlara götürme gayretinde bir yolculuk..
Böylesi bir kitap da, açlıkla daha iyi anlaşılabilir diye sanırım ilahi taksimde bu mübarek ayda payıma sunuldu..

Bu vesile ile, tüm dostlarımın, mübarek kutlu ayın sırlarından/rüyalarından ve hediyelerinden/bahşişlerinden nasiptâr olmalarını, olmamızı Aşkla yaratan Allah'dan niyaz ederim..


5 Temmuz 2012 Perşembe

Zaman ve biz.



En büyük lezzetler bile ''ân''da..
O ''an'' geçince geriye bir süre canlı taze hayaller kalır; sonrası... 
Sonrası yok...
Kum saati ile akıp gider, adına mazi dediğimiz yere... 

Bu söylediklerim özellikle günâhlar için çok daha geçerli...
Sonrası pişmanlıklar ve belki gözyaşı...

Güzel anılar ise tekrar yaşama hasreti içinde hüzünleniyorsunuz... 
Sonuç olarak hani Kur'an'da (mealen) geçtiği gibi, mahşerde insanlar tartışacaklarmış ya: 
''Dünya da bir gün kaldık, hayır bir saat idi'' diye..
Hangi yaşta olursak olalım nasıl ki, ölüm hep ''zamansız ve erken'' olacaksa! 
Neyi yaşarsak yaşayalım, iyi-kötü, onlar da geçmeye; hayal/hatıra olmaya mahkûm... 

Zamanın sırrı da, kader gibi, ruh gibi çözülemeyecekler arasında...
Bize düşense ''ânı'' doğru, iyi ve güzel yaşamak... 



2 Temmuz 2012 Pazartesi

üşürüm


Yapraklarım örter,
Hayallerimin üzerini... 
Ve ben,
Üşürüm...