31 Mayıs 2018 Perşembe
İyiyim...
Bu aralar bilgisayarı pek açmadığım doğrudur.
Diyanetten çok önce karar vermiştim ''e-oruç'' tutmaya...
Yani İnternetten uzak durmaya.
WhatsApp dışında, ( o da yakınlarla haberleşmek için ) blog yazasım da yok.
Rüveyda'ya mektupları toplayacağım güya, kitap olsun diye, ona da eriniyorum...
Bunun dışında iyiyim, maillere özelden cevap vermememi kibre yorarsanız üzülürüm...
28 Mayıs 2018 Pazartesi
26 Mayıs 2018 Cumartesi
25 Mayıs 2018 Cuma
Üstadın bir şiirine ses verdim : ''Anneciğim''
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!
Necip Fazıl Kısakürek (1926)
https://www.youtube.com/watch?v=X4nzE_l2prs
24 Mayıs 2018 Perşembe
Müthiş cevaplar !
• Bir adam, Hz. Halid bin Velid'e (radiyallahu anh):
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Hz. Halid:
"Kendi sayfasıdır istediği gibi doldurur." dedi.
• Bir adam, Vehb bin Münebbih'e (radiyallahu anh):
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Hz. Vehb (radiyallahu anh):
"Şeytan senden başka elçi bulamadı mı?" dedi.
• Bir adam, Ali bin Hüseyin'e (radiyallahu anh):
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Ali bin Hüseyin (radiyallahu anh):
"Eğer benim hakkımda söyledikleri doğru ise Allah beni affetsin. Eğer doğru değilse Allah onu affetsin" dedi.
• Bir adam, İmam şafii'ye (radiyallahu anh)
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
İmam Şafi (radiyallahu anh):
"Eğer doğru diyorsan sen dedikoducusun. Eğer yalan söylüyorsan sen fasıksın." dedi.
• Bir adam; Bir Âlim'e:
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Alim:
"O bana ok attı ama isabet ettiremedi. Sen ise o oku getirip kalbime sapladın." dedi.
• Bir adam, Bir Âlim'e:
"Falanca adam senin hakkında konuştu." dedi.
Alim:
"Üç cinayet işledin;
1) Kardeşim ile aramı bozdun.
2) Boş kalbimi meşgul ettin.
3) Kendini de, benim gözümden düşürdün dedi."
"Rabbimiz bizi dedikodudan, iftiradan, gıybet ve su-i zandan muhafaza etsin."
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Hz. Halid:
"Kendi sayfasıdır istediği gibi doldurur." dedi.
• Bir adam, Vehb bin Münebbih'e (radiyallahu anh):
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Hz. Vehb (radiyallahu anh):
"Şeytan senden başka elçi bulamadı mı?" dedi.
• Bir adam, Ali bin Hüseyin'e (radiyallahu anh):
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Ali bin Hüseyin (radiyallahu anh):
"Eğer benim hakkımda söyledikleri doğru ise Allah beni affetsin. Eğer doğru değilse Allah onu affetsin" dedi.
• Bir adam, İmam şafii'ye (radiyallahu anh)
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
İmam Şafi (radiyallahu anh):
"Eğer doğru diyorsan sen dedikoducusun. Eğer yalan söylüyorsan sen fasıksın." dedi.
• Bir adam; Bir Âlim'e:
"Falanca adam senin hakkında konuştu" dedi.
Alim:
"O bana ok attı ama isabet ettiremedi. Sen ise o oku getirip kalbime sapladın." dedi.
• Bir adam, Bir Âlim'e:
"Falanca adam senin hakkında konuştu." dedi.
Alim:
"Üç cinayet işledin;
1) Kardeşim ile aramı bozdun.
2) Boş kalbimi meşgul ettin.
3) Kendini de, benim gözümden düşürdün dedi."
"Rabbimiz bizi dedikodudan, iftiradan, gıybet ve su-i zandan muhafaza etsin."
23 Mayıs 2018 Çarşamba
22 Mayıs 2018 Salı
21 Mayıs 2018 Pazartesi
19 Mayıs 2018 Cumartesi
Bana müsade..!
Nasıl güzel olur böyle bir yerde ilkbahar yağmurlarının yağışını seyretmek, kitap okumak, müzik dinlemek....Sevmek, sevilmek, sevinmek...
''yağmurları dinliyorum, gözlerim kapalı...
İstanbul'u dinler gibi...
senin nefesini içer gibi...
taze çekilmiş kahve kokusu,
az ötede ızgarada pişen balık kokusuna;
yanıma oturan kadının parfüm kokusu, yosun kokusuna,
yeni sönmüş mum kokusuna,
gece yarısı, ay ışığında açtığım pencereden,
dışarıya uzattığım ruhuma değen kar kokusuna,
ramazan akşamları zevkine fırında kuyruğa girip,
pide kokusunda bir kediye sarılır gibi...
yeni serilmiş nevresim,
yeni asılmış havlu,
asmadan önce çırpılan ıslak çamaşırlar...''
Affedersiniz sahi ben yağmur, eskilerin deyimiyle rahmet yağışını çisil çisil dinlemek, izlemek, içmek isteği ile bu resmin altına bir şeyler yazıyordum...Derken güzel kokular karıştı birbirine, menekşeler, yaseminler, güller gibi...Yakında ıhlamur kokuları arzı endam edecekler, kaçırmamalıyım...Bana müsade...
_________________________
Ramazan-ı şerif ile birlikte bilgisayarı pek açmadığım doğrudur. ''e-oruç'' Yazmadan durabiliyorsun demeyin, inadına yastığa başımı koyunca yazıyorum, ama balık hafıza sabaha bir iz bile kalmıyor ki PC açayım...Nasip...
16 Mayıs 2018 Çarşamba
Hoş geldin on bir ayın sultanı hoş geldin !
Nasıl bir mucizedir ki, başka günlerde de oruç tutarız ama bu mucize dönüşüm ancak, ferdi planda ve kişinin imanı, takvası derecesinde tesiri görülürken; şehr-i ramazan, üç ayların 3.sü olarak geldiği andan itibaren; insanlar, şehirler, ülkeler...dünya değişir...
İstatistik bilgilerle adi suç oranlarının,alkol tüketiminin vs. azalması değil bu dediğim...
Değişimden, dönüşümden bahsediyorum ve bu sadece iman ehli için de değil. Ramazan-ı şerif etkiler, iman etmeyeni bile...Bak, der, çevir başını göklere, sonsuzluk var ufukta gör..! Cennet var, gel..!
Diyanetin bildirisi bu açıdan çok yerine; ''e-oruç'' önerisi.Yani sosyal medyada zaman öldürmek yerine, aile,akraba ve arkadaşlarla birlikte zaman geçirmeyi önermiş.
Bendeniz de bunu duymadan önce karar vermiş olduğumdan blog yazıları için bile kısıtlı zaman diliminde PC açıp hemen kapatıyorum. Çünkü bu ay Kur'an ayıdır. Orijinalinden, aslından, ruhundan,açıklamalı mealinden, tefsirinden...ehl-i sünnetin icazetli bir aliminin kaleminden olmak şartıyla Kur'an ile hem hal olma mevsimi...
Kur'an bu ayda nazil oldu, Kur'an bu ayda kalplere indi ve keşfetti, keşfedildi...Hiç onsuz razaman-ı şerif düşünülebilir mi? Mukabele ayı...
Gönlümüzün Hira'sına geceleri, gündüzleri de düşkün,yoksul,yolda kalmış avcılığı ile insanlar arasına bu mevsimi ihyaya...Çünkü bu ay aynı zamanda hidayete çağırma, sadaka, fitre, fıtra ve zekât ayıdır da...Bedeni aç bırakır gariplere empati yapar, ''yarın için önden gönderirsin'' bu empati düşünce planında kalmaz, cömertçe dağıtırsın.
Tefekkür kapısından, ancak aç bırakılmış,yükleri azaltılmış bir bedendeki ruhu içeri buyur ederler.
Oruca dayanabilmek bahanesi ile, en iyi gıdalarla, tıka basa semirme ayı değildir bu mübarek ay...Ki insana gücü veren hakikatte gıda değil, gıdanın Rabbi'dir. Yani bir insan az ama bilinçli yiyerek, kuvvetini koruyabilir. Bu mübarek ayda tefekkür denilince de ille itikaf...Az çok demeden itikaf...Kendi nefesinde, kendi nefsi ile, o dar çukura girmeden önce muhasebe ve zikir zamanları, bilineni zahiri olanı, ramazanın son on günü, tavsiye edileni her an...
Çok zaman fark edilemeyen (ne yazık, ne acıdır ki) ezanlar bile, daha bir duyulur olur bu ayda...En çok da akşam ezanları...O bir huzura davet iken bir de izin veriştir, ''buyurunuz, mükafatı nezdimde saklı olan bir eylemi gerçekleştirdiniz, benim rızam için oruç tuttunuz,şimdi de benim rızam için yiyiniz içiniz...(israf etmeyiniz) rızama erişme vaktidir, dualarınız da makbul.''
O ezanı bekleme, iftar sevinci ve başarılmış, kazanılmış nur topu gibi bir oruçlarla yüzler güler.
Anlarız ki, Allah'a topluca yapılan kulluğun, ibadetin lezzeti şevki de bambaşkadır. Bu sebeple İslam cemaat dinidir, cemiyetten farklı !
Mübarek olsun Ramazanımız, bereketli, feyizli olsun inşallah.
İstatistik bilgilerle adi suç oranlarının,alkol tüketiminin vs. azalması değil bu dediğim...
Değişimden, dönüşümden bahsediyorum ve bu sadece iman ehli için de değil. Ramazan-ı şerif etkiler, iman etmeyeni bile...Bak, der, çevir başını göklere, sonsuzluk var ufukta gör..! Cennet var, gel..!
Diyanetin bildirisi bu açıdan çok yerine; ''e-oruç'' önerisi.Yani sosyal medyada zaman öldürmek yerine, aile,akraba ve arkadaşlarla birlikte zaman geçirmeyi önermiş.
Bendeniz de bunu duymadan önce karar vermiş olduğumdan blog yazıları için bile kısıtlı zaman diliminde PC açıp hemen kapatıyorum. Çünkü bu ay Kur'an ayıdır. Orijinalinden, aslından, ruhundan,açıklamalı mealinden, tefsirinden...ehl-i sünnetin icazetli bir aliminin kaleminden olmak şartıyla Kur'an ile hem hal olma mevsimi...
Kur'an bu ayda nazil oldu, Kur'an bu ayda kalplere indi ve keşfetti, keşfedildi...Hiç onsuz razaman-ı şerif düşünülebilir mi? Mukabele ayı...
Gönlümüzün Hira'sına geceleri, gündüzleri de düşkün,yoksul,yolda kalmış avcılığı ile insanlar arasına bu mevsimi ihyaya...Çünkü bu ay aynı zamanda hidayete çağırma, sadaka, fitre, fıtra ve zekât ayıdır da...Bedeni aç bırakır gariplere empati yapar, ''yarın için önden gönderirsin'' bu empati düşünce planında kalmaz, cömertçe dağıtırsın.
Tefekkür kapısından, ancak aç bırakılmış,yükleri azaltılmış bir bedendeki ruhu içeri buyur ederler.
Oruca dayanabilmek bahanesi ile, en iyi gıdalarla, tıka basa semirme ayı değildir bu mübarek ay...Ki insana gücü veren hakikatte gıda değil, gıdanın Rabbi'dir. Yani bir insan az ama bilinçli yiyerek, kuvvetini koruyabilir. Bu mübarek ayda tefekkür denilince de ille itikaf...Az çok demeden itikaf...Kendi nefesinde, kendi nefsi ile, o dar çukura girmeden önce muhasebe ve zikir zamanları, bilineni zahiri olanı, ramazanın son on günü, tavsiye edileni her an...
Çok zaman fark edilemeyen (ne yazık, ne acıdır ki) ezanlar bile, daha bir duyulur olur bu ayda...En çok da akşam ezanları...O bir huzura davet iken bir de izin veriştir, ''buyurunuz, mükafatı nezdimde saklı olan bir eylemi gerçekleştirdiniz, benim rızam için oruç tuttunuz,şimdi de benim rızam için yiyiniz içiniz...(israf etmeyiniz) rızama erişme vaktidir, dualarınız da makbul.''
O ezanı bekleme, iftar sevinci ve başarılmış, kazanılmış nur topu gibi bir oruçlarla yüzler güler.
Anlarız ki, Allah'a topluca yapılan kulluğun, ibadetin lezzeti şevki de bambaşkadır. Bu sebeple İslam cemaat dinidir, cemiyetten farklı !
Mübarek olsun Ramazanımız, bereketli, feyizli olsun inşallah.
15 Mayıs 2018 Salı
14 Mayıs 2018 Pazartesi
11 Mayıs 2018 Cuma
Bir kıssa bin hisse
Atın Parasını Kim Ödeyecek ?
Bir zamanlar bir adam bir at satın aldı. Fakat alışverişin hemen arkasından atın hasta olduğunu fark etti. Onu geri vermek istiyor ancak satan adamın atı geri almayacağından endişe ediyordu.
Bu yüzden önce kadıya gidip işi resmi olarak halletmek istedi. Ancak kadıyı yerinde bulamadı, mahkeme ertesi güne kaldı, hasta at ise gece öldü.
Adam, ertesi gün olanları kadıya anlattı, ne yapılabileceğini sordu.
Kadı, ”Zararını ben ödeyeceğim” dedi.
Şaşkınlıkla kadıya bakan adam "Sizin konuyla bir ilginiz yok, niçin siz ödeyeceksiniz ki..." dedi.
Kadı, şu manidar cevabı verdi: "Evet, görünürde benim konuyla ilgim yok ama işin aslı öyle değil.
Sen dün geldiğinde ben yerimde olsaydım, atı geri verdirirdim, sen de paranı geri alırdın. At da senin elinde değil, sahibinin elinde ölmüş olurdu. Şimdi buna imkân kalmamıştır. Senin zararına benim makamımda bulunmamam sebep oldu.O yüzden zararını ben ödeyeceğim" dedi ve ödedi.
O kadı, sonradan Osmanlının ilk şeyhülislamı olacak olan Molla Fenari hazretleri idi. (1350-1431) idi.
Bir zamanlar bir adam bir at satın aldı. Fakat alışverişin hemen arkasından atın hasta olduğunu fark etti. Onu geri vermek istiyor ancak satan adamın atı geri almayacağından endişe ediyordu.
Bu yüzden önce kadıya gidip işi resmi olarak halletmek istedi. Ancak kadıyı yerinde bulamadı, mahkeme ertesi güne kaldı, hasta at ise gece öldü.
Adam, ertesi gün olanları kadıya anlattı, ne yapılabileceğini sordu.
Kadı, ”Zararını ben ödeyeceğim” dedi.
Şaşkınlıkla kadıya bakan adam "Sizin konuyla bir ilginiz yok, niçin siz ödeyeceksiniz ki..." dedi.
Kadı, şu manidar cevabı verdi: "Evet, görünürde benim konuyla ilgim yok ama işin aslı öyle değil.
Sen dün geldiğinde ben yerimde olsaydım, atı geri verdirirdim, sen de paranı geri alırdın. At da senin elinde değil, sahibinin elinde ölmüş olurdu. Şimdi buna imkân kalmamıştır. Senin zararına benim makamımda bulunmamam sebep oldu.O yüzden zararını ben ödeyeceğim" dedi ve ödedi.
O kadı, sonradan Osmanlının ilk şeyhülislamı olacak olan Molla Fenari hazretleri idi. (1350-1431) idi.
8 Mayıs 2018 Salı
bir adın olmalı... / sesimden
bir adın olmalı senin,
baharlarda saklı goncalar gibi...
bir adın olmalı senin,
goncaların bağrındaki koku gibi...
bir ben görebilmeliyim,
bir ben sevmeliyim...
bir adın olmalı senin,
çisil çisil yağan yağmurlarla gelen,
kar kokusuna muştulanmış gül kokusu gibi...
bir adın olmalı senin,
gözyaşı gibi ılık, rengi bilinemeyen şeffaf...
duygusu ancak kalp gözüyle görülebilen,
nadan gözlere mahrem,
canıma kan, canıma can olan...
bir adın olmalı senin,
anne ve babanın verdiğinden başka,
içinde masumiyet,sadakat barındıran,
pervasızca,çırılçıplak hesapsızca ateş-i aşka...
bir adın olmalı senin,
şu sersem zamanlara inat,
içinde ayrılıktan, hasretten kuyuları olmayan,
çiçeklere düşen bir çiy damlası gibi...
bir adın olmalı senin,
benim bile yıllarca keşfinden zevk aldığım,
bir ömür yollarında usanmadığım...
şehirlerce, ülkelerce bir derviş gibi,
adını ararken adını sayıkladığım...
bir adın olmalı senin,
ömrüme sığmayan,
ömrüme dolan dolun ay gibi...
bir adın olmalı senin,
bir adın olmalı,
aramak için eskittiğim,
kalan ömrüme huzurla doğmalı...
bir adın olmalı senin,
bir adın...
gönlümde hep yadın...
https://www.youtube.com/watch?v=E3UyMVusAp8&t=79s
7 Mayıs 2018 Pazartesi
6 Mayıs 2018 Pazar
5 Mayıs 2018 Cumartesi
Murat öldü..!
Murat öldü..! Murat öldü..! Murat öl-dü..!
Murat'ı ne Kenan ilinde kaybettiniz, ne de Şam'da...
İşte o şuramda, kalbimin derununda.
Hüzün kuyusunda, hazan kazanında...
Ağlarım sana Murat'ım, yetimliğine, mahzunluğuna..!
O dilber bilseydi değil incitmek; incitişi kalbinden bile geçirmezdi..!
Bilemedi kadrini Murat'ım, bilemedi..!
Aşka giden damarlarını bir bir kesti de, göremedi..!
O aşk dolu kalbini merhametsizce öldürüp de gitti..!
Verin selayı Murat'ın kalbi için..!
Verin günde 5 öğün her ezan öncesi...
Verin ki, bir şairin gönül evi neden şimdi bir kabir,
Gün gelir de belki bir ehl-i hal bilir..!
Murat öldü, aşka hasret gitti ama siz bilmeyin !
Alın hançerlerinizi,urganlarınızı, ister asın,ister kesin !
Hasretin yaktığı kadar yanar mı canı dersiniz..?
Sağanaklar şehirleri yıkıyormuş ne gam,
Sen gel Murat'ın göğündeki selleri gör !
Ah Murat'ım, ah kokusu şehre varmadan duyulan Murat'ım!
İlle bir Yakub mu olmak lazım duymak için..?
Yazık sana ey kadir bilmez dilber!
Gömdün Murat'ı hem de diri diri, bir an evvel..!
Yazık sana, anlamazlığınla öldürdün beni...!
Ey müezzin derinden oku aşka düşenlerin salasını...
Kimse fark etmesin Murat'ın avazını...
3 Mayıs 2018 Perşembe
''sen varsın diye '' bu da seslisi
biraz damın akıyormuş,
ne gam..!
sımsıcak gülüşleri ile çılgın bir sevgilin varsa,
hayatla dalga geçmenin yolunu bulmuşsa, ''sen varsın diye''
sen varsın diye,
gözlerini kapamışsa kaygılara,
dayamışsa sırtını kalbinin hizasına
sen varsın diye...
karda ayazda da kalsan,
üşümezsin…
https://www.youtube.com/watch?v=29Pwlr0wsYY&feature=youtu.be
2 Mayıs 2018 Çarşamba
Bu ülke / Cemil Meriç
Jurnal kitabında kendisini, "Kimim ben! Hayatını, Türk irfanına adayan, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi." diye tarif eder, Hüseyin Cemil Meriç. (1916-1987)
"İzm'ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri.'' (Bu ülke)
Kitaplara,okumaya,ilme aşık bir fikir adamı,bir kütüphane olan Meriç; 38 yaşında gözlerini kaybettiği ve buna rağmen yazdığı onlarca eserini, ideolojik muhasebelerini, idamla yargılanışı, baş kaldırışları, intiharı düşünecek kadar bunalışları ile fikrin en dipsiz uçurum kıyılarında cesurca gezinişleri,iz sürüşleri; hastalıkları, isyan edişleri ile fikrin çilekeşi.
Necip Fazıl merhumun tarifiyle : ''Allah’ın, iç gözünü daha iyi görsün diye dış gözünü kapattığı sahici münevver Cemil Meriç... '' (İnşallah öyle olmuştur.)
Her düşünce dünyasından yararlanmaya çalışır,arar,araştırır,karşılaştırır. Ama bu düşünceler de onu bir türlü tatmin etmez. Arayışı sürer.
"Yalnızdır, kitapların dünyasına sığınır. Tedirgindir, ne ateizm, ne sosyalizm, ne Türkçülük arayış içindeki bu zekayı tatmin etmekte, rahatlatmaktadır. Küstahtır, bulduğuna inandığı çözümlerle mağrur, etrafındakileri küçümsemektedir." (Syf 15)
Eserin sonunda Muhittin Nalbantoğlu : “Bazen öyle eserler vardır ki, onları her Türk aydınına adeta zorla okutmak mecburiyeti konmalıdır Sayın üstadımızın eserleri bu bakımdan en baş sırayı alabilecek kıvamda eserlerden meydana gelmektedir. Ancak, bir cümleyi belli bir saatte yazdığını tahmin ettiğimiz Cemil Meriç Beyin eserinden de, o nispette faydalanmak için, yine her cümlenin üzerinde derin derin düşünerek, o cümlenin mânasını yeniden keşfetmeye ve anlamaya çalışarak okumak lazımdır. Bazen bir sahife yazı, hattâ bir cümle, bir adamın hayatının akışını değiştirir. Üstadımızın son yayımlanan dört büyük eseri de bu kabil eserlerdendir..."
İtiraf etmeliyim ki,, Meriç'in fikri dünyasında geldiği son nokta hakkında hâlâ bir kanaat sahibi değilim..!
''Bu ülke'' bana çok büyük bir keyifle hem de iki kez okuduğum Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in, ''Batı tefefekkürü ve İslam tasavvufu'' adlı eserini anımsattı.
Bu ülke çok geniş perspektiften ele alınmış, bilinen, bilinmeyen hemen her yazar, düşünce adamı, Meriç'in süzgecinden geçirilerek kitapta tenkidi ve analizi yapılmakla kalmamış, en sona eklenen ''Kanaviçe'' ile referansları hakkında indeks ile bilgi hazinesi...
Fildişi Kuleden ve Baki Kalan bölümlerini bir çok insanın aksine beğendiğimi söyleyemesem de, 31 TL gibi yüksek ücretle satışa sunulan kitabı herkesin okumasını tavsiye ediyorum.
"İzm'ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri.'' (Bu ülke)
Kitaplara,okumaya,ilme aşık bir fikir adamı,bir kütüphane olan Meriç; 38 yaşında gözlerini kaybettiği ve buna rağmen yazdığı onlarca eserini, ideolojik muhasebelerini, idamla yargılanışı, baş kaldırışları, intiharı düşünecek kadar bunalışları ile fikrin en dipsiz uçurum kıyılarında cesurca gezinişleri,iz sürüşleri; hastalıkları, isyan edişleri ile fikrin çilekeşi.
Necip Fazıl merhumun tarifiyle : ''Allah’ın, iç gözünü daha iyi görsün diye dış gözünü kapattığı sahici münevver Cemil Meriç... '' (İnşallah öyle olmuştur.)
Her düşünce dünyasından yararlanmaya çalışır,arar,araştırır,karşılaştırır. Ama bu düşünceler de onu bir türlü tatmin etmez. Arayışı sürer.
"Yalnızdır, kitapların dünyasına sığınır. Tedirgindir, ne ateizm, ne sosyalizm, ne Türkçülük arayış içindeki bu zekayı tatmin etmekte, rahatlatmaktadır. Küstahtır, bulduğuna inandığı çözümlerle mağrur, etrafındakileri küçümsemektedir." (Syf 15)
Eserin sonunda Muhittin Nalbantoğlu : “Bazen öyle eserler vardır ki, onları her Türk aydınına adeta zorla okutmak mecburiyeti konmalıdır Sayın üstadımızın eserleri bu bakımdan en baş sırayı alabilecek kıvamda eserlerden meydana gelmektedir. Ancak, bir cümleyi belli bir saatte yazdığını tahmin ettiğimiz Cemil Meriç Beyin eserinden de, o nispette faydalanmak için, yine her cümlenin üzerinde derin derin düşünerek, o cümlenin mânasını yeniden keşfetmeye ve anlamaya çalışarak okumak lazımdır. Bazen bir sahife yazı, hattâ bir cümle, bir adamın hayatının akışını değiştirir. Üstadımızın son yayımlanan dört büyük eseri de bu kabil eserlerdendir..."
İtiraf etmeliyim ki,, Meriç'in fikri dünyasında geldiği son nokta hakkında hâlâ bir kanaat sahibi değilim..!
''Bu ülke'' bana çok büyük bir keyifle hem de iki kez okuduğum Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in, ''Batı tefefekkürü ve İslam tasavvufu'' adlı eserini anımsattı.
Bu ülke çok geniş perspektiften ele alınmış, bilinen, bilinmeyen hemen her yazar, düşünce adamı, Meriç'in süzgecinden geçirilerek kitapta tenkidi ve analizi yapılmakla kalmamış, en sona eklenen ''Kanaviçe'' ile referansları hakkında indeks ile bilgi hazinesi...
Fildişi Kuleden ve Baki Kalan bölümlerini bir çok insanın aksine beğendiğimi söyleyemesem de, 31 TL gibi yüksek ücretle satışa sunulan kitabı herkesin okumasını tavsiye ediyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)